Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/200 E. 2009/290 K. 15.12.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/200
KARAR NO : 2009/290
KARAR TARİHİ : 15.12.2009

Tebliğname : 2009/191058
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAKIRKÖY 7. Ağır Ceza
Günü : 08.01.2009
Sayısı : 162-1
Haksız tahrik altında eşini öldürmek suçundan, sanığın 5237 sayılı TCY’nın 82/1-d, 29 ve 62/1. maddeleri uyarınca 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak¬kında 53. maddenin uygulanmasına ilişkin, Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkeme¬since verilen 27.09.2006 gün ve 253-214 sayılı re’sen temyize tabi olan hüküm katılanlar F… Ve F… Ç… ile katılan F… Ç…. Vekili tarafından da temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 03.07.2008 gün ve 5690-5622 sayı ile;
“Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın eşini öldürme suçunun sübutu kabul olunmuş, cezayı azaltıcı takdiri tahfif sebebinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma sebebi dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan müdahil F… Müdafiinin takdiri tahfif sebebinin bulunmadığına ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Aile bireylerine sürekli şiddet uygulayan sanığın öldürdüğü eş ve küçük çocuklarını ortak konuttan kovduğu, ayrı yaşamaya başlayan eşin açtığı henüz kesinleşmeyen davada boşanmaya ve tazminata hükmedilmesine öfkelendiği, olay günü yaşadığı evin bahçesinde temyizlik yapan eşine tabancayla çok sayıda ateş ederek öldürdüğü olayda;
Aleyhine sonuçlanan boşanma davasına öfkelenen sanığın, olaydan bir süre önce verdiği anlaşılan öldürme kararında ısrar ederek silah temin ettiği, ticari bir araçla olay yerine gelerek hiçbir şey söylemeden çok sayıda ateş ederek eşini öldürüp beklettiği araçla uzaklaştığı anlaşıldığından, tasarlayarak eşini öldürme suçundan 5237 sayılı TCK.nun 82/1-a-d maddesi gereğince cezalandırılması yerine eyleminin cezasını azaltmaya yönelik dosya içeriğine ve oluşa uygun düşmeyen savunmasına itibarla yazılı şekilde eksik ceza verilmesi” isabetsizliğinden oy çokluğu ile bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 08.01.2009 gün ve 162-1 sayı ile;
“ Olayımızda tasarlayarak adam öldürme durumu olmadığı, hatta sanığın temin ettiği ticari taksi ile eşinin evinin önüne geldiğinde taksiden inip eşinin yanına yaklaştığı sırada tanık anlatımlarına göre taksi ile olayın meydana geldiği ve eşinin evinin önünde temizlik yaptığı yer arasındaki uzaklık 7-8 metre ile 10 metre arasındadır. Böyle bir yerde sanığın arabadan indikten sonra eşinin yanına gidip çocuğunu görmesi için müsaade istediği, aralarında bir konuşmanın geçtiği, konuşma sırasında bir zamanın geçtiği, konuşmanın geçtiği sırada maktûlenin sanığa vermiş olduğu tepki eylemi ve konuşmaları sırasında sanık herhangi bir pusuya girmeden açıkça görünür bir şekilde eşine tabanca ile ateş ettiği anlaşılmıştır. Bu nedenle olayda taammüt unsurunun kabulü mümkün değildir. Zira Yargıtay 1. Ceza Dairesinin bozma ilamında karşı oy kullanmak suretiyle olayın tasarlayarak öldürmenin delillerinin dosyada bulunmadığı, bu görüş mahkememizce de kabul gördüğünden yukarıdan beri de izah edildiği gibi olayda sanığın eşine karşı tasarlayarak adam öldürme suçu oluşmadığı, bu nedenle 5237 sayılı TCK.nun 82/1-a’nın uygulanma imkanının olmadığı, eylemin 5237 sayılı TCK.nun 82/1-d maddesi kapsamı içerisinde eşe karşı öldürme eyleminin kabul edilmesi gerektiği anlaşıldığından sanığın öldürme olayından dolayı tahrik altında kalarak ve duruşmadaki iyi hali de gözönünde bulundurularak 5237 sayılı TCK.nun 82/1-d, 29, 62, 53 ve 63 maddelerinin uygulanarak hüküm kurulması gerektiği” gerekçeleriyle ilk hükümde direnilmiştir.
