YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/174
KARAR NO : 2010/92
KARAR TARİHİ : 27.04.2010
İtirazname : 2008/221095
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi : İZMİR 7. Ağır Ceza
Günü : 14.04.2008
Sayısı : 88-124
Sanıklar A.. T.., M..T..ve Y..B..’nun, ayrı ayrı 765 sayılı TCY’nın 240/1-son ve 80. maddeleri gereğince 2’şer yıl 6’şar ay hapis ve 176’şar YTL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve 7’şer ay 15’er gün memuriyetten süreli olarak yoksun kılınmalarına ilişkin, İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.04.2008 gün ve 88-124 sayılı hüküm, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 12.05.2009 gün ve 21226-6175 sayı ile;
“1- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar M..T. ve Y..B..’na yüklenen ‘görevi kötüye kullanma’ suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı arttırıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri uyarınca mahkemece 765 ve 5237 sayılı Yasa hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçlar denetime imkan verecek şekilde gösterilip birbiriyle karşılaştırılması suretiyle lehe yasa belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulmuş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık Y..müdafiinin kasıt olmayıp lehe hükümlerin uygulanması gerektiğine, diğer sanık M.. müdafiinin cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin gerekçesinin yetersiz olduğuna ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle adı geçen sanıklar haklarındaki hükmün onanmasına,
2- Sanık A..T.. müdafiinin mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince:
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükümleri karşısında; sanığa yüklenen ‘görevi kötüye kullanma’ suçunun, yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan 765 sayılı TCK’nun 102/4. ve 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının; suçun işlendiğinin belirlendiği 20.05.2001 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış sanık A..T.. müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeksizin hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca bozulmasına, aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve104/2. maddeleri uyarınca ortadan kaldırılmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 20.07.2009 gün ve 221095 sayı ile;
“1) 5271 sayılı CMK’nun madde 63- (1) Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınması zorunludur;
Hasta-hekim, hasta-optik firması, hekim-optik firması, optik firması-sosyal güvenlik kurumu arasındaki ilişkiler sürecinde suç teşkil edecek eylemlerin nicelik ve niteliklerinin belirlenmesi bakımından, sanıkların hukuksal durumlarının değerlendirilmesi için çözümü uzmanlığı ve teknik bilgiyi gerektiren olayda, sanıkların Türk Ceza Kanunu, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Tababet ve Şuabatı Sanatların Tarzı İcrasına Dair Kanun, ilgili Bakanlık genelgeleri kapsamında mevzuata aykırı eylemleri sonucunda, kişilerin mağduriyetine, kamunun zararına neden olup olmadıkları ya da kişilere haksız kazanç sağlayıp sağlamadıklarının araştırılıp belirlenmesi için konusunda uzman bilirkişilerin oy ve görüşlerine başvurulması gerekirken, başvurulmadan sanıkların yazılı biçimde eksik kovuşturmayla cezalandırılmalarına karar verilmesi,
2) 5271 sayılı CMK’nun 52, 53, 212. maddelerinde öngörülmüş yönteme uygun bir biçimde, mahkemece dinlenen tanıklar H..S.., M..K., O. G., O. A., A. D., A. T., P. H., E. C. K., T.G.P.’ın dinlenmedikleri, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakılmayacak tarzda ortaya çıkması için yine dinlenmeleri gereken S.F., N. G., B.T., Y. A., M.T., M.Ö., K. O., S.Ç., N.B., M.Ö., Ü.P., S.Y.isimli hastalar ile İzmir-Ege Fenni Gözlükçüleri Derneği Başkanı E.A.’ın ve şikayetçi olarak bilgisine başvurulan İsmet Edremit’in, yine müfettiş soruşturması sırasında tanıklıklarına başvurulan hastane göz polikliniği protokol defterini düzenleyen hastane görevlileri hemşireler N.U., G. Y., hizmetli E.H.’in kovuşturma aşamasında çağrılmayarak eksik kovuşturmaya hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Şöyle ki;
a) Sanıkların bağlantı içinde oldukları optik firmalarını şikayet ve ihbar dilekçelerine konu eden, bu konuda bilgilerine başvurulan İzmir-Ege Fenni Gözlükçüler Derneği Başkanı E.A.’ın ve şikayetçi olarak bilgisine başvurulan İ.E..’in, yine müfettiş soruşturması sırasında tanıklıklarına başvurulan hastane göz polikliniği protokol defterini düzenleyen hastane görevlileri hemşireler N.U., G. Y., hizmetli E.H.’in olayla ilgili olarak ayrıntılı biçimde tanıklıklarına başvurulmadan, yine;
b) 765 sayılı TCK’nun 103. maddesinde dava zamanaşımının hangi tarihte işlemeye başlayacağı öngörülmüştür. Buna göre: “Müruru zamanın başlangıcı (…) müteselsil cürümler hakkında dahi (…) teselsülün bittiği gün (…)” olduğu gözetilerek;
İddianamede isimleri geçen reçete sahibi hastaların doktor ve optik firması seçimlerini özgür iradeleriyle yapıp yapmadıkları, doktora muayene olup olmadıkları, muayene sonucunda ne tür gözlük ve kaç adet çerçeve aldıkları, doktora özel muayene ücreti ödeyip ödemedikleri, ayrıca optik firmasına fark ücreti adı altında ödemede bulunup bulunmadıkları, reçetedeki imzaların kendilerine ait olup olmadığı, kendilerine reçetede belirtilen nicelik ve niteliğe uygun gözlük verilip verilmediği, mağdur olup olmadıkları konularının aydınlığa kavuşturulması için kovuşturma aşamasında tanıklıklarına başvurulan hastalardan H.S., M.K., O. G., O. A., A.D., A.T., P. H., E. C.K., T. G. P.’ın bu yöntemle ayrıntılı bir biçimde olayla ilgili olarak bilgi ve görgülerine başvurulmadığı gibi; müfettiş soruşturmasında ve iddianamede isimleri geçen S.F., N. G., B.T., Y.A., M.T., M. Ö., K. O., S. Ç., N. B., M.Ö., Ü.P., S. Y., isimli hastaların kovuşturma aşamasında tanık olarak ayrıntılı bir biçimde olayla ilgili bilgi ve görgülerine başvurulmadığı, en son teselsül eden ve suç teşkil eden eylemlerin nelerden ibaret olduğunun her türlü şüpheyi giderecek netlikte ortaya konulmadığı anlaşılmakla, sözü edilen tanıkların tamamı dinlendikten sonra toplanacak kanıtlar çerçevesinde sanıkların suç oluşturan eylemler ve bu eylemlere ilişkin suç tarihleri gösterilerek bu bağlamda, hukuksal durumlarının belirlenmesi gerekirken, buna uyulmayarak sanıklar M.T.ve Y.B.’nun eksik kovuşturmayla cezalandırılmalarına karar verilmesi,
3) 5271 sayılı CMK’nun madde 8- (1) maddesinde hangi hallerde bağlantının var sayılacağı gösterilmiştir. Buna göre: Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.
765 sayılı TCK’nun 29/son maddesinde cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesinde hakim somut olay bağlamında hangi unsurları dikkate alması gerektiği gösterilmiştir. Buna göre:
Hakim, iki sınır arasında temel cezayı, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suç konusunun önem ve değeri, suçun işlendiği zaman ve yer, fiilin diğer özellikleri, zararın veya tehlikenin ağırlığı, kastın veya taksirin yoğunluğu, suç sebepleri ve saikleri, failin amacı, geçmişi, şahsi ve sosyal durumu, fiilden sonraki davranışı gibi hususları göz önünde bulundurmak suretiyle takdirini kullanarak belirler. Cezanın asgari hadden tayini halinde dahi takdirin sebepleri kararda mutlaka gösterilir. Hükümlerini ihtiva etmektedir. Bu hukuksal unsurlar nazara alınarak;
a) Emekli Sandığı Teftiş Kurulu müfettişlerinden H..G..tarafından düzenlenmiş 02.04.2003 gün, B.07.1.EMS.0.16.09.01/11687 sayılı rapor içeriğinden ….Optik Gözlükçülük Sanayi ve Limited Şirket yetkilisi M..P..tarafından reçetelerde muhteviyatı cam ve/veya çerçevesi ilgilisine verilmeden, verilmiş gibi gösterilerek… Emekli Sandığına fatura edilip Emekli Sandığından 403.311.000 Lira haksız çıkar sağlandığından söz edilerek hakkında suç duyurusuna gidilen … Optik firma yetkilisi M.P.. hakkındaki bu konudaki soruşturma sonucu araştırılmadan; yine diğer sanık M..T..’in bağlantılı olduğu …Optik firması yetkilileri hakkında iddiaya konu olayla ilgili olarak bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği tahkik edilmeden varsa ilgili evrak getirilip incelenmeden, iş bu dosya ile bağlantı konusu değerlendirilmeden eksik kovuşturmayla sanıkların cezalandırılmalarına karar verilmesi,
b) Cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi ilkesine aykırı olarak aralarında Yasada gösterilen koşullara uygun bir bağlantı bulunmadığı halde sanıklar A..T.., M.. T.. ile sanık Y.. B..’nun davalarının ayrılarak görülmesi gerekirken, birlikte görülmesi; buna karşın sanık Y.. B.. hakkındaki dava dosyasıyla birleştirilerek birlikte görülmesi gereken sanığın kocası M..B.. hakkında İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.12.2007 gün ve 2007/279 sayılı kararıyla karara bağlanan ilamın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak her iki sanık arasında varolan aynı eylemsel bağlantı nedeniyle ceza adaletine uygun bir değerlendirme tutanağa geçirilmeden, davaları birlikte görülen M..T.. ve A..T..’in eylemleriyle ve Y.. B..’nun eylemleri arasında bir bağlantı var sayılarak temel cezanın 765 sayılı TCK’nun 1 ve 29/son maddelerinde öngörülmüş suç ve cezaların şahsiliği ilkesine ve cezaların belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi kurallarına aykırı olarak tayin edilmesinin, yasaya uygun bulunmadığı” gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 12.05.2009 gün ve 21226-6175 sayılı “onama” kararının kaldırılmasına; İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 14.04.2008 gün ve 88-124 sayılı kararının sanıklar M..T..ve Y.. B..lehlerine “bozulmasına” karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlen¬dirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kapsamına göre, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar,
1) 5237 sayılı Yasanın 257/1. maddesindeki suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı yönünde bilirkişi incelemesi gerekip gerekmediği,
2) Eksik araştırma ile karar verilip verilmediği,
3) Temel cezanın 765 sayılı Yasanın 29. maddesine aykırı olarak belirlenip belirlenmediği,
4) Aralarında fiili ve hukuki bağlantı bulunmayan, sanıklar hakkındaki yargılamanın birlikte yapılıp yapılmadığı,
Noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen dosyada;
İzmir ve Ege Fenni Gözlükçüler Derneği tarafından, İzmir Valiliği İl Sağlık Müdürlüğüne yazılan 28.11.2001 tarihli gizli yazıda, içlerinde Dr. M..B..ve Y. B..’nun da yer aldığı bir kısım doktorlar tarafından, Tıbbı Deontoloji Nizamnamesinin 8. maddesine aykırı olarak, hastaların menfaat ilişkisi içerisinde bir kısım anlaşmalı optiklere gönderildiği belirtilerek, gereğinin yapılmasının istenilmesi üzerine, ihbar önceki yazılarla da birleştirilerek, gerekli incelemenin yapılması için Sağlık Bakanlığı Müfettişi G..Y. 18.01.2002 gün ve 524 sayı ile görevlendirilmiştir.
Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından düzenlenen 15.11.2002 gün ve 39-29 sayılı tevdi raporunda;
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde göz hastalıkları Asistan’ı Dr. A.. T.. ile Alsancak Devlet Hastanesinde görevli göz hastalıkları uzmanı Opr. Dr. Y..B.. hakkında verilen 17.12.2002 tarihli ön inceleme izni üzerine, düzenlenen 22.01.2003 gün ve 39/3 sayılı ön inceleme raporunda, her iki doktor ile ilgili olarak soruşturma izninin verilmesi gerektiği görüşü bildirilmiş, Konak Kaymakamlığınca 29.01.2003 gün ve 2003/7 sayı ile her iki sanık hakkında iddialarla ilgili olarak soruşturma izni verilmiş, soruşturma izni verilmesine ilişkin karara sanık vekilleri tarafından yapılan itiraz İzmir Bölge İdare Mahkemesince 03.04.2003 gün ve 54-108 sayı ile red edilerek, sanıklar A..T..ve Y..B.. hakkındaki soruşturma izni verilmesine ilişkin karar kesinleşmiştir.
Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından düzenlenen 15.11.2002 gün ve 39-32 sayılı tevdi raporunda; Opr. Dr. M.. T.. hakkında verilen 17.12.2002 tarihli ön inceleme izni üzerine, Ulaştırma Bakanlığı müfettişlerince düzenlenen 24.03.2003 gün ve 2/2 sayılı inceleme raporunda, konunun genel hükümler uyarınca soruşturulması gerektiği, 4483 sayılı Yasaya göre de soruşturma izni verilmesini gerektirir bir işlem bulunmadığı belirtilmesi üzerine, genel hükümler uyarınca işlem yapılmak üzere evrak ekleriyle birlikte İzmir C.Başsavcılığına gönderilmiştir.
İzmir C.Başsavcılığınca 31.07.2003 gün ve 1870 sayı ile sanıklar M.. T.. ile A. T.. hakkındaki soruşturma evrakının birleştirilmesine karar verilmiştir.
Sanık M..T.. Ulaştırma Bakanlığı Müfettişlerince saptanan 29.01.2003 tarihli beyanında;
“9 Ekim 2001 tarihinden beri İzmir TCDD Hastanesinde görev yapmaktayım. Demiryolları İzmir Hastanesinde günlük hasta sınırlaması bulunmamaktadır. Ne kadar hasta gelirse gücümüzün yettiği kadar hasta bakılmaktadır. Muayene olmak için gelip de, muayene olamadan evlerine giden hasta olduğunu hatırlamıyorum ve bu yönde bir şikayet de bugüne kadar yapılmamıştır. Elimizden geldiği kadar özverili olarak çalışmalarımızı yürüttük. Hastane istatistik¬lerine bakıldığında bu çalışmaların seyri rahatlıkla görülecektir. TCDD’deki görevim bitince geri kalan zamanlarımda Konak’ta bulunan özel muayenehaneme giderek hastalarıma gerekli teşhis ve tedaviyi yapmakta¬yım. Bugüne kadar hiçbir demiryolu personelini özel muayenehanemde muayene etmedim. Bahsedilen …Optikle uzaktan yakından bir ilgim bulunmamaktadır. 1974-76 yılında evli olduğum eşim gözlükçülük yapmaktaydı, daha sonra boşanmış olduğum için herhangi bir gözlükçü ile irtibatım bulunmamaktadır. Özel muayenehanemde muayene etmiş olduğum hastaları alt katımızda bulunan …Optik’e yönlendirdiğim doğru değildir, zira muayenehanemin altında sadece … Optik değil, birden çok gözlükçü bulunmaktadır. Gözlükçüler Derneği Başkanı E..B..’in dükkanı (K… Optik) muayenehanenin karşısında bulunmaktadır. Muayenehanemde muayene etmiş olduğum hastaların resmi işlemlerinin tasnif edilmesi için sağlık karnelerinin bana bırakılarak bunların resmileştirilme işleminin demiryolları hastanesinde yapıldığı görüşü de doğru değildir. Sevk kağıtlarıyla ilgili işlemler doğrudan hastaların kendileri tarafından Demiryolları Hastanesi kayıtlarına giriş yapmak suretiyle resmileştirilmiş olabilir, bunda benim aracılığım sözkonusu değildir. Ancak yılda binin üzerinde gözlük reçetesi vermiş olduğum hastalardan bir kaçı Demiryolları hastanesine müracaat ederek gözlük taleplerine resmilik kazandırmak için işlem yaptırmış olabilirler, bu işlemler sırasında da hasta hastaneye gelmeden işlemlerin yapılması sözkonusu değildir. Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince düzenlenen tevdi raporu ekinde yer alan eklerde belirtildiği üzere hastaları …Optik’e yönlendirdiğim iddiaları doğru değildir. Muayenehanemde kullandığım ve bir örneğinin de müfettişliğinize ibraz ettiğim kaşem ile raporda konu edilen reçetelerdeki kaşeler karşılaştırıldığında bunların birbirlerinden farklı olduğu açıkça görülecektir. Çünkü Hastanede kullandığım kaşede diploma numarası yer alırken muayenehanede kullandığım kaşede ise isim soyad, mütehassıslık dalım ve ihtisas numaramın yer aldığı başkaca bir ibarenin bulunmadığı görülecektir. Buradan da anlaşılacağı üzere hasta sevk işlemleri ve kaşeler hastanemizde vurulmuş olup gerekli işlemler buna göre yürütülmüştür. G. T. büyük oğlumun eşidir. Hatırladığım kadarıyla çocuğu olmadan önce belli bir dönemde A…. Optik’le sahiplik ilişkisi olsa bile duyduğum kadarıyla şu anda böyle bir ilişkisi sözkonusu değildir. Ailevi meselem olmakla birlikte büyük gelinimle çok da sıkı ilişkilerim olmadığı için nerede ne iş yaptığı veya ne kadar ortak olduğu konusunda fazlaca bir bilgim bulunmamaktadır. Göstermiş olduğunuz çalışma ruhsatıyla ilgili belge de benim Demiryolları Hastanesine başladığım tarihten yaklaşık 6 ay öncesine ait bir belgedir” demiş,
Yargılama aşamasındaki savunmalarında ise, benzer şekilde; “iddiaları kabul etmiyorum, müsnet suçu işlemedim, müfettişin raporunda yer alan hastalardan M.. U.. heyete girip muayene olmuş bir gözlük bir de protez almıştır, bu heyete girdiği halde sanki hastanede muayene edilmemiş gibi suçlama yöneltilmiştir, bununla ilgili kayıt fotokopisini ibraz ediyorum diyerek, raporu ibraz etmiş, devamla M..K..olarak adı yazılı kişinin kimliği incelendiğinde benim ibraz ettiğim fotokopi de adı M..K.. olan kişi olduğu görülecektir, H.. S.. İzmir Devlet Hastanesinden emeklidir, 1976 yılından beri benim hastamdır, muayenehanemde muayene etmiş olabilirim, ancak hastaneye gelmeden reçete düzenlenmesi söz konusu değildir, O..G..’yu hatırlamıyorum, zira her gün çok sayıda hastayı muayene etme durumundayım, ancak, suçlamalar doğru değildir” şeklinde savunma yapmış,
Önceki beyanı okunup sorulduğunda, “beyanlarım doğrudur tekrar ediyorum, DDY hastanesindeki görevime 2001 yılı Ekim ayının dokuzunda başladım, günde 30 hastaya bakıyorum, görev yaptığım süre gözönüne alındığında ne kadar hasta muayene ettiğim açıktır, bunların içinden 3-5 hastayı korkutup ifade alarak aleyhime bir takım isnatlar ileri sürülmüştür, bu hususu müfettiş soruşturması sırasında dile getirdim, ancak bir sonuç alamadım, DDY hastanesinde göreve başlamadan bir sene önce …Optik açıldığında gelinim ortakmış, ben sonradan öğrendim, bunu engellemeye çalıştım, ancak akrabalık ilişkisinin böyle bir iş yapmaya engel oluşturmaması gerektiği şeklinde bir tepki ile karşılaştım, benim gelinim ..Optikteki hissesini DDY hastanesine geçmeden bir süre önce devretmişti, .. Optikte bir ilgisi kalmamıştı” diyerek tüm suçlamaları red etmiş, görevini yasalara uygun şekilde yaptığını belirterek, beraatine karar verilmesini talep etmiştir.
Sanık Y..B.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 24.10.2002 tarihli beyanında; “Eşim Dr.M.. B..’na ait özel muayenehane bulunmaktadır. Ben de zaman zaman eşimin muayenehanesinde tesadüfen bulunmaktayım, hasta muayenesi yapmıyorum. Muayenehane eşime aittir. Bu nedenle de halen Hastane Başhekimliğine verilmiş part-tıme çalışma başvurum bulunmamaktadır. Eşime ait özel muayenehanede muayene olan hastaların gözlük reçetelerinin tarafımdan Alsancak Devlet Hastanesi göz polikliniğinde resmi kayıt ve resmi prosedürünün tamamlanması işlemini yapmadım. Mesai saatleri içinde ve vardiya saatleri içinde göz polikliniğine başvuran ve sırası gelen her hastayı kendim muayene ederek hakettiği gözlük reçetesini ya da ilaç reçetesini düzenlemekteyim. Haketmeyen hiçbir hastaya gözlük reçetesi düzenlemedim. Hastanede cihaz bulunmadığı gerekçesiyle hastaları özel muayenehaneye yönlendirmedim. Aksine, bazı hastaların başka hastanelere sevkedilmesine dahi karşı çıkmaktayım. Kesinlikle ………Optik ile işbirliği içinde çalışmamaktayım. Göz polikliniğindeki hasta yoğunluğu dikkate alındığında, birçok gözlük reçetelerim çeşitli optiklerden alınmış olabilir”
Yargılama aşamasındaki savunmalarında ise; “hastaneye gelen hastaları muayene edip reçeteleri yazıyorum, eşimin muayenehanesine gelip, gerek benim, gerekse eşim tarafından muayene edilip sanki hastanede muayene edilmiş gibi reçete düzenlenmesi yolundaki iddia doğru değildir, ben hastaneye gelen hastanın nerede muayene olduğunu bilemem, ancak, benim böyle bir eylemim yoktur” diyerek suçlamaların asılsız olduğunu savunmuştur.
Hakkındaki kamu davası Özel Dairenin verdiği karar ile zamanaşımı nedeniyle düşen sanık A..T.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 31.10.2002 tarihli beyanında; “üç yıldır asistan doktorum. Babam M.. T.. ve ağabeyim H..T..ve H.T. göz hastalıkları uzmanıdır. Babam M.. T.. TCDD Hastanesinde bir yıldır çalışmakta olup 25 yıldır özel hekimlik yapmaktadır. Ağabeyim özel bir hastanenin göz hastalıkları uzmanıdır. Diğer ağabeyim H..T..’de Fatsa Devlet Hastanesi’nde iki yıldır görevlidir. M..ve H.. T..’in şu ana kadar benden ve çalıştığım hastaneden görevimle ilgili hiçbir talepleri olmamıştır. Hastanenin Eğitim ve Araştırma Hastanesi olma özelliğiyle her iki hekimin de hastalarını yönlendirdikleri ilk referans hastane olabileceğini düşünmekteyim, Hastane göz kliniğinde günde ortalama 25-30 hasta ilaveten vardiya ve nöbet görevi de dikkate alındığında 55-60 hasta muayenesi yapmaktayım. Hastanın bizzat kendisi olmadan, hasta, hastane bilgisayar kayıtlarına geçmeden reçetesini yazmam mümkün değildir. Ailemizde dört göz hekiminin bulunmasının bazı meslekdaşlarımız ve gözlükçüler arasında rekabet açısından eziklik yarattığını düşünüyorum. …Optikten ya da diğer başka bir optikten ya da özel muayenehaneden gelen sağlık karnelerine gözlük reçetesi düzenlemedim” demiş,
Yargılama aşamasındaki savunmalarında ise; “Hastanede asistan olarak görev yaparken, üç ayrı katta muayene odalarımız vardı, polikliniklerin başında uzman hekimler şef, şef yardımcıları görev yapmaktadır, gelen hasta önce bilgisayarda kayıt yaptırıyor, daha sonra sıra numarası alıp polikliniğe geliyor, orada muayenesi yapıldıktan sonra yazılan reçete başhekimliğe gidiyor ve orada görevliler tarafından onanıyor, aşağıda tek bir protokol defteri vardır, bunlar gözlük reçeteleri ve ilaç reçeteleri ile ilgilidir, muayene olan birisinin protokol defterine kaydı yapılıyor, ifadesi alınan hemşirenin benim gözlükle protokol numarası istediğim şeklinde ifadesi, özel muayenehaneden hastaneye edilmiş bir telefon anlamında değildir, biz zaten değişik katlarda değişik bölümlerde çalışıyoruz ve reçete yazdığımız zaman protokol defterinin bağlı olduğu zemin katta dahili telefon irtibatı kurmak durumundayız, orada sözü edilen telefon muhaberesi dahili telefon muhaberesidir, benim adres optik ile hiç bir ilgim yoktur, iddiaları kabul etmiyorum, vardiya sistemi ile çalıştığım için günde 40-50 hastaya bakıyordum, 6 aylık süre içinde ne ölçüde hasta muayenesi yaptığım ortadadır” şeklinde savunma yaparak tüm isnatları red edmiştir.
