YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/140
KARAR NO : 2009/225
KARAR TARİHİ : 06.10.2009
Tebliğname : 2008/92006
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ÜSKÜDAR 4. Asliye Ceza
Günü : 17.09.2007
Sayısı : 414-524
Sanık R.K..’nın taksirle ölüme neden olma suçundan 765 sayılı TCY’nın 455/1. maddesi uyarınca 3 yıl hapis ve 500 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 2918 sayılı Yasanın 118/5. maddesi uyarınca ehliyetinin 1 yıl süre ile geri alınmasına ilişkin, Üsküdar 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.10.2005 gün ve 189-717 sayılı hüküm, sanık müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 06.06.2007 gün ve 644-5013 sayı ile;
“…
1- Sanığın aşamalardaki savunmaları karşısında maddi gerçeğin kuşkuya meydan verme¬yecek şekilde belirlenmesi açısından 27.01.2003 tarihli trafik kazası tespit tutanağını düzenleyen görevliler tanık olarak çağrılıp dinlendikten ve gerekirse keşif de yapıldıktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de;
Suç tarihi itibariyle temel ağır para cezasının 343 YTL’den fazla olamayacağının gözetil¬memesi” isabetsizliklerinden bozulmuş, Üsküdar 4. Asliye Ceza Mahkeme¬since 17.09.2007 gün ve 414-524 sayı ile;
“…Trafik suç tutanağında sanığın geri manevra yaptığı sırada motosiklet sürücüsünün çarptığı tespit edilip olayın yeri krokisinde de olayın bu şekilde izah edilmesi karşısında trafik suç tutanağına sanığın diyeceği sorulmuş, sanık mahkememizdeki 21.07.2003 tarihli oturumda yönetimindeki araç ile seyir ederken, dörtlü ikaz lambalarını yakarak emniyet şeridinde durduktan sonra, motosiklet sürücüsünün aracına arkadan çarptığını ve çarpmanın tesiri ile aracın önüne ve sol tarafına düştüğünü, sonradan gelen ….plakalı aracın da yere düşen motosiklete çarptığını beyan etmiş, sorulması üzerine trafik kaza raporundaki ifadeyi kabul etmediğini, polis memuru ne dediyse evet demek sureti ile cevap verdiğini, geri manevra ibaresini kabul etmediğini bildirmiştir. Kendi içerisinde çelişkili olmamakla beraber duyulan kuşku üzerine sanıktan hazırlık ifadesinin okunup sorulması üzerine, sanığın emniyet şeridinde dörtlü ikaz lambaları yanık olduğu halde durduktan sonra, motosiklet sürücüsünün arkadan kendi aracına çarptığını beyan etmesi karşısında, emniyet şeridinde dörtlü ikaz lambasının yanık vaziyette durduğu sırada maktul’ün arkadan çarptığına ilişkin bu açıklama trafik kaza raporunda sanığın geri manevra yaptığı sırada motosiklet sürücüsünün arkadan çarptığına ilişkin tespiti doğrulamıştır. Öte yandan trafik kaza raporunun trafik polisinin sorduğu sorular üzerine sanığın verdiği cevaplar göz önüne alınarak düzenlendiği, sanığın polis memurunun ne sorduysa evet dedim şeklindeki ikrarı ile de anlaşılmaktadır. Trafiğin yoğun olarak seyir ettiği otoyolda, çarpma anında tanık Dursun Subaşı’nın sanığın aracının durduğuna ilişkin beyanının kazayı yeterince açıklayamaması karşısında sonuca etkili görülmemiş ve bu nedenle sanık müdafiinin trafik kaza raporunu düzenleyen memurun dinlenmesine ilişkin talebi sonuca etkili olmaması bakımından ret edilmiştir. Bu olgular karşısında sanığın olaydaki kusur durumu dosya üzerinde Uzman Bilirkişiye incelettirilmiş ve İTÜ Otomotiv Anabilim dalından emekli Öğretim Görevlisi Prof. Dr. B.S..’ün 09.09.2004 tarihli raporda, sanığın aracının durduğu kabul edildiğinde 2/8, geri gittiği kabul edildiği takdirde ise 6/8 oranında kusurlu olduğunu bildirmiş, terditli bu rapor karşısında Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden rapor aldırılmış, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 01.01.2005 tarihli raporunda, sanık R.K..’nın sağ şeridi sinyal eder vaziyette geri manevra yapmaya çalışarak sebebiyet verdiği olayda 8/8 oranında kusurlu olduğu, maktul’ün kusursuz olduğu bildirilmiş, mahkememizce de bu rapora itibar edilmiştir…” gerekçesiyle direnilmiştir.
