YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/210
KARAR NO : 2009/62
KARAR TARİHİ : 17.03.2009
Tebliğname :149841
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : KONYA 3. Ağır Ceza
Günü : 03.03.2008
Sayısı : 32-46
Kastı aşan etkili eylem sonucu ölüme neden olmak suçundan sanık A.H.’nın, suç niteliğinin değiştiği kabul edilerek basit bir tıbbi müdahale ile gide¬rilebilecek ölçüde etkili eylemde bulunduğu kabul edilerek, lehine olan 5237 sayılı TCY’nın 86/2, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesince 28.12.2005 gün ve 245-464 sayı ile verilen kararın sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.12.2007 gün ve 6186-9435 sayı ile;
“Sanığın olay günü maktûlle tartışıp kendisini yumrukla darp ettiği olayda, maktûlün maruz kaldığı müessir fiilin etkisi ile kendinde mevcut kronik kalp damar hastalığının aktif hale geçmesi sonucu gelişen kalp yetmezliğinden öldüğü anlaşılmakla, maktûlün 5237 sayılı TCK’nun 86 maddesi kapsamında yeniden raporunun alınması, sanığın maktûldeki kronik kalp damar hastalığını önceden bilip bilmediğinin araştırılması ve sonucuna göre;
Yaralamanın 86/2. madde kapsamında kalması durumunda sanık maktûldeki kronik kalp damar hastalığını önceden bilmiyor ise, 5237 sayılı TCK’nun 86/2 ve 22. maddeleri delaletiyle 85/1. maddesi gereğince taksirle öldürme suçundan, şayet biliyor ise, 5237 sayılı TCK’nun 86/2 ve 22/3. maddeleri delaletiyle 85/1. maddesi gereğince bilinçli taksirle öldürme suçundan, yaralamanın 86/2. madde kapsamı dışında kalması durumunda ise kastı aşan adam öldürme suçundan 87/4. maddesi uyarınca hüküm kurulması gerektiği, bu nedenle 5237 sayılı TCK ile 765 sayılı TCK’nun olayla ilgili bütün hükümlerinin yargı denetimine olanak verecek biçimde uygulanması, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması, lehe olan hükmün belirlenmesi ve uygulamanın ona göre yapılması gerektiği düşünülmeksizin, yazılı şekilde uygulama yapılması,
Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nun 53. maddesi uyarınca belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılan sanık hakkında velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından getirilen kısıtlamanın, 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca şartla salıverilme tarihine kadar geçerli olduğunun düşünülmemesi” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise 03.03.2008 gün ve 32-46 sayı ile Adli Tıp Kurumundan aldığı raporun yeterli olduğu, öğretideki görüşler ve 5237 sayılı TCY’nın madde gerekçelerine göre, 765 sayılı TCY’nın 452. maddesinin karşılığının bulunmadığı, dosya kapsamına göre, sanığın maktuldeki kalp rahatsızlığını bilmesinin olanaksız olduğu gerekçelerine dayalı olarak önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 16.09.2008 gün ve 149841 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, soruşturmanın genişletilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Yerel Mahkemece bozma kararından sonra yapılan yargılamada, 28.01.2008 günlü tensipte, 5 numaralı ara kararında, bozma kararının gereğini yerine getirmek üzere, “maktûldeki yaralanmanın niteliği ve derecesi hakkında beyanı alınmak üzere Konya Adli Tıp Kurumu şube müdürlüğü uzmanına duruşma gününün tebliğine” karar verilmiştir.
Görüldüğü gibi, bozmadan sonraki yargılamada, tensiple başlayan yargılama sürecinde bozma ilamının gereğinin eylemli olarak yerine getirilmiş bulunması karşısında, verilen kararın direnme hükmü niteliğinde olduğunun kabulü olanaksızdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış kararlarında vurgulandığı üzere, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni kanıtlara dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm; özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
Somut olayda, bozma nedenine karşı eylemli uyularak gereğinin yerine getirilmesi karşısında, bu bozma nedeni yönünden Ceza Genel Kurulunca herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, dosyanın eylemli uyma nedeniyle incelenmek üzere Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Kurul Üyesi ise, tensip kararı ile direnmenin fiilen olanaksızlığı dikkate alınarak, uyuşmazlığın Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gerektiği, bu nedenle eylemli uyma nedeniyle asıl uyuşmazlık konusu çözülmeden dosyanın incelenmek üzere Dairesine gönderilmesi görüşüne katılmadıkları gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Saptanan eylemli uyma nedeniyle dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.03.2009 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.