Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/165 E. 2009/233 K. 13.10.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/165
KARAR NO : 2009/233
KARAR TARİHİ : 13.10.2009

İtirazname : 2009/13250
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : EDİRNE 2. Asliye Ceza
Günü : 19.02.2008
Sayısı : 289-41
Sanık M. C..’nin, mala zarar verme suçundan 5237 sayılı TCY’nın 151/1. maddesi uyarınca 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, sanığın geçmiş sabıkası, duruşmadaki tutum ve davranışı, inkar içerir savunması ve dosyaya yansıyan kişilik durumu nazara alınarak hakkında TCY’nın 62; sanığın geçmiş sabıkası göz önünde bulundurularak 50 ve suç işlemekten çekineceği kanaati oluşmadığından 51. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına; sanığın geçmiş sabıkaları, zararı ödememiş olması göz önünde bulundurularak CYY’nın 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına; sanığın ceza süresince TCY’nın 53/1-b maddesi gereğince seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi haklarından mahrumiyetine; cezasının TCY’nın 58. maddesi gereğince mükerrirlere ilişkin infaz rejimine göre infazına ilişkin, Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesince 19.02.2008 gün ve 289-41 sayı ile verilen hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 12.05.2009 gün ve 2654-5615 sayı ve oyçokluğuyla onanmıştır. Daire Üyelerinden A. D.. ise, dosya kapsamındaki kanıtların, sanığın cezalandırılmasına yeterli olmadığı görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 08.06.2009 gün ve 13250 sayı ile;
“Müştekinin 12.07.2007 günlü görgü ve tespit tutanağı ile zabıtaca belirlenen ilk, tesirden uzak samimi beyanında ‘aracına zarar verildiğini, etrafta herhangi bir şahıs görmediğini, fakat gündüz bir saatte M..’ın yapabileceğini ondan şüphelendiğini’ açıkladığı; polisteki ifadesinde de aracın alarm sesini duyunca gidip baktığında zararı gördüğünü, bunu M.. isimli şahıstan başkasının yapamayacağını belirttiği halde, duruşmada, hiçbir delil göstermeden sanık M..’ın aracın camını kırdığını gördüğünü söylediği, sanığın da suçunu inkar ettiği anlaşılmıştır. Mağdurun tevilli iddiasının sanığın mahkumiyetine yetecek kesin delil niteliği taşımadığı, beraatına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın, mala zarar verme suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen mala zarar verme suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
12.07.2007 tarihinde saat: 02.45’de kolluk görevlilerince düzenlenen görgü ve tespit tutanağında; ihbar üzerine gidildiğinde, … plakalı Ford Escort marka aracın sol arka kapı camı ile arka camının kırıldığı, arka bagaj kapağına sert bir cisimle vurularak boyasının kazındığının görüldüğü, araç sahibine sorulduğunda, evde yattığı sırada aracın alarm sesini duyup dışarı çıktığında aracına zarar verilmiş olduğunu gördüğünü, etrafta herhangi bir kişi göremediğini, fakat gündüz tartıştığı M…adlı kişinin yapabileceğini, ondan şüphelendiğini söylediği belirtilmiştir.
Yakınan S. S.., kolluk tarafından alınan ifadesinde, görgü ve tespit tutanağındaki gibi anlatımda bulunmuş, 11.07.2007 tarihinde saat: 13.30 sıralarında …..Mahallesinden geçerken aralarında tartışma yaşanan ve kendisine hakaretlerde bulunan soyadını bilemediği M..adlı kişiden başkasının bu zararı vermiş olamayacağını, bu kişiden şikayetçi olduğunu beyan etmiştir.
C.savcısı tarafından alınan ifadesinde ise; olay günü gündüz vakti, daha önceden tanıdığı M.. adlı kişiyle yolda karşılaştıklarında kendisine doğru tükürdüğünü, çocuğunu eve bırakıp döndüğünü ve yanına gidip sorunun ne olduğunu sorup arabaya davet ettiğini, ancak bu kişinin kendisine küfürle karşılık vermesi üzerine birbirlerine girdiklerini ve etrafta bulunanlar tarafından ayrıldıklarını, gece saat: 02.30 sıralarında aracın alarmının çaldığını duyunca dışarı çıktığında, M. C.. adlı kişinin, elinde bulunan demir veya levye benzeri bir şeyle vurmakta olduğunu gördüğünü, bağırarak ona doğru koşunca kaçtığını, olaydan sonra bir defa telefonla konuştuklarını, neden yaptığını sorduğunda, aklından arabaya zarar vermenin geçtiğini ve yaptığını söylediğini, bu kişiden şikayetçi olduğunu belirtmiştir.
