Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2008/29 E. 2008/218 K. 14.10.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/29
KARAR NO : 2008/218
KARAR TARİHİ : 14.10.2008

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 05.07.2007
Sayısı : 148-186

Sanık …’ın kasten adam öldürme suçundan 5237 sayılı Yasanın 81, 21/2, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında aynı Yasanın 53 ve 63. maddelerinin tatbikine, adam öldürmeye teşebbüs suçlarından ise beraatine, müsadere ve yargılama giderlerine hükmedilmesine ilişkin Ağrı Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.03.2006 gün ve 136-40 sayılı hüküm, sanık müdafii ile katılan sanıklar vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.05.2007 gün ve 7820-3428 sayı ile;
“Sanığın suça konu silah ile maktulün içinde bulunduğu traktörü hedef alarak ateş etmesi sonucu maktul öldüğüne göre sanığın kasten insan öldürme suçundan cezalandırılması yerine, yazılı şekilde karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Ağrı Ağır Ceza Mahkemesince 05.07.2007 gün ve 148-186 sayı ile önceki hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 16.01.2008 gün ve 2704 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kuru¬lunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, öldürme suçunun olası kastla işlenip, işlenmediğinin belirlenmesi noktasında toplanmakta ise de;
İncelenen dosya içeriğine göre;
05.07.2007 tarihli oturumda Yargıtay bozma ilamı okunup sırasıyla katılanlar vekili, sanık …, sanık müdafii avukat Abbas Aydın’dan bozma ilamına karşı diyecekleri sorulduktan sonra, sanıktan son söz sorulup sanığın “takdir mahkemenindir” beyanından sonra bu kez iddia makamından bozmaya karşı diyecekleri sorulup, iddia makamının Yargıtay bozma ilamına direnilmesine karar verilmesi mütalaası üzerine hazır bulunan sanıktan son sözü sorulmadan önceki hükümde direnilmek suretiyle duruşmanın bitirildiği anlaşılmak¬tadır. Yargılamanın son söz sanığa verilmeden bitirilmesi yasaya aykırıdır.
Şöyle ki;
1412 sayılı CYUY’nın 251. maddesine paralel düzenlemeler içeren 5271 sayılı CYY’nın 216. maddesinin son fıkrasında, “Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince katılmış olduğu takdirde du¬ruşma mutlaka son söz sanığa verilerek bitirilecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyul¬maması yasaya mutlak aykırılık oluştur¬maktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiç bir şekilde kısıtlanamaz.
İlk defa hüküm kurulurken “son sözün sanığa verilmesi” kuralı, bozmadan sonra baş¬layan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü dava sonuçlanmamış yargılama devam etmektedir. Bu nedenle, “en son söz”ün sa¬nığa verilmemesi CYY’nın 216. maddesine aykırıdır. Bu hükmün, kovuşturmanın sona erdirilmesi ve hükmün tesis ve tefhimine geçilmesi öncesinde, son konuşan tarafın hazır bulunan sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gerekmektedir.
Bu itibarla direnme hükmünün öncelikle saptanan bu usuli yanılgı nedeniyle bozul¬masına karar verilmelidir
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün öncelikle saptanan bu usuli yanılgı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcı¬lığına tevdiine, 14.10.2008 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.