Re’sen temyize tabi olan hükmün, Cumhuriyet Savcısı, katılan F… Ç… Vekili ile katılanlar F…. Ve F… Ç… tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsav¬cılığının “bozma” istekli 04.09.2009 gün ve 191058 sayılı tebliğnamesiyle, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın haksız tahrik altında eşini öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın eşini öldürme eylemini tasarlayarak gerçekleştirip gerçekleştirmediği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi bakımından sanık savunmalarının ve tanık anlatımlarının karşılıklı olarak değerlendirilmesi, dosyadaki diğer maddi kanıtlarla karşılaştırılması gereklidir.
Maktûle E… Ç…. Tarafından sanığa karşı açılan davada, Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesince 19.11.2002 tarih ve 1474/1696 sayı ile; taşınmazın devrindeki amacın mal kaçırmak gayesini taşıdığı, borcun ödenmemesi için muvazaalı bir satış olduğu anlaşılmakla, adı geçen dava konusu taşınmazın tapusunun iptaline ve borçlu-davalı H. Ç.. adına tesciline karar verilmiş, temyiz edilen bu karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12.01.2004 tarihli düzeltilerek onama kararı ile kesinleşmiş,
Küçükçekmece 1. Aile Mahkemesinin 12.05.2005 tarih 3567/713 sayılı kararı ile de davacı maktûle ile davalı sanığın karşılıklı açtıkları boşanma davasının kabulüne karar verilmiş, müşterek çocuk F…’nin velayeti anne E… Ç…’ya verilmiş, küçük ile babası arasında her ayın 2. ve 4. Cumartesi günü saat 09:00 ile Pazar günü saat 17:00 arasında, dini bayramların 2. günü saat 09:00 ile son günü saat 17:00 arasında ve her yıl Temmuz ayının 1. günü saat 09:00 ile 31. günü saat 17:00 arasında şahsi ilişki kurulmasına, davacı maktûlenin yoksulluk nafakası isteminin kısmen kabulü ile 12.750 YTL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı maktûlenin manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 15.000 YTL. manevi tazminatın davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine karar verilmiştir.
23.05.2005 günlü olay yeri inceleme raporunda; belirtilen adreste silahla öldürme olayının olduğunun bildirilmesi üzerine olay yerine gelindiğinde, aynı gün saat 09:30 sıralarında E… Ç….’nın silahla öldürüldüğü, vuran şahsın veya şahısların muhtemelen …….. Plakalı ticari taksi ile olay yerinden uzaklaştığının öğrenildiği, cesette altı adedi boyun ve ense bölgesinde, birisi de sağ el orta parmak hizasında olmak üzere toplam yedi adet mermi yarasının olduğu, vücudun başka yerinde herhangi bir darp-cebir ve yara izinin olmadığı,
23.05.2005 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında ise; ölenin vücuduna 7 adet ateşli silah mermi çekirdeği isabet ettiği, 5 adet yaralanmanın tek başına öldürücü nitelikte olduğu, tüm atışların uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu, ölümün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası ve alt çene kırığıyla birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti sonucu meydana gelmiş olduğu,
Belirtilmektedir.
Katılanlar F… Ç…. Ve F… Ç… (Ç… ); öldürülen E…. Ç… ‘nın anneleri olduğunu, olayı görmediklerini, babaları olan sanıktan şikayetçi olduklarını,
Katılan F… Ç… ise; öldürülen annesi ile birlikte oturduğunu, olay günü sabahı saat 08:00 ile 08:30 civarlarında 4-5 el bahçeden silah sesinin geldiğini duyması üzerine hemen dışarıya çıktığını, annesini bahçede yüzükoyun yerde yatar vaziyette görünce, hemen yanına gittiğini, baktığında annesinin kanlar içinde yattığını gördüğünü, öldürme olayını görmediğini, annesi ve babasının 9-10 yıldan beri ayrı yaşadıklarını, çocukluğundan beri babasının kendile¬rine zorluk çıkardığını, 6 yaşında iken babasının kendilerini evden silah zoru ile çıkardığını,
Bildirmişlerdir.
