YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/173
KARAR NO : 2009/209
KARAR TARİHİ : 29.09.2009
İtirazname :181494
Yargıtay Dairesi : 5. Ceza Dairesi
Mahkemesi : TUZLA Sulh Ceza
Günü : 29.03.2006
Sayısı : 420-65
Sanığın sarkıntılık suçundan 765 sayılı TCY’nın 421/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca neticeten 2.673 YTL. ağır para cezası ile cezalan¬dırılmasına ilişkin, Tuzla Sulh Ceza Mahkemesince verilen 09.02.2005 gün ve 490-32 sayılı hükmün Cumhuriyet Savcısı tarafından sanık aleyhine temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığınca 18.07.2005 gün ve 71604 sayılı yazı ile 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca yeniden değerlendirme yapılması için mahalline iade edilmiş, Yerel Mahkemece duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda da 29.03.2006 gün ve 420-65 sayı ile, sanığın 5237 sayılı TCY’nın 105/1 maddesi gereğince 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, kısa süreli hapis cezasının, 5237 sayılı TCY’nın 50/1-a ile 52/2 maddeleri gereğince, bir gün karşılığı 20 YTL.den adli para cezasına çevrilerek, 1.800 YTL. adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir.
Sanık ve üst Cumhuriyet Savcısının, “Sanığın suçu sabit görülerek sanık hakkında tatbik edilen maddedeki seçenek yaptırımlardan, hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedildikten sonra, 5237 sayılı Kanunun 50/2. maddesi gereğince, bu cezanın artık adli para cezasına çevrilemeyeceğinin göz önünde bulundurulmaması hususu usul ve yasaya aykırıdır” gerekçesine dayanan aleyhe temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince, 16.06.2009 gün ve 13829–7387 sayı ile;
“Sanık hakkında, hükmolunan cezanın miktar ve türüne göre, 14.07.2004 gün ve 5219 sayılı Kanunun 3-B maddesi ile değişik, 1412 sayılı CMUK’nun 305/1. maddesi gereğince, temyizi mümkün olmadığından, sanık ve üst C.Savcısının temyiz isteminin, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nun 317. maddesi uyarınca reddine” karar verilmiştir.
Bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.07.2009 gün ve 181494 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.03.2009 tarih 2009/2-43 esas ve 2009/56 sayılı kararında da belirtildiği üzere, mahkemelerce daha ağır bir cezayı gerektirecek ve doğru uygulama yapıl¬dığında temyiz incelemesine konu olabilecek bir eylemde, suç niteliği doğru belirlenmesine karşın, yanılgılı bir uygulama ile kesinlik sınırı içinde kalan bir cezanın verilmesi halinde, bu gibi hükümlerin aleyhe başvuru üzerine, temyiz denetimine konu olabileceği” görüşleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire bozma kararının kaldırılması ve esas hakkında inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Dairesine gönderil¬mesine karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlen¬dirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, suç tanımında adli para cezası ile birlikte seçenek olarak öngörülen hapis cezasının, 5237 sayılı TCY’nın 50/2 maddesine aykırı olarak, adli para cezasına çevrilmesi sonucu hükmolunan 1800 YTL. adli para cezasının, temyizinin olanaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Yasanın 305. maddesi gereğince ceza mahkemelerince verilen hükümler temyiz yasa yoluna tabidir.
Hükümler ise, 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde;
a) Beraat,
b) Ceza verilmesine yer olmadığı,
c) Mahkûmiyet,
d) Güvenlik tedbirine hükmedilmesi,
e) Davanın reddi,
f) Davanın düşmesi,
g) Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı,
şeklinde belirtilmiştir.
1412 sayılı Yasanın 305. maddesi uyarınca, yukarıda sayılan hükümlerden birinin ve¬rildiği ahvalde, kural olarak bu kararlara karşı başvurulabilecek olağan yasayolu temyizdir.