Sanık M.. T.. hakkında beyanda bulunan tanıklar;
Tanık M.K.. Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 18.10.2002 tarihli beyanında; “l2.11.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak, göz muayenesi olmak üzere Dr.M.. T..’in özel muayenehanesine gittim. Muayene oldum ve muayene ücreti 20 milyon TL ödedim. Dr. M.. B.. Emekli Sandığı mensubu olduğum için sağlık karnemi hastaneye götürmemi ve gözlüklerimi de kendilerine ait olan ..Optikten almamı söyledi. Ben de TCDD Hastanesine gidip orada Dr.M..B.. buldum sağlık karnemi yazdı kayıt ve onay yaptırdım. Daha sonra da Konak’ta bulunan …Optiğe gidip gözlüklerimi fark ödemek suretiyle aldım”
Duruşmadaki 09.10.2003 tarihli beyanında ise; “ben 15 yıldan beri Dr.M. T..’in hastasıyım, DDY Hastanesine geçtiği zaman da bu hastaneye gidip muayene oldum, ayrıca heyet raporum alındı, protez gözlük aldım, iddianamede sözü edilen hususda bilgim yoktur, yani muayenehanede ücret karşılığı muayene ettikten sonra işi resmileştirmek için hastaneye çağırdığı hususu doğru değildir, ben 15 yıldan beri M..T..’e muayene ve tedavi olduğum için o Devlet Demiryolları Hastanesine geçince oraya gittim, herhangi bir gözlükçüden gözlük almam konusunda bir telkini olmadı” şeklinde beyanda bulunmuş,
Önceki beyanı okunup sorulduğunda; “benim özel muayenede muayene olduğum doğrudur ancak sağlık karnemi hastaneye götürmemi gözlüklerimi de …Optikden almamı söylediği hususundaki beyanımı kabul etmiyorum, böyle bir olay yoktur benim şimdiki ifadem doğrudur” demiştir.
Tanık H.. S.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 18.10.2002 tarihli beyanında; “sormuş olduğunuz 19.11.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; daha önceden tanıdığımız ve aile doktorumuz olan Dr.M..T..in özel muayenehanesine gittim, durumum gereği donanımlı bir yerde cihazla muayene olmam gerekmekteydi, muayene oldum, muayene ücreti ödemedim, daha sonra TCDD Hastanesine gidip reçetemi kendisine yazdırdım kayıt yaptırdım ve onaylattım, kendi isteğimle gözlüklerimi … Optikten aldım” şeklinde beyanda bulunmuş,
Duruşmadaki 09.10.2003 tarihli beyanında ise; “iddianamede yer alan suçlamalar doğru değildir, ben daha önce devlet hastanesinde hemşire idim, bu nedenle M..T.. ile eskiye dayanan bir dostluğumuz vardı, beni belli gözlükçüye yönlendirmesi veya özel muayenehanesinde muayene ettiği halde hastanede muayene etmiş gibi reçete düzenlemesi söz konusu değildir” demiş,
Önceki beyanı okunup sorulduğunda, “benim o ifadem doğrudur, ancak beni muayenehanesinde, muayene etmesi yukarıda anlattığım gibi eskiye dayalı tanışıklığımızdan ve hastanenin donanımlı olmamasından ve muayenehanede daha iyi cihazların bulunmasından kaynaklanmaktadır, benden muayene ücreti almadı, ayrıca hastaneye de gittim” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık O..G.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 18.10.2002 tarihli beyanında; “26.10.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; göz muayenesi olmak üzere Dr.M.. T..’in özel muayenehanesine gittim. Muayene oldum. Muayene ücreti ödedim. Doktor bana sağlık karnesini muayenehanenin alt katında bulunan …Optiğe bırakmamı, resmi işlemini yaptıracaklarını söyledi. Ben de …Optiğe gidip sağlık karnemi bıraktım. Ertesi gün sağlık karnesi ile birlikte gözlüklerimi adıma bir arkadaşım aldı. Ben TCDD Hastanesine göz muayenesi olmak için gitmedim ve gözlük reçetesi de düzenletmedim. …Optik tarafından yaptırılmıştır” demiş,
Duruşmadaki 09.10.2003 tarihli beyanında ise; “Ege Üniversitesinden emekliyim Emekli Sandığına tabiyim, denilen tarihte M.. T..’in muayenehanesine gittim, muayene oldum, bana hangi gözlükçüye gideceğimi söylemedi, reçetemi …Optiğe kendim bıraktım, ayrıca sağlık karnemi de bıraktım, daha sonra hastalandığımda gözlüğümü bir yakınım aldı ve bana getirdi. M.. T..’i bana tavsiye etmişlerdi bu nedenle özel muayenehanesine gitmiştim, ben hastaneye gitmedim, muamelelerin nasıl yapıldığını bilmiyorum ayrıca gözlük için ücrette ödemedim” şeklinde beyanda bulunmuş,
Önceki beyanı okunup, sorulduğunda “doğrudur” demiş, çelişki işaret edilip sorulduğunda “bana gözlükçü tavsiye etmedi ben kendim götürüp sordum” demiştir.
Tanık O..A.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 21.10.2002 tarihli beya¬nında; “05.07.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; göz muayenesi olmak üzere öncelikle AEA.Hastanesi göz polikliniğine gittim. Dr.A..T..beni muayene etti ve uzun süre lens kullan¬mış olmam nedeniyle daha donanımlı bir yerde muayeneye ihtiyaç olduğunu, gerekli cihazın muayenehanesinde bulunduğunu, ertesi gün muayenehanesine gitmemi söyledi, ertesi gün Konak’ta bulunan özel muayenehanesine gittim. Bir cihazla detaylı muayene yaptı, ancak benden muayene ücreti talep etmedi ve ödeme yapmadım. Cuma günü olması ve acilen gözlük kullanmam gerekti¬ğinden, bana tanıdığım bir optik olup olmadığını sordu, ben de olmadığını söyleyince, birlikte alt katta bulunan ….Optiğe indik, özel gözlük reçetesini optiğe verdim sağlık karnesini doktor resmi onayını yaptırmak üzere kendisinde kalmasını söyledi, ben de bıraktım. Gözlüklerim o gün hazırlandı fark ödeyerek aldım. Sağlık karnemi ise pazartesi günü ….Optikten gidip aldım” demiş,
Duruşmadaki 10.11.2004 tarihli beyanında ise; “Yeşilyurt Devlet Hastanesine göz muayenesi için gitmiştim. A..T.. beni muayene etti, lens kullandığımı söyledim, devlet hastanesindeki aletlerin yetersiz olduğunu, özel muayenesinde daha detaylı olarak bakabileceğini söyledi, muayeneden para almayacağını belirtti, ertesi günü saat 13.00’de abisinin muayenehanesine gittim, orada muayene etti ve bana gözlük kullanmam gerektiğini söyledi, daha sonra tanıdığın optikçi varmı dedi, yok dedim, şimdi burada resmi işlem yapamam sağlık karnesini bana bırak ben hastanede işlemleri yaptırırım tanıdık bir optikçi var, orada işlemleri yaptırırım dedi, benim muayene olduğum muayenehane Kemeraltı’nda yeni otoparkın arkasında idi, beni yönlendirdiği optikçi de muayenehanenin altında olan şu anda adını hatırlamadığım optikçi idi gözlüğü muayene olduğum gün aldım, karneyi de aynı optikçiden aldım” şeklinde, benzer anlatımda bulunmuştur.
Tanık A..D.. Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 21.10.2002 tarihli beyanında; “09.10.2001 tarihli kızım ve bana ait iki adet gözlük reçetesi ile ilgili olarak; ben ve kızım Konak’ta bir özel hekim muayenehanesine gittik, muayenehanesine gittiğim doktorun adını net hatırlayamıyorum ama Dr.H..B.. olduğunu sanıyorum, Konaktaki … Optiğin üst katında bir özel muayenehaneydi. Doktorun, bize uygun gördüğü gözlük numaralarını yazdırmak üzere AEA.Hastanesinde bulunan Dr.A.. T..’e resmi reçetemizi yazdırabileceğimizi söylemesi üzerine de, Dr.A..T..’e gidip kendisine gönderildiğimizi söyledik, kendisi de tekrar muayene etmek suretiyle sağlık karnelerimize gözlük reçetelerimizi yazdı. Ayrıca benim gözümde kuruluk tespit ettiği için ilaç reçetesi de yazdı. Yazılan gözlük reçetelerimizi daha önceden alışveriş yaptığımız …Optike götürdük ve gözlüklerimizi fark ödeyerek aldık” demiş,
Duruşmadaki 08.07.2004 tarihli beyanında ise; “Emekli Sandığına tabiyim, göz muayenesi için A.T..’in muayenehanesine gitmiştim, bana gözlük önerdi, reçetemi yazdı, ben devlet hastanesine gittiğim takdirde yine bu numaranın yazılıp yazılmayacağını sordum, yazılır dedi, devlet hastanesine gittim, muayene oldum, A..T..’in tespit ettiği olayın dışında ayrıca göz kuruluğu olduğu saptandı, buna göre tedavim yapıldı, ben devlet hastanesine bizzat gittim ve muayene oldum, beni orada muayene eden kişiyi hatırlamıyorum, sağlık karnemde mevcuttur, ben bu konuda ifade verdim, o ifadem doğrudur” şeklinde beyanda bulunmuş,
Önceki beyanı okunup sorulduğunda; “o ifadem de doğrudur, ben önce özel muayenehaneye gittim, H.. adında birisine muayene oldum, daha sonra Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesinde A..T..’e muayene oldum, bu reçeteyi devlet hastanesinde yazarlar mı diye sordum, mesela şu şahsa gitsen dedi yine yazarlar dedi ve yine muayene olmak sureti ile yazdırdım” demiştir.
Tanık Y..A.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 21.10.2002 tarihli beyanında; “14.08.2001 tarihli iki oğlum ve kendim adına 3 adet gözlük reçetesi ile ilgili olarak; ben ve iki oğlum Konak’ta … Optiğin üzerinde bulunan özel muayenehanede muayene olduk, Dr.M..T..tarafından muayenelerimiz yapıldı. Çocuklarımızdan birinin rahatsızlığı nedeniyle evden uzun süreli ayrılamadığımız için sağlık karnelerimizi orada bıraktık, ama muayenehanede mi ya da optikte mi bıraktığımızı ayırt edemiyorum. Sağlık karnelerimize resmi reçetelerimiz onlar tarafından yazılmış oldu. Çünkü ben ya da eşim hastaneye reçete yazdırmaya gitmedik, sonra da gözlüklerimizi alt katta bulunan … Optik’ten aldık” demiş,
Duruşmadaki 25.12.2003 tarihli beyanında; “Göz muayenesi için Yeşilyurt Devlet Hastanesine gitmiştim, psikolojik tedavi gören bir çocuğum vardır, onu da zorunlu olarak birlikte götürmüştüm, orada kalabalık olduğu için çocuk da sıkıldığından muayene olamadım, daha sonra M..T..’in muayenehanesine gittim muayene oldum, …Optiğe gitmem söylenmedi, ancak ben duymuştum, doğrudan …Optiğe gittim, param ile gözlük alacaktım, ancak size yardımcı olalım dediler, ben emekli olduğumu söylemiştim, karnemi ve reçetemi bıraktım, onlar resmi olarak gerekenleri yaptırdılar Emekli Sandığından gözlüğümü aldım”
Önceki beyanı okunup, sorulduğunda; “o anda hatırlamamıştım ancak sağlık karneleri ile reçeteyi ben .. Optik de bırakmıştım, sonradan hatırladım” demiştir.
