Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/145 E. 2009/214 K. 29.09.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/145
KARAR NO : 2009/214
KARAR TARİHİ : 29.09.2009

İtirazname : 2009/18903
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAĞCILAR 6. Asliye Ceza
Günü : 03.05.2007
Sayısı : 643-170
Hükümlü T D..’in, ruhsatsız silah taşımak suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/1.maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 450 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve bu cezanın 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin, Bağcılar 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 03.05.2007 gün ve 643-170 sayılı hüküm temyiz edilmek¬sizin kesinleş¬miştir.
Adalet Bakanlığınca, “…hükmedilen cezanın, suç tarihi olan 26.12.2005 tarihi itibarıyla, yürürlükte olmayan 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilmesinde isabet görülmediği” gerekçesiyle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurul¬ması üzerine, dos¬yayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 16.04.2009 gün ve 1819-6096 sayı ile;
“Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 25.11.2008 gün ve 1332 sayılı yazılarına atfen Yargıtay C. Başsavcılığının kanun yararına bozma talebini içeren 29.01.2009 tarih ve 18903 sayılı ihbarname içeriği yerinde görülmekle Bağcılar 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.05.2007 tarih ve 2006/643 esas ve 2007/170 sayılı kararının CMK’nun 309.maddesi gereğince aleyhe etki yapmamak üzere (bozulmasına), bozma nedenine göre karar verilmesi mümkün olmakla hükümden ‘647. Yasanın 6. mad…’ ile başlayan paragraf cümlesinin çıkartılmasına ve hüküm fıkrasına hükmün takdiri de nazara alınarak ‘5237 sayılı TCK’nun 51/1. madde ve fıkrası uyarınca suçu işledikten sonra, yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyece¬ği konusunda mahkemede oluşan kanaat uyarınca hapis cezasının ertelenmesine’ ibaresinin eklenmesine, adli para cezasının infaz edilmemesine,” karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 15.06.2009 gün ve 18903 sayı ile;
“…Somut olayda, suç tarihi 26.12.2005’dir. Suç tarihi itibariyle 765 sayılı TCK ile 647 sayılı Yasa yürürlükten kaldırılmış durumdadır. Dolayısıyla sanığın üzerine atılı suçtan dolayı hakkında uygulanacak norm 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’dur. Bu bağlamda, sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının 5237 sayılı Yasanın 51. maddesi uyarınca ertelen¬mesi yerine, hapis ve adli para cezasının yürürlükte olmayan 647 sayılı Yasanın 6. maddesi gereğince ertelen¬me¬sine karar verilmesi hukuka aykırıdır. Ancak, bu hukuka aykırılık sanığın lehine bulunmaktadır. Kanun yararına bozma istemi bu hukuka aykırılığa dayanmakta ve hükümlü aleyhine bir nitelik taşımaktadır.
Yasa yararına bozma yoluna başvurulması halinde söz konusu olabilecek bozma neden¬leri ve sayılan bozma nedenlerinin varlığı durumunda, bozma kararı verildikten sonra izlenmesi gereken yol 5271 sayılı Yasanın 309. maddenin 4. fıkrasında dört bent halinde, gösterilmiştir. Söz konusu hukuka aykırılık, mahkûmiyet hükmünün esasına dâhil olan bir hususla ilgilidir ve bu aykırılığın 5271 sayılı Yasanın 309. maddesinin 4. fıkrasında sayılan dört halden birisi içeri¬sinde mütalaa edilebilmesi mümkün değildir. Bu halde; 5271 sayılı Yasanın 309. maddesinin 4. fıkrasındaki kararlardan birisi verilemeyeceğinden, 5271 sayılı Yasanın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, ‘hükmün aleyhe sonuç doğurmayacak biçimde bozulması’ ile yetinilmesi gerekmektedir…” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire yasa yararına bozma kararının kaldırılmasına, Yerel mahkeme hükmünün aleyhe sonuç doğurmamak üzere; bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunul¬muştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değer¬lendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümü gereken uyuşmazlık; 01 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenen bir suçla ilgili olarak hükmedilen cezanın, 647 sayılı Yasanın 6.maddesine göre ertelenmiş olması halinde, kesinleşen bu hükmün, Özel Dairece aleyhe sonuç doğurmamak üzere yasa yararına bozulması ile yetinilmesi gerekirken, yerel mahkeme hükmünden 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uygulamasının çıkartılıp yerine 5237 sayılı Yasanın 51/1. maddesinin eklenmesinin olanaklı olup olmadığına ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Hükümlünün, 26.12.2005 tarihinde işlediği ruhsatsız silah taşımak suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 450 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezanın 647 sayılı Yasanın 6. maddesi gereğince ertelenmesine dair temyiz edilmeksizin kesinleşen hükme karşı, “suç tarihinde yürürlükte olmayan 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca erteleme kararı verilemeyeceği” görüşüyle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulması üzerine, Özel Dairece isteminin kabulü ile hükmün aleyhe tesir etmeyecek biçimde yasa yararına bozulmasına karar verildikten sonra, kesinleşen hükümden 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanmasıyla ilgili kısmın çıkartılıp yerine 5237 sayılı TCY’nın 51/1. maddesi uygulamasının ve adli para cezasının infaz edilmemesine ilişkin ibarenin eklenmesine karar verilmiştir.
