Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/149 E. 2009/239 K. 20.10.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/149
KARAR NO : 2009/239
KARAR TARİHİ : 20.10.2009

Tebliğname : 2009/129013
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi : CEYHAN Ağır Ceza
Günü : 06.03.2009
Sayısı : 456-84
Sanığın yağma suçundan, 765 sayılı TCY’nın 64/1, 495 ve 497/1. maddeleri gereğince, suçun dört ayrı mağdura karşı işlenmiş olması nedeniyle ayrı ayrı dört kez 15 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen hürriyeti bağlayıcı cezaların 765 sayılı TCY’nın 71. mad¬desi uyarınca (cinsel saldırı suçundan verilen 10 yıl 6 ay ağır hapis cezası da eklenerek) 70 yıl 6 ay ağır hapis cezası olarak toplanmasına ve TCY’nın 77/1. maddesi uyarınca sonuç cezanın 36 yıl ağır hapis cezası olarak belirlenmesine ilişkin, Ceyhan Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.03.2004 gün ve 170-41 sayılı resen temyize tâbi olan hükmün, sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 09.06.2005 gün ve 10520-11470 sayı ile, yeni yasaların yürürlüğe girmesi nedeniyle değerlendirme yapılması için bozulmasına karar verilmiş, yerel mahkeme ise yaptığı değerlendirme sonucunda 10.10.2005 gün 106-106 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Yasanın sanık lehine olmadığı gerekçesiyle aynı hükmü yeniden kurmuştur.
Resen temyize tâbi olan hüküm, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 26.09.2007 gün ve 9626-10293 sayı ile;
“Sanık hakkında, yağma suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak kendiliğinden yapılan temyiz incelemesinde;
14.02.2004 günlü mahkûmiyet hükmünün, sanık savunmanının temyizi nedeniyle yüksek Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 09.06.2005 günlü kararı ile bozularak mahkemesine iade edilmiş olması karşısında; yeniden duruşma açılıp, sanık ve savunmanına yöntemine uygun olarak duruşma günü bildirilerek, bozmaya karşı diyecekleri de saptandıktan sonra hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, dosya üzerinde yapılan incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle CMK’nun 307. maddesine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması” isabet¬sizliğinden bozulmuştur.
Bozmaya uyan Ceyhan Ağır Ceza Mahkemesince, 17.01.2008 gün ve 238-3 sayı ile bu kez lehe olduğu kabul edilen 5237 sayılı TCY’nın 37/1, 148/1, 149/1-a, c ve 53. maddeleri uygu¬lan¬mak suretiyle sanığın ayrı ayrı dört kez 12 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hürriyeti bağ¬layıcı cezaların 765 sayılı TCY’nın 71. maddesi uyarınca 58 yıl 6 ay hapis cezası olarak top¬lanmasına, ancak TCY’nın 77/1. maddesi uyarınca sonuç cezanın 36 yıl hapis cezası olarak belir¬lenmesine karar verilmiştir.
Sanık müdafiin temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 03.11.2008 gün ve 11522-18754 sayı ile;
“Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak; 5237 sayılı Yasada cezaların toplanmasına ilişkin bir düzenlenmenin bulunma¬dığı, her bir suç için hükmolunan cezaların birbirinden bağımsız oldukları ve ayrı ayrı infazları gerektiği gözetilmeden, 5237 sayılı Yasa lehe kabul edildiği halde 765 sayılı Yasanın 71 ve 77. maddeleri ile karma uygulama yapılarak, yazılı biçimde cezaların toplanmasına karar veril¬mesi” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiş, yerel mahkeme ise 06.03.2009 gün ve 456-84 sayı ile;
“…Sanık hakkında lehine olduğu belirlenen 5237 sayılı TCK hükümlerine göre, ceza tertip edilerek verilen cezaların 765 sayılı TCK hükümleri gereği toplanması gerektiği bu uygulamanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına uygun olacağı” gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsav¬cılığının “onama” istekli 08.06.2009 gün ve 129013 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlen¬di¬ril¬miş ve açıklanan gerekçe¬ler¬le karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık Ş.İ..hakkında cinsel saldırı suçundan verilen hüküm daha önce kesin¬leştiğinden inceleme yağma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Sanığın dört ayrı mağdura karşı işlemiş olduğu nitelikli yağma suçundan dört kez cezalan¬dırılmasında herhangi bir isabetsizlik ve bu kapsamda suçun sübutu ve nitelen¬diril¬mesinde de herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çö¬züm¬¬¬¬lenmesi gereken uyuşmazlık, 01 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, 5237 sayılı TCY hükümleri lehe kabul edilerek bu Yasaya göre hükmolunan cezaların 765 sayılı TCY’nın 68 ila 77. maddeleri uyarınca içtimaına karar verilme¬sinin karma uygulama oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
Bu konu Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.04.2007 gün ve 32-97 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümü açısından cezaların içtimaı, içtimaın sonuçları ve içtima hükümlerinin hukuki niteliği üzerinde durulmalıdır.
1- Cezaların içtimaının hukuki niteliği:
Cezaların içtimaına ilişkin hükümlere 765 sayılı TCY’nda yer verilmiş olunmasına karşın, gerek yargısal kararlarda gerekse öğretide, “cezaların birleştirilmesinin ‘bir yaptırım hukuku-infaz hukuku’ kurumu olduğu, birleştirmeye rağmen, cezaları birleştirilen her suçun cezasının hukuken ortadan kalkmadığı” (Prof. Dr. Kayıhan İçel, Prof. Dr. Füsun Sokulu-Akıncı, Dr. İzzet Özgenç, Dr. Adem Sözüer, Dr. Fatih S.Mahmutoğlu, Dr. Yener Ünver, Yaptırım Teorisi, İst-2000, s.277), yine benzer şekilde, “içtima sonunda verilen ‘toplam ceza’ içindeki ‘unsur-cezaların’ erimedikleri, kaybolmadıkları, cezaların içtimaı dışındaki haller bakımından varlıklarını korudukları” savunulmuştur. (Prof. Dr. Faruk Erem, Prof. Dr. Ahmet Danışman, Prof. Dr. Mehmet Emin Artuk, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara-1997, 14. bası, s. 918)
“İçtimaa dahil olan cezalardan her biri hakkında zamanaşımının ayrı ayrı cereyan edeceği” (CGK.nun 3.6.1940 gün ve 125-108), “ehliyetnamenin muvakkaten geri alınmasının her ceza için ayrı ayrı uygulanması gerekeceği” (CGK.nun 15.3.1976 gün ve 105-108), “CYUY’nın 305. maddesi uyarınca kendiliğinden temyize tabi olma koşulları incelenirken, içtima sonucu belirlenen toplam ceza miktarına bakılmayıp, her bir mahkumiyet hükmünde tayin olunan ceza sürelerinin ayrı ayrı göz önünde bulundurulacağı” (CGK.nun 20.2.2001 gün ve 21-25) yargısal kararlarla vurgulamıştır.
Görüldüğü gibi sonuç olarak; “ içtimaa konu cezaların, içtima sonunda belirlenen toplam cezadan ayrı olarak varlık¬larını koruyup hüküm doğuracakları,” “TCY’nın 68 ilâ 77. maddelerinde yazılı içtima hüküm¬lerinin yasal tipe uygun ihlalin karşılığı olan ceza normları olmayıp, cezaların toplanması, çevrilmesi ve sınırlandırılmasına ilişkin infazı ilgilendiren kurallar olduğu ve kazanılmış hak oluşturma¬yacağı” gerek öğretide gerekse süreklilik kazanan Yargıtay içtihatlarında kabul görmüş bulunmaktadır.
2- 765 sayılı TCY’da cezaların içtimaı ile ilgili hükümler ve kabul edilen ilkeler:
765 sayılı TCY’nın 68-77. maddeleri arasında cezaların içtimaı kurallarına yer verilmiş ve özetle şu ilkeler kabul edilmiştir.