Ancak, yasa koyucu hüküm olmasına karşın bir kısım kararların kesin olduğunu belirtmek suretiyle bu hükümlere karşı temyiz yasayoluna başvurulamayacağını, yalnızca kanun yararına bozma yoluna başvurulabileceğini, yine aynı maddede belirtmiş ve bunları da;
1 – İkimilyar liraya kadar (ikimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler,
2 – Yukarı sınırı onmilyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,
3 – Bu Kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,
olarak sınırlandırmıştır.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, iki milyar liraya kadar (iki milyar dahil) para cezalarına dair olan mahkûmiyet hükümleri ile yukarı sınırı onmilyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri ve yasalarda kesin olduğu belirtilen hükümler kesin olup, temyiz yeteneği bulunmamaktadır.
647 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde işlenen suçlar yönünden, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulanmak suretiyle kısa süreli hürriyeti bağ¬layıcı cezadan çevrilen para cezalarının, anılan maddenin 4. fıkrasındaki; “Bu hük¬mün uygulan¬ması, kanun yollarına başvur¬mada engel teşkil etmez” hükmü uyarınca, miktarına bakılmaksızın temyizi olanaklı ise de, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya veya maddede yazılı tedbirlere çevrilmesi yönünde 647 sayılı Yasanın 4. maddesindeki ilkelere benzer şekilde yer veren 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesinde, “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir” hükmüne yer verilmesine karşın, “Bu hük¬mün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez” hükmüne yer verilmemesi nede¬niyle, 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesi uyarınca kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya seçenek olarak veya 52. madde uyarınca doğrudan hükmedilen iki milyar lira (2000 YTL.)’yı aşmayan adli para cezalarına ilişkin hükümlerin de temyizi olanaklı değildir.
Konu bir çok yargı kararına da intikal etmiş olup;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun; 10.03.2009 gün ve 43/56, 14.04.2009 gün ve 238/94 sayılı kararlarında; suç niteliği doğru belirlenmesine karşın, yanılgılı bir uygulama ile kesinlik sınırı içinde kalan bir cezanın verilmesi halinde, bu gibi hükümlerin aleyhe başvuru üzerine temyiz denetimine konu olabileceği,
27.12.2005 gün ve 121/171, 29.11.2005 gün ve 123/151 sayılı kararlarda; 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca iki milyar liraya kadar para cezasına dair mahkûmiyet hükümlerinin kesin olduğu, kesin nitelikteki hükümlerin ancak kesinlik sınırını aşar nitelikle yaptırım içermek koşuluyla suç vasfına yönelik temyiz üzerine bu hususla sınırlı biçimde temyiz incelemesine konu olabilecekleri,
13.05.2008 gün ve 64/107 sayılı kararda; iki milyar liraya kadar (iki milyar dâhil) para cezalarına dair olan mahkûmiyet hükümleri ile yukarı sınırı onmilyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri ve yasalarda kesin olduğu belirtilen hükümlerin temyiz yeteneğinin bulunmadığı;
28.11.1983 gün ve 265/385 sayılı kararda; ehliyetin geri alınması cezasının 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesinde temyizi kabil olmayan hükümler arasında sayılmaması nedeniyle Yargıtay denetimine tabi olduğu;
04.10.1993 gün ve 187/127 sayılı kararda, tür ve miktarı itibariyle kesin olan kararların, suç vasfına yönelik temyizi halinde maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla Yargıtay denetimine tabi olacakları;
05.02.1990 gün ve 367/6 sayılı kararında, ön ödeme nedeniyle verilen düşme kararlarının, ön ödeme miktarının kesinlik sınırında bulunmaması halinde temyiz edilebileceği;
04.10.1993 gün ve 187-227 sayılı kararda, kesin nitelikteki hükümlerin suç vasfına yönelik temyiz üzerine, bu hususla sınırlı biçimde Yargıtay denetimine tabi olacakları;
01.07.1942 gün ve 25/42 sayılı İBK ise; kaçakçılık suçlarında müsadere edilen eşyanın değe¬ri dikkate alınmak suretiyle, kesin olan hükümlerin zoralım kararına bağlı olarak temyiz edilebilecekleri,
Belirtilmiştir.
