YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/241
KARAR NO : 2009/57
KARAR TARİHİ : 10.03.2009
İtirazname :174337
Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ORTACA Asliye Ceza
Günü : 25.12.2007
Sayısı : 488-486
Sanık Ö..Ö..’nün hırsızlık suçundan;
1- 5237 sayılı TCY’nın 142/1-f, 145, 168, 31/2 ve 62. maddeleri uyarınca 1 ay 3 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının 51. madde uyarınca ertelenmesine,
….
9- Ö.. Ö..’nün müşteki kuruma karşı eylemi nedeniyle verilen cezaların 03.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23/1. maddesi kapsamında olması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının mevcut olması nedeniyle sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına,
10- Sanığın 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23/3 maddesi uyarınca 3 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına, bu süre içerisinde çocuk hak¬kında herhangi bir yükümlülük yerine getirmesi yönünde bir karar verilmesine tak¬diren yer olmadığına,
11- 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23/5. maddesi uyarınca denetimli serbestlik süresi içinde sanığın kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olmadığı ve yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde davanın düşürülmesine karar verileceğinin ihtar edilmesine,
12- 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23/6 maddesi uyarınca sanığın denetimli serbestlik süresi içinde işlediği hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç nedeniyle mahkûm olması veya yükümlülüklere aykırı davranması halinde mahkeme tarafından geri bırakılan hükmün açıklanacağının, ancak mahkeme tarafından yükümlülüklerin yerine getirilme durumunu göz önünde bulundurarak çocuk hakkında belirlenen cezada yarı oranına kadar indirim yapılabileceğinin ihtar edilmesine,
C- Sanık Ö.. Ö.’nün resmi mühürü bozmak suçundan;
1-5237 sayılı TCY’nın 203/1, 31/2 ve 62. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis ceza¬sı ile cezalandırılmasına, cezasının 51. madde uyarınca ertelenmesine,
….
6- Sanık Ö..Ö..’nün..müşteki kuruma karşı eylemi nedeniyle verilen cezaların 03.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23/1. maddesi kapsamında olması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının mevcut olması nedeniyle sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına,
7- 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23/3. maddesi uyarınca 3 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına, bu süre içerisinde çocuk hakkında herhangi bir yükümlülük yerine getirmesi yönünde bir karar verilmesine takdiren yer olmadığına,
8- 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23/5. maddesi uyarınca denetimli serbestlik süresi içinde sanığın kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olmadığı ve yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde davanın düşürülmesine karar verileceğinin ihtar edilmesine,
9- 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23/6. maddesi uyarınca sanığın denetimli serbestlik süresi içinde işlediği hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç nedeniyle mahkûm olması veya yükümlülüklerine aykırı davranması halinde mahkeme tarafından geri bırakılan hükmün açıklanacağının, ancak mahkeme tarafından yükümlü¬lüklerin yerine getirilme durumunu göz önünde bulundurarak çocuk hakkında belirlenen cezada yarı oranına kadar indirim yapılabileceğinin ihtar edilmesine karar verilmiştir.
Bu karara karşı Adalet Bakanlığınca yasa yararına bozma isteminde bulunul¬ması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 24.09.2008 gün ve 22727-14587 sayı ile;
Enerji hırsızlığı ve mühür bozma suçlarından sanık Ö..Ö..in, 5237 sayılı TCK’nun 142/1-f, 145, 168, 31/2, 62, 203/1, 31/2, 62. maddeleri gereğince 1 ay 3 gün ve 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, anılan Kanun’un 51. maddesi uyarınca hapis cezasının ertelenmesine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5271 sayılı Kanun’un 231/8. maddesi gereğince 3 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına dair, Ortaca Asliye Ceza Mahkemesinin 25.12.2007 tarihli ve 2006/488 esas, 2007/486 sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 20.08.2008 gün ve 2008/10700/43864 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay C.Başsavcılığının 29.08.2008 gün ve 2008/174337 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu;
Kanun Yararına Bozma isteyen tebliğnamede ;
1) 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin 7. fıkrasındaki “Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez” hükmüne rağmen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi ile birlikte hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesinde,
2) Anılan Kanun’un 231. maddesinin 8. fıkrasındaki “hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur.” hükmü uyarınca sanığın beş yıl süre ile denetim süresine tabi olacağı gözetilmeden yazılı şekilde 3 yıl süre ile denetim süresine tabi tutulmasında,
İsabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMY’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması gereği, kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
1) Bir numaralı Yasa Yararına Bozma istemine ilişkin düşünce, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen mahkûmiyet hükmünün içeriğine göre yerinde bulunduğundan, Ortaca Sulh Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 25.12.2007 tarih, 2006/488 esas, 2007/486 sayılı kararın, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 309/4-c madde-fıkrası uyarınca, yeniden yargılama yapılmamak ve aleyhe sonuç doğurmamak koşuluyla bozulmasına,
2) 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasası’nın 23. maddesindeki “Çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda Ceza Muhakemesi Kanunundaki koşulların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Ancak bu kişiler açısından denetim süresi üç yıldır” biçimindeki düzenleme karşısında, suç tarihinde 18 yaşını bitirmeyen küçük sanık hakkındaki mahkemenin uygulamasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, bu konuya ilişkin Yasa Yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 10.11.2008 gün ve 174337 sayı ile;
“Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, hukukumuzda ilk önce çocuklar hakkında 15.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesinde düzenlenmiştir. 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 23. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesine eklenen 5-14 fıkralar ile de büyükler için kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmiş, denetim süresindeki farklılık dışında çocuklar ile büyükler aynı koşullara tabi tutulmuştur.
