Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/192 E. 2009/307 K. 22.12.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/192
KARAR NO : 2009/307
KARAR TARİHİ : 22.12.2009

İtirazname :2009/130048
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi : İSKENDERUN 4. Asliye Ceza
Günü : 02.12.2008
Sayısı : 485-473
Sanık G…Y…’nun, görevli memura hakaret suçundan 765 sayılı TCY’nın 266/1, 59, 647 sayılı Yasanın 4 ve 765 sayılı TCY’nın 72, 647 sayılı Yasanın 5 ve 6. maddeleri uyarınca, ayrı ayrı iki kez 1 ay 20 gün hapis ve 366 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hürriyeti bağlayıcı cezanın adli para cezasına çevrilmesi suretiyle sonuç olarak toplam 1832 YTL adli para cezası ile tecziyesine, taksitlendirmeye ve cezanın ertelenmesine ilişkin, İskenderun 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.04.2007 gün ve 880-147 sayılı hüküm, sadece incelemeye gelmeyen sanık Ş… Y…. Müdafii tarafından temyiz edildiğinde, Yargıtay 9. Ceza Dairesince 09.06.2008 gün ve 11735-7435 sayı ile;
“ …2- Görevli memura hakaret suçundan kurulan hükme gelince;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 11.03.2008 tarih, 2008/7-14 esas, 2008/50 sayılı kararı ile; 5271 sayılı CMK.nun 231. maddesinde değişiklik yapan 5728 sayılı Kanunun 562. maddesinin amaç, kapsam ve gerekçesi de nazara alındığında, hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik CMK.nun 231. maddesindeki ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılması’na ilişkin düzenleme karşısında suçun niteliği, hükmolunan cezanın tür ve miktarı gözetilip dosyada bulunan adli sicil kaydı da değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması…” zorunluluğundan ve sadece sanık Şevki ile ilgili olmak üzere bozulmuş,
Bunun üzerine, İskenderun 4. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda 02.12.2008 gün ve 485-473 sayı ile;
“…(incelemeye gelmeyen diğer sanıklar yanında) sanık G…Y… ’nun görevli memura hakaret suçundan eylemine uyan ve lehine sonuç doğuran 765 sayılı TCY’nın 266/1, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4, 765 sayılı TCY’nın 72 ve 647 sayılı Yasanın 5. maddeleri uyarınca, (iki kez) 1 ay 20 gün hapis ve 366 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın 550 YTL adli para cezasına çevrilmesine, para cezalarının 1832 YTL adli para cezası olarak içtimaı ile birer aylık 10 eşit taksitte tahsiline, 5271 sayılı CYY’nın, 5728 sayılı Yasa ile değişik 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 231. maddenin 8. fıkrası uyarınca 5 yıl denetim altında bulundurulmasına, denetim sırasında herhangi bir yükümlülük yüklenmesine yer olmadığına…” karar verilmiş,
Bu karara sanık G… Y… Tarafından, “beraat kararı verilmesi gerektiğinden bahisle” süresi içerisinde itiraz edilmesi üzerine, evrak üzerinde inceleme yapan İskenderun Ağır Ceza Mahkemesince 10.03.2009 gün ve 250 sayı ile itiraz reddedilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.06.2009 gün ve 130048 sayılı ihbarnamesi ile Özel Daireye gönderilen Adalet Bakanlığı’nın 11.05.2009 gün ve 27828 sayılı yazısı ile;
“…Dosya kapsamına göre, sanığın kayden 10.05.1987 doğumlu olup, suçun işlendiği 05.09.2004 tarihinde 18 yaşını doldurmadığı ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 23/1. maddesi gereğince, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen çocuklar bakımından denetim süresinin 3 yıl olduğu gözetilmeden yazılı şekilde 5 yıl denetim altında bulundurulmasına karar verilmesinde isabet görülmediği…” açıklamasıyla, yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine,
Dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 01.07.2009 gün ve 16206-13201 sayı ile;
“5395 sayılı Çocuk Koruma Yasası’nın 5560 sayılı Yasa ile değişik 23. maddesinde ‘Çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda, Ceza Muhakemesi Kanunundaki koşulların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Ancak, bu kişiler açısından denetim süresi üç yıldır’ 5271 sayılı CYY’nın 5560 sayılı Yasa ile değişik 231/8 maddesinde ise ‘Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur’ hükümleri yer almaktadır.