Olayın tek görgü tanığı D… S… aşamalardaki beyanlarında; olay günü saat 09:30 sıralarında evde kahvaltı yaptığı sırada, dışarıdan 5-6 el silah sesi duyunca balkona çıkıp baktığında, maktûle E… Ç…’yı yerde yüzüstü yatarken gördüğünü, bu sırada sanığın yerde yatan ölene 3 el daha ateş ettiğini, daha sonra sanığın olay yerine 7-8 metre mesafede beklemekte olan ticari taksiye binerek olay yerinden uzaklaştığını,
Sanığın olay yerinden uzaklaşırken bindiği ticari taksinin plakasını kolluğa bildiren tanık S… A…. aşamalardaki beyanlarında; maktûlenin evinin kendi oturduğu eve 20 metre kadar uzaklıkta olduğunu, olay anında evinde kitap okuduğunu, olayın olduğu anı görmediğini, silah sesi duyduktan sonra camdan dışarıya baktığında sarı ticari taksiye binen birisini gördü¬ğünü, sanığı tam olarak görmediğini, olayın olduğu yer ile ticari taksinin durduğu yer arasında 10 metre kadar mesafenin bulunduğunu,
…….. Plakalı ticari taksi şoförü tanık R…. K…. Kolluk anlatımında; ….. plakalı ticari takside şoförlük yaptığını, olay sabahı havaalanına müşteri götürüp geri geldiğini ve saat 10 sıralarında aracı diğer şoföre teslim ettiğini, olay hakkında bilgisinin olmadığını, aynı plakadan basılarak kullanıldığını duyduğunu, olay günü sanığın kendi aracına binmediğini,
Maktûlenin kardeşleri olan iddia tanıkları H… K…. , S…. V…. Ve S… Ö…. anlatımlarında; görgüye dayalı bilgilerinin bulunmadığını, maktûle ile sanığın 8-9 yıldır ayrı yaşadıklarını, sanığın maktûleye gün yüzü göstermediğini, aralarındaki mal ayrılığı ve boşanma davalarını maktûlenin kazanması üzerine sanığın “size zırnık vermem” diyerek maktûleye ve çocuklarına kin beslediğini,
Sanığın kardeşi olan savunma tanığı H… Ç…. Anlatımlarında; öldürme olayını görmediğini, kardeşi ile maktûlenin boşanma ve nafaka davalarının bulunduğunu, Küçükçekmece adliyesine gittiğinde orada koridorda ağabeyine saldırdıklarını, maktûlenin çantası ile sanığa vurduğunu gördüğünü, 23 yıl kadar gayet iyi geçindiklerini, ağabeyinin ticaretten ayrılmak istediğini, maktûlenin istemediğini, aralarında bu yüzden tartışma çıktığını, maktûlenin de çocuklarını alıp evden gittiğini, sanığın barışmak istemesine karşın, maktûlenin barışmak istemediğini, sanığın oğlundan tehdit aldığı için tabanca taşıdığını,
Savunma tanıkları olan sanığın kardeşi E…. A… İle komşusu R… K… De, maktûle ile oğlu F….’nin sanığı tehdit ettiklerini,
Belirtmişlerdir.
Sanık 25.05.2005 tarihinde Cumhuriyet Savcısı ve sulh ceza hakimi huzurunda, 02.09.2005 tarihinde ise mahkemede yaptığı savunmada; maktûlenin 30 yıllık eşi olduğunu, son 7 yıldan beri ayrı yaşadıklarını, 1,5 yıldan beri de aile mahkemesinde boşanma davalarının devam ettiğini, 12.05.2005 tarihinde mahkemenin boşanmalarına karar verdiğini, müşterek çocukları olan F… ‘in velayetinin mahkemece eşine verildiğini, müşterek çocukları olan F… ‘yi son 7 yıldan beri hiç görmediğini, eşinin çocuklarını kendisine göstermediğini, olay günü çocuğu olan F….’yi çok özlediği için görmeye gittiğini, kendi oturduğu yerden olay yerine minibüs ve otobüs olmadığı, yürüyerek de gidilemediği için mecburen Sefaköy Söğütçeşme Mahallesi’nden rasgele çevirdiği bir ticari taksi ile gittiğini, taksi parasını veremediğini, taksi şoförüne de bekle demediğini, taksiden inip eşinin oturduğu eve doğru yürüdüğünü, eşinin süpürge ile evin önünü süpürdüğünü, eşine oğlunu görmek istediğini söylediğini, bunun üzerine eşinin oğlunu görmesi için izin vermeyeceğini söyleyerek hakaret ve küfürlerde bulunduğunu, elindeki süpürge ve faraş ile kendisine saldırarak “boynuzlu, deyyus, dürzü, pezevenk” kelimelerini kullandığını ve ayrıca tükürdüğünü, bu nedenle aralarında itişmelerin olduğunu, eşinin kendisine