Somut olayda, suç tarihi 11.11.2005, karar tarihi ise 25.12.2007’dir. Suç tarihi itibariyle sanık 12-15 yaş grubu içerisinde bulunmaktadır. Dolayısıyla suçun işlendiği tarihte 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi yürürlükte iken, hükümden önce 5560 sayılı Yasanın 23 ve 40. maddeleri yürürlüğe girmiş, hükmün açıklanması kurumu ile ilgili değişiklikler gerçek¬leştirilmiş bulunmaktadır. Bu durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu açısından 5271 sayılı TCY’nın 7/2. maddesi gereğince failin lehine olan hükmün belirlenmesi ve bir bütün olarak uygulanması gerekmektedir.
Kanun yararına bozma kurumunun, Yargıtay incelenmesinden geçmeksizin kesinleşen hüküm ve kararlardaki hüküm anında mevcut olan hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı olağanüstü bir yasa yolu olması, hükümden sonraki değişikliklerin uyarlama yargılamasının konusunu oluşturması nedenleriyle kesinleşen hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa hükmü ile 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinde yapılan değişiklikler üzerinde durul¬masına ihtiyaç duyulmamıştır.
5560 sayılı Yasanın 23 ve 40. maddeleri ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesindeki koşullara bağlanmış, büyükler ile çocuklar arasında paralellik sağlanmış ise de, iki yasal düzenleme arasında başkaca farklılıklar bulunmakla bir¬likte somut olayda lehe yasanın saptanması açısından önem taşıyan üç temel fark mevcuttur. 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 7. fıkrasında yer verilen “Açıklanmasının geri bırakıl¬masına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez” şeklindeki koşul, suç tarihinde yürürlükte olan 5395 sayılı Yasanın 23. maddesinde mevcut değildir. Dolayısıyla 5395 sayılı Yasanın 23. mad¬desine göre, hapis cezasının ertelenmiş olması, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel oluşturmamaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.06.2008 gün ve 2008/2-149-163 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Ayrıca, davanın düşmesi veya hükmün açıklanması; (yükümlülüklere uygun/aykırı davranma hususu dışında) 5395 sayılı Yasanın 23. maddesinin 5 ve 6. fıkralarında denetim süresi içinde kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkûm olup olmama durumuna göre belirlendiği halde, 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin 10 ve 11. fıkralarında denetim süresi içinde kasıtlı suç işleyip işlememe haline göre düzenlenmiştir. Yine 5395 sayılı Yasanın değişiklikten önceki 23/3. maddesindeki 5 yıllık denetim süresi, 5560 sayılı Yasa ile 3 yıl olarak değiştirilmiştir. Büyükler hakkındaki denetim süresi ise 5271 sayılı Yasanın 231/8. madde ve fıkrası gereğince 5 yıldır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu açısından sanık lehine olan ve uygulanması gereken düzenleme ertelenen hapis cezasını içeren mahkûmiyet hükümlerinin de açıklanmasının geri bırakılmasına izin vermesi nedeniyle 15.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi hükmüdür. Bu nedenle, somut olayda 5395 sayılı Yasanın 23/1. maddesi uyarınca ertelenmiş hapis cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve aynı maddenin 3. fıkrası gereğince sanığın 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Yerel Mahkemece de suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olduğu açık olan 5395 sayılı Kanunun 23/1. maddesi uyarınca ertelenmiş hapis cezasına ilişkin hükmün açıklan¬masının geri bırakılmasına karar verilmiş, aynı maddenin 3, 5 ve 6. fıkralarının uygulan¬masına hükmedilmiştir. Mahkemenin lehe olan 5395 sayılı Yasa hükümlerini uygulamasına karşın, 23. maddenin 3. fıkrası uyarınca denetim süresini 5 yıl yerine, 5560 sayılı Yasa ile yapılan değişikle kabul edilmiş olan 3 yılı uygulaması yasaya aykırı olup, karma uygulama niteliğindedir.