Bu hükmün de, sanık müdafi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama” istekli 26.05.2009 gün ve 92006 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe¬lerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık R.K..’nın, 27.01.2003 tarihinde taksirle ölüme neden olma suçundan cezalan¬dırılmasına karar verilen somut olayda, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadı¬ğına ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Trafik kazası tespit raporunda; sanık R.K..’nın yönetimindeki .. plakalı özel otomobil ile Güney 01 otoyolunu takiben seyir halindeyken Güney TEM bağlantı yolunu geçtiği sırada, yola yanlış girdiğini anlayıp, aracının yarısı emniyet şeridinde, yarısı da sağ şeritte olmak üzere geri geri gitmeye başladığı, bu sırada sağ şeritte seyretmekte olan Z. T..’un idaresindeki …. plakalı motosikleti ile bu araca arkadan çarptığı ve yere düştüğü, aynı sağ şeritte seyir eden ….plaka sayılı araç sürücüsünün yere düşen motosiklet sürücüsüne çarpmamak için yere düşen motora ve diğer araca yandan çarpması sureti ile kazanın meydana geldiği ve R.K..’nın olayda asli kusurlu olduğunun belirtildiği,
İTÜ Otomotiv Anabilim Dalından emekli öğretim görevlisi Prof. Dr. B. S..’ün 09.09.2004 tarihli bilirkişi raporunda; olayın gerçekleşme şekli alternatifli olarak kabul edilerek; sanığın aracının emniyet şeridinde durdurduğu kabul edildiğinde 2/8 oranında (ölenin 6/8) kusurlu olacağı, sanığın durmayıp aracıyla geri geri gittiğinin kabulü halinde ise 6/8 (ölenin 2/8) oranında kusurlu olacağı görüşüne yer verildiği,
Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 01.01.2005 tarihli raporunda; olayın, sanık R. K…nın kısmen sağ şeridi işgal eder vaziyette geri manevra yaptığı sırada meydana geldiği kabulüyle, sanığın tam (8/8) kusurlu olduğu sonucuna varıldığı,
Olay sırasında yere düşen ölene çarpmamak için onun motosikletine ve sanığın aracına yandan çarparak durabilen … plakalı aracın sürücüsü tanık D. S..’nın kollukta ve mahkeme huzurunda; motosiklet sürücüsünün sağındaki güvenlik şeridinden süratli seyir ederek sanığın yönetimindeki araca arkadan çarptığını, yol kaygan olduğu için kendisinin sol şeride geçemediğini ve motosiklet sürücüsünün vurduğu sağ taraftaki araç ile aynı seviyede durduğunu, araca ölenin kullandığı motosikletin çarptığı anda sanığın yönetimindeki aracın hareket halinde olmadığını, ölende olay sırasında kask olduğunu görmediğini beyan ettiği,
Sanığın kollukta; otoban sapağını geçer geçmez aracından ses gelmesi üzerine, emniyet şeridine geçerek durduğunu ve dörtlülerini yaktığını, aracından inmek istediği sırada arakadan bir ses geldiğini, dönüp baktığında bir motosikletin sürücüsüz bir şekilde rastgele gittiğini gördüğünü, aracının 2 metre önünde başında kaskı olmayan bir kişinin yaralı vaziyette yattığını gördüğünü söylediği,
Mahkemede de aynı mahiyette beyanda bulunarak, aracıyla emniyet şeridinde durduğu sırada, ölen şahsın motosikletiyle kendisine arkadan çarptığını, trafik kaza raporunda yazılanları kabul etmediğini, memur ne dediyse hepsine evet dediğini savunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Ceza yargılamasının amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda, somut ger¬çeğin her türlü kuşkudan uzak bir biçimde kesin olarak saptanmasıdır. Gerek 1412 sayılı CYUY gerekse 5271 sayılı CYY adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle hüküm kesinleşinceye kadar, inceleme olanağı bulunan kanıtların ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşmesi için, öne sürülen ve olaya ışık tutabilecek nitelikteki tüm yasal kanıtların araştırılıp tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;
Sanığın olay sırasında emniyet şeridinde durduğuna ve geri geri gitmediğine ilişkin savunmaları ile bu savunmayı destekler mahiyetteki olayın tek görgü tanığı konumundaki D..S..’nın anlatımları, görevli trafik polisleri M. T.. ile F.Ç.. tarafından düzenlenen kaza tespit tutanağındaki bilgilerle örtüşmemektedir.