Birinci ilke; cezaların mümkün oldukça toplanmasıdır. Buna göre, aynı türden olan cezalar birbirleri ile toplanacak, ayrı türden ise her biri ayrı ayrı infaz edilecektir. (765 sayılı TCY’nın 71/1, 72, 74 ve 75. md.)
İkinci ilke; cezaların çevrilmesi ilkesidir. Bazı cezalarda toplamanın olanaksız olması veya fazla ağır sonuçlar doğurması halinde, nev’ileri değiştirilecektir. (765 sayılı TCY’nın 70, 71/2 ve 73. md)
Üçüncü ilke; içtima kurallarının uygulanması suretiyle elde edilecek cezaların yasada belirlenen genel bir yukarı sınırı aşmamasıdır.
3-Yeni ceza mevzuatında cezaların içtimaı ile ilgili düzenlemeler:
5237 sayılı TCY’da cezaların içtimaına yer verilmeyip 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasanın, 99. maddesinde “Bir kişi hakkında hükmolunan herbir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar” kuralı benimsendikten sonra, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümlerin bulunması halinde, koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı isteneceği, 101. mad¬de¬sinde ise, 99. madde uyarınca cezaların toplanması gerektiğinde, bu hususta hüküm vermek yetkisinin en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemeye ait olacağı, yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CYUY’nın 402, 403 ve 405. maddelerindeki düzenlemelere benzer şekilde belir¬tilmiştir.
Görüldüğü gibi gerek yargısal kararlarda gerekse öğretide tartışmasız kabul edilen ilkeler şunlardır.
1- Cezaların içtimaı bir infaz kurumu ve işlemidir.
2- İçtimaa dâhil olan suçlar hukuken bağımsızlıklarını korurlar ve her suç yönünden ayrı ayrı sonuç doğururlar,
3- İnfaza ilişkin uygulamalar kazanılmış hak oluşturmadığından, içtima uygulaması sıra¬sında lehe oluşan hatalar da kazanılmış hakka konu olmazlar,
1412 sayılı CYUY, 765 sayılı TCY ve 647 sayılı CİY döneminde kabul edilen bu ilkeler, 5271 sayılı CYY, 5237 sayılı TCY ve 5275 sayılı CGTİY döneminde de geçer¬liliğini koru¬maktadır. Yeni yasal düzenlemelerin yürürlüğe girdiği dönemde yasa koyucu cezaların içtimaına ilişkin kural¬lara 5237 sayılı Yasa içinde yer vermemek suretiyle, infaz hukukunu daha net ve doğru bir yasal temele kavuş¬turmuştur.
Yasal düzenlemeler ve bu ilkeler kapsamında, lehe yasanın belirlenmesinde 765 sayılı Yasa kapsamındaki içtimalı cezaların değil, her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapıla¬rak, her biri için tayin edilen cezanın dikkate alınması yasal zorunluluktur. Böyle bir kabul 5252 sayılı Yasanın 9/3 ve 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının da doğal sonucudur.
Bununla birlikte, 01 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, her suç yönünden ayrı ayrı yapılan değerlendirme sonucu, her suçla ilgili lehe yasa belirlendikten ve buna göre her suçun nihai cezası saptandıktan sonra, cezaların içtimaına 765 sayılı TCY’nın 68 ila 77. maddelerindeki ilkelere göre karar verilecek olup bu uygulamada lehteki Yasanın 5237 sayılı TCY olmasının sonuca etkisi bulun¬mayacaktır.
Bu itibarla, somut olayda yağma suçundan lehe yasa belirlemesini içtimalı cezalar üzerinden değil, her bir suç açısından ayrı ayrı ele alarak ceza miktarı itibarıyla 5237 sayılı TCY’nı lehe yasa olarak belirleyen ve bu yasaya göre verdiği cezaları 765 sayılı TCY’nın 71 ve 77. maddelerine göre toplayarak sonuç hapis cezasını 36 yıl olarak belirleyen yerel mahkemenin direnme hükmü isabetli olup, onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Ceyhan Ağır Ceza Mahkemesinin 06.03.2009 gün ve 456-84 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.10.2009 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.