Ancak, denetimli serbestlik tedbiri bir ceza değildir. Adından da anlaşılacağı üzere bir tedbirdir. Kazanılmış hak, cezalar açısından geçerli bir kuraldır. Güvenlik tedbirleri yönünden kazanılmış haktan bahsedilemez. Dolayısıyla, denetim süresinin 5 yıl yerine 3 yıl olarak belirlenmesi hükümlü açısından kazanılmış hak oluşturmaz.
Bu nedenlerle, Yüksek Dairece (1) numaralı kanun yararına bozma isteminin reddine, (2) numaralı kanun yararına bozma isteminin kabulü ile yerel mahkemenin kararının bozulmasına ve kararın 10 numaralı fıkrasında yer alan “5 yıl” olan denetim süresinin “3 yıl” olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Ayrıca Özel Dairenin kabulüne göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kara¬rının davayı sonuçlandıran bir hüküm niteliğinde olmaması ve davanın derdest olmayı sürdürmesi karşısında; (1) numaralı kanun yararına bozma istemini kabul eden Yüksek Dairenin yerel mahkeme kararının bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına karar vermesi gerekirken yeniden yargılama yapılmamak ve aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına karar vermesinin de isabetli olmadığı düşünülmüştür.
Ancak, yerel mahkemenin kararında kanun yararına bozma isteminde saptanan hukuka aykırılık dışında başka bir hukuka aykırılık mevcuttur. Suç tarihi itibariyle hükümlü 18 yaşından küçüktür ve sabıkası bulunmamaktadır. Hükümlü hakkında verilen kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaların 5237 sayılı TCY’nın 50/3. madde ve fıkrası uyarınca maddenin birinci fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunlu olup, bu konuda hakimin takdir yetkisi yoktur. Bu nedenle, yerel mahkemenin, hükümlü hakkındaki hapis cezalarını 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğunu gözetmeksizin, ‘… TCY’nın 50/1-a maddesi gereğince sanığa verilen hapis cezalarının para cezasına dönüştürülmesi halinde ödeme güç¬lüğü çekeceği kanaati ile takdiren adli para cezasına veya başka bir tedbire dönüştürülmesine yer olmadığına’ karar vermesi hukuka aykırı bulunmaktadır.
Kanun yararına bozma istemi konusunda karar verilebilmesi için öncelikle mahkeme hükmündeki bu hukuka aykırılığın da yasa yararına bozma konusu yapılması gerekmektedir. Hükümdeki bu yasaya aykırılık giderilmeden, uyuşmazlık konusunda karar verilmesi, bünye¬sinde hukuka aykırılık taşıyan hükümleri onaylama sonucunu doğuracaktır.
Bu nedenlerle, öncelikle dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi, tespit edilen hukuka aykırılıkla ilgili olarak yasa yararına bozma başvurusu sağlandıktan sonra istemle ilgili karar verilmesi, bunun sağlanmaması veya bu nedenle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurul¬maması halinde ise belirtilen hukuka aykırılık giderilmeden yasa yararına bozmaya konu edilen hususla ilgili karar verilmesi olanaklı görülmediğinden yasa yararına bozma isteminin reddedilmesi gerekmektedir,” gerekçeleri ile itiraz yasayoluna başvurularak, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 24.09.2008 gün ve 22727-14587 sayılı kararının kaldırılmasına ve dosyanın sap¬tanan hukuka aykırılıkla ilgili olarak kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının sağ¬lanması ve sonucuna göre karar verilmesi için Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1-Çocuklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde, hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine olanak bulunup bulunmadığı,
2-Denetim süresinin belirlenmesi ve bu sürenin eksik belirlenmesinin kazanılmış hak oluşturup, oluşturmayacağı,
3-Çocuklar hakkında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümdeki kısa süreli hapis cezasının adli para cezası veya tedbire çevrilme zorunluluğu bulunup bulunmadığı,
Noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen somut olayda, suç tarihi 11.11.2005 olup, karar tarihi ise 25.12.2007’dir, hüküm tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili olarak, yasalarımızda uygulanabilecek üç hüküm bulunmaktadır.
Bunlardan ilki, 5395 sayılı Yasanın 23. maddesinin değişiklikten önceki hali olup, bu hüküm uyarınca çocuklar tarafından işlenen suçlardan dolayı hükmolunan üç yıla kadar hapis veya adli para cezasına ilişkin mahkûmiyetlerde, maddedeki diğer objektif ve subjektif koşulların bulunması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir.
İkincisi, 5560 sayılı Yasanın 40. maddesiyle değiştirilen 23. maddesidir, bu hüküm uyarınca 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin koşullarının varlığı halinde çocuklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek, yalnızca denetim süresi üç yıl olarak uygulanacaktır.