Olayın meydana geliş şeklini iki ayrı olasılığa göre değerlendirerek, sanığın kusur oranını bu alternatiflere göre belirleyen İTÜ’nden emekli öğretim görevlisi bilirkişi ile Adli Tıp Kuru¬munun raporu arasında da gerek olayın gerçekleşme şeklini kabulde, gerekse kusur oranlarının belirlen¬mesi açısından farklılıklar bulunmaktadır.
Somut olayda, sanığın kullandığı aracın emniyet şeridindeki konumu, bu bağlamda tamamen emniyet şeridinde bulunup bulunmadığı, sağ şeride taşıp taşmadığı, kazanın meydana geldiği anda aracın durup durmadığı veya geri geri gidip gitmediği, ölenin hangi şeritten gittiği ve hızı, hava ve yol koşullarının durumu gibi hususların kesin olarak belirlenmesi maddi gerçeğin ortaya çıkması ve sanığın kusur oranının tespiti açısından önem arzetmektedir. Bu nedenle, trafik kazası tespit tutanağı düzenleyen görevlilerin tanık olarak dinlenilmesi, gerekirse olay mahallinde keşif yapılması ve bu aşamadan sonra sanığın kusur durumunun belirlenmesi yoluna gidilmesi maddi gerçeğe ulaşılması açısından zorunlu olup bu hususlar tamamlanmadan yerel mahkemece verilen mahkûmiyet kararı eksik araştırmaya dayanmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünde isabet bulunmadığından bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ve bir kısım Kurul Üyesi; “Olaydan sonra olay yerine gelen görevlilerin, sıcağı sıcağına yaptıkları gözlemler ve tespitler sonucu düzenledikleri trafik kazası tespit tutanağında ayrıntılı tespitlere yer verilmiştir. Bu tespitlere göre; sanık otoyol sapağını kaçırınca aracını yolun hemen sağında kısmen emniyet şeridinde kısmen de sağ şeritte olacak şekilde durdurmuş ve geri geri geldiği sırada arkadan gelen ölenin kullandığı motosiklet bu araca arkadan çarpmıştır. Tutanağı düzenleyen trafik polisleri M.T.. ile F.Ç..’nın olayı görmediği ve olay yerine geldikten sonra yaptıkları tespitler sonucu tutanağı düzenledikleri ortadadır. 27.01.2003 tarihinde meydana gelen bu olayın üzerinden 7 yıla yakın bir zaman geçtikten sonra tutanağı düzenleyen görevlilerin bu olayın ayrıntılarını hatırlamaları ve olaydan sonra sıcağı sıcağına düzenledikleri tutanaktaki tespitlerden değişik beyanda bulunmaları ve tutanağa geçirdikleri tespitlerini değiştirmeleri olası değildir. Bu nedenle noksan araştırma bulunmadığından yerel mahkemenin direnme hükmünün onanmasına karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Üsküdar 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.09.2007 gün ve 414-524 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.09.2009 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 06.10.2009 günü yapılan ikinci müzakerede tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oyçokluğu ile karar verildi.