İncelenen dosyada, görevliye hakaret suçunu işleyen ve suç tarihinde 18 yaşını tamamlamayan sanık hakkındaki mahkumiyet hükmünün, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilirken, 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23/1 maddesinin dikkate alınmadığı görülmektedir. 5560 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümler yönünden 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesine yollama yapılmış ancak çocuk sanıklar açısından denetim süresinin 3 yıl olacağı belirtilmiştir. CYY’nın 231. maddesinde yapılan değişiklikle getirilen yeni yasal düzenlemede Çocuk Koruma Yasasının 5560 sayılı Yasayla değiştirilmesinden önceki hükümlerinden farklı olarak denetimli serbestlik tedbiri süresi yerine denetim süresi ibaresi öngörülmüştür. Mahkemenin 5560 sayılı Yasa’yla yapılan ve çocuk sanık lehine olduğunda kuşku bulunmayan değişiklikleri gözetmeden verdiği kararın hukuka aykırı olduğu anlaşılmaktadır” biçimindeki gerekçe ile; “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, yapılan açıklamalara göre yerinde görüldüğünden, görevliye hakaret suçundan sanık Gökhan Yolcu hakkında, İskenderun 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 02.12.2008 gün ve 2008/485-473 sayılı kararın, 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesi uyarınca bozulmasına, anılan yasa maddesinin 4/d fıkrası gereğince karardaki hukuka aykırılık, hükmün Yargıtay tarafından düzeltilmesini gerektirdiğinden, sanığın 5 yıl süreyle denetim altında bulundurulmasına ilişkin kısmın karardan çıkarılmasına, 5271 sayılı CYY’nın 231/8 ve 5560 sayılı Yasa ile değişik 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23/1 maddeleri uyarınca sanığın, 3 yıl denetim süresine tabi tutulmasına, kararın öbür yönlerinin olduğu gibi bırakılmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 31.07.2009 gün ve 130048 sayı ile;
“İtirazın konusu olan uyuşmazlık; suç tarihi dikkate alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden çocuk sanığın lehine olan yasanın belirlenmesi ve kanun yararına bozma istemine konu olmayan başkaca hukuka aykırılıkların saptanması halinde ne gibi bir işlem yapılması gerektiği noktalarında toplanmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesi ile kabul edilmiş olup, daha sonra yürürlüğe giren 5560 ve 5728 sayılı Yasalar ile uygulama alanı genişletilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 23. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile büyükler için de kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilerek, denetim süresindeki farklılık dışında çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden aynı koşullara tabi kılınmışlardır.
5560 sayılı Yasa ile değişik Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesi ‘Çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda, Ceza Muhakemesi Kanunundaki koşulların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Ancak bu kişiler açısından denetim süresi üç yıldır’ biçimindedir.
Yetişkin sanıklar yönünden başlangıçta şikayete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan 1 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu müessese, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile CMK’nın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılap Kanunlarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere şikayete bağlı olma koşulu aranmaksızın tüm suçları kapsayacak biçimde düzenlenmiştir.
15.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesinin 5560 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki ilk hali ile 5271 sayılı CMK’nın 5560 ve 5728 sayılı Yasalar ile değişik CMK’nın 231. maddesi karşılaştırıldığında iki yasal düzenleme arasında başkaca farklılıklar bulunduğu görülmektedir. Somut olayda lehe yasanın belirlenmesi açısından önem taşıyan en önemli farklar şöyledir:
– Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için CMK’nın 231/5 ve 14. fıkralarında, yapılan yargılama sonunda hükmolunan hapis cezasının süresinin 2 yıl veya daha az süreli olması aranırken, 5395 sayılı Yasanın 23. maddesinde, hapis cezasının süresi 3 yıl olup, şikayete bağlı olma koşulu da aranmamaktadır.
– Davanın düşmesi veya hükmün açıklanması (yükümlülüklere uygun/aykırı davranma hususu dışında) 5395 sayılı Yasanın 23. maddesinin 5 ve 6. fıkralarında denetim süresi içinde kasıtlı suçtan ‘mahkum olup olmama’ durumuna göre belirlendiği halde, 5271 sayılı CMK’nın 10 ve 11. fıkralarında denetim süresi içinde kasıtlı suç ‘işleyip işlememe’ haline göre düzenlenmiştir.