Tanık N..G.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 21.10.2002 tarihli beyanında; “23.05.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; çevremdeki emekli arkadaşlarımdan Konak’ta bulunan …Optiğin Emekli Sandığı mensubu hastalara gözlüğü oradan almak koşuluyla üst katta bulunan özel göz doktoruna ücretsiz göz muayenesi yaptırdığını duymam üzerine, ben de doğrudan sağlık karnemle birlikte …Optiğe gittim. Optiğe duyduğum konuyu sorduğumda, bana üst katta bulunan özel doktordan benim adıma randevu aldılar. Ben muayenehanede muayene olmak üzere sıra beklerken, Konaktaki diğer optikler tarafından aynı doktorlara ücretsiz muayene olmak üzere gönderilen hastalar sıra beklemekteydi. Muayenehanede iki genç doktor bulunmaktaydı. Dr.A..T.. ve Dr.H.. T.. idi. Bu iki hekimin babalarının da göz doktoru olduğunu öğrendim. Beni muayene eden Dr.H..B.. idi. ..Optikten gönderildiğim için muayene ücreti talep edilmedi. Muayene sonrası ben … Optiğe indim ve resmi reçete işlemleri için sağlık karnemi optiğe bıraktım. Ertesi gün akşam üstü optikten sağlık karnemi ve gözlüklerimi aldım. Gözlüklerim için fark ödemedim. Daha sonra 2002 yılında emekli sandığı mensubu olan annemi de yine .. Optiğe götürdüm, optik tarafından randevu alınarak üst kattaki özel muayenehanede Dr.A..T..tarafından ücretsiz muayene edildi ve yine sağlık karnesini optikte bırakarak ertesi gün sağlık karnesini ve gözlüklerini aldık. Bu durumu bir çok emekli sandığı emeklisi arkadaşıma da söyledim ve çevremde bir çok kişi aynı şekilde .. Optik kanalıyla gözlüklerini aldı. Ben AEA Hastanesi göz polikliniğine gitmedim ve gözlük reçetesi yazdırmadım” demiş,
Duruşmada 23.12.2004 tarihli beyanında da, “sanıkların eczanesine gözlük almak için gittiğini, eczanenin üstünde özel muayenehane olduğunu, muayene edip, karnesini aldıklarını, ertesi gün hem gözlüğünü hem karnesini aldığını, muayene parası ödemediğini” söylemiştir.
T..T..Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 21.10.2002 tarihli beyanında; 20.08.2001 tarihli annem M..T..’ya ait gözlük reçetesi ile ilgili olarak; “ayaklarından rahatsız olması nedeniyle annemi Alsancak’ta bulunan Dr.M..T..’in özel muayenehanesine götürdüm, Dr. M..T.. annemi muayene etti. Bizim yazlık komşumuz olması nedeniyle doktor bizden muayene ücreti almadı. Doktorun, bana sağlık karnesini Konak’ta bulunan …Optiğe bırakmamı, orada bize yardımcı olunacağını reçetenin onaylattırılacağını söylemesi nedeniyle, ben de sağlık karnemi … Optiğe götürdüm ve bıraktım, ertesi gün karneyi ve gözlükleri aldım. Gözlükler için fark ödedik. Annem AEA Hastanesinde Dr.A..T..’e göz muayenesi olmamıştır, gözlük reçetesini orada biz düzenletmedik. ..Optik bu işlemi yaptırdı” demiştir.
Tanık N..U.., Ulaştırma Bakanlığı Müfettişleri tarafından saptanan 29.01.2003 tarihli beyanında; “M.. T.. B.. Hastanemize geldiğinden beri yani yaklaşık 1,5 yıldır kendisiyle birlikte çalışmaktayım. İzinli ve raporlu olmadığım sürelerce hasta protokol defterine kayıtları ben yapmaktayım. Çalıştığım süre içerisinde tüm hastaların hasta sevk işlemlerini bizzat hastalardan alarak protokol defterine kaydetmekteyim. Muayeneden çıkan hastalarla ilgili teşhis ve tedavi sonuçlarını da protokol defterine kısaca kaydetmekteyim. Günlük ortalama olarak 35-40 civarında hastaya bakılmakta olup, hastanemizde göz muayenesi için günlük belirli bir hasta sınırlaması bulunmamaktadır. Bildiğim kadarıyla hastanemiz göz polikliniğine müracaat eden tüm hastalara bakılmıştır. Sıra olmadığından bahisle, muayene olamadığını belirten bugüne kadar bir şikayet alınmamıştır. M..B..’in özel muayenehanesinde muayene olan hastalara ait evraka resmiyet kazandırmak amacıyla polikliniğimize getirilerek polikliniğimizde bakılmayan hastaların işlemlerinin resmileştirildiği gibi bir durumla karşılaşmadım. Yukarıda da belirttiğim üzere hastaların tümü sevk işlemleriyle birlikte bize müracaat ederek muayene olmaktadırlar. M.B..’in özel optik malzemeleri satan bir işyerlerinin olup olmadığını bilmiyorum. Dolayısıyla bu optikçilerle hasta sevk kağıtlarını getirmeden protokol defterine kayıtlarının yapıldığını bilmiyorum, böyle bir şey de hatırlamıyorum. Onbeş yıldır aynı poliklinikte çalışmaktayım. Eskiden olduğu gibi M. B. döneminde de aynı yöntemle çalışmalarımız devam etmektedir. Hasta muayenesi sırasında Doktor M. B..’in gözlük reçetesi verdiği hastalara gözlüklerini belirli bir optikten almaları yönünde telkin ve tavsiyede bulunduğunu hatırlamıyorum. Benim çalıştığım dönemlerde muayene olmadan gözlük reçeteleri verilen hastalar olduğunu hatırlamıyorum. Benim izinli olduğum dönemlerde olmuş ise bunu benim bilmem mümkün değildir. Benim görevli olmadığım dönemlerde göz polikliniği kayıtlarının kimler tarafından tutulduğunu bilmiyorum. Ancak iş yoğunluğu gözönüne alınarak hangi arkadaş müsaitse bunlardan birisinin bu görevi yaptığını biliyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık S.Y.., Ulaştırma Bakanlığı müfettişlerince saptanan 29.01.2003 tarihli beyanında; “1999 yılından beri Demiryolları İzmir Hastanesi Başhekimi olarak görev yapmaktayım. Hastanemiz polikliniklerinde hasta kabul sayısı ile ilgili herhangi bir sınırlandırma olmamaktadır. Ancak okul açılışları, karne tatilleri gibi dönemlere özgü olmak üzere bir yoğunluk yaşanmaktadır. Böyle dönemlerde normal muayene süresine göre aynı gün muayene edilemeyeceği anlaşılan hastaların ertesi gün veya müsait günlerde müracaat etmeleri istenilmiştir. Hastanemizle ilgili istatistiklere bakıldığında 2001 yılında 2732 olan hasta kabul sayımız, 2002 yılında 4530’a ulaşmıştır. 2001 yılı ile 2002 yılında Göz Polikliniğimizde tek hekimle çalışılmıştır. Hastanemizin bir kurum hastanesi olması dolayısıyla önceliği kurum çalışanlarına vermekteyiz. Emekliler ve diğer vatandaşlar ise kendi personelimizden sonra muayene edilmektedirler. Hastanemizde hasta kabul sayısında bir sınırlama olmamakla birlikte, iş yoğunluğu nedeniyle bazı günlerde hastaların muayene istekleri yerine getirilememiş olup gerek göz servisindeki gerekse diğer ünitelerdeki bu tür şikayetlerin üzerine gidilerek hastalara gerekli işlemler ve tavsiyeler yapılmıştır. Op. Dr. M.. B..2001 yılında hastanemize geldikten sonra yatan hasta ve ameliyat edilen hasta sayıları da izlendiğinde rakamsal olarak önemli artışlar meydana gelmiştir. Göz muayenesi ile ilgili olarak çok ender de olsa yapılan şikayetlerin üzerine gidilmiş ve muayene olamayan insanların neden muayene olamadıkları araştırılmış muayene olamama sebepleri olarak çok yoğun hasta talebi olduğu ve bu durumun da yılda 3 ila 5 adeti geçmediği tarafımdan gözlenmiştir. Bu nedenle göz muayenesinde hastaların muayene edilmeyerek özel muayeneye özendirildikleri ya da yönlendirildikleri gibi bir olaya tarafımdan tanık olunmamıştır. Yukarıda verdiğim istatistiklerden de anlaşıldığı üzere adıgeçen hekim hastanemizde göreve başladıktan sonra hasta teşhis ve tedavilerinde ciddi artışlar olmuştur. Poliklinik tedavisinde % 66, yatan hastada % 350 ve ameliyat edilen hasta sayısında da % 128 artış olmuştur. Adı geçen doktorun optik satış yeri olduğunu bilmiyorum, özel muayenehanesinde tedavi olan hastaların gözlük ihtiyaçlarının kendi optik dükkanlarından sağlanması yönünde telkin ve tavsiyelerde bulunduğu yönünde de bir şikayet olmamıştır ve böyle bir duyum da alınmamıştır. TCDD Hastanesi Genelgeleri gerekse tedavi hizmetleri yönetmeliğine göre hastanın tedavi için bizzat başvurması gerektiği yönünde hükümler bulunmakta ise de hastaların tedavi ihtiyaçlarının karşılanması ve bilinen hastalara yardımcı olmak amacıyla hasta şahsen başvurmadan da ilaç yazımı gibi hizmetler verilebilmektedir. Göz hekimleri için de özel muayenehanede muayene olan hastaların resmi gözlük ihtiyaçlarının karşılanması için kamu kurum ve kuruluşlarının hastane polikliniklerinde bir uzmanca reçete verilmesi gerektiğinden özel muayene neticesi gözlük verilenlerin işlemlerinin resmiyet kazanması için bu kurumlardan birisine kayıt işlemini yaptırması gerekmektedir. Mehmet Türker’in bazı özel hastalarına da böyle bir işlem yapılmış olabilir, ancak ilgili yönetmelik gereğince şahsen müracaat etmeleri gerekip de sağlık nedenleriyle bizzat bu işlemleri yaptıramayanların yerine yakınları da bu tür işlemleri gerçekleştirmiş olabilir. Diğer yandan hastanemize müracaat eden ve tedavi olan hastaların gözlük reçetelerini belli bir optiğe göndermeleri konusunda M.B..in yönlendirmesi olduğu yönünde bir şikayette de bulunulmamıştır” demiştir.
Tanık S..F.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 18.10.2002 tarihli beyanında; “18.05.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; göz muayenesi olmak üzere Konak’ta özel muayenehanesi bulunan Dr.M.. T..’e gittim muayene oldum muayene ücreti ödedim. Doktor bana resmi reçetemi yazdırmam için AEA Hastanesinde bulunan oğlu Dr.A. T..’e gitmemi ve daha sonra da gözlüklerimi kendilerine ait olan …Optikten almamı söyledi. Ben de AEA hastanesine gidip göz polikliniğinde Dr.A..T..’i buldum ve babası Dr.M. T..’in gönderdiğini söyledim. Dr.A..T.. sadece sağlık karneme gözlük reçetemi yazdı. .. optiğe gittim ve gözlüklerimi fark ücret ödeyerek aldım” demiştir.
