YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/159
KARAR NO : 2009/206
KARAR TARİHİ : 29.09.2009
İtirazname: 2006/180179
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANTALYA 1. Ağır Ceza
Günü : 17.02.2006
Sayısı : 664-74
2863 sayılı Yasaya aykırılık suçundan sanık M. C. B. L..’in, 5237 sayılı TCY hükümleri lehe kabul edilmek suretiyle, 2863 sayılı Yasanın 68/1, 5237 sayılı TCY’nın 35/2, 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 70 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, sanığın suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda kanaat oluştuğundan cezasının 5237 sayılı TCY’nın 51/1. maddesi uyarınca ertelenmesine, ceza süresi kadar denetim süresi belirlenmesine, nakdi teminatın karar kesinleştiğinde sanığa iadesine ilişkin, Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.02.2006 gün ve 664-74 sayılı hüküm, taraflarca yasa yoluna başvurulmaması üzerine kesinleşmiştir.
Adalet Bakanlığınca, 24.07.2006 gün ve 34568 sayı ile sanığın 06.06.2003 tarihli oturuma mazeretsiz gelmemesi üzerine teminat akçesinin hazineye irat kaydına karar verildiği halde, Yerel Mahkemece 17.02.2006 tarihinde kurulan yeni hükümde bu kez teminat akçesinin, karar kesinleştiğinde iadesine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 13.05.2009 gün ve 12513-5969 sayı ile;
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden teminatın iadesine ilişkin bölüm hukuken geçersiz ve yok hükmünde olan Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.02.2006 gün ve 2005/664 esas, 2006/74 karar sayılı kararının CMK’nın 309 maddesi uyarınca bozulmasına, hüküm fıkrasından ‘Nakdi teminatın karar kesinleştiğinde iadesine’ ibaresinin çıkartılmasına, infazın bu şekilde yapılmasına ve hükmün diğer kısımlarının aynen bırakılmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 26.06.2009 gün ve 180179 sayı ile;
“Sanık hakkında 2863 sayılı Yasanın 68/1 ve 5237 sayılı TCK’nun 35/2. maddesi uyarınca belirlenen hapis cezasından 5237 sayılı Yasanın 62. maddesi gereğince yapılan indirim sonucu 1 yıl 15 gün hapis cezası yerine 1 sene 1 ay 15 gün hapis cezasına hükmedilmesi hukuka aykırıdır. Yine, 5237 sayılı Yasanın 51. maddesi gereğince yalnızca hapis cezalarının ertelenmesine karar verilmesi mümkün olmasına, adli para cezalarının ertelenmesinin olanaklı bulunmamasına rağmen; ertelemenin sadece hapis cezasını içerdiğini belirten bir ifade kullanılmaksızın her iki cezayı kapsar bir biçimde hükümlü hakkında tayin olunan cezanın ertelenmesine karar verilmesi de hukuka aykırı bulunmaktadır.
Bu nedenlerle, öncelikle dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi, tespit edilen hukuka aykırılıkla ilgili olarak yasa yararına bozma başvurusu sağlandıktan sonra istemle ilgili karar verilmesi, bunun sağlanmaması veya bu nedenle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulmaması halinde ise belirtilen hukuka aykırılık giderilmeden yasa yararına bozmaya konu edilen hususla ilgili karar verilmesi olanaklı görülmediğinden yasa yararına bozma isteminin reddedilmesi gerekmektedir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve saptanan hukuka aykırılıklar yönünden de yasa yararına bozma istenip istenmeyeceğinin merciine sorulduktan sonra sonucuna göre karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, Özel Dairece hükmün yasa yararına bozma istemi üzerine incelendiği sırada, yasa yararına bozma istemine konu edilmeyen başkaca hukuka aykırılık hallerinin saptanması halinde, izlenecek yöntemin belirlenmesine ilişkindir.
Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan bu olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciiler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, “tekriri muhakeme” yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırıl¬masını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulu’nun 14.07.2009 gün ve 163-202; 07.07.2009 gün ve 155-192; 17.07.2007 gün ve 145-172; 02.10.2007 gün ve 82-196 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, yasa yararına bozma başvurusu nedeniyle yapılan inceleme sırasında, Adalet Bakanlığının istem yazısında ileri sürülmeyen ve sonuca etkili bulunan başkaca hukuka aykırılıklar görüldüğünde, bu yönlerden de başvuruda bulunulmasını sağlamak bakımından Adalet Bakanlığına ihbarda bulunulması, ihbar üzerine başvuruda bulunulması halinde ise tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
İncelenen dosya içeriğine göre, Yerel Mahkemece, sanık hakkında tayin olunan cezadan 5237 sayılı TCY’nın 62. maddesi uyarınca indirim yapılırken, 1 yıl 15 gün hapis cezası yerine, hesap hatası sonucunda 1 sene 1 ay 15 gün hapis cezası belirlenerek fazla ceza tayin edilmiştir. Ayrıca, 5237 sayılı Yasanın 51. maddesi uyarınca, yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi olanağı bulunup, adli para cezalarının ertelenmesinin olanaklı bulunmamasına karşın, sanık hakkında tayin olunan her iki cezayı da kapsar bir biçimde, erteleme kararı verilmiştir. Saptanan bu hususların hukuka aykırı olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır.
Bu itibarla, haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazın kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve yasaya aykırı olduğu saptanan hususlar yönünden de yasa yararına bozma başvurusu sağlandıktan sonra, sonucuna göre karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ve bir kısım Kurul Üyesi ise; “Özel Dairece yasa yararına bozma konusu yapılan husus, hükmün esasına etkili olmayıp, daha önce irat kaydedilmesine karar verilen nakdi teminatın sehven hükümle birlikte iadesine karar verilmesinin yasaya aykırılığı saptanarak hükümden çıkartılmasına ilişkindir. Özel Dairenin yasa yararına bozma kararı ile hükmün esasına etkili olacak şekilde, sanık hakkında herhangi bir ceza uygulaması yapılması söz konusu olmadığından, bu aşamada yasa yararına bozma konusu yapılmayan diğer hukuka aykırılıkların nazara alınmasına gerek bulunmamaktadır. Yasaya aykırı olduğu saptanan diğer konular için daha sonra ayrıca yasa yararına bozma isteminde bulunulması olanaklı olduğundan, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 13.05.2009 gün ve 12513-5969 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Saptanan hukuka aykırılıkların yasa yararına bozma başvurusuna konu edilmesini sağlamak üzere, dosyanın Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.07.2009 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 29.09.2009 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.