Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2008/228 E. 2009/66 K. 24.03.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/228
KARAR NO : 2009/66
KARAR TARİHİ : 24.03.2009

Tebliğname : 69249
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : SAKARYA 1. Ağır Ceza
Günü : 18.12.2007
Sayısı : 280-355
Sanıkların taksirle ölüme neden olmak suçundan, “765 sayılı TCY’nın 455/2-son, 59, 647 sayılı Yasanın 4. ve 765 sayılı TCY’nın 72. maddeleri uyarınca 922 lira adli para ceza¬sı ile cezalandırılmalarına ve bu cezaların 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelen¬mesine” ilişkin Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.02.2006 gün ve 330-45 sayılı hüküm, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 24.10.2007 gün ve 1218-7462 sayı ile;
“1- Gerekçeli karar başlığında suçun işlendiği yer ve zaman dilimi gösterilmeyerek 5271 sayılı CMK’nun 232/2-c maddesine muhalefet edilmesi,
2- Taşıyıcı kamyona istihab haddi üzerinde yük yükleyen sanıkların, bu eylemleri nedeniyle olayda kusurlu oldukları kabul edilmiş ise de; olayın, taşıyıcı kamyonun teker¬leklerinin gevşek zemine batması ve aracın devrilmesi sonucu meydana geldiği, ölen kam¬yon sürücüsünün kusurlu hareketi ve yol zemininin ıslak ve gevşek malzemeden oluşmasının olaya neden olduğu, sanıkların eylemi ile sonuç arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı gözetilmeden, beraatları yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” isabet¬sizliklerinden bozulmuş, yerel mahkeme ise 18.12.2007 gün ve 280-355 sayı ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de, sanıklar müdafiileri ile yerel Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bozma isteyen 15.10.2008 gün ve 69249 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderil¬en dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; olay tarihinde Hendek Orman İşletme Müdürlüğü’nde idareci olarak görev yapmakta olan sanıkların, İ.. K..’ın ölümü, M.. G..’in ise yaralanmasıyla sonuçlanan taksirli eylemden sorumlu tutulup tutulamayacakları noktasında toplanmakta ise de; “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” ile ilgili değerlendirmenin öncelikle mi, yoksa esasa ilişkin sorunların çözümlenmesinden sonra mı yapılması gerektiği hususu Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca “ön sorun” olarak görüşülüp karara bağlanmıştır.
Dosya incelendiğinde, sanıklardan her birinin 765 sayılı TCY’nın 455/2-son, 59, 647 sayılı Yasanın 4 ve 765 sayılı TCY’nın 72. maddeleri uyarınca 922 lira adli para cezasına mahkûm edildiği ve haklarındaki para cezalarının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelendiği görülmektedir.
Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı CYY’nun 231. maddesinin 14. fıkrasında gerçek¬leştirilen değişiklik sonucunda, bu maddede öngörülen objektif ve subjektif koşulların varlığı halinde uygulan¬ması olanağı bulunan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kurumunun tatbik alanı ge¬nişletilmiş ve daha önce sadece “soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç¬larla” ilgili olarak uygulanabilen kurum, somut olay açısından da uygulanabilir hale gelmiştir.
Şu halde, kurulan hükmün sanık hakkında hukuki sonuç doğurmamasına olanak sağlayan ve bu yönüyle sanıklar lehine sonuç doğurdu¬ğunda kuşku bulunmayan bu müesse¬senin, sanıklar hakkında uygulanıp uygulanmayacağı, öncelikle birinci derece yargılamasını yapan mahkemece değerlendirilmelidir.