Tanık B..T.. Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 21.10.2002 tarihli beyanında; “25.06.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; Göz muayenesi olmak üzere Konak’ta özel muayenehanesi bulunan Dr.M..T..’in muayenehanesine gittim ve muayene oldum. Muayene ücreti ödedim. Doktorun bana sağlık karnemi kendisine bırakmamı resmi onayını yaptıracaklarını söylemesi üzerine, sağlık karnemi Dr.M..T..in muayenehanesinde bıraktım. Birkaç gün sonra sağlık karnemi muayenehaneden aldım. Muayenehanenin alt katında bulunan .. Optikten gözlüklerimi aldım ve gözlüklerim için fark ücret ödedim. Ben AEA Hastanesi göz polikliniğine gitmedim ve orada Dr.A.. T..’e göz muayenesi olmadım” demiştir.
Tanıklar S..F..ve B.T.., yargılama aşamasında duruşmada dinlenmemişlerdir.
Tanık M.T.’nın oğlu T. T., 7. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği 03.12.2003 havale tarihli dilekçede, annesinin alzheimer hastalığı nedeniyle duruşmada ifade veremeyeceğini belirterek, ifadesinin uygun görülmesi halinde ikametgahında aksi taktirde tanıklığından vazgeçilmesi talebinde bulunması nedeniyle, bu tanık da yargılama aşamasında dinlenmemiştir.
Sanık Y. B. hakkında beyanda bulunan tanıklar;
Tanık A. T., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 23.10.2002 tarihli beyanında; “22.06.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; daha önceki yıllardan tanıdığım olan Dr.M.B..’nun özel muayenesine gittim ve muayene oldum. Uzun yıllardan beri tanıştığımız için muayene ücreti almadı. Doktor M..B.bana sağlık karneme resmi reçetemi Eşrefpaşa Belediye Hastanesinde kendisine ya da Alsancak Devlet Hastanesinde eşi Dr.Y. B..’na yazdırabileceğimi söyledi. Ben de Alsancak Devlet Hastanesinde muayene kaydını yaptırıp göz polikliniğinde Dr.Y..B..’nu bulup sağlık karneme reçetemi yazdırdım. Daha sonra da gözlüklerimi Alsancak … Optikten aldım. 2002 yılı içinde de iki çocuğumun da göz muayenelerini M..B.. özel muayenehanesinde yaptırdım ve aynı şekilde resmi reçeteleri Alsancak Devlet Hastanesinde Dr.Y.. B.. tarafından düzenlendi. O gözlükleri ise farklı bir optik firmasından aldık” demiş,
Duruşmada 02.02.2006 tarihinde saptanan beyanında ise; “Emekli memurum, göz problemim nedeniyle Alsancak Devlet Hastanesine gittim, normal prosedüre göre sıramı aldım, doktor hanım muayene etti reçetemi yazdı, gözlüklerimi hastanenin karşısındaki optikçiden aldım, iki sanığı tanımam özel muayenehanede muayene olmadım” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık P.. H.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 23.10.2002 tarihli beyanında; “06.11.2001 tarihli gözlük reçetemle ilgili olarak; Hatay’da özel muayenehanesi bulunan Göz Doktoru M..B..’nun resmi hastalara ve memurlara yardımcı olduğunu reçetelerini hastanelerden yazdırdığını etrafimdaki arkadaşlarımdan duymam üzerine, ben de M..B..’nun özel muayenehanesine gittim ve muayene oldum. Muayene ücreti 15 milyon TL. ödedim. Doktor bey bana ertesi günü Alsancak Devlet Hastanesi veya Eşrefpaşa Belediye Hastanesi’ne gidip kendisine ya da eşi Dr.Y..B..’na resmi reçeteyi yazdırabileceğimi söyledi. Ben de ertesi günü Alsancak Devlet Hastanesine gidip bilgisayardan poliklinik muayene kaydımı yaptırarak Dr.Y.. B…’nu göz polikliniğinde bulup bir gün önce M.. B.. tarafından yazılan gözlük reçetemi verdim. Y..hanım bunu sağlık karneme reçete etti. Daha sonra ben de reçetemi …..Optiğe götürerek gözlüklerimi aldım. Ayrıca, eşim de benden bir süre önce M..B..’nun özel muayenehanesinde muayene olup, daha sonra sağlık karnesini Dr.M.. B..’nda bırakıp doktor tarafından resmi reçetesi yazılıp daha sonra eşime teslim edilmişti. Gözlüğünü de özel muayenehanenin alt katında bulunan .. …Optikten almıştı” şeklinde beyanda bulunmuş,
Duruşmada 02.02.2006 tarihinde saptanan beyanında ise; “Alsancak Devlet Hastanesine gittim, bilgisayardan sıramı aldım, kaydımı yaptırdım, sıram gelince de, Y. B.. muayenemi yaptı, ilk kez Y.. B..’nu orada gördüm, daha önce M..B..’na muayene olmuştum, ancak iddia edildiği gibi o muayene sonucu hastaneye gidip oradan reçete almadım, bizzat hastaneye gidip, usulüne uygun muayene olduktan sonra reçetemi aldım” demiştir.
Tanık T.G.P., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 23.10.2002 tarihli beyanında; 12.11.2001 tarihli annem ve kendime ait iki adet gözlük reçetesi ile ilgili olarak; Hatay’da Dr.M.. B..’nun özel muayenehanesine annemle gittik. Muayene olduk ve muayene ücretini ödedik. Daha sonra annemin ve kendi sağlık karnemi Alsancak Devlet Hastanesi’ne giderek öncelikle bilgisayar poliklinik muayene kaydını yaptırdıktan sonra göz polikliniğinde Dr.Y.. B..’nu buldum, sağlık karnemi ve Dr.M..B..’nun bize yazdığı gözlük reçetelerini verdim. Dr.Y..B..tarafından sağlık karnelerimize gözlük reçetelerimiz yazıldı, gözlüklerimizi de Hatay….Optikten aldık” şeklinde beyanda bulunmuş,
Duruşmada 02.02.2006 tarihinde saptanan beyanında ise; “emekli öğretmenim, göz hastalığım nedeni ile Alsancak Devlet Hastanesine başvurdum, gerekli işlemleri yaparak doktor hanıma muayene oldum, bana reçetemi verdi, ancak ben biraz vehimli yaradılışım nedeni ile tekrar bir özel doktora muayene olsam mı diye tereddüt ettim, tereddüt ve arkadaşlarımın tavsiyesi sonucu M..B..’na da muayene oldum” demiştir.
Tanık E.. C..K..Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 23.10.2002 tarihli beyanında; “22.10.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; göz problemim nedeniyle Alsancak Devlet Hastanesi göz polikliniğine başvurdum, göz polikliniğinde bulunan Dr.Y.. B..benim göz tembelliği ve yüksek astigmatım olması nedeniyle, mutlaka cihazla muayene olmam gerektiğini, cihazın hastanede bulunmadığını, cihaz bulunan daha teşekküllü bir yerde muayene olmam gerektiğini söyledi. Ben de daha önceden ailece tanıdığımız ve bildiğimiz Dr.M.. B..’nun özel muayenehanesinden randevu aldım. Muayene gününden birkaç gün önce evim telefonla aranarak M.. B..’nun yurtdışında olduğu, eşi Y.. B..’nun muayehanede bulunduğu ve O’nun muayenesini kabul edip etmeyeceğim soruldu, ben de kabul ettim, hafta sonu Cumartesi günü özel muayenehaneye gittik, Y.. hanım tarafından muayenem yapıldı ve özel gözlük reçetem yazıldı Pazartesi günü hastaneye gelebileceğim söylendi. 15 milyon TL. muayene ücreti ödedik. Pazartesi günü Alsancak Devlet Hastanesinde önce bilgisayar kaydımı yaptırıp Dr.Y..hanımı bularak sağlık karneme gözlük reçetemi yazdırdım. Daha sonra da gözlüğümü de Hatay ….Optikten aldım, yapılan gözlüklerimi üst katta muayenehaneye çıkıp Dr.Y..hanıma kontrol ettirdim” şeklinde beyanda bulunmuş,
Duruşmada 03.05.2006 tarihli beyanında ise; “Asker eşi olarak emekli sandığından sağlık hizmeti alıyorum, Alsancak Devlet Hastanesine gittim gözümden muayene oldum, reçetemi aldım, Dr. Y..B..imiş, daha sonraları M..B..’nun muayenesine gidip muayene oldum, Sağlık Bakanlığı Müfettişine verdiğim ifadem doğru değildir, Alsancak Devlet Hastanesine gittiğimde Y..Hanım reçete verdi, daha sonra kardeşimi muayene eden M.. B..’na, tanıdığım için muayene oldum, ücretini verdim, yazılan gözlük reçetesinin uygun olduğunu söyleyince o reçete ile gözlük aldım” demiştir.
Tanık E..A.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 24.07.2002 tarihli beyanında; 28.11.2001 tarihli İzmir Valiliği’ne hitaplı yazımızla ilgili olarak tespitlerimizle ilgili olarak aynı konuda İzmir Tabip Odasına da başvuruda bulunduk ve halen aynı konuda Tabip Odasınca da inceleme başlatılmış olup, derneğimizden konuyla ilgili belge ve bilgi istenilmişti. Halen Karşıyaka Devlet Hastanesinde görevli Op.Dr.T..Y..hastane polikliniğine başvuran hastalara kart vererek hastanenin yan sokağında bulunan ve eşine ait olan … Optike sürekli olarak hastalarını yönlendirmekte olup, ayrıca …Optiğe gitmeyen hastaların reçetelerini yazmayacağını hastalara söylemektedir. Ege Üniversitesinde görevli Op.Dr.Ö. S.. Karşıyaka’da bulunan özel muayenehanesinin altında bulunan ve bir yakını üzerine açmış olduğu …Optik’e hastalarını yönlendirmektedir. Daha önce Emniyet Polikliniğine şikayet dilekçesiyle bildirilen bir konu olarak da poliklinik doktoru …..Optikland Optiğe hastaları göndermekte ve gitmeyen hastaların da reçeteleriyle ilgili işlemleri yapmamaktadır. Ayrıca bu hekim sürekli olarak değişik optiklere giderek hasta göndermesi durumunda yüzde istemektedir. Eşrefpaşa Belediye Hastanesinde görevli Dr.M..B…daha önce bu konularda yani resmi karneleri toplu olarak Belediye Hastanesinde resmi prosedürlerini gerçekleştirmesi nedeniyle tahkikat geçirmiş olduğundan, halen özel muayenehanesine başvuran hastalarını muayenehanesinin altındaki Hatay …Optiğe yönlendiriyor. Bu hastaların resmi evraklarını da toplayarak Alsancak Devlet Hastanesinde görevli eşi Y.. B.. tarafından resmi prosedürler tamamlanıyor. M.. B.. daha önceden muayenehanesi olan yere …Optik taşınarak bir üst katına da M..B..muayenehanesini taşımıştır. Yani bu hekimler ile …Optik arasında bir bağlantı vardır. Ayrıca eşi Y..B..da bu muayenede hasta bakmaktadır. Bornova Trafik Hastanesinde görevli E..L..Bornova da bulunan özel muayenehanesi yakınında bulunan …Optikle bağlantılı çalışmaktadır ve …Optiğin hastalarının resmi evraklarını hastanede resmi prosedürlerini tamamlamaktadır. Daha önceleri bu hekimler resmi evrak ve karneleri kendisi toplayarak hastaneye götürürken halen bu konuların ortaya çıkmasıyla, optikler tarafından günlük olarak karneler hastanedeki hekime gönderilmektedir. Eşrefpaşa Semt Polikliniğinde görevliyken Dr.S..D..’da Eşrefpaşada bulunan özel muayenehanesine başvuran hastaların resmi evrak ve karnelerini toplayarak resmileştirilmesi işlemini kendisi yapmaktadır. Ancak şu anda Atatürk Eğitim Hastanesinde göreve başlamıştır hastanedeki çalışma yöntemini bilmiyorum. S.. K…’ün şu anda hangi kurumda çalıştığını hatırlayamıyorum, yönetim kurulu üyesi olan arkadaşlarımızın verdiği bir bilgiydi araştırıp daha sonra size bildireceğim. Emekli sandığı anlaşması olan T.C.Devlet Demiryolları Polikliniğinde görevli Dr.M.. T..ile oğlu Özel Buca Polikliniğinde görevli Dr.H.. T..’in Konak’da bulunan ortak özel muayenehanelerinin alt katında mülkiyetleri kendilerine ait olan dükkanda kendi yakınları üzerine açtıkları ancak mesul müdürü 80 yaşında olan bir göz hekimi üzerine açtıkları … Optiğe sürekli hastaları yönlendirmekteler, resmi evrak ve karneleri de görevli oldukları kurumlarda resmileştirmekteler. Ziraat Bankası Polikliniğinde görevli Dr.K..T..bu poliklinikteki hastalarını polikliniğin yanındaki Alsancak …Optik’e yönlendirmekte, ayrıca …Optiğe ait olan …Optiğin bitişiğinde ..Optiğin mülkiyetinde olan bir dükkan da lens merkezi gibi düzenlenmiş olup, polikliniğindeki mesaisinden sonra bu işyerinde … Optikle bağlantılı çalışmaktadır. Bu konularla ilgili çeşitli hasta şikayet dilekçelerini size sunacağım. …Optik sahibi S..B..ruhsatındaki doğum tarihi hatası nedeniyle konu Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince incelenmiş olup halen sonuçlandırılmamıştır” demiş,
Ulaştırma Bakanlığı Müfettişleri tarafından saptanan 30.01.2003 tarihli beyanında da; “23 yıldan bu tarafa İzmir Gözlükçüler Derneği Başkanlığını yürütüyorum. Bu konuyla ilgili olarak gerek vatandaşlar, gerekse optikçiler vasıtasıyla bazı göz hekimlerinin gözlük reçetesi yazdığı hastaları belirli optiklere yönlendirdiği konusunda şikayetler almamız üzerine konuyla ilgili olarak ilgili makamlara müracaatımız olmuştur. Bizim yaptığımız tespitlere göre Demiryolları İzmir Hastanesinde görev yapan Göz Hekimi M..T..’in gözlük reçetesi vermiş olduğu hastalara gözlüklerini önceleri ..ve …Optik’e yönlendirdiğini daha sonra da bir yakınlarının ortak olduğu ..Optik’e, daha sonra da Alsancak’da yeni açılan ..Optik’e yönlendirmek suretiyle devlet imkanlarını suistimal ederek kendisine çıkar sağladığı kanaatindeyim. … Optik’in derneğimize üye olmaması nedeniyle herhangi bir kaydı bulunmadığından ortaklık durumu hakkında bir görüş belirtme imkanı bulunmamaktadır” şeklinde, benzer anlatımlarda bulunmuştur.
Tanık M..Ö.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 23.10.2002 tarihli beyanında; “05.02.2001 tarihli gözlük reçetemle ilgili olarak; çevremdeki arkadaşlarımdan Hatay’da özel muayenehanesi olan Dr.M..B..’nun resmi hastalara kolaylık gösterdiğini öğrenmem üzerine, ben de özel muayenehanesinden randevu aldım ve özel muayenehanesinde Dr.M..B..’na muayene oldum. Eşi Y..B..’da muayenehanedeydi. Göz tansiyonumu da eşi ölçmüştü. Muayene ücreti olarak 15 milyon TL. ödedim, eşi bana Alsancak Devlet Hastanesi’ne gidip resmi reçetemi onaylatabileceğimi söyledi. Ben de ertesi gün Alsancak Devlet Hastanesi’ne gidip göz polikliniğinde Dr.Y.. hanımı buldum sağlık karneme gözlük reçetemi yazdı. Hastanede muayene olmadım” demiştir.
Tanık S..Ç.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 23.10.2002 tarihli beyanında; “17.05.2001 tarihli reçetem ile ilgili olarak; Hatay’da özel muayenehanesi bulunan Dr.M..B..’nun özel muayenehanesine gittim. Göz tansiyonumu ölçtürmek için gerekli cihazların orada olduğunu biliyordum. Muayenehanede muayenemi Dr.M.. ..yaptı. Bizim aile doktorumuz olduğu için ücret verip vermediğimi hatırlamıyorum. Dr.Y. hanım da muayenehanede idi. Bana tanıdığım gözlükçü olup olmadığını sordu ve bana alt katta bulunan optikte yaptırabileceğimi söyledi. Daha sonra ben Alsancak Devlet Hastanesi’ne gidip Dr.Y.. B..na gözlük reçetemi yazdırdım. Daha sonra da Hatay …Optiğe gidip gözlüklerimi oradan aldım. Benim bütün çocuklarım ve torunlarım da sürekli olarak Dr.M..B..’nun özel muayenehanesine gitmektedirler” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık N.. B.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 23.10.2002 tarihli beyanında; “17.10.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; Ben ve ailem sürekli olarak Dr.M..B..’nun Hatay’da bulunan özel muayenehanesine gitmekteyiz ve gerekli resmi reçetelerimiz için bazen karnelerimizi muayenehanede bırakmaktayız. Daha sonra Dr.M..veya eşi Dr. Y.. hanım tarafından reçeteler onaylatıldıktan sonra muayenehaneye telefonla sorup sağlık karnelerimiz geldikten sonra gidip muayenehaneden sağlık karnelerimizi almaktayız. Eşi Dr.Y.. B..da muayenehanede bulunmaktadır. Bu reçetemle ilgili olarak; bir cuma günü saat 5 sıralarında Dr.M..özel muayenehanesinde muayene oldum, muayene ücreti ödedim miktarını hatırlamıyorum. Dr.M.. yanımda bulunan sağlık karneme gözlük reçetemi pazartesi tarihli olarak 15.10.2001 tarihi yazdı ve Eşrefpaşa Hastanesinde onaylatmamı söyledi. Bu arada arabamız olduğunu, öğrenince bize eşinin aynı gün Alsancak Devlet Hastanesinde nöbetçi olduğunu hemen oraya gidip reçeteyi resmileştirebileceğimizi, Pazartesi’yi beklemememizi söyledi. Biz de hemen Alsancak Devlet Hastanesi’ne gidip Dr.Y.. hanımı bulduk, reçetemizi o gün tarihiyle 12.10.2001 tarihiyle yazdı ve onayladı. Ertesi gün muayenehanenin altındaki ……. Optiğe gittik. Orada gözlük çerçevesi alma hakkımın henüz dolmadığı anlaşıldı ve o nedenle o reçete içeriğini almadık. Birkaç gün sonra tekrar Alsancak Devlet Hastanesine gidip Dr.Y… hanım tarafından yeniden 17.10.2001 tarihli gözlük reçetesi yazıldı. Bu reçete ile gözlüklerimi aldım” demiştir.
Tanık S.Y.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 23.10.2002 tarihli beyanında; “15.11.2001 tarihli gözlük reçetemle ilgili olarak; Hatay’da bulunan Dr.M. B..’nun özel muayenehanesine gittim ve göz muayenesi oldum, 15 milyon TL. muayene ücreti ödedim. Bana gözlük reçetesi ve glokom ilacı yazdı. Muayenehanesinin altında bulunan …Optikten gözlüklerimi yaptırabileceğimi söyledi. Ancak ben, karnemin yanımda olmadığını reçetemi yazdırdıktan sonra Alsancak …Optikten alabileceğimi söyledim. Her gün öğleden sonra ve o gün de muayenehanede eşi Dr.Y..B..’da bulunmaktaydı. Dr.M. B. bana Alsancak Devlet Hastanesi’nde bulunan eşine gidip reçetelerimi yazdırmamı söyledi. Ben de Alsancak Devlet Hastanesinde Dr.Y.. B..’na gidip sağlık karnemi ve M…tarafından yazılan özel muayenehane reçetemi verdim, sağlık karnemde bulunan gözlük reçetem Dr.Y. B.. tarafından yazıldı” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık M..Ö.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 23.10.2002 tarihli beyanında; 30.10.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; Ben Hatay’da bulunan Dr.M..B..’nun özel muayenehanesinden randevu aldım. Muayene günü Dr.M.. muayenehanede bulunmadığı için eşi Dr.Y.B..’na muayene oldum. 15 milyon TL. ücret ödedim. Doktor hanım bana, alt katta bulunan optikten gözlüklerimi yaptırabileceğimi söyledi. Ben de alt kattaki optiğe gittim ve birkaç gün sonra gözlüklerimi aldım. Ben gözlük reçetem için Alsancak Devlet Hastanesi’ne gitmedim. Hastanede muayene olmadım ve reçete de yazdırmadım” demiştir.
Tanık K.. O.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 23.10.2002 tarihli beyanında; “05.02.2001 tarihli gözlük reçetem ile ilgili olarak; çevremdeki arkadaşlarımdan Hatay’da özel muayenehanesi bulunan Dr.M.B..’nun resmi hastaların reçetelerini onaylanması işlemini yaptığını ve arkadaşlarımın gözlüklerini böyle temin ettiklerini öğrenmem üzerine, Dr.M.. B..’nun özel muayenehanesinden randevu alarak gittim. M. B.. muayene etti ve bana gözlük reçetesi yazdı. 15 milyon TL. ücret ödedim. Ayrıca sağlık karnem de yanımdaydı ve doktor bey bana sağlık karnemi bırakmamı ve daha sonra sağlık karnesine reçete yazılıp onaylanmasından sonra alabileceğimi söyledi. Eşimin sorması üzerine ertesi gün sağlık karnemin geldiğini öğrendik ve gidip karnemi muayehaneden aldık. Muayenehanenin alt katında bulunan ……Optiğin emekli sandığı anlaşmalı olması nedeniyle gözlüklerimi de oradan aldım. Ben bu gözlüğümle ilgili olarak Alsancak Devlet Hastanesi Göz Polikliniğine gitmedim ve Dr.Y..B..’na muayene olmadım ve gözlük reçetesi de düzenletmedim” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık G.Y.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 24.10.2002 tarihli beyanında; “2000 yılı Temmuz ayından itibaren hastanede görev yapmaktayım. İlk 6 ay göz servisinde halen de göz polikliniğinde çalışmaktayım. Resmi hasta protokol defteri kayıtlarını tutmaktayım. Ayrıca emekli göz polikliniği de yan odada bulunmaktadır. Bana sormuş olduğunuz, hekimlerin özel muayenehane hastalarının reçete kayıtlarını yaptırılması konusunda, Dr.Y..B..’nun Emekli Sandığı ya da Bağkur hastaları gözlük reçetelerini yazdırmak üzere polikliniğe geldiklerinden ve ben de resmi polikliniğinde çalıştığım için Dr.Y.. hanım resmi polikliniğinde görevli olduğu günlerde bilgisayar kaydı yaptırıp sıra aldıktan sonra sıraları gelince hasta protokol defterine kaydını yapmaktayım. Bazen Y. hanım bu hastaları muayene edebilmektedir. Bundan ayrıca, göz polikliniğinde görevli diğer hekimlerden Dr.E.. U..’da göz polikliniğinde muayene olmayan hastaların resmi sevk kağıtlarına özellikle Emniyet Müdürlüğü, Basmane ve Çakabey Vergi Dairesi gibi sevk kağıtlarına gözlük reçeteleri yazmaktaydı. Bu resmi sevk kağıtları optik elemanları tarafından getirilmekteydi. Optik isimlerini bilmiyorum. Dr.E. U..’ın bu şekildeki çalışması ile ilgili olarak, idare tarafından uyarıldım. Başhemşire beni çağırarak Dr.E.U.’ın polikliniğe gelmeyen hastaların resmi evraklarına gözlük reçetesi yazması ve kayıtlarını yaptırması konusunu idareye bildirmemi istediler. Ben de bu konuyu doktor beye ilettim ve gelmeyen hastaların kayıtlarını yapmak istemediğimi hastaların gelmesi gerektiğini söyledim. Doktor bey de bundan sonra hastaların gelerek kayıt yaptıracaklarını söyledi. Halen de zaman zaman sadece sevk kağıdı ve sağlık karnesi getirilmekte ve bazen de hastalar gelerek kayıtlarını bizzat kendileri yaptırmaktadırlar, hastanede göz polikliniklerinde günde en az 40 hasta bakılması zorunluluğu idare tarafından getirildiğinde, hasta gelmeden yapılan kayıtlar nedeniyle hasta sayısı 60’ı bulan Dr.E. U..’a, hasta sayısı 35 olan diğer göz hekimleri tepki duymuştu çünkü onun da gerçekte muayene ettiği hasta sayısı 40’ı bulmamaktaydı. Ancak hekimler bu konuyu idareye iletmediler” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık E..H.., Sağlık Bakanlığı Müfettişi tarafından saptanan 24.10.2002 tarihli beyanından; “Alsancak Devlet Hastanesi Göz Polikliniğinin emekli göz polikliniği ve son üç aydır da vardiya göz polikliniğinde hastaların hasta protokol defterine kayıtlarını yapmaktayım. Bana sormuş olduğunuz hasta protokol defterindeki benim tarafımdan yapılmış hastaların kayıtları ile ilgili olarak; Dr.Y.. B..’nun muayenehane hastaları kayıt yaptırmak üzere geldiklerinde sıraya giriyorlar ve sırası geldiğinde sağlık karnelerini defter kaydını yapıyorum, bundan ayrıca, nadiren Y.. hanım tarafından yakını ya da öğretmeni olduğunu söylediği bazı kişilerin sağlık karnesini bana veriyor ve ben de defter kayıtlarını yapıyorum. Sadece Dr. Y..hanımın değil, göz polikliniğinde görevli diğer hekimlerden bazılarının da bu şekilde hastaları gelebilmektedir” demiştir.
Yukarıda beyanlarına yer verilen tanıklar M..Ö., S. Ç., N. ., S.Y., M. Ö., K. O., G.Y.ve E.H. duruşmada dinlenmemişlerdir.
Katılan idare tarafından gösterilen bir kısım tanıkların beyanları ise şu şekildedir;
Tanık M. B., müfettiş tarafından saptanan 07.05.2003 tarihli beyanında; “Adıma düzenlenen 15.08.2001/18468 tarih ve protokol numaralı reçetenin ön ve arka yüzündeki imzalar bana aittir. Bir tanıdığımdan .. Optik kanalıyla ücretsiz göz muayenesi yaptırıldığını öğrendiğimden, ..Optik’e gittim. Orada bana sağlık karneme reçetenin düzenlenmesi ve onayının yaptırılması için sağlık karnemi optikte bırakmamı söylediler. Göz muayenesini olduğum doktor da ..Optik’te idi. Doktorla birlikte özel muayenehanesine gittik, gözlerimi muayene etti. Doktorun ismini bilmiyorum. Sonra tekrar ..Optiğe gittim. Doktor da göz muayenemin sonucunu .. Optiğe gönderdi. Sağlık karnemi ..Optik’te bıraktım. Bana beş gün sonra gelip gözlüklerimi almamı söylediler. Ben de beş gün sonra ..Optik’e gidip, çerçeveleri ile birlikte bir adet uzak, bir adet de yakın gözlük aldım. Dolayısıyla Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gitmedim ve Dr. A..T..’e göz muayenesi olmadım. Söz konusu gözlükleri sizin isteğinize istinaden bugün (07.05.2003) bilirkişiye kontrol ettirdim ve bu kontrol sonucunda uzak ve yakın gözlüklerimin camlarının beyaz cam olduğunu öğrendim, cam niteliklerinin ne olduğunu daha önce bilmiyordum” demiş,
Duruşmada 18.12.2006 tarihli beyanında ise; “1. Beyler Sokağı girişinde gözlük camına ihtiyacım olduğu için burada bulunan gözlükçülere bakarken bir çocuk yanıma yaklaştı, bu delikanlının tavsiyeleri ile gözlük dükkanının üst tarafında olduğunu tahmin ettiğim bir yere giderek göz muayenem doktor tarafından yapıldı, bana ertesi günü gel gözlüğünü al dedi, doktor da bu reçeteyi orada bulunan delikanlıya verdi, bende ertesi günü gözlük dükkanına giderek gözlüğümü aldım, ben Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine gitmedim, şu andaki ifadem en doğrusudur” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık S.. T.., müfettiş tarafından saptanan 07.05.2003 tarihli beyanında; “Adıma düzenlenen 09.10.2001/21784 tarih ve protokol numaralı reçetedeki imza bana aittir. Söz konusu reçetenin düzenlendiği tarihte evli olmadığımdan reçetede kızlık soyadım olan K.. yazılıdır. Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Dr. A.T..’e göz muayenesi olmadım. Göz muayenesini Dr. M..T..’in özel muayenehanesinde oldum. M. T..uzak ve yakını aynı camda gösteren gözlük önerdi ve özel reçete düzenleyerek gözlüğü …Optik’ten alabileceğimi, sağlık karneme reçetenin düzenlenmesini ve resmi onayını kendisinin yaptırabileceğimi söyledi. Muayeneden sonra özel reçete ile birlikte .. Optiğe gittim. M..T..’in söylediklerini ..Optik’e ilettim. Onlar da bana sağlık karneme reçetenin düzenlenmesini ve resmi onayını kendilerinin de yaptırabileceğini, sağlık karnemi bırakıp, iki gün sonra gelip gözlüğümü almamı söylediler. Ben de sağlık karnemi .. Optik’te bıraktım. İki gün sonra ..Optik’e gidip, sağlık karnemi ve gözlüğümü aldım. Gözlük için 300.000.000.- Lira civarında para ödedim. Uzak ve yakını aynı camda gösteren tek bir gözlük aldım. İki çerçeve değil, tek çerçeve aldım” demiş,
Duruşmada da, bu beyanının doğru olduğunu söylemiştir.
Tanık Y.T.., müfettiş tarafından saptanan 27.05.2003 tarihli beyanında duruşmada anlatımlarında, benzer şekilde; “Adıma düzenlenen 19.03.2002/5424 tarih ve protokol numaralı reçetenin arka yüzündeki imza bana aittir. 13.03.2002 tarihinde Bayraklı Hastanesi’nde Dr. H..T..’e katarakt ameliyatı oldum. 5 ya da 6 gün sonra H.. T..’in Konak’ta bulunan özel muayenehanesine kontrole gittim. Dr. H..T.. yaptığı kontrol sonucunda sağlık karneme söz konusu reçeteyi düzenledi ve reçetenin resmi kayıt ve onay işlemi için sağlık karnemi bırakmamı, öğleden sonra almamı söyledi. Ben de sağlık karnesini muayenehanesinde bıraktım. Öğleden sonra aynı yerden sağlık karnemi aldım. Dolayısıyla Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Dr. A.. T..’e muayene olmadım. Gözlüklerimi çerçeveleri ile birlikte ..Optik’ten aldım. Söz konusu Optiği, H..T..’in muayenehanesine yakın olduğu için tercih ettim” şeklinde anlatımda bulunmuştur.
Tanık E.. M.. S.., müfettiş tarafından saptanan 27.05.2003 tarihli ifadesinde ve duruşmada benzer şekilde; “20.03.2002/2931 tarih ve protokol numaralı reçetenin arka yüzündeki imza bana aittir. ..Optiğin ücretsiz göz muayenesi yaptırdığını öğrenmem üzerine söz konusu optiğe gittim. Optikten beni Dr. M..T..’in özel muayenehanesine götürdüler. Muayenehane ..Optikle aynı binadaydı. Göz muayenemi orada Dr. M..T.. yaptı. Özel reçete düzenledi. Muayene ücreti ödemedim. Sağlık karnemle ve özel reçeteyle birlikte .. Optiğe tekrar gittim. Özel reçeteyi aldılar. Reçeteyle ilgili işlemleri kendilerinin yaptıracaklarını söyleyip, sağlık karnemi optikte bırakmamı, ertesi gün almamı söylediler. Ben de sağlık karnemi söz konusu optikte bıraktım. Ertesi gün aynı optikten sağlık karnemi aldım. Dolayısıyla reçetede yazıldığı gibi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gitmedim ve orada muayene olmadım. Gözlüklerimi çerçeveleri ile birlikte söz konusu optikten aldım” demiştir.
Tanık E..C.., 05.06.2003 ve duruşmadaki 18.12.2006 tarihli beyanlarında; “12.07.2002-13242 tarih ve protokol numaralı reçetenin arkasındaki imza bana veya herhangi bir yakınıma ait değildir. Söz konusu imzanın kim tarafından atıldığını bilmiyorum. 2002 yılının Haziran veya Temmuz ayında Bayraklı Hospital’de Dr. H..T..’e katarakt ameliyatı oldum. 1 ay sonra söz konusu doktorun Konak’ta 1. Beyler Sokak’taki özel muayenehanesine giderek göz kontrolümü yaptırdım. Dr. H.. T.. gözlüklerimi istersem ..Optik’ten alabileceğimi söyledi. Dr. H.. T.. göz numaralarımı bir kartın üzerine yazmıştı. Ben de söz konusu kart ve sağlık karnemle birlikte ..Optiğe gittim. Optikçi bana sağlık karnemi herhangi bir karışıklık olmasın diye optikte bırakmamı, ertesi gün gözlükler ile birlikte sağlık karnemi almamı söyledi. Ben de sağlık karnemi .. Optik’te bıraktım. Ertesi gün çerçeveleri ile birlikte gözlüklerimi ve sağlık karnemi .. Optik’ten aldım. Söz konusu reçetede yazıldığı gibi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gitmedim ve orada Dr. A..T..e muayene olmadım. Söz konusu reçeteyi ya doktor H..T.. veya ..Optiktekiler Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde düzenletmiş ve resmi onayını yaptırmış olmalı” şeklinde anlatımlarda bulunmuştur.
Tanık Ş.. C.., 27.05.2003 ve 18.12.2006 tarihli beyanlarında benzer şekilde; “Adıma düzenlenen 01.03.2002-381 tarih ve protokol numaralı reçetenin arka yüzündeki imza bana aittir. Her iki gözümden de Bayraklı Hospital’de Dr. H..T..’e katarakt ameliyatı oldum. Daha sonra kontrol için H..T..’in özel muayenehanesine gittim. H..T.. göz muayenemi yaptı ve söz konusu reçetemi düzenledi ve söz konusu reçetenin resmi onay ve kayıt işlemlerini TCDD Hastanesi’nde babası M..T..’e yaptırabileceğimi söyledi. Benden muayene ücreti almadı. Ben de TCDD Hastanesine Dr. M..T..’e gidip, reçetenin onay işlemini yaptırdım. Gözlüklerimi çerçeveleri ile birlikte ..Optik’ten aldım. Söz konusu Optiği H..T..’in muayenehanesine yakınlığı dolayısıyla tercih ettim. Uzak gözlüğümün renkli cam olmasını istedim. Gözlükler için para ödemedim” demiştir.
İzmir Valiliği Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nce gönderilen yazıda;
“Göz Hastalıkları Polikliniği’nde muayene olmak amacıyla hastanemize başvuran Bağkur, Emekli Sandığı ve Resmi Kurum hastaları önce bilgisayar kayıt bölümünden muayene fişi almakta ve bu fiş ile göz hastalıkları polikliniğine başvurmaktadır. Poliklinik hemşiresi tarafından muayene sıra fişi verilen hasta sırası gelince muayene edilmektedir. Muayene sonunda hastanın teşhisi ve tedavisi (ilaç, gözlük vb.) hastanın karnesi yanısıra poliklinik protokol defterine kaydedilmekte ve hasta karne ve reçetelerine resmi mühür yaptırmak üzere poliklinikten ayrılmaktadır. Hastane onayı için imza-mühür bölümünde evraklarını imzalatıp mühürlettikten sonra hastanedeki işlemini tamamlamış olmaktadır” şeklinde işleyişle ilgili bilgi verilmiştir.
