YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/183
KARAR NO : 2009/257
KARAR TARİHİ : 03.11.2009
Tebliğname : 2007/58374
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : KARATAŞ Sulh Ceza
Günü : 17.11.2006
Sayısı : 129-107
Karataş C.Başsavcılığınca 11.11.2004 gün ve 596-9 sayılı talepname ile 01.10.2004 tarihinde Suriye uyruklu sanık M.K.’ın, kaptanı olduğu Suriye bayraklı S..A adlı balıkçı gemisinin 1380 sayılı Su Ürünleri Yasasının 21. maddesine aykırı davrandığından, hakkında idari para cezası uygulanması için Karataş Kaymakamlığına görevsizlik kararı verilerek, satılan balık bedellerinin hazineye irad kaydıyla suçta kullanılan eşyaların 1380 sayılı Yasanın 36/f maddesi uyarınca zoralımına karar verilmesinin talep edilmesi üzerine, Karataş Sulh Ceza Mahkemesince, evrak üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 12.11.2004 gün ve 218-247 sayı ile sanığın istihsal ettiği 47 kasa su ürününün, 1380 sayılı Yasanın 36/f maddesi uyarınca zoralımına ve satılan balık bedellerinin hazineye irad kaydına, suçta kullanılan tekne ve zapt etme tutanağında yer alan bir adet saç tekne, 2 adet trol ağı ve 2 adet trol kapısının aynı Yasanın 36/f maddesi uyarınca zoralımına, suçta kullanılmayan 1 adet televizyon ile VCD cihazının iadesine karar verilmiştir.
Sanık müdafiinin temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 28.09.2006 gün ve 16500-15564 sayı ile;
“Müsadereye konu eşyalar hakkında 1412 sayılı CMUK’nun 392 ve müteakip maddeleri (5271 sayılı CMK’nun 257. maddesi) uyarınca duruşma açılarak bir karar verilmesi gerekirken, dosya üzerinde yazılı şekilde hüküm tesisi” isabetsizliğinden hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 17.11.2006 gün ve 129-107 sayı ile;
“1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun 32. maddesinde, ‘Bu kanunda yer alan mahkemece yerine getirilecek görevler zaruret görülmeyen hallerde Sulh Ceza Mahkemelerince onbeş gün içerisinde evrak üzerinde inceleme yapılarak karara bağlanacağı’ hüküm altına alınmıştır. 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu bütün olarak değerlendirildiğinde mahkemece yapılacak görevin, söz konusu kanuna muhalefet eyleminde kullanılan su ürünleri ve istihsal vasıtalarının müsaderesi ile satılan balık bedellerinin hazineye irat kaydı taleplerine bakmak olduğu anlaşılmaktadır.
Kaldı ki, gerek 1412 sayılı CMUK’nun 392/2. maddesinde gerekse 5271 sayılı CMK’nun 259. maddesinde, suç konusu olmayıp sadece müsadereye tabi bulunan eşyanın müsaderesine Sulh Ceza Hakimi tarafından duruşma yapılmaksızın karar verileceğinin benzer düzenlemelerle hüküm altına alındığı, 22.07.2003 tarihli 4950 sayılı Yasayla 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununda yapılan değişiklik ile Su Ürünleri Kanununa muhalefetin suç olmaktan çıkarılarak idari yaptırımı gerektirir eylemlere dönüştürüldüğü, Su Ürünleri Kanununa muhalefet eylemlerinden dolayı ceza davası açılmasını gerektirir bir düzenlemenin mevcut olmadığı, 1412 sayılı CMUK’nun 392/1. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nun 256 ve 257. maddelerinin ise eylemden dolayı ceza yargılaması yapılmak üzere kamu davası açılmamış (mesela önödemeye tabi suçun soruşturma aşamasında sanığın önödemeye uyması nedeniyle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ancak suçta kullanılan malzemelerin müsaderesi için talepte bulunulacak durumlar) veya kamu davası açılıp da esasla birlikte bu hususta bir karar verilmemiş olan olaylara ilişkin düzenleme getirdiği anlaşılmaktadır.
Kısaca hem genel yasa niteliğindeki 1412 sayılı CMUK ile 5271 sayılı CMK’nunda hem de özel yasa olan 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununda dosyamıza konu talep hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığınca 03.04.2007 gün ve 58374 sayılı yazı ile Yargıtay Yasasının 28/3. maddesi uyarınca tebliğname düzenlenmeksizin Yargıtay 7. Ceza Dairesine ve Özel Dairece de Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, 1380 sayılı Su Ürünleri Yasasının 36/f maddesi uyarınca zoralım kararı verilmesi için, duruşma açılmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
1380 sayılı Su Ürünleri Yasası özel bir yasa olup, bu Yasaya tabi eylemler, 22.07.2003 gün ve 4950 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile idari yaptırıma tabi tutulmuş, ancak yine aynı Yasa ile 36. maddenin (f) bendinde zoralım konusu ayrıca düzenlenmiştir.
08.02.2008 gün ve 26781 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa ile özel yasalarda köklü değişiklikler yapılmasına rağmen, 1380 sayılı Yasada herhangi bir değişiklik yapılmayarak mevcut hali aynen korunmuş, bu suretle de yasa koyucu tarafından, 1380 sayılı Su Ürünleri Yasasındaki düzenlemelerin yeterli olduğu vurgulanmıştır. Öte yandan, zoralım hususuna ilişkin genel hükümler 5271 sayılı CYY’nın 256, 257 ve 259. maddelerinde düzenlenmiş olup, bu düzenlemeler ile 1412 sayılı CYUY’nın 392 ve 393. maddelerindeki düzenlemeler benzer niteliktedir. Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı gibi, eşyanın bizatihi kendisinin suç oluşturup zoralıma tabi olması dışında, suçta kullanılan eşyanın zoralımının duruşmalı olarak yapılması gerekir.
1380 sayılı Yasanın 32. maddesinde ise, duruşmasız inceleme yapılabilmesi, “zaruret görülmemesi” koşuluna bağlıdır. Bu koşul genel düzenleme içeren CYY’da yer alan kuralların nazara alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
C.savcılığının talepnamesinde idari yaptırım gerektiren bir suç işlendiğinin ileri sürülmesi karşısında, bu suçun işlenmesine bağlı olarak kamu davası açılamaması nedeniyle, Yasadaki özel düzenleme nazara alınarak zoralım kararı istendiği açıktır. Zoralımına karar verilen eşya ise, bizatihi kendisi suç teşkil eden ve zoralıma tabi eşya niteliğinde değildir. Bu nedenle 1380 sayılı Yasanın 32. maddesindeki, “zaruret görülmemesi” koşulu ile zoralım konusundaki genel hükümler de gözetilerek, duruşma açılarak yargılama yapılmalı ve sonucuna göre hukuki durum belirlenmelidir. Yerel mahkemece yasal düzenlemelerin hatalı yorumlanması suretiyle duruşma açılmadan, evrak üzerinde yapılan inceleme ile zoralım kararı verilmesi isabetsiz ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla usul ve yasaya aykırı olan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Karataş Sulh Ceza Mahkemesinin 17.11.2006 gün ve 129-107 sayılı direnme hükmünün, saptanan usul yanılgısı nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.11.2009 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.