– CMK’nın 231. maddesinin 7. fıkrasında yer verilen ‘Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkum olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez’ şeklindeki düzenleme, 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasası’nın 23. maddesinin ilk şeklinde mevcut değildir.
– Yine, mağdurun uğradığı zararın tazmini hususunda da iki yasal düzenleme arasında fark bulunmaktadır. Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesinin ilk halinde, çocuğun ailesinin veya kendisinin ekonomik durumunun elverişli olmaması durumunda bu koşulun aranmayabileceği belirtilmişken CMK’nın 231. maddesinde buna benzer bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Açıklanan farklardan da görüleceği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden çocuk sanık yararına olan Yasa, 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 5560 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki ilk halidir. Ceza Genel Kurulunun 07.04.2009 gün, 2009/6-67-84 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
19.12.2006 tarihinden sonra işlenen suçlar açısından, çocuk sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip, 5560 sayılı Yasa ile değişik Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesi uyarınca denetim süresinin 3 yıl olarak belirlenmesi olanaklı iken, 19.12.2006 tarihinden önce işlenen suçlarda, çocuk sanık hakkında Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesinin uygulanması ve bunun sonucu ve devamı olarak da aynı maddenin 3. fıkrası gereğince 5 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, 10.05.1987 doğumlu olan sanığın, 05.09.2004 tarihinde işlediği görevliye hakaret eylemi nedeniyle 02.12.2008 günü kurulan hükümde, sanık hakkında, 765 sayılı TCK’nın 266/1, 59, 72, 647 sayılı Yasanın 4. maddelerinin uygulanması suretiyle belirlenen adli para cezasına ilişkin hükmün, 5728 sayılı Yasa ile değişik CMK’nın 231/5. maddesi gereğince açıklanmasının geri bırakılmasına ve aynı maddenin 8. fıkrası uyarınca sanığın 5 yıl süre ile denetim süresine tabi tutulmasına karar verilmiştir.
Suç tarihi dikkate alındığında, koşulları ve sonuçları yönünden sanığın lehine olan Yasa yargılama sırasında yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesinin ilk halidir. Yerel Mahkemenin çocuk sanık hakkında CMK’nın 231/5. maddesi gereğince verdiği hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının açıkça hukuka aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Oysa ki, kanun yararına bozma istemi, sadece denetim süresinin 3 yıl olması gerektiğine ilişkindir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden hangi yasanın uygulanması gerektiğine ilişkin bir istemde bulunulmamıştır. Bu aykırılığın da yasa yararına bozma konusu yapılması gerekmektedir.
Diğer yandan, sanık hakkında İskenderun 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.12.2008 günlü kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması karar verildikten sonra sanık savunmanının istemi üzerine İskenderun Ağır Ceza Mahkemesinin 10.03.2009 günlü kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir. Kanun yararına bozma istemine konu olması gereken karar Ağır Ceza Mahkemesi kararıdır. Merci kararı yokmuşçasına ve kaldırılması sağlanmadan, inceleme yapılarak Asliye Ceza Mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmesi de yerinde değildir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 05.12.2006 gün, 2006/17 HD-290-288 sayılı kararında da bu hususa değinilmiştir.
Hükümde belirlenen diğer yasaya aykırılıklar giderilmeden, Özel Daire tarafından karar verilmesi halinde, hukuka aykırılıkları giderme ve ülkede uygulama birliğini hukuka uygunlukla sağlama amacına hizmet için öngörülen yasa yararına bozma müessesesi, bünyesinde hukuka aykırılık taşıyan hükümleri onaylama sonucunu doğuracaktır. (Ceza Genel Kurulunun 27.03.2007 gün, 2007/8-73-76 sayılı kararı) açıklamasına dayalı olarak, Özel Dairenin, anılan diğer yasaya aykırılıkla ilgili olarak yasa yararına bozma başvurusu sağlandıktan sonra istemle ilgili bir karar vermesi, bunun sağlanamaması veya bu nedenle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulmaması halinde ise, belirtilen hukuka aykırılık giderilmeden yasa yararına bozmaya konu edilen hususla ilgili karar verilmesi olanaklı görülmediğinden yasa yararına bozma isteminin reddine karar vermesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi” isabetsizliklerinden, itiraz yoluna başvurularak, Özel Daire kararının kaldırılması ve kanun yararına bozma isteminde ileri sürülmeyen diğer hukuka aykırılık ile ilgili olarak yasa yararına bozma başvurusunun sağlanması için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık G… Y… Hakkındaki hükümlere hasren yapılan incelemede:
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlık; hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş bulunan sanıkla ilgili olarak uygulanması gereken “denetim süresinin” belirlenmesine ilişkin ise de; yasa yararına bozma başvurusuna konu edilen karara yapılan itiraz üzerine, İskenderun Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.03.2009 gün ve 250 sayılı kararın da yasa yararına bozma başvurusuna dahil edilmesinin gerekip gerekmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca önsorun olarak öncelikle açıklığa kavuşturulması gerekmiştir.