5271 sayılı Yasanın 223 ve 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddeleri, yargısal kararlarda varılan ilkeler de dikkate alınmak suretiyle değerlendirildiğinde, varılan sonuçları şu şekilde özetlemek mümkündür.
1- Mahkemelerce daha ağır bir cezayı gerektirecek ve doğru uygulama yapıldığında temyiz incelemesine konu olabilecek bir eylemde, suç niteliği doğru belirlenmesine karşın, yanılgılı bir uygulama ile kesinlik sınırı içinde kalan bir cezanın verilmesi halinde, bu gibi hükümlerin aleyhe başvuru üzerine temyiz denetimine konu olabileceği,
2- 5237 sayılı Yasanın 50 veya 52. maddeleri uygulanmak suretiyle hükmolunan ve başkaca herhangi bir hak kısıtlaması doğurmayan 2000 liraya kadar (2000 lira dahil) adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin kesin olacağı,
3- Müsadere kararları yönünden temyiz edilebilirliğin koşullarını belirleyen 01.07.1942 gün ve 25/42 sayılı İBK’nın, müsaderenin 5237 sayılı Yasada güvenlik tedbiri olarak öngörülmesi, güvenlik tedbirlerinin temyizi açısından ise 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde herhangi bir sınırlamaya yer verilmemesi nedeniyle, anılan İBK’nın halen varlığını sürdürüp sürdürmediğinin, ancak münhasıran bu konuyla ilgili yapılacak bir müzakerede değerlendirilebileceği,
4- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.12.2005 gün ve 134/163 sayılı kararında da vur¬gulandığı üzere, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulanmak suretiyle tayin edilen sonuç adli para cezasının miktarına bakılmaksızın, maddedeki “Bu hükmün uygulanması kanun yolla¬rına başvurmada engel teşkil etmez” düzenlemesi uyarınca temyiz yeteneğinin bulunacağı,
5- Kesin nitelikteki hükümlerin ancak kesinlik sınırını aşar nitelikte yaptırım içermek koşuluyla suç vasfına yönelik temyiz üzerine, bu hususla sınırlı biçimde temyiz incelemesine konu olabilecekleri,
6- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.11.2005 gün ve 140/143 sayılı kararı uyarınca, gerek bir mahkûmiyete ek, gerekse bağımsız olarak hükmedilen güvenlik tedbirlerinin, kesin nitelikteki hükümlere de her yönüyle temyiz edilebilirlik niteliği kazandıracağı,
7- Ön ödeme nedeniyle verilen düşme kararlarında temyiz sınırının belirlenmesinde, ön ödeme miktarının dikkate alınması gerektiği,
Anlaşılmaktadır.
Somut olay bu kapsamda değerlendirildiğinde; Tuzla Sulh Ceza Mahkemesince sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCY’nın 105/1. maddesi gereğince, madde metninde yer alan seçenek yaptırımlardan, hapis cezası tercih edilip belirlendikten sonra, 5237 sayılı TCY’nın 50/2. maddesine aykırı olarak, 3 ay hapis cezası adli para cezasına çevrilmek suretiyle 1800 YTL. adli para cezasına hükmedilmiş, sonuç adli para cezasının 2000 YTL.nin altında kalması nedeniyle temyiz istemi red edilmiştir. Üst Cumhuriyet Savcısının “… sanık hakkında, tatbik edilen maddedeki seçenek yaptırım¬lardan hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedildikten sonra, 5237 sayılı Kanunun 50/2. maddesi gereğince, bu cezanın artık adli para cezasına çevrilemeyeceği…” gerekçesine dayanan, aleyhe temyizi üzerine yapılan incelemede, doğru uygulama yapılması halinde, 5237 sayılı TCY’nın 105/1 maddesi ile belirlenen 3 ay hapis cezasının, adli para cezasına çevrilemeyeceği ve bu haliyle hükmün temyizi mümkün olacağından, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire red kararının kaldırılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi; Özel Daire kararında belirtilen gerekçelerle itirazın reddi yönünde,
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 16.06.2009 gün ve 13829-7387 sayılı red kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, esasa ilişkin temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.09.2009 günü oyçokluğuyla karar verildi.