söylediği sözlere sinirlenince elinde poşet içinde bulunan tabancasını bir anlık öfke ile poşetin içinden çıkartıp ölene hatırlayamadığı kadar ateş ettiğini, mermilerin neresine geldiğini de hatırlayamadığını, ateş edince eşinin yere düştüğünü görünce olay yerinden uzaklaştığını, gelmiş olduğu aracın orada beklediğini görmesi üzerine tekrar arabaya binip olay yerinden ayrıldığını, elinde poşet içinde bulunan tabancayı ise eşi ve büyük oğulları F… ile eşinin ağabeyi olan Ş… ‘nün daha önceden aralarında süren boşanma davası sırasında mahkeme koridorlarında kendisini öldürme ile tehdit ettikleri için kendisini korumak amacıyla yanında getirdiğini, bir aptallık yaptığını, pişman olduğunu, üzerine atılı suçu kabul etmediğini, eşini tasarlayarak öldürmediğini, önceden plan yapmadığını, bir anlık öfke ile olayın meydana geldiğini belirtmiştir.
Bazı suçlarda ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenen “tasarlama (taammüd)” Türk Ceza Yasasında açıkça tarif edilmemiş, tanımının ortaya konulması uygulamaya bırakılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 28.04.1998 gün 117/155, 13.11.2001 gün 239/247 ve 03.10.2006 gün 30/210 sayılı kararları ile Özel Dairelerin yerleşik kararlarında kabul edildiği üzere, tasarlama, ani kast türünün dışında kalmakta, düşünce kastına girmektedir. Hukuki niteliği öğretide tartışmalı ise de, Yargıtay’ın duraksamasız uygulamalarına göre, tasarlamadan bahsedilebilmesi için failin bir kimsenin yaşam hakkı veya vücut bütünlüğüne karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükunete rağmen bu kararından vazgeçmeyip, sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve kurguladığı fiili, belirlenmiş kurgu dahilinde icra etmesi gerekmektedir. Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükunetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail, bu süre içerisinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçme¬mektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükunete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.
Somut olay bu açıklamalar ışığında ele alındığında;
30 yıldır evli olan sanık ile maktûle E…’nin, sanığın maktûle ve çocuklarını evden kovmuş olması nedeniyle 7-8 yıldır ayrı yaşadıkları, sanığın eşinden mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapmış olduğu taşınmaz satışının maktûle tarafından açılan dava sonucunda mahkeme tarafından iptal edildiği, maktûlenin eşine karşı açmış olduğu nafaka ve boşanma davalarına karşılık sanık tarafından da açılan boşanma davalarının birleştirilmesi sonucu, Küçükçekmece 1. Aile Mahkemesince karşılıklı açılmış olan boşanma davaları ile nafaka davasının 12.05.2005 tarihinde kabulü ile, tarafların boşanmalarına ve maktûle lehine yüksek miktarda nafaka bedeli ve manevi tazminata hükmedilerek ortak çocuklarından olan Fatih’in velayetinin anneye verildiği, olay günü tabancasını poşete sararak yanına alan sanığın ticari bir taksi ile maktûlenin evinin bulunduğu yere geldiği, eve 8-10 metre mesafede beklemesini söyleyerek taksiden indiği, evinin bahçesinde temizlik yapan maktûlenin yanına geldiği, kendi¬sini görmek istemeyen maktûlenin geri dönüp evine doğru yönelmesi üzerine, sanığın poşet içerisinden çıkardığı tabanca ile maktûlenin ensesine doğru 4-5 el ateş ettiği, mermilerin isabeti üzerine ölenin yüzüstü yere düştüğü, tanık D… Tarafından da doğrulandığı üzere sanığın yerde yatan ölene 3 el daha ateş ettikten sonra, olay yerinin ilerisinde beklettiği taksiye binerek olay yerinden uzaklaştığı, E… Ç…’nın ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası ve alt çene kırığıyla birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti sonucu öldüğü anlaşılmaktadır.
