YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2009/124
KARAR NO : 2009/224
KARAR TARİHİ : 06.10.2009
Tebliğname : 2007/215045
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi : SAKARYA 2. Ağır Ceza
Günü : 30.05.2007
Sayısı : 122-188
Sanık M. U..’ün, parada sahtecilik suçundan 5237 sayılı TCY’nın 197/1, 52, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca sonuç olarak 6 yıl hapis ve 1000 YTL adli para cezası ile ceza¬¬landırılmasına ilişkin, Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.10.2006 gün ve 322-319 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 21.03.2007 gün ve 11425-2330 sayı ile;
…Ele geçen sahte para miktarı ve tüm dosya kapsamı karşısında, hak ve nesafet kuralları ile orantılılık ölçütü gözardı edilerek sanığın hapis cezasının 6 yıl olarak fazla tayini” isabet¬sizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise, 30.05.2007 gün ve 122-188 sayı ile;
“…31.05.2006 tarihinde sanık M.Uz..ün Akyazı ilçesinde piyasaya sahte para sürdüğü yönünde ihbar alınması üzerine, sanığın kullanmış olduğu 0538… nolu telefonun iletişimin tespitine karar verildiği, bu süre içerisinde sanığın suç unsuruna yönelik görüşmeler yaptığı, Akyazı İlçe Jandarma Komu¬tanlığınca görevlendirilen haber elemanının sanık M. U.. ile temasa geçtiği, ve sanıktan iki adet sahte 100 YTL, 1 adet sahte 50 YTL, 1 adet sahte 20 YTL, 1 adet sahte 10 YTL nin teslim alındığı, yine sanığın Akyazı İlçesi Alaagaç köyünde oturan kız kardeşi H.. Z..’ın evinde usulüne uygun olarak yapılan aramada sahte 20 adet 100 YTL lik banknotların ele geçirildiği, böylece sanık M.U..’ün sahte paraları tedavüle koymak suçunu işlediği, anlaşıldığından sanık M. U..’ün eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nun 197/1, 53, 63, maddeleri uyarınca cezalandırılmasına, sanığın incelenen sabıka kayıtlarına göre Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Kilis Ağır Ceza Mahkemesi, Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Antakya Ağır Ceza Mahkemesi, Eyüp 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Kocaeli 1. Asliye Ceza Mahkemesi, tarafından suç tarihinden önce muhtelif tarihlerde 765 sayılı TCK’nun 316/1 -3. maddeleri uyarınca mahkum olduğu, sanık hakkında TCK’nun 197/1. maddesi uyarınca hüküm kurulur iken cezanın 2 yıldan 12 yıla kadar hapis ve 10.000 güne kadar adli para cezasını gerektirdiği göz önüne alınarak temel ceza belirlenir iken TCK.nun 61. maddesindeki ölçütler göz önüne alınarak özellikle sanığın sabıka kayıtlarındaki sahte paraları tedavüle koymak suçlarını işlemekteki kararlı tutumu, sanığın bu işi alışkanlık haline getirmesi, kastının yoğun¬luğu, sanığın güttüğü amaç göz önüne alınarak cezanın bir önceki kararımızda olduğu üzere takdiren 6 yıl hapis ve 50 gün adli para cezası olarak tayini…” gerektiği gerekçesiyle önceki hükümde direnerek sanığın “…5237 sayılı TCY’nın 197/1. maddesi uyarınca, suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, aynı nevi suçları işlemeyi alışkanlık haline getirmiş olması, suçun işlendiği zaman ve yer göz önüne alınarak cezaların aşağı haddinin sanığa mütenebbih olmayacağı kanaatine varıldığından sanığın takdiren ve teşdiden 6 yıl hapis ve 50 gün adli para cezası ile cezalan¬dırılmasına…” karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsav¬cılığının “bozma” istekli 11.05.2009 gün ve 215045 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kuru¬lunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe¬lerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihinde ken¬disinde toplam 25 adet sahte para ele geçen sanık hakkında, 5237 sayılı TCY’nın 197/1. mad¬desinde 2 ila 12 yıl hapis cezası öngörülen parada sahtecilik suçundan temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak 6 yıl olarak belirlenmesinin isabetli olup olmadığına ilişkindir.
Bir Kurul Üyesi tarafından, direnme kararında ilk hükümden farklı olarak,“sanığın aynı nevi suçları işlemeyi alışkanlık haline getirmiş olması” hususuna da yer verilmiş olmasının, gerekçenin genişletilmesi niteliğinde olduğu ve direnme kararını yeni hüküm haline getirdiğinin ileri sürülmesi üzerine, bu husus Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca önsorun olarak ele alınmış, yerel mahkemenin ilk hükmünün gerekçesinde de sanığın sabıkalarına ayrın¬tısıyla yer verilmiş olması nedeniyle, direnme hükmünün yeni hüküm niteliğinde kabul edile¬meyeceğine oybirliğiyle karar verilerek uyuşmazlığın esasının görüşülmesine geçilmiştir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Sanık M.U..’ün, İstanbul’dan sahte para getirip Akyazı İlçesinde piyasaya sürdüğü ihbarı üzerine, mahkemeden iletişimin tespiti kararı alınarak yapılan çalışmalar sonu¬cunda sanıkta 22 adet sahte 100 YTL, 1 adet sahte 50 YTL, 1 adet sahte 20 YTL, 1 adet sahte 10 YTL olmak üzere toplam değeri 2.280 YTL olan 25 adet sahte paranın ele geçtiği, sanığın sabıka kaydına göre, sanık hakkında parada sahtecilik suçlarından ilki 1983 yılında, sonuncusu ise 19.03.1999 yılında işlenen toplam 9 adet sabıkasının bulunduğu ve bu hükümlülüklerin en sonuncusu olan Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 2 yıl 4 ay hapis cezasının 03.08.2005 tarihinde infaz edildiği görülmektedir.
