Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/148 E. 2009/230 K. 13.10.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/148
KARAR NO : 2009/230
KARAR TARİHİ : 13.10.2009

Tebliğname : 2009/138255
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BURDUR Asliye Ceza
Günü : 17.02.2009
Sayısı : 906-143
Görevli memura etkin direnme suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda, sanıkların tehdit ve hakaret suçlarından beraatlarına, kasten yaralama suçundan 765 sayılı TCY’nın 456/4, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 900 lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve cezanın ertelenmesine ilişkin Burdur Asliye Ceza Mahkemesince 10.09.2005 gün ve 612-475 sayı ile verilen hüküm, sanıklar müdafii ile katılan tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 07.05.2007 gün ve 1365-4257 sayı ile, suç tarihinde memur sayılan mağdura karşı işlenen eylemin görevli memura etkin direnme suçunu oluşturacağının gözardı edilmesi, kabule göre de, gecikme zammı uygulanmasına karar verilemeyeceğinin düşünülmemesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunun değerlendirilmemiş olması ve suçun işlendiği yerin karara yazılmamış bulunması, isabetsizliklerinden bozulmuş, bozma kararına uyan Burdur Asliye Ceza Mahkemesince de 05.02.2008 gün ve 398-72 sayı ile, sanık Y…’ın 765 sayılı TCY’nın 258/1, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 1350 lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve verilen cezanın taksitlendirilerek ertelenmesine, sanık İ…’in ise 765 sayılı TCY’nın 258/1, 55/3, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 900 lira adli para cezasıyla cezalandırılması ile verilen cezanın taksitlendirilerek ertelenmesine ve manevi tazminata hükmedilmiştir.
Sanıklar müdafii tarafından temyiz edilen bu hüküm, Yargıtay 4. Ceza Dairesince 21.10.2008 gün ve 12722-18871 sayı ile; “5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinin tartışılması zorunluluğu” nedeniyle bozulduğunda; Burdur Asliye Ceza Mahkemesince 17.02.2009 gün ve 906-143 sayı ile, bozma kararına karşı direnilmiştir.
Bu hükmün de sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 09.06.2009 gün ve 138255 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin hangi aşamada tartışılması gerektiğine ilişkin ise de, önceki hükümde direnilmesine karar vermekle yetinen yerel mahkemenin, hüküm fıkrasını yeniden kurma zorunluluğu bulunup bulunmadığı hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak öncelikle değerlendirilmesi gerekmiştir.
İncelenen dosya içeriğinden, Yerel Mahkemece verilen son kararda, gerekçe bölümünden hemen sonra, hüküm başlığı altındaki kısımda “…mahkememizin usul ve yasaya uygun bulunan 05.02.2008 gün ve 2007/398 esas 2008/72 karar sayılı hükmünde direnilmesine” denildikten sonra, ayrı bir hüküm tesis edilmediği görülmektedir.
Yargıtayın duraksamasız uygulamalarına göre; bir hüküm, bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkemelerce direnme kararı verilirken de, 5271 sayılı CYY’nın 230, 231, 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulmaması, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY.nın 308. maddesi uyarınca usule aykırılık oluşturmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 25.04.2000 gün ve 83-89 sayılı kararında gösterilen ilkeler, 5271 sayılı CYY’nın 230 ve 232. maddeleriyle birlikte değerlendirildiğinde; hükmün, başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşması gerektiği anlaşılmaktadır. Buna göre; “başlıkta”, hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hakimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt katibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanuni temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, “sorun” bölümünde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, “gerekçe” kısmında mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli ve delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli, “sonuç (hüküm)” kısmında ise CYY’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca CYY’nın 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCY’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan yasa maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Yasanın 53. ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkumiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar, yasa yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığı, yasa yoluna başvurma olanaklı ise yasa yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercii duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Somut olayda; Yerel Mahkemece, belirtilen ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, bozulmakla ortadan kalkan eski hükümde direnilmesine karar verildikten sonra, 5271 sayılı CYY’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca verilen kararın ne olduğu, uygulanan yasa maddeleri, hükmolunan ceza ve diğer hususlar gösterilmeyerek, hükümde bulunması zorunlu olan “sonuç (hüküm)” kısmı eksik bırakılmıştır.
Bu itibarla; sonuç (hüküm) bölümünü ihtiva etmeyen direnme kararının, sair yönleri incelenmeksizin usule ilişen bu nedenden ötürü bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Burdur Asliye Ceza Mahkemesinin sair yönleri incelenmeyen 17.02.2009 gün ve 906-143 sayılı direnme kararının, öncelikle saptanan bu usul yanılgısı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, 13.10.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.