Duruşmada ise, olay günü yanında çocuğu olduğu halde mahalleden geçerken daha önceden tanıdığı sanık M..’ın, aracına doğru tükürdüğünü, kendisine ne yaptığını sorduğunda ters cevap verdiğini, çocuğu bırakıp tekrar geldiğinde, kahveden üç dört kişi ile birlikte çıktığını ve elinde bulunan bıçakla arabanın bagajına vurduğunu, bagajın aşağıya çöktüğünü, kalabalık olmaları nedeni ile kendisi ile tekrar dışarıda görüşeceğini söylediğini ve evine gittiğini, gece 02.30 sıralarında arabanın alarmıyla dışarıya fırladığını, pencereden aracın camını kırdığını gördüğünü, dışarı fırlayıp, peşinden koştuğunu fakat yetişemediğini, bunun üzerine suç duyurusunda bulunduğunu, iki gün sonra sanığın cep telefonuyla arayarak, “kafam iyiydi öyle olması gerekiyordu. Bu nedenle yaptım” dediğini, zararını karşılamadığını ve sanıktan şikayetçi olduğunu söylemiştir.
Sanık M. C.. ise, aşamalarda alınan savunmalarında, gündüz yakınan ile aralarında tartışma yaşandığını kabul etmekle birlikte, yakınanın iddialarını reddederek aracına zarar vermediğini, suç işlemediğini beyan etmiştir.
Bu bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde;
Yakınanın aşamalardaki anlatımları, gerek olayın oluş şekli gerekse sanığın olaydaki konumu bakımından çelişkili olup, itibar edilmesine olanak bulunmamaktadır. Olayı takiben sıcağı sıcağına alınan ifadesinde, sanığı gördüğünden söz etmeyip, yalnızca sanık ile aralarında gündüz saatlerinde meydana gelen tartışma nedeniyle sanıktan şüphelendiğini beyan etmesine karşılık, sonraki her aşamada bu beyanını değiştirerek sanığın aracına zarar verdiğini gördüğünü söylemiştir. Olayın, gecenin ilerleyen bir saatinde gerçekleştiği nazara alındığında, yakınanın, aracına zarar veren kişiyi görmediğine ilişkin anlatımının, itibar edilebilir nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Sanık ise aşamalarda suçlamayı kabul etmemiş olup, yakınanın aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında, bu savunmasının aksine başkaca bir kanıt da bulunmamaktadır. Şüpheden sanığın yararlanacağı ilkesi uyarınca, sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken, varsayıma dayalı olarak cezalandırılmasına karar verilmesi isabetsizdir.
Öte yandan, Yerel Mahkemenin kabulüne göre, TCY’nın 53. maddenin yalnızca 1. fıkrasının (b) bendindeki haklardan mahrumiyete karar verilmesi de yasaya aykırı bir uygulama olup, Özel Dairece bu husus bozma nedeni yapılmadığı gibi, Yargıtay C.Başsavcılığının itiraz nedenleri arasında da yer alamamaktadır. Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş yargısal kararlarında da vurgulandığı üzere, mahkumiyetin doğal sonucu olarak uygulanması gereken 53. maddenin uygulanması veya hatalı uygulanmasının kazanılmış hakka konu olmayacağı, sanığın hapis cezasına mahkûm edilmesinin yasal sonucu olarak, 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c, d ve e bentlerinde sayılan haklarından, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının infazı tamamlanıncaya, kendi alt soyu üzerinde ise (c) bendinde yazılı haklardan aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerekirken, anılan maddenin yalnızca (b) bendindeki haklardan yoksun bırakılmasına karar verilmesi yasaya aykırı olup, bu hususun da bozma nedeni yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, sanığın beraati yerine cezalandırılmasına karar verilmesi ve kabule göre de TCY’nın 53. maddesinin hatalı uygulanması isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Kurul Üyesi ise, dosya kapsamına göre sanığın, mala zarar verme suçundan cezalandırılmasına ilişkin kararda ve bu hükmün onanmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, gerekçesiyle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi yönünde karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 12.05.2009 gün ve 2654-5615 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.02.2008 gün ve 289-41 sayılı hükmünün, sanığın beraati yerine cezalandırılmasına karar verilmesi ve kabule göre de 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesinin hatalı uygulanması isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.10.2009 günü yapılan müzakerede, oyçokluğuyla karar verildi.