Sanık savunmasında eylemi tasarlayarak gerçekleştirmediğini, uzun süredir görmediği oğlu F… Görmek amacıyla eşinin evine gittiğini, oğlunu görmesine izin vermeyen eşinin ayrıca kendisine hakaret edip, elindeki süpürge ile vurması sonucunda kendisini kaybederek eşini öldürdüğünü belirtmiş ve yerel mahkeme tarafından da sanığın bu savunmasına itibar edilerek öldürme eyleminin tasarlama olmaksızın, haksız tahrik altında gerçekleştirildiği sonucuna varılmış ise de; öncelikle sanığın oğlunu görmek amacıyla geldiğini belirttiği ve eylemi gerçekleştirdiği tarihin, mahkeme tarafından oğlunu görmesi için izin verilen günlerden olmadığı, katılan F… ve tanık D… ‘in olay sırasında sanık ile ölenin tartıştıklarına dair bir anlatımda bulunmadıkları, sanığın olay yerine geldiği taksiyi göndermeyip olay yeri yakınında beklettiği ve daha önceden temin ettiği silahı da poşete sararak maktûle ile görüşmeye gittiği de dikkate alındığında sanığın savunmasına ve yerel mahkeme kabulüne katılmak olanaklı değildir. Zira sanık savunmasının kabulü halinde, bir anlık sinirle eylemin gerçekleştirilmesi halinde en azından yapılan ilk atışların ölenin bedeninin ön kısmına isabet edecek şekilde yapılması gerektiği, oysa otopsi raporuna göre tüm atışların arkadan olmak üzere enseye isabet edecek şekilde olduğu, eylemin bu şekilde gerçekleştirilmiş olması ise, sanığın eylemi haksız tahrikin etkisi altında gerçekleştirmediğini göstermektedir.
Şu halde; sanığın, öldürme olayından 12 gün önce aleyhine sonuçlanan boşanma davası ve öncesinde gelişen olaylar nedeniyle, boşanma davasının istemediği şekilde neticelenmesinin hemen ardından eşini öldürme kararını verdiği, öldürme kararından sonra suç tarihine kadar geçen 12 günlük sürede ulaştığı ruhi sükunete rağmen öldürme kararından vazgeçmediği, kararını gerçekleştirmek amacıyla olay sonrasında rahatlıkla kaçabilmek için olay yerine geldiği ticari taksiyi olay yerinin hemen yakınında beklettiği, konuşmak bahanesiyle yaklaştığı ve o sırada evinin bahçesinde temizlik yapmakta olan maktûleye tamamı arkadan olmak üzere, ensesine isabet edecek şekilde 7 el ateş ederek eylemini gerçekleştirdiği anlaşılmakla; öldürme eyleminin tasarlayarak gerçekleştirildiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, sanık hakkında Özel Daire bozma kararı doğrultusunda haksız tahrik olmaksızın tasarlayarak eşini öldürme suçundan hüküm kurulması yerine, yerel mahkemece eski hükümde ısrar edilmesinde isabet bulunmadığından, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ve bir kısım Kurul Üyesi; “Olay günü uzun zamandan beri görmediği müşterek çocuklarından F…’yi görmek amacı ile kendisinden ayrı yaşayan maktûlenin ikamet ettiği eve gittiği, evin önünde karşılaştığı maktûleden oğlunu görmesine izin vermesini istediği, ancak maktûlenin saldırısına ve hakaretine maruz kalması üzerine, maktûleden gelen ve hiç beklemediği bu fiili saldırı ve tahrikin etkisi ile aniden gelişen olaylar sonucu tehevvüren eşi olan maktûleyi öldürdüğüne ilişkin sanığın aşamalarda tutarlılık gösteren ve aksi kanıtlanamayan savunması dışında, maktûle eşini öldürme niyetinde sebatla ve koşulsuz olarak ne zaman karar verdiği, ulaştığı ruhi sükunete rağmen öldürme kararından vazgeçmeyip bu kararını icra ettiği hususunda, her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli kanıt dosya içerisinde bulunmamaktadır. O halde tasarlamanın varlığı için aranan koşulların somut olayda gerçekleşmediği nazara alındığında, sanığın tasarlama olmaksızın haksız tahrik altında eşini öldürdüğü yönündeki yerel Mahkeme direnme hükmünün isabetli olduğu” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.01.2009 gün ve 162-1 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.12.2009 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 15.12.2009 günü yapılan ikinci müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oyçokluğuyla karar verildi.