TC Sağlık Bakanlığının 18.01.2002 gün ve Teftiş Kurulu Başkanlığının 524 sayılı inceleme emirleri üzerine düzenlenen;
15.11.2002 gün ve 39/29, 19.11.2002 gün ve 39/35, 21.11.2002 gün ve 39/37 sayılı Gözlükçüler-Göz hekimleri konulu tevdii raporları ve ekleri, 26.11.2002 gün ve 39/83 sayılı suç duyurusu raporu ve ekleri,
Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığının 03.10.2003 gün ve 2111-2118 sayılı yazıları ekindeki Ulaştırma Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının 25.03.2003 gün ve 06230 sayılı görüş ve yazıları ile 12.09.2003 gün ve M/442 sayılı soruşturma raporu ve ekleri ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Sanıklardan Mehmet Türker’in TCDD İzmir Hastanesinde göz hekimi olduğu, özel muayenehanesinde muayene ettiği hastaları TCDD Hastanesinde muayene etmiş gibi göstererek, önerdiği gözlük reçetelerinin resmiyet kazanmasını sağladığı, muayenehanesinin alt katında bulunan ..Optik ile birlikte hareket ederek hastalara önerdiği gözlüklerin buradan alınmasını sağladığı, .. Optik adlı iş yerinin %40 sermayesinin Dr. M.. T..’in büyük gelini G..T..’e ait olduğu ve bu şahsın %40 hissesini 30.04.2002 tarihinde devrettiği,
Diğer sanık Y.. B..’nun da, eşine ait özel muayenehanede eşi ya da kendisi tarafından muayene edilen hastalara ait gözlük reçetelerinin, çalıştığı kurumda resmi işlemlerin tamamlanmasını sağladığı, sanığın eşinin özel muayenesinde göz muayenesine tabi olan hastaların 15 YTL muayene ücretlerini ödedikten sonra bir sonraki gün Alsancak Devlet Hastanesinde Dr. Y.. B..’nu buldukları ve bir gün önce özel muayenehanede yazılan gözlük reçetelerini, sağlık karnelerine yazdırdıkları ve hastanede muayene olmadıkları ve alt katta bulunan Hatay ..Optik’ten gözlük yaptırılabileceğinin belirtildiği, sanığın bu şekilde eşi M..B..’a ait özel muayenehanede, M.. B.. ya da kendisine muayene olan ve muayene ücreti ödeyen hastaların sağlık karnelerini, Alsancak Devlet Hastanesinde muayene olmuş gibi, hasta protokol defteri kayıtlarında gösterip, reçetelerin resmi prosedürünü gerçekleştirdiği,
TCDD Hastanesinde görevli sanık Dr. M..T..’in, ..Optik ile işbirliği içerisinde hareket ederek kendileri veya oğlu doktorlar tarafından özel muayenehanelerinde göz muayenesi yapılan ve Emekli Sandığı sağlık yardımından yararlanan bir kısım kişileri görev yaptıkları hastanede muayene etmedikleri halde söz konusu kişilerin ..Optik’te veya hastanelerde veya özel muayenehanelerde bıraktıkları sağlık karnelerine özel muayenehanelerde yapılan muayene sonuçlarına göre reçete düzenleyip sağlık karnelerine düzenlenen reçetelerin resmileştirilmelerini sağladıkları, sanık Dr. Y.. B..’nun da yukarıda gösterildiği şekilde, Alsancak Devlet Hastanesine hastalar muayene olmadığı halde özel muayenehanede muayene ederek ,Alsancak Devlet Hastanesinde muayene etmiş gibi işlemler yaptığı,
Bu şekilde her iki sanığın görevini yasanın gösterdiği usul ve esaslara uymaksızın yapmak suretiyle, zincirleme bir şekilde, 765 sayılı TCY’nın 240. maddesinde düzenlenen görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu işledikleri, bu davranışları ile, gerek normal prosedüre uymak suretiyle muayene sırası bekleyen diğer hastaların mağduriyetine, gerekse reçeteleri resmileştirmek suretiyle, sosyal güvenlik kuruluşlarınca ödenecek katkının ödenmesine neden olmak suretiyle kamu zararına neden oldukları, ayrıca, anlaşmalı optik firmalarına da haksız yarar sağladıkları sabit olduğundan eylem 5237 sayılı TCY’nın 257/1. maddesi uyarınca da, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmaktadır.
Yargıtay C.Başsavcılığınca, bilirkişi incelemesi yapılmaksızın, eksik soruşturma ile karar verildiği belirtilmiş ise de, gerek 1412 sayılı CYUY’nın 66, gerekse 5271 sayılı CYY’nın 63. maddesi uyarınca, çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren konularda bilirkişiye başvurulacağı, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi gereken konularda, bilirkişiye başvurulamayacağı, 257. maddedeki, mağduriyet, kamu zararı, haksız kazanç ögelerinin gerçekleşip, gerçekleşmediğinin belirleme hak ve yetkisinin yargılama yapan hakim veya mahkemenin hak ve yetkisinde bulunduğu, somut olayın gerçekleşme tarzı nazara alındığında, bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektirir düzeyde bir karmaşıklığın da bulunmadığı, dolayısıyla bir bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek olmadığı anlaşılmaktadır.
İnceleme raporları, raporların ekleri, tanık anlatımları ile her iki sanığa atılı suçun tüm ögeleriyle oluştuğunun saptandığı, bir kısım tanıkların yargılama aşamasında dinlenmemiş olmasının, diğer kanıtlar ve yapılan tespitler karşısında varılacak sonuca etkilerinin bulunmadığı, yazılı bilgi ve belgeler karşısında, dinlenmediği iddia olunan tanıkların, dinlenmelerinin sonuca bir etkisinin olamayacağı, reçete fotokopileri, poliklinik defterleri ve diğer yazılı belgelerle, olayın tüm ayrıntıları ile aydınlatıldığı, tanıkların var olan bu kanıtlara aykırı beyanda bulunmaları halinde dahi, sanıkların hukuki durumlarının değişmeyeceği, bu itibarla, muayene olarak, işlem yaptıran tüm tanıkların dinlenmemelerinin bir eksiklik oluşturmayacağı saptanmıştır.
Zamanaşımı ile ilgili itiraz nedenine gelince; Y.. B.. için suç tarihi iddianamenin kapsamı itibariyle teselsülün kesildiği tarih olan 15.11.2001’dir, Konak Kaymakamlığınca verilen 29.01.2003 gün ve 2003/7 sayılı soruşturma izni ve bu karara sanık müdafiileri tarafından yapılan itirazın İzmir Bölge İdare Mahkemesince 03.04.2003 gün ve 54-108 sayı ile red edilerek, soruşturma izninin kesinleşmesine kadar geçen sürede 765 sayılı TCY’nın 106 ve 5237 sayılı TCY’nın 67/1. maddeleri uyarınca zamanaşımı süresi duracağından, M..T..yönünden ise suç tarihi iddianame kapsamı itibariyle H..S.. hakkında 19.11.2001 tarihinde yapılan işlem olup, bu tarihe nazaran Özel Dairece inceleme yapılarak onama kararı verildiği tarihte her iki sanık hakkında zamanaşımı süresi henüz dolmamıştır.
Emekli Sandığı Teftiş Kurulu müfettişlerinden H.. G..tarafından düzenlenmiş 02.04.2003 gün, B.07.1.EMS.0.16.09.01/11687 sayılı rapor içeriğinden .. Optik Gözlükçülük Sanayi ve Limited Şirket yetkilisi M.P. tarafından reçetelerde muhteviyatı cam ve/veya çerçevesi ilgilisine verilmeden, verilmiş gibi gösterilerek… Emekli Sandığına fatura edilip Emekli Sandığından 403.311.000 Lira haksız çıkar sağlandığından söz edilerek hakkında suç duyurusuna gidilen ..Optik Firma yetkilisi M.P..hakkındaki bu konudaki soruşturma sonucu araştırılmadan; yine diğer sanık M..T..in bağlantılı olduğu ..Optik firması yetkilileri hakkında iddiaya konu olayla ilgili olarak bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği tahkik edilmeden varsa ilgili evrak getirilip incelenmeden, iş bu dosya ile bağlantı konusu değerlendirilmeden eksik kovuşturmayla sanıkların cezalandırılmalarına karar verildiği yönündeki itiraz nedenine gelince, belirtilen raporun, yerel mahkemece değerlendirildiği, rapor ve eklerinin tüm klasörleriyle birlikte dosya içinde olduğu, yerel mahkemenin kararının 3. sayfasında bu hususun açıkça değerlendirdiği, 15.11.2002 gün ve 39-37 sayılı tevdi raporunda da, hekimlerle birlikte çalıştığı iddia edilen optik firmaları hakkında işlem yapılmak üzere C.Başsavcılığına suç ihbarında bulunulduğu, bu rapordaki bilgilerin 32 sayılı tevdi raporunda da yer aldığı, bu iddia ile ilgili olarak, her iki optik firması hakkında dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı, İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesince 20.03.2008 gün ve 364/67 sayı ile, sanıkların suçu işlediğine ilişkin yeterli kanıt bulunmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği, yargılama aşamasında da, İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince 10.03.2008 tarihinde, sanıklar hakkındaki kamu davası ile 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2003/364 esas sayılı dosyası arasında irtibat nedeniyle her iki davanın birlikle 2003/364 esas sayılı dosya üzerinde yürütülmesine muvafakat edilip, edilmediğinin sorulduğu, İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesince 17.03.2008 tarihli yazı ile, sanıkların eylemlerinin birbirinden bağımsız olduğu belirtilerek, birleştirmeye yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle, her iki dosyanın yargılamasının birlikte görülemediği,
Ceza adaletinin sağlanması yönünden, sanık M..B.. ile Y..B.. hakkındaki yargılamanın birlikte, diğer sanıklar hakkındaki yargılamanın ayrı ayrı görülmesi gerektiğine gelince, 14.11.2003 gün ve 1825, 03.05.2003 gün ve 724 sayılı iddianamelerle, benzer eylemler nedeniyle İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesine, sanık M.. B.. hakkında, zincirleme resmi evrakta sahtecilik suçundan açılan kamu davalarında, mahkemece oyçokluğuyla verilen 02.12.2004 gün ve 321/437 sayılı beraat kararının Yargıtay 11. Ceza Dairesince 04.07.2007 gün ve 8032-4647 sayı ile eylemin zincirleme görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bozulması üzerine, İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesince 27.12.2007 gün ve 279 esas sayı ile, sanığın zincirleme şekilde görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan, 765 sayılı TCY’nın 240/1, 80 ve 59. maddeleri uyarınca 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezanın ertelenmesine karar verildiği, bu kararında dosya içinde bulunduğu, hatta gerekçeli kararın 4. sayfasında da bu hususa açıkça yer verildiği, ilgili dosyada cezanın asgari hadden tayin edilmiş olmasının bu dava için emsal oluşturmayacağı, yerel mahkemece, suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, yaratılan tehlikenin ağırlığı ve kastın yoğunluğu ölçülerine dayanan teşdit uygulamasının 765 sayılı Yasanın 29 ve 5237 sayılı TCY’nın 61. maddelerine uygun bulunduğu, sanıklar Yüksel Bekaroğlu ve Mehmet Türker haklarındaki kamu davalarının geniş bağlantı nedeniyle birlikte görülmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, saptanmakla,
Yargıtay C.Başsavcılığının itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Kurul Üyesi; “Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının haklı nedenlere dayandığı görüşüyle, itirazın kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün, itiraza konu sanıklar hakkında bozulmasına karar verilmesi gerektiği” yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.04.2010 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.