Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2009/129 E. 2009/246 K. 27.10.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/129
KARAR NO : 2009/246
KARAR TARİHİ : 27.10.2009

Tebliğname : 2009/44025-2009/53034
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : DİYARBAKIR 4. Ağır Ceza
Günü : 19.10.2007
Sayısı : 332-326
Yasadışı Hizbullah terör örgütü mensubu olan sanık M. N..ın, bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde vahim sayılan 31.07.1993 tarihinde C. B..’ın, 09.08.1993 tarihinde M. S.. A..’ın ve 20.08.1993 tarihinde M. A..’ın öldürülmesi eylemleri ile vehamet arzetmeyen 18.12.1992 tarihinde V. U..’ın işyerine molotof kokteyl atılması ve 24.12.1997 tarihinde İ. E..’ın hürriyetinin tahdit edilmesi eylemlerine katıldığının kabulü ile Anayasal düzeni silah zoru ile yıkarak yerine şer’i esaslara dayalı bir devlet kurmayı hedefleyen terör örgütünün üyesi olarak ve örgüt adına silahlı eylemlere katılmak suçundan, 765 sayılı TCY’nun 146/1 ve 59. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hakkında 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasasının 4/b maddesinin tatbiki suretiyle verilen müebbet hapis cezasının 9 yıl hapis cezasına indirilmesine ilişkin, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesince 29.09.2005 gün ve 112-156 sayı ile verilen hüküm, sanık müdafii ile sanık aleyhine olmak üzere yerel Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 9. Ceza Dairesince 27.03.2006 gün ve 195-1870 sayı ile; usule ilişen bir nedene dayalı olarak bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesince 29.09.2006 gün ve 160-198 sayı ile yine aynı şekilde hüküm verilmiş, sanık müdafii ve yerel Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilen bu hükmün de Yargıtay 9. Ceza Dairesince 30.04.2007 gün ve 3769-3608 sayı ile; koşulları oluşmadığı halde 4959 sayılı Yasa uyarınca indirim yapılmış olması isabetsizliğinden bozulması üzerine, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesince 19.10.2007 gün ve 332-326 sayı ile önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme hükmünün yerel Cumhuriyet savcısı tarafından sanık aleyhine temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 23.09.2008 gün ve 75-201 sayı ile; “hükmün, tefhim süresinin tefhimde hazır bulunmayan katılanlar ve vekilleri yönünden tebliğden itibaren başlayacağı şerhini de içerir şekilde katılanlar vekiline tebliğ edilmesinin sağlanması için” dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmiş, yapılan tebligat üzerine katılanlar vekili tarafından da temyiz dilekçesi verilmesi üzerine, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 07.04.2009 gün ve 63-88 sayı ile, dosya ek tebliğname düzenlenmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiştir.
Yerel Cumhuriyet savcısı ve katılanlar vekilinin temyizleri nedeniyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.03.2008 gün ve 44025, 26.05.2009 gün ve 53034 sayılı onama istekli tebliğnameleriyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Anayasal düzeni silah zoru ile yıkarak, yerine şer’i esaslara dayalı bir devlet kurmayı hedefleyen yasadışı Hizbullah terör örgütünün üyesi olarak, örgüt adına silahlı eylemlere katılmak suçundan sanık M.N..’ın, 765 sayılı TCY’nın 146/1, 59 ve 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasasının 4/b maddeleri uyarınca 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen somut olayda; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkında 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası’nın 4/b maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuki sorunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, öncelikle 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası ile öncesindeki yasal düzenlemelerin süreç içinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 19.12.2006 gün ve 153-310 sayılı kararında da belirtildiği üzere; terör örgütlerinin insan kaynağının kurutulabilmesi, alınabilecek diğer tedbirlerle birlikte bu örgütlerin etkisizleştirilip ortadan kaldırılmaları, geçmişte meydana gelen terör eylemlerinin aydınlatılabilmesi, gelecekte işleyebilecekleri suçların engellenmesi ve terör örgütüne üye olanların tekrar topluma kazandırılabilmeleri bakımından 05.06.1985 tarihli ve 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Yasa kabul edilerek yürürlüğe konulmuştur. Bu yasanın iki yıllık yürürlük süresinin bitmesi üzerine aynı amaçlara yönelik olarak 25.03.1988 tarihli ve 3419 sayılı Yasa çıkarılmış, Yasanın 1. maddesi süreli, diğer maddeleri ise süresiz olarak yürürlüğe girmiştir. Anılan 1. maddenin sona eren yürürlük süresi zaman içinde 3618, 3853, 4085, 4450 ve 4537 sayılı yasalarla uzatılmış ve nihayet 29.08.2000 tarihinde uygulaması sona ermiş ise de, bu süre içinde beklenen amaca ulaşılamaması nedeniyle bu kez benzer amaçlarla 29.07.2003 tarihinde kabul edilen 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
4959 sayılı Yasanın genel gerekçesinde; “Yakalandıktan sonra bilgi verme eğilimindeki birçok örgüt mensubu nedamet eğiliminde olmasına rağmen herhangi bir ceza indiriminden yararlanma ihtimali bulunmadığından nedametini açıkça dile getirmemekte ve bilgi vermekten kaçınmaktadır. Oysa önemli konumdaki bir örgüt mensubunun, örgütle ilgili olarak verdiği bilgilerle, faili meçhul kalmış suçlar aydınlatılabilmekte ve örgüt mensuplarının yakalanabilmesi sağlanabilmektedir…” denilerek, Yasanın çıkarılma amacının, yakalanan örgüt mensuplarının bilgi vermeleri, bu suretle faili meçhul kalmış olayların aydınlatılması ve örgüt mensuplarının yakalanabilmesi olarak açıklanmıştır.
Yasanın 3. maddesinde; bu yasadan yararlanamayacak kişiler sayılmış olup, buna göre; tamamı üzerinde etkili olabilecek şekilde terör örgütünü sevk ve idare edenler, hüküm kesinleşmeden önce hâkim huzurunda önceki beyanlarını reddeden veya bu yasa hükümlerinden yararlanmak istemediğini beyan eden failler ve 3216, 3419, 3618, 3853, 4085, 4450 ve 4537 sayılı Yasa hükümleri uygulanmış bulunanlardan, anılan yasaların kapsamına giren suçları yeniden işleyenler 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasasından yararlanamazlar.
4. maddesinde ise; Yasanın uygulanma koşulları ve esasları düzenlenerek, terör örgütü mensubu olup da bu Yasadan yararlanabilecek olanlara uygulanacak cezasızlık hali ile ceza indirimi miktarları ve bunların koşulları belirtilmiştir.
Maddenin (a) bendinde; terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak etmemiş bulunanların kendiliklerinden veya dolaylı teslim olmaları halinde veya bunların kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşıldığında, ceza verilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Bunların cezasızlık halinden yararlanmaları için örgütün faaliyetleri hakkında herhangi bir bilgi vermeleri de gerekmemektedir.
(b) bendinde, terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak etmiş olup da silahlı mukavemet göstermeksizin kendiliklerinden veya dolaylı teslim olanların yahut kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşılıp da bu yasadan yararlanmak istediğini açıklayanların hangi koşullar altında ceza indiriminden yararlanabilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, terör örgütü mensubu bu kişilerin anılan ceza indiriminden yararlanabilmeleri için; örgüte girişleri, örgüt içindeki faaliyetleri, bu sırada tanıdığı diğer örgüt mensupları, amirleri ve örgütün eylemleri hakkında bilgi vermeleri ve bu bilgilerin kendilerinin örgüt içindeki konum ve faaliyetleri ile uyumlu olması, ayrıca bu bilgilerin doğruluğunun da saptanması gerekmektedir.
(c) bendinde ise; kendiliğinden teslim olmadıkları halde yakalanan örgüt mensuplarının durumu düzenlenirken; bu bentte de bilgi verme koşulu aranmış, bilgi vermenin, hükmün kesinleşmesinden önce veya sonra olmasına göre ikili bir ayrıma gidilmek suretiyle bu ayrıma dayalı olarak farklı miktarda ceza indirimleri öngörülmüştür. İradeleriyle teslim olmayan veya kendiliklerinden örgütten çekilmeyen bu kişiler güvenlik güçlerinin özel çabası sonucu ele geçirildiklerinden, bunlar hakkında ceza indirimine gidilebilmesi için, (b) bendinden farklı olarak, verdikleri bilgilerin terör örgütünün dağılmasına veya meydana çıkarılmasına yardım etmesi veya verdikleri bilgi ve belgelerle ya da bizzat gösterecekleri çaba ile örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olmaları koşulu aranmıştır.
Sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağı Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık konusunu oluşturan 4959 sayılı Yasanın olayımızı ilgilendiren 4/b maddesinin uygulanabilmesi için, Ceza Genel Kurulunun 08.04.2008 gün ve 18-78 sayılı kararında da belirtildiği üzere;
1- Örgüt mensubunun, terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak etmiş olmakla birlikte, silâhlı mukavemet göstermeksizin kendiliğinden veya vasıtalı olarak teslim olması veyahut kendiliğinden örgütten çekilmiş bulunması,
2- Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, altı ay içinde, yetkili makam veya mahkemeye müracaatla, bu Yasa hükümlerinden yararlanmak istediğinin beyan edilmesi,
3- Örgüt üyesinin, örgüte katılışı, örgütteki faaliyetleri, tanıdığı diğer örgüt mensupları ve bunların eylemleri hakkında örgüt içindeki konum ve faaliyetleriyle uyumlu bilgi vermesi,
4- Verilen bilgilerin doğru olması,
5- Örgüt mensubunun Yasanın 3. maddesinde sayılan ve yasadan yararlanamayacak kişilerden olmaması gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
1991 yılının Aralık ayında H.S..vasıtasıyla Hizbullah terör örgütüne katılan sanık M. N..’ın, öncelikle örgütsel derslere iştirak ettiği, kendisini yetiştirdikten sonra Muradiye Camii sorumlusu olarak görev aldığı, sorumlularından aldığı kapalı notları diğer örgüt üyelerine ulaştırmak suretiyle örgütün kuryeliğini yaptığı, daha sonra örgütün askeri kanadında görev yaptığı, Hizbullah terör örgütünün Diyarbakır askeri kanat listesinde isminin yer aldığı, örgüte resimli öz geçmiş raporu verdiği, örgütsel faaliyetleri sırasında gizliliği temin etmek için N…kod ismini kullandığı, örgütte bulunduğu süre içerisinde, 20.08.1993 tarihinde Diyarbakır … semtinde bulunan iş yerinde çalışan M. A..’ın silahlı saldırı sonucu öldürülmesi, 03.07.1993 günü Diyarbakır .. Caddesi … Sokak içinde çekirdekçi C. B..’ın silahla öldürülmesi, 09.08.1993 tarihinde Diyarbakır N.C.. …Caddesi …Apartmanı 1…de bulunan çayhaneyi işleten maktul M. A..’ın silahla öldürülmesi şeklinde gerçekleştirilen vahim eylemlerle, kişilerin sorgulanması, darp ve tehdit edilmesi, işyeri kundaklanması gibi çok sayıda vehamet arzetmeyen eyleme katıldığı, bu süreçte ilk olarak 1998 yılında yakalandığı ancak hakkında yeterli delil bulunmadığı için serbest bırakılarak 22.06.1998 tarihinde takipsizlik kararı verildiği, daha sonra 04.04.1999 tarihinde Diyarbakır’daki evinde yeniden yakalandığında, suçlamaları inkar etmesi ve hakkında yeterli delil bulunmaması nedeniyle 06.04.1999 tarihinde tekrar serbest bırakıldığı, bunun ardından çıkartılan 20.08.2001 ve 25.03.2003 tarihli gıyabi tutuklama kararları henüz infaz edilmemişken, Topluma Kazandırma Yasasının 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra 05.02.2004 tarihinde avukatı ile birlikte kendiliğinden gelerek teslim olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olay açısından yapılan değerlendirme:
4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasasının aradığı bir kısım koşulları taşıdığında kuşku bulunmayan sanığın, Yasadan yararlanamayacak kişilerden olmadığı da ortadadır.
Bu durum karşısında asıl tartışılması gereken konu; örgüt mensubu olan sanığın, örgüte katılışı, örgütteki faaliyetleri, tanıdığı diğer örgüt mensupları ve bunların eylemleri hakkında, örgüt içindeki konum ve faaliyetleriyle uyumlu, doğru bilgi verip vermediğinin belirlenmesine ilişkindir.
Dosya incelendiğinde;
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nden, alınan 06.08.2004 gün ve 145743 sayılı yazıdan, sanığın örgüt içindeki konum ve faaliyetleriyle uyumlu ölçüde bilgi vermediği anlaşılmaktadır.
Gerçekten de, örgüt içinde sorumluluk üstlenmiş ve önemli sayılabilecek görevler yapmış olmakla birlikte, sanığın verdiği bilgiler, daha çok kendisine yüklenen ve daha önce başka delillerle ortaya çıkarılmış bulunan bazı eylemlerinin ikrarından ibarettir. Kaldı ki, bu eylemlerle ilgili olarak dahi, tamamen açıklayıcı bilgiler verilmemiştir. Örneğin, M. A..’ın öldürülmesi olayında, özgeçmiş raporunda yer alan bilgiler sanık tarafından kabul edilmemiş, aksine bu eyleme sadece keşif yapmak suretiyle iştirak edildiği savunulmuştur. Nitekim bu beyan, Özel Daire kararına direnen yerel mahkemece bile samimi bulunmayarak, anılan eylemle ilgili olmak üzere, “ikrar” dışındaki delillere itibar edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ve sanığın bu eyleme koruma olarak katıldığı kabul edilmiştir.
Bu bağlamda; özgeçmiş raporunda ve iddianamelerde geçmediği halde sanık tarafından ikrar edilmiş olan; ……..AKültür Derneği’nin toplantısına örgüt adına katılıp istihbarat toplama, Yeni İlkokulu karşısındaki pasaja molotof kokteyli atılması eyleminde korumalık yapma ve bombalanacak bir tuhafiye mağazası ile ilgili olarak keşif yapacakken bundan vazgeçme eylemleri ise, sanığa isnad edilen suç dikkate alındığında, önem ve vehamet arzetmedikleri için suç vasfını hiçbir şekilde etkilemeyecek olan eylemler oldukları için sanığın bu eylemleri kabul etmiş olması hukuki sürece bir yenilik getirmemiştir.
Öte yandan, sanık hakkında soruşturma veya koğuşturma bulunmayan örgüt mensupları hakkında herhangi bir bilgi vermiş değildir. Hatta, C.Y..isimli örgüt mensubunun yargılandığı duruşmaya tanık olarak çağrıldığında, “benim davam ile ilişkili olduğundan, bu davada tanıklık yapmak istemiyorum”, demek suretiyle tanıklık yapmamış, bir gün sonra ise, bu hususun kendisinin Topluma Kazandırma Yasasından yararlanmasına engel teşkil edeceğini öğrenmesi üzerine, verdiği dilekçe ile C. Y.. ile ilgili olarak diğer delillerle ortaya çıkmış olan bir kısım bilgileri tekrar etmekle yetinmiştir.
Açıklanan nedenlerle, daha önce iki kez yakalanıp serbest bırakıldıktan sonra, Topluma Kazandırma Yasasının yürürlüğe girmesinden itibaren 6 ay içerisinde kendiliğinden teslim olan ve bazı suçlarını ikrar ettiği konusunda kuşku bulunmayan örgüt mensubu sanığın, örgüte katılışı, örgütteki faaliyetleri, tanıdığı diğer örgüt mensupları ve bunların eylemleri hakkında, örgüt içindeki konum ve faaliyetleriyle uyumlu bilgi vermesi koşulu somut olayda gerçekleşmediğinden, 4959 sayılı Yasanın gerek 4/b madde ve bendinden, gerekse koşulları daha ağır olan 4/c madde ve bendinden yararlandırılması olanaklı görülmemiştir.
Bu itibarla, yerel Cumhuriyet savcısı ile katılanlar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, yerel mahkemece verilen direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.10.2007 gün ve 332-326 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, tebliğnamelerdeki düşünceye aykırı olarak 27.10.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.