Üçüncü hüküm ise, 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin ilk halidir. Bu hüküm uyarınca da şikayete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis cezaları veya adli para cezalarına ilişkin mahkûmiyetlerde diğer koşulların bulunması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir.
Hüküm tarihi olan 25.12.2007 tarihinde, 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikler henüz yürürlüğe girmemiş bulunduğundan ve ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 15.11.2005 gün ve 132/128, 11.10.2005 gün ve 97/111, 20.09.2005 gün ve 99/103 sayılı kararlarında vurgulandığı üzere yasa yararına bozma, kesinleşen hükümde, verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı oldu¬ğundan, sonradan gerçekleşen yasa değişikliklerine dayanılarak bu olağanüstü yasayoluna baş¬vurulamayacağı gibi, Yargıtay’ca da, sonraki yasa değişiklikleri yasa yararına bozma gerek¬çesi yapılamayacağından, inceleme konusu somut olaydaki yasa yararına bozma hususu, 5728 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikler nazara alınmaksızın, hükmün açıklanmasının koşulları açısından lehe yasa, hüküm tarihinden önce yürürlüğe giren üç düzenleme dikkate alınmak suretiyle ve hükümlerin bütünüyle uygulanması şeklinde belirlenmelidir.
Somut olayda sabit kabul edilen hırsızlık ve mühür bozma suçları şikâyete bağlı olmadığından, 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin ilk yasalaşan hali ile 5395 sayılı Yasanın, 5560 sayılı Yasanın 40. maddesi ile değiştirilen 23. maddesinin uygulanma koşulları bulun¬mamaktadır.
Hüküm tarihi itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı yönünden uygulanabilecek yegâne hüküm, 5395 sayılı Yasanın 23. maddesinin ilk halidir.
Bu saptamalar ışığında uyuşmazlık konuları değerlendirildiğinde;
1-Hernekadar 5395 sayılı Yasanın 23. maddesinde, açıklanması geri bırakılan hükümdeki cezanın adli para cezasına dönüştürülemeyeceği veya ertelenemeyeceğine ilişkin 5271 sayılı Yasanın 7. fıkrasındaki hükme benzer bir düzenlemeye yer verilmemiş ise de, kurumun hukuki niteliği dikkate alınarak erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin birlikte uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, Yargıtay 2. Ceza Daire¬sinin 1 nolu kanun yararına bozma nedeninin kabulüne ilişkin gerekçesi, 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 7. fıkrası olması nedeniyle isabetsiz ise de, kanun yararına bozma isteminin kabulü sonucu itibariyle doğrudur.
2-Denetim süresi çocuklar açısından 5560 sayılı Yasanın 40. maddesi ile 3 yıla indi¬rilmiş olduğundan, maddenin diğer koşulları nazara alınmaksızın sadece denetim süresinin dikkate alınarak 3 yıl olarak uygulanması, karma uygulama niteliğinde bulunduğundan bu yöne ilişkin kanun yararına bozma isteminin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabet¬sizdir. Güvenlik tedbirleri yönünden kazanılmış hak ilkesinin de uygulanamayacağı nazara alınarak bu yöne ilişkin kanun yararına bozma isteminin kabulü gerekmektedir. Ancak kabul gerekçesi, kanun yararına bozma ihbarnamesinde belirtildiği gibi 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 8. fıkrası olmayıp, 5395 sayılı Yasanın 23/3. fıkrasındaki düzenleme olmalıdır.
3- 5395 sayılı Yasanın 23. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bıra¬kılması müessesesinin ilk halinde, 5271 sayılı Yasanın 231/7. fıkrasındaki hükme benzer sınırlayıcı bir hüküm bulunmadığından, çocuklar tarafından 19.12.2006 tarihine kadar işlenen suçlarda, lehe olması nedeniyle uygulanabilecek olan 5395 sayılı Yasanın 23. maddesinin ilk hali uyarınca hükmedilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya veya tedbire çevrilmesi zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında, somut olay değerlendirildiğinde, hükümdeki hukuka aykı¬rılık, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını da etkileyeceğinden, öncelikle hüküm¬deki bu aykırılığın yasa yararına bozma konusu yapılıp, yapılmayacağının ihbarı veya Yargıtay C.Başsavcılığının bu nedene dayalı olarak yasa yararına bozma yoluna başvuru¬sunun sağlanması suretiyle, kanun yararına bozma konularının değerlendirilmesi gerek¬mektedir.
Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının kabulü ile Özel Daire kararının kaldırılması ve dosyanın anılan şekilde işlem yapıldıktan sonra karar verilmesi için Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 24.09.2008 gün ve 22727-14587 sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3 – Kararda açıklanan doğrultuda işlem yapılmak üzere dosyanın Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.03.2009 günü oybirliğiyle karar verildi.