Yerel mahkemece ilk hükümde; “suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, suçun işlendiği zaman ve yer göz önüne alınarak cezaların aşağı haddinin sanığa mütenebbih olmayacağı kanaatine varıldığı” gerekçesiyle alt sınırdan uzaklaşılarak temel ceza 6 yıl olarak belirlenmiş, direnme hükmünde aynı gerekçenin yanında; “sanığın aynı nevi suçları işlemeyi alışkanlık haline getirmiş olması” hususuna da yer verilmiştir.
Sanığa atılı parada sahtecilik suçu, 5237 sayılı TCY’nın 197/1. maddesinde 2 yıldan 12 yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlan¬mıştır.
Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler 5237 sayılı TCY’nın 61/1. maddesinde, 765 sayılı TCY’nın 29. maddesine benzer olarak;
“(1) Hakim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” şeklinde düzenlenmiştir
5237 sayılı TCY’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Yasa koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin TCY’nın 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kulla¬nı¬lan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır.
Öte yandan, sanığın sabıka kaydında geçmiş hükümlülüklerinin bulunması, koşullarının varlığı halinde tekerrür uygulamasında dikkate alınabilecek bir husus olup TCY’nın 61. madde¬sinde sayılan temel cezanın belirlenmesi ölçütleri arasında bulunmadığından alt sınırdan uzak¬laşma gerekçesi olarak kullanılamayacaktır.
Suça konu edilen sahte paranın miktarı, gerek 5237 sayılı TCY’nın 61. maddesinde, gerekse aynı Yasanın 197. maddesinde özel bir alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak sayılma¬dı¬ğına göre, TCY’nın 61/1-d maddesinde yer alan “suçun konusunun önem ve değeri” kapsa¬mında değerlendirilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,
Yerel mahkemece, temel ceza belirlenirken, sanığın sabıka kaydında geçmiş hüküm¬lü¬lüklerinin bulunması hususuna da dayanılması isabetsiz ise de, “suçun işleniş biçimi, suç konu¬sunun önem ve değeri, suçun işlendiği zaman ve yer” şeklinde kullanılan gerekçenin TCY’nın 61. maddesi anlamında yasal, yeterli ve dosya içeriğine uygun ve buna bağlı olarak alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmesinin doğru bir uygulama olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Ancak toplam değeri 2.280 liradan ibaret 25 adet sahte para nedeniyle alt sınırı 2 yıl olan bir suç için temel cezanın 6 yıl olarak belirlenmiş olması, 5237 sayılı TCY’nın 3/1. maddesinde düzenlenen “orantılılık” ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Bu nedenle, somut olayda sanığa parada sahtecilik suçundan temel cezanın, işlediği fiil ile orantılı olacak şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gereklidir.
Diğer taraftan, sanığın 19.03.1999 tarihinde işlediği parada sahtecilik suçundan Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 2 yıl 4 aylık hapis cezası 03.08.2005 tarihinde infaz edilmiş olup 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesi uyarınca hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması gerekirken yerel mahkemece uygulanmamış olmasına aleyhe temyiz bulunmadığından değinil¬memiştir.
Bu itibarla, yerel mahkemenin direnme hükmünde isabet bulunmadığından bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ve bir kısım Kurul üyesi; “Yargılama boyunca sanığı gören ve delilleri duruşma sürecinde değerlendiren yerel mahkemenin alt sınırdan uzaklaşırken kullandığı gerekçenin yasal ve yeterli olduğu, alt sınırdan hangi oranda uzaklaşılacağı hususunun hakimin takdirine ait olup bu takdirin kullanılmasında dosya içeriğine göre açık bir orantısızlık bulunmadığı sürece temyiz incelemesi sırasında bu takdire müdahale edilmemesi gerektiği, somut olayda da böyle bir orantısız ceza tayininin söz konusu olmadığı, kaldı ki alt sınırdan uzaklaşmanın hangi oranda olacağına ilişkin bir ölçütün de bulunmadığı, 5237 sayılı TCY’nın 197/1. maddesinde öngörülen hapis cezasının 2-12 yıl arası olduğu ve daha önce 9 kez parada sahtecilik suçunu işleyen ve en son bu suçtan aldığı 2 yıl 4 aylık hapis cezası 03.08.2005 tarihinde infaz edilen sanığa hükmolunan temel hapis cezasının 6 yıl olarak belirlenmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, bu nedenle de direnme hükmü¬nün isabetli olduğu” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.05.2007 gün ve 122-188 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.09.2009 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 06.10.2009 günü yapılan ikinci müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi.