YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/182
KARAR NO : 2009/256
KARAR TARİHİ : 03.11.2009
İtirazname : 2007/235015
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ADAPAZARI 2. Asliye Ceza
Günü : 15.02.2005
Sayısı : 2005/56 Müt.
Ö.. Ö..vekili tarafından tekzip talebinde bulunulması üzerine, Sakarya 2. Sulh Ceza Mahkemesince 11.01.2005 gün ve 14 müt. sayı ile talebin kabulüne, karar ekinde gönderilen “Cevap ve Düzeltme” başlıklı metnin, …… Gazetesinin Pazar ilavesinin 5. sayfasında “05.12.2004 tarihli nüshadaki Y. M.’in De Gidi Gari De” adlı makale sütununda yayımlandığı aynı punto ve büyüklükte aynen yayımlanmasına karar verilmiş, bu karara vaki itirazı inceleyen Adapazarı 2. Asliye Ceza Mahkemesince 15.02.2005 gün ve 2005/56 müt. sayı ile itirazın reddine karar verilmiştir.
İtiraz üzerine verilen bu karara karşı Adalet Bakanlığınca, 5187 sayılı Basın Yasasının 14. maddesi uyarınca kullanılan düzeltme ve cevap hakkının, kişilik haklarına saldırı ve gerçeğe aykırı yayın yapılmasına karşı düzenlenmiş bir hak olduğu, ancak bunun haber verme hakkının sınırlanmasına yol açacak yaygınlıkta kullanılamayacağı gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 29.11.2006 gün ve 13442-18255 sayı ile yasa yararına bozma isteminin reddine oyçokluğuyla karar verilmiş, Daire Başkanı T. D.ile Daire Üyelerinden M.Ö. ise, yasa yararına bozma isteminin kabulüne karar verilmesi yönünde karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay C.Başsavcılığınca, karşı oy doğrultusunda, itiraz yasa yoluna başvurulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 13.02.2007 gün ve 28-34 sayı ile düzeltme ve cevap hakkını kullanmak isteyen Ö.Ö.tarafından yazıldığı belirtilen ve söz konusu köşe yazısında eleştirilen kitabın getirtilerek incelenmesinden sonra, tekzibe konu yazının nesnel bir olguya dayanıp dayanmadığı saptanarak, hukuki durumun belirlenmesi gerektiğinden bahisle, itirazın değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve gerekli inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.
Ceza Genel Kurulunca verilen kararın gereğini yerine getiren Yargıtay 7. Ceza Dairesince 03.06.2009 gün ve 15413-6825 sayı ile;
“5187 sayılı Basın Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca kullanılan düzeltme ve cevap hakkının, kişilik haklarına saldırı ve gerçeğe aykırı yayın yapılmasına karşı düzenlenmiş bir hak olduğu, ancak bunun haber verme hakkının sınırlanmasına yol açacak yaygınlıkta kullanıla¬mayacağı, ilgilinin gerçeğe aykırılık iddiasının objektif ölçülere dayanılarak değerlendirilmesi gerektiği, düzeltme ve cevap hakkı kullanılırken suç unsuru içermeyen ve üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan ifadelerin kullanılması gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş ve Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu’nun 343. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü:
Anayasa’nın 28. ve 5187 sayılı Basın Yasası’nın 3. maddesinde ifadesini bulan basının haber verme hakkı gerçeklik, güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık unsurları ile sınırlıdır. Haber verme hakkı bu sınırlar içinde kaldığı sürece hukuka uygundur. Bu unsurlardan birini taşımayan haberin veya eleştirinin hukuka uygun olduğundan söz edilemez ve saldırıya uğrayan kişisel hak korunmaya değer bir üstünlük kazanır.
Kanun yararına bozma istemine konu yazının güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi unsurlarını içermekte olduğunda kuşku yoktur. Konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık unsuruna gelince; bu unsur haber gerçeği yansıtsa dahi kullanılacak dil ve ifadenin, yapılacak niteleme ve yorumun haberin verilişinin gerektirdiği ve zorunlu kıldığı biçim ve ölçüde bulunmasını öngörür. Öze ilişkin koşulların varlığı durumunda da biçimsel koşullara uyulması zorunluluğu vardır. Eleştirinin verilişinde gereksiz, yararlı olmayan beyan, niteleme ve değerlendirmelere gidilerek içerik ile uygun düşmeyen tahrik edici, yalın bir okuyucuda husumet ve kuşku yaratıcı dil ve ifade kullanılır, seçilen sözcükler aşağılayıcı, küçük düşürücü, incitici nitelikte olursa konu ile ifade arasındaki denge bozulur, haber veya eleştiri hukuka aykırı duruma gelir.
Belirtilen hususlar göz önüne alındığında ve bütünü değerlendirildiğinde anılan yazının konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık unsurunu taşımadığı ve dolayısıyla Ö. Ö.’ün kişilik haklarının ihlal edildiği anlaşılmakla yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin reddine” oyçokluğuyla karar verilmiş;
Daire Başkanı T.D. ile Üyelerden M.Ö. ise;
“Anayasanın 28 ve 5187 sayılı Yasanın 3. maddelerine göre basın özgürdür.
Basın özgürlüğü, demokratik hukuk devletlerinde korunması gereken önemli değerlerden birisidir. Çünkü toplumun bilgi edinmesi ve gelişmesi bakımından ve aynı zamanda kültür, sanat, edebiyat, siyaset ve akla gelebilecek her alanında topluma mal olmuş kişilerin halka tanıtımında ve bu kişilerin toplum adına bir anlamda denetimi bakımından çok önemli görev ifa ettiğine kuşku yoktur. Basın, görevini yerine getirirken sonsuz bir serbestiye sahip değildir. Bazı sınırlamalara tabidir. Bunlardan biri de kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasıdır.
Basında yer alan açıklamalar konusuna göre olay açıklamaları ve değer yargıları olmak üzere iki biçimde belirir. Günlük basında yer alan haberler olay açıklaması, eleştiriler ise değer yargısı niteliğinde basın açıklamalarıdır. Olay açıklamaları belli bir olayın objektif olarak aktarılması olduğu halde, değer yargıları bir olay ya da durum hakkındaki subjektif düşünce açıklamalarıdır. Eleştiriler değer yargıları içinde önemli bir yer tutmakla beraber bu sayede toplumdaki aksaklıklar ortaya konmakta, bunların giderilmesi istenmektedir. Hukuka uygunluk sınırları içinde kalarak eleştiri hakkı kişi açısından en olumsuz inanç ve sonuçların dahi açıklanabilmesi olanağını ifade eder.
Haber verme hakkının hukuka uygun bir biçimde kullanılabilmesi için gereken ölçütler dört başlık altında toplanmaktadır.
Bunlar;
1- Haber gerçek olmalı,
2- Haber güncel olmalı,
3- Haberin verilmesinde kamu yararı bulunmalı,
4- Haberin veriliş biçimi ile özü arasında düşünsel bir bağ bulunmalıdır.
Bu unsurlar eleştiri hakkı yönünden de geçerlidir. Yani eleştirinin olabilmesi için, yazının gerçek olgulara dayanması, güncel bulunması ve bu haberin verilmesinde kamu yararı bulunması koşullarına bağlıdır.
Olaya baktığımızda;
Toplumun organ nakli konusunda bilinçlendirilmeye ve duyarlılığının artırılmaya çalışıldığı bir dönemde Ö.Ö.’ün herhangi bir eğitim almaksızın yalnızca kendi bilgileri doğrultusunda yazdığı kitapla organ nakli yapılmasının yine kendi ölçülerine göre kabul edilebilir nitelikte bulunmadığını okuyanı sarsıcı ifadelerle dile getiren ancak ne tıp ne hukuk ne de din bilimi ile bağdaşmayacak düşünce ve ifadeleri içeren bu kitap nedeniyle, toplumun yanlış yönleneceği endişesi taşıyan ve üstelik tiyatro sanatçısı olan yazar eleştiri hakkını kullanmıştır. Eleştiri övgü olmadığına göre zorunlu olarak sert olacaktır. Yazar eleştiri hakkını kullanırken, okuyucunun dikkatini çekmek için yazısını mizahi bir dille kaleme almış ilgili şahsı bir anlamda karikatürize ve hicvetmiştir. Bu bağlamda yazının kişilik haklarını ihlal etmediği; ancak, ağır eleştiri kapsamında değerlendirilebileceği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 23.07.2009 gün ve 235015 sayı ile;
“Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli ve etkin yollarından birisi basındır. Basın özgürlüğü; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü, onu kullananlar açısından olduğu kadar gerçekleri öğrenmek özgürlüğüne sahip kişi ve kitleler açısından da temel hak niteliğindedir. Çoğunlukçu, özgürlükçü, demokratik toplumlarda, düşünceyi açıklama özgürlüğü; sadece genel kabul gören ve zararsız veya önemsiz sayılan düşünceler yönünden değil, aynı zamanda halkın bir kısmı tarafından benimsenmeyen kural dışı, hatta rahatsız edici, endişe verici, sarsıcı düşünceler için de geçerlidir.
Toplumun ve insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek, doğru ve gerçeğe uygun bilgiler ile donatmak, yaşanan sorun, olay ve oluşumlar hakkında kamuoyunu nesnel bir biçimde aydınlatmak, düşünmeye yönlendirici tartışmalar açmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu suretle denetlemek durumunda olan basının sahip olduğu hakkı hukuka uygun bir biçimde kullandığının kabulü için; açıklama, eleştiri ve değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bağ bulunması, açıklamada küçültücü sözlerin kullanılmaması gerekmektedir. Ancak, basın özgürlüğünün bir dereceye kadar abartma hatta kışkırtmaya başvurma hakkını da içerdiği unutulmamalıdır.
Somut olayda, toplumun organ nakli konusunda bilinçlendirilmeye ve duyarlılığının arttırılmasına çalışıldığı bir dönemde Ö.Ö.’ün, organ nakli yapılmasını kabul edilebilir nitelikte bulunmadığını okuyanı sarsıcı nitelikte dile getirmesi üzerine yazar gazetedeki köşesinde kaleme aldığı yazıda, eleştiri hakkını kullanmış, eleştirilerini okuyucunun konuya dikkatini çekmek için mizahi ve çarpıcı bir üslupla dile getirmiştir. Söz konusu yazı, Ö. Ö.’ün (kitabındaki) organ nakli konusunda açıklamaları üzerine yazılmıştır. Bu husus, cevap ve düzeltme isteminde bulunan tarafından da reddedilmemiştir. Yazının güncellik taşıdığı, kamu yararı ve toplumsal ilgi ile gerçeklik unsurunu taşıdığında kuşku bulunmamaktadır.
Sözü edilen yazının bütünü incelendiğinde, yazıda konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık unsuru da bulunmaktadır. Yazının bütünü dikkate alınmaksızın içerisinden bazı bölümlerin alınmasıyla değerlendirme yapılması, sağlıklı bir sonuca varılmasını engelleyecektir. Yazar, yazının ilk paragrafından sonra kendi öngörüsüne göre daha sonra olabilecekleri çarpıcı, mizahi bir dil kullanarak sıralamaktadır. Yazıdaki yorum ve eleştirilerin kaynağı, yapılma nedeni, yazıyı yazanın toplumundaki konumu ve tüm yazının içeriği dikkate alındığında; yazının yukarıda belirtilen unsurları içerdiği, eleştiri sınırlarını aşmadığı, kişilik haklarına saldırı, kişinin şeref ve haysiyetini ihlal edici nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Yazı, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Yazıda, kişinin şeref ve haysiyetini ihlal edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayın yapılması söz konusu olmadığından düzeltme ve cevap hakkı doğmamıştır (Anayasa m.32, 5187 sayılı Kanun m.14).
Bu itibarla, Yüksek Dairece Yerel Mahkemenin kararının bozulmasına karar verilmesi yerine yazılı şekilde karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme kararının, 5271 sayılı CYY’nın 309/4-a maddesi uyarınca yasa yararına bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, somut olayda, cevap ve düzeltme hakkının koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı CYY’nın 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir. 26.10.1932 gün ve 29-12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, uygulamadaki esaslı yanlışlıklar ile esasa etkili usul hatalarının yasa yararına bozma yoluna konu olabileceği belirtilmiştir. Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin, bu karar ışığında şekillenen yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, yasa yararına bozma yöntemi, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke çapında uygulama birliğine ulaşıl¬masını sağlama amacıyla düzenlenmiş olup, bu denetimin konusu, maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Ancak, gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu, gerekse olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır; her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir. Bu nedenle hakimin kanaat ve takdirine ait fiili sorunlardan ve takdir yanılgısından dolayı yasa yararına bozma yoluna gidilmesine olanak yoktur.Somut olayda, Adalet Bakanlığınca, düzeltme ve cevap hakkına konu yazının, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığının ve haber verme hakkının sınırlarının değerlendirmesine dayalı olarak, hakimin takdir yanılgısına ilişen bir görüşle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulmuştur.Öte yandan, 5187 sayılı Basın Yasasının 14. maddesinde, hüküm altına alınan, “düzeltme ve cevap hakkı”, madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, kişilerin şeref ve haysiyetinin korunması ve toplumun doğru bilgilendirilmesinin sağlanması yönünden yapılmış bir düzenlemedir. Bu hakkın kullanılması, anılan yasa maddesinde belirli bir süreye tabi tutulmuş olup, somut olayda da söz konusu düzeltme ve cevap metni, kararın kesinleşmesi ile birlikte yayımlanmış bulunmaktadır. Bu aşamada, düzeltme ve cevap hakkının, mahkeme kararıyla infaz edildiği nazara alındığında, bu kararın yasa yararına bozma yoluyla incelenmesinde, hukuki bir yarar kalmadığı da açıktır.
Bu itibarla, yukarıdaki açıklamalar ışığında, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Adalet Bakanlığının, hakimin takdir yanılgısına yönelen yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 03.06.2009 gün ve 15413-6825 sayılı kararının, KALDIRILMASINA,
3- Adalet Bakanlığının, hakimin takdir yanılgısına yönelen yasa yararına bozma isteminin REDDİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.11.2009 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.