Dosya incelendiğinde;
Sanık G… Y… Hakkında, İskenderun 4. Asliye Ceza Mahkemesince iki ayrı görevli memura hakaret suçundan 05.04.2007 gün ve 880-147 sayı ile verilen ve ertelenen toplam 1832 YTL adli para cezasını havi hükmün, temyiz edilmeyerek kesinleştiği,
Temyiz edilen hükmün Yargıtay 9. Ceza Dairesince 09.06.2008 gün ve 11735-7435 sayı ile verilen kararın münhasıran incelemeye gelmeyen sanık Ş… Y… ile ilgili olduğu,
Bozma üzerine yapılan yargılama sırasında, Ş…Y…hakkındaki hükümle ilgili olarak, bozma kararı doğrultusunda 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinde, hükümden sonra değişiklik yapan 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi uyarınca değerlendirme yapılırken, sanık G… Y… Hakkındaki kesinleşmiş hükmün de res’en ele alındığı ve aynı değişiklik nazara alınarak değerlendirmeye tabi tutulduğu,
Sanık G… Y…. hakkında, sonradan yürürlüğe giren lehe yasa nedeniyle bu şekilde yapılan “kesin hükümde değişiklik yargılaması” sonunda, İskenderun 4. Asliye Ceza Mahkemesince 02.12.2008 gün ve 485-473 sayı ile, sanığın her iki görevli memura hakaret suçundan toplam 1832 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve 5271 sayılı CYY’nın, 5728 sayılı Yasa ile değişik 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 231. maddenin 8. fıkrası uyarınca 5 yıl denetim altında bulundurulmasına, denetim sırasında herhangi bir yükümlülük yüklenmesine yer olmadığına karar verildiği,
Dolayısıyla, gerek Adalet Bakanlığınca hakkında yasa yararına bozma yoluna başvurulan, gerekse Özel Dairece bozulan kararın İskenderun 4. Asliye Ceza Mahkemesinin anılan 02.12.2008 gün ve 485-473 sayılı kararı olduğu,
Oysa, sözkonusu edilen “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ilişkin karara, hükümlü G….Y…tarafından, “beraat kararı verilmesi gerektiğinden bahisle” süresi içerisinde itiraz edilmesi üzerine, evrak üzerinde inceleme yapan İskenderun Ağır Ceza Mahkemesince 10.03.2009 gün ve 250 sayı ile, “itirazın reddine” karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun ve Yargıtay Özel Dairelerinin duraksamasız kararları da dikkate alındığında; somut olayda, uyuşmazlık konusunda karar verilebilmesi için öncelikle İskenderun Ağır Ceza Mahkemesinin itiraz üzerine verdiği 10.03.2009 gün ve 250 sayılı kararının da yasa yararına bozma başvurusuna konu edilmesi gerekmektedir. Aksi halde, itirazın reddi üzerine verilen karar ortada dururken, itiraza konu edilen ilk kararın yasa yararına bozma yoluyla bozulmuş olması sorunu çözmeyecektir.
Bu itibarla; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire kararının kaldırılması; dosyanın Özel Dairesine gönderilerek, anılan kararla ilgili olarak yasa yararına bozma başvurusu sağlandıktan sonra, istemle ilgili karar verilmesi, bunun sağlanamaması veya bu nedenle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulmaması halinde ise, belirtilen başvuru yapılmadan yasa yararına bozmaya konu edilen hususla ilgili karar verilmesi hukuki açıdan bir yarar sağlamayacağından yasa yararına bozma isteminin reddedilmesi gerekmektedir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının belirtilen nedenle KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 01.07.2009 gün ve 16206-13201 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 22.12.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.