Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2008/125 E. 2009/32 K. 17.02.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/125
KARAR NO : 2009/32
KARAR TARİHİ : 17.02.2009

Tebliğname: 74446
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi : İZMİR 4. Asliye Ceza
Günü : 31.10.2007
Sayısı : 252-413
Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanık F.İ..’ın, yüklenen suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle beraatına ilişkin İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesince 22.12.2004 gün ve 215-504 sayı ile verilen kararın, katılan idare vekili ve o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 10.07.2007 gün ve 8993-4891 sayı ile;
“506 sayılı Kanunun 68. maddesinin I-C paragrafının (a) bendinde ‘… Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocukların …’a aylık bağlanacağı belirlenmiş olmakla; sanığın, katılan kurumun …. nolu sigortalısı olan ve 26.12.1972 tarihinde vefat eden babası A. D..’dan … tahsis no’su ile aylık almaktayken, dosyada bulunan Sigorta İşleri Genel Müdürlüğünün 05.08.2004 tarihli yazısından da anlaşılacağı üzere ‘01.07.1986 tarihinden itibaren Emekli Sandığına tabi çalışması nedeniyle aylığı kesildikten’ kısa bir süre sonra, 21.09.1986 tarihli Beyan ve Taahhüt Belgesini doldurup bunu kuruma ibraz ederek, 21.05.2004 havale tarihli şikayet dilekçesinde ileri sürüldüğü üzere; 01.10.1986-17.11.2003 tarihleri arasında vefat eden babasından dolayı yeniden aylık almaya başlayıp devam ettiği, Emekli Sandığı Tahsisler Dairesi Başkanlığının 20.10.2003 tarihli cevabi yazısına göre; kesintiye uğramakla beraber 01.11.1979 tarihinden 15.09.1992 tarihine kadar Emekli Sandığına tabi hizmette bulunduğu, 15.09.1992 tarihinden geçerli olmak üzere 106389 tahsis no’su ile anılan kurumdan emekli aylığına hak kazandığı halde katılan kurumdan da aylık almaya devam ettiği dosya içeriğinden anlaşılmakla; sanığa yüklenen suçun unsurları itibariyle oluştuğu ve cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraatine hükmolunması” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 31.10.2007 gün ve 252-413 sayı ile ondört ayrı başlık altında, katılan kurum ile sanık arasında yer alan sözleşmeyi de değerlendirmek suretiyle, sanığın taahhütname imzalamakla dolandırıcılık kastının ön kabulle ortaya çıkamayacağı, katılan kurumun çifte sigortalılık olgusunu bilebilecek durumda olmasına karşılık bu konuda zamanında araştırma yapmadığı, sosyal sigortalar mevzuatının karışıklığı karşısında, konunun uzmanı olanların dahi yanılabildikleri bir ortamda sanığın, hakkı olduğu düşüncesiyle hataya düşerek, babasından da aylık almasının suç kastı ile hareket ettiğini göstermeyeceğini, 5237 sayılı TCY’nın 30. maddesinin uygulanma koşullarının da bu nedenle somut olayda gerçekleştiği, sanık tarafından imzalanan taahhütnamede yalnızca olayın hukuki yaptırımının gösterilip, cezai yaptırımdan söz edilmediği, eğitim düzeyi düşük olan sanığın matbu olarak hazırlanan taahhütnameyi içeriğini anlamadan ve okumadan imzaladığı, bu durumda da kastı bulunmayan sanığın beraatına karar verilmesinin daha isabetli olduğu gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan idare vekili ile o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli, 29.04.2008 gün ve 74446 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Ancak, incelenen dosya içeriğine göre;
Yerel Mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılamada, ilk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçelerle, ilk hükümden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın lehe hükümleri de değerlendirilmek suretiyle gerekçe genişletilerek direnme kararı verilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı ve¬rilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni kanıtlara dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak, Suretiyle verilen karar; özde direnme niteliğinde olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tara¬fından yapılması gerekir.
O halde, Yerel Mahkemece ilk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçelere yer verilmiş olması karşısında Özel Dairece incelenmeyen bu yeni ve değişik gerekçelerin ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün görülmediğinden, incelemenin Özel Dairece yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması direnme kararı değil, eylemli uyma sonucunda verilen yeni bir hüküm niteliğinde olduğundan, temyiz incelemesinin görevli olan Özel Dairece yapılması gerekmekte olup, dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Saptanan eylemli uyma sebebiyle, Yerel Mahkemenin son uygulamasının yeni hüküm niteliğinde olduğu nazara alınarak dosyanın, temyiz incelemesi için Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.02.2009 günü oybirliği ile karar verildi.