Hükmolunan cezanın, 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasanın 122. maddesiyle yürürlükten kaldırılan ve bu nedenle suç tarihinde yürürlükte bulunmayan 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilemeyeceği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. İtiraz, yasa yararına bozma kararı veren Özel Dairenin, “hükmün aleyhe sonuç doğur¬mayacak biçimde bozulmasına” karar verdikten sonra, bununla yetinmeyip aleyhe sonuç doğuracak biçimde başka bir karar vermemesi gereğine ilişkindir.
647 sayılı Yasanın 6. maddesinde düzenlenen erteleme kurumu ile 5237 sayılı TCY’nın 51. maddesinde düzenlenen erteleme kurumu arasında uygulanma koşulları ve hukuksal sonuç¬ları bakımından, oldukça büyük farklılıklar bulunmakta olup;
Hükmolunan cezanın 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesi durumunda, 765 sayılı TCY’nın 95/2. maddesine göre, “sanığın hüküm tarihinden itibaren 5 yıl içinde önceki verilen ceza türünden, bir cezaya yahut hapis veya ağır hapis cezasına mahkûm olmaması halinde, cezası tecil edilmiş olan mahkûmiyeti esasen vaki olmamış”,
Buna karşın 5237 sayılı TCY’nın 51. maddesi uyarınca hükmolunan cezanın ertelenmesi halinde ise; erteleme süresinin suç işlemeden geçirilmiş olması durumunda ceza infaz edilmiş, sayılacaktır. Görüldüğü gibi 647 sayılı Yasanın 6. maddesi, doğurduğu hukuksal sonuçlar bakımından 5237 sayılı TCY’nın 51. maddesinde düzenlenen erteleme kurumundan tamamen farklı ve açıkça sanık lehinedir.
Uyuşmazlığın çözümü açısından yasa yararına bozma kurumu üzerinde de durulması gerekmektedir.
Olağanüstü bir yasa yolu olan yasa yararına bozma kurumu, temyiz ve istinaf incele¬mesinden geçmeksizin kesinleşen hüküm ve kararlardaki hukuka aykırılıkların giderilmesi için kabul edilmiştir.
5271 sayılı CYY’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal neden¬lerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da hük¬mün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
CYY’nın 309. maddesinin 3. fıkrasında, “Yargıtay’ın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse hükmü kanun yararına bozar” denilmektedir. Madde metninde aleyhe bozma yapılıp yapılmayacağına ilişkin bir açıklık yoktur. Yargıtay Ceza Genel Kuru¬lunun 14.06.2005 gün ve 55-64; 04.07.2006 gün ve 185-175; 21.11.2006 gün ve 246-261 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere; sanık aleyhine yasa yararına bozma yasa yoluna başvurula¬bilmesi olanaklı olmakla birlikte bu durumda hükmün aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozul¬ması ile yetinilmesi gerekmektedir.
Yasa yararına bozma yoluna başvurulması halinde söz konusu olabilecek bozma neden¬leri ve sayılan bozma nedenlerinin varlığı durumunda, bozma kararı verildikten sonra izlenmesi gereken yol anılan maddenin 4. fıkrasında dört bent halinde gösterilmiştir.
Olayımızda; yasa yararına bozmaya konu edilen hukuka aykırılık, mahkûmiyet hükmü¬nün esasına dahil olan bir hususla ilgilidir. Dolayısıyla, söz konusu hukuka aykırılığın 5271 sayılı Yasanın 309. maddesinin 4. fıkrasında sayılan dört halden birisi içerisinde mütalaa edile¬bilmesi olanaklı değildir. Bu durumda, CYY’nın 309. maddesinin 4. fıkrasındaki karar¬lardan birisi verilemeyeceğine göre, Özel Daire tarafından hükmün, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca, “hükmolunan cezanın suç tarihinde yürürlükte bulunmayan 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesi isabetsizliğinden aleyhe sonuç doğurmayacak biçimde bozulması” ile yetinilmesi ve başkaca bir karar verilmemesi gerekirken, hükümde aleyhe sonuç doğuracak biçimde düzeltme yapılmış olmasında isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Dairenin yasa yararına bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün 5271 sayılı CYY’nın 309/3. maddesi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak üzere yasa yararına bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 16.04.2009 gün ve 1819-6096 sayılı yasa yararına bozma kararının kaldırılmasına, “Bağcılar 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.05.2007 tarih ve 2006/643 esas ve 2007/170 sayılı kararının CYY’nın 309/3. maddesi gereğince aleyhe etki yapmamak üzere” BOZULMASINA,
3- Dosyanın mahalline iade edilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.09.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.