Bu itibarla, diğer yönlerinin bu aşamada incelen¬mesine gerek bulunmayan hükmün, öncelikle söz konusu yasal değişikliğin değerlendirilebilmesi için bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi A. K.;
“A) İddia ve davanın geçirdiği aşama:
Sanıklar A.ve Ş.hakkında, 12.10.2002 tarihinde taksirle ölüme ve yaralamaya neden olmak suçundan kamu davası açılmış; ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucu 14.02.2006 tarihinde, sanıkların 765 sayılı TCK’nın 455/2-son ve 59. maddeleri ile 647 sayılı Kanunun 4 ve 6. maddeleri gereğince 922’şer YTL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve bu cezalarının ertelenmesine karar verilmiş; sanıkların müdafilerinin temyizi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce 24.10.2007 tarihinde “sanıkların eylemi ile sonuç arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı gözetilmeden, beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi” yasaya aykırı görülerek hüküm bozulmuş; Yerel Mahkeme 18.12.2007 tarihinde önceki hükümde direnmiş; direnme hükmü sanıkların müdafileri tarafından temyiz edilmiştir.
B) Uyuşmazlığın konusu:
Yerel Mahkeme ile Yargıtay 9. Ceza Dairesi arasındaki uyuşmazlık suçun oluşup oluşmadığına ilişkindir.
C) Ceza Genel Kurulu çoğunluğunun benimsediği görüş:
Ceza Genel Kurulu’nca, hükmün esası ve bu bağlamda suçun sübutu incelenmeden, sadece CMK’nın 231. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, sanıklar hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin tartışılması için direnme hükmünün bozulmasına oyçokluğuyla karar verilmiştir.
D) Konuyla ilgili yasa hükümleri:
1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi:
Yerel Mahkemenin direnme kararından sonra, 08.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunla 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231. maddesinde değişiklik yapılarak; iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi olanağı sağlanmış ve suçun şikâyete bağlı olması koşulu kaldırılmıştır.
CMK’nın 231. maddesindeki bu düzenleme hem “muhakeme kuralı” niteliğindedir hem de “maddî ceza normu” özelliği taşımaktadır. Mahkeme tarafından verilen mahkûmiyet hükmünün, belirli bir süreyle açıklanmasının geri bırakılması nedeniyle “muhakeme kuralı”; bu süre sonunda davanın düşmesine karar verilmesi de mümkün olduğu için “maddî ceza normu” niteliğindedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, aynı maddenin 12. fıkrasına göre itiraz yasa yoluna tabidir. İtirazı inceleyecek mahkemenin yetkileri, CMK’nın 231. mad¬desindeki koşulların bulunup bulunmadığını saptamakla sınırlıdır; bu mahkeme, fiilin sabit olup olmadığını ve suçun niteliğini inceleyemez.
2- 5728 sayılı “Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un geçici 1. maddesi:
5728 sayılı Kanunla bazı özel kanunlarda ve bu arada CMK’nın 231. maddesinde değişiklik yapılmıştır.
5728 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Yargıtay ilgili ceza dairesinde bulunan dosyalar hakkında bu Kanunun lehe hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde, usule aykırılık bulunmadığı takdirde, dosya esastan incelenmek, acele işlerden sayılmak ve Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesi dikkate alınmak suretiyle karar verilir” hükmüne yer verilmiştir.
Bu fıkranın gerekçesinde ise, “Maddenin birinci fıkrasıyla, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Yargıtay ilgili ceza dairesinde bulunan dosyalar hakkında bu Kanunla değişiklik yapılan kanunlarda yer alan dosya esastan incelenmek suretiyle, acele işlerden sayılmak ve Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesi dikkate alınmak suretiyle karar verilecektir. Madde düzenlemesiyle, esasen, bu Kanunla değiştirilen kanunlardaki ceza miktarları ve suçun unsurları yönünden lehte olabilecek sonuçların, yasa bozması yerine, Yargıtay ilgili ceza dairesince koşulların bulunması hâlinde, doğrudan uygulanabilmesi amaçlanmıştır. Böylece, zamanaşımı süresi itibariyle bazı suçlar yönünden bozma nedeniyle zamanaşımına uğraması önlenmiştir.” denilmiştir.
Sözü edilen 1. fıkra ile bu fıkranın gerekçesine göre; CMK’nın 231. maddesinde yapılan lehe değişikliğin uygulanabileceği durumlarda, başkaca usule aykırılık da yoksa, dosyanın esastan incelenmesi gerekmektedir.
3- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 289. maddesi:
CMK’nın 289. maddesinde “hukuka kesin aykırılık” durumları belirtilmiş ve bunların temyiz dilekçesinde veya beyanında gösterilmese bile Yargıtay tarafından kendiliğinden dikkate alınacağı öngörülmüştür:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
Hükmün temelini oluşturan bu durumlarda hukuka aykırılık varsa, hükmün esası incelenmez.
Diğer hukuka aykırılık durumlarında ise, hüküm bütün yönleriyle incelenir.
E) Çoğunluk görüşüne katılmayışımın nedenleri:
CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesinin ön koşulu, sanık hakkında mahkûmiyet dışında bir hüküm kurulmasının mümkün bulunmaması; başka bir anlatımla, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesinin zorunlu olmasıdır.
Açıklanmış olan mahkûmiyet hükmünü inceleyen Yargıtay’ın öncelikle hukuka kesin aykırılık durumu bulunup bulunmadığını, aykırılık yoksa fiilin sabit olup olmadığını, sabit ise suç oluşturup oluşturmadığını, oluşturuyorsa suçun niteliğini ve cezayı gerektirip gerektir¬mediğini incelemesi gerekir. Bu inceleme sonunda;
a) Hukuka kesin aykırılık durumu varsa, diğer yönleri incelenmeksizin hüküm bu aykırılık nedeniyle bozulmalıdır.
b) Mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği veya suçun niteliğinin yanlış belirlendiği sonucuna varıldığında, hüküm bu yönlerden bozulmalıdır.
c) Fiilin sabit olduğu ve suç oluşturduğu, mahkemenin suçun niteliğini ve yaptırımları doğru olarak saptadığı anlaşılırsa; yasal engelinin bulunmaması koşulu ile hükmün açıklan¬masının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin tartışılması için hüküm bozul¬malıdır.
5728 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin birinci fıkrası da açıklanan şekilde karar verilmesini öngörmektedir.
Somut olayda, belirtilen biçimde esas yönünden bir inceleme yapılmadan ve buna bağlı olarak Yerel Mahkeme ile Yargıtay 9. Ceza Dairesi arasındaki suçun oluşup oluş¬madığına ilişkin uyuşmazlık çözümlenmeden, hükmün sadece “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” durumunun tartışılması için bozulmasına karar verilmesi, değinilen yasa normlarına aykırıdır.
Öte yandan, temyiz edilen hükmün, beraat hükmü olması durumunda esas yönünden de inceleme yapılması kaçınılmazdır. İştirak halinde kasten insan öldürmeye teşebbüs etmek suçundan (A) ve (B) hakkında dava açıldığını, fiilinin kasten yaralamak suçunu oluşturduğu kabul edilerek (A)’nın 1 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edildiğini, (B) hakkında ise beraat hükmü kurulduğunu; katılan ve Cumhuriyet savcısı tarafından, her iki sanığın insan öldürmeye teşebbüs etmek suçundan cezalandırılması gerektiği gerekçesiyle hükümlerin temyiz edildiğini varsayalım. Çoğunluk görüşüne göre, (A) hakkında esasa ilişkin inceleme yapılmadan sadece CMK’nın 231. maddesi yönünden bozma yapılacak; (B) hakkında ise esas yönünden inceleme yapılarak, gerektiğinde eyleminin insan öldürmeye teşebbüs etmek suçunu oluşturduğu gerekçesiyle hüküm bozulacaktır. Aynı dava içinde bu şekilde iki farklı uygulama yapılmasının hukuksal dayanağını bulmak mümkün değildir.
F) Sonuç:
Açıkladığım nedenlerle, hükmün esasının incelenmesi gerektiği kanısında olduğum için, çoğunluğun görüşüne katılmıyorum” gerekçesiyle,
Bir başka Genel Kurul Üyesi de; benzer gerekçeler ileri sürerek, karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.12.2007 gün ve 280-355 sayılı hükmünün, sair yönleri incelenmeksizin, BOZULMASINA,
2- Dosyanın, Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.03.2009 günü yapılan müzakerede, tebliğna¬medeki düşünceye uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi.