Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2007/76 E. 2008/97 K. 06.05.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/76
KARAR NO : 2008/97
KARAR TARİHİ : 06.05.2008

Tebliğname : 248547
Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi : YARGITAY 4. Ceza Dairesi
Günü : 08.02.2007
Sayısı : 27-9
Sanık M.. K..’ın görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan, 765 sayılı TCY.nın 240/1, 80 ve 59/2. maddeleri uyarınca 2 yıl 5 ay 5 gün hapis, 2.916 YTL. adli para ve 1 yıl 11 ay 10 gün süreyle memuriyetten yoksun kılınma cezalarıyla cezalandırılmasına iliş¬kin Yargıtay 4. Ceza Dairesince verilen 08.02.2007 gün ve 27-9 sayılı hüküm, sanık mü¬dafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 19.03.2007 gün ve 248547 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilen dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlen¬dirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık M.. K..’ın suç tarihinde görev yaptığı Mersin 1. Sulh Hukuk Mah¬kemesinin 2005/683 esas sayılı dosyasında;
Davacı Kayseri Şeker Fabrikasının stoklarında bulunan ve ihraç edilmesi gereken (C) kotasındaki 54.000 ton şekerin (A) kotasına çevrilerek yurt içinde satışa sunulmasına ilişkin Şeker Kuruluna yapılan başvuruların sonuçsuz kalması, Ankara 10. İdare Mahke¬mesinde açtıkları davanın da reddedilerek, temyiz üzerine Danıştay 13. Dairesinin 2005/5015 esas sayılı dosyası ile derdest bulunduğu sırada, şirket yetkililerinin 04.04.2005 tarihinde Şeker Kurulu üyeleri hakkında toplam 3.000 YTL tazminat davası açtıkları, ancak tazminat davasıyla bağlantısı bulunmamasına rağmen (C) kotası şekeri (A) kotasına çevrilmesi hususunda ihtiyati tedbir talep etmeleri üzerine, sanığın aynı gün, talebe konu şekerin yurt içi satış bedelinin 84.780.000.000.000. lira gibi yüksek miktarda olduğunu dikkate almadan, yetkili ve görevli olmadığı ve müstaceliyet bulunmadığı halde, özellikle aleyhine tedbir istenen davalılara teb¬ligat yapılmadan sırf davacı iddiasına dayanılarak, teminat aranmaksızın davayı sonlandırıcı ve Danıştay’da görülen davayı sonuçsuz bırakacak nitelikte ihtiyati tedbir kararı verdiği,
Anılan davanın tevzide Mersin 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesine olanak sağlamak üzere, Mersin 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/607 esasına kaydı yapılan dosya ile davacısı yine Kayseri Şeker Fabrikası olan hasımsız senet ziyaı davası açıldığı bilahare bu davanın takipsiz bırakılması nedeniyle HUMY’nın 409. maddesi uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verildiği,
Mersin 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/742 esas sayılı dosyasında ise davacı Amasya Şeker Fabrikasının Ankara 5. İdare Mahkemesinde açtığı davanın reddedilip, temyiz istemi üzerine Danıştay 13. Dairenin 2005/5313 esas sayılı dosyasında inceleme için sıra beklemesi nedeniyle henüz derdest olmasına rağmen, Şeker Kurulu üyeleri aleyhine açılan 3.000 YTL’lik tazminat davasında; bu davayla bağlantısı bulunmadığı halde 41.000 ton (C) kotası şekerin (A) kotasına çevrilmesi hususunda 19.04.2005 tarihinde, talep konusu şekerin yurt içi satış bedelinin 64.370.000.000.000. lira gibi yüksek miktarda olduğunu dikkate almadan, yetkili ve görevli olmadığı ve müstaceliyet bulunmadığı halde, özellikle aleyhine tedbir istenen davalılara da tebligat yapılmadan sırf davacı iddiasına dayanılarak, teminat aranmaksızın davayı sonlan¬dırıcı ve Danıştay’da görülen davayı sonuçsuz bırakacak nitelikte ihtiyati tedbir kararı verdiği,
Her iki dosyada da davalıların adreslerinde mahalle ve semt adı gösterilmediğinden tebligat yapılamadığı, nihayetinde ihtiyati tedbir kararlarının Şeker Kurumuna tebliği üzerine durumdan haberdar olunduğu, ancak bu süreçte esasen ihraç kaydı bulunan şekerlerin yurt içinde satışının gerçekleştiği, Kurumun itirazı üzerine tedbir kararlarının kaldırılmasına karar verilerek dosyaların yetkisizlikle Ankara mahkemelerine gönderildiği, Türkiye’de şeker reji¬mini, şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyatlandırma, pazarlama şart ve yöntemlerini dü¬zenlemek amacıyla çıkarılan 4634 sayılı Şeker Yasasında bu konudaki uygulamayı sağlamak, denetlemek ve sonuçlandırmak üzere kamu tüzel kişiliğine sahip Şeker Kurumu oluşturularak kurumun karar organı olarak Şeker Kurulu belirlenmiştir. Yine ilgili yasa ve bu yasanın 4.maddesine dayanılarak çıkarılan “Şeker Kotalarının Düzenlenmesine İlişkin Yönetmelik”te;
A kotası: Yurt içi talebe göre üretilen ve pazarlama yılı içinde iç pazara verilen şeker miktarını,
B kotası: A kotasının belli bir oranına tekabül eden ve güvenlik payı için bulun¬durulmak üzere üretilen şeker miktarını,
C kotası ise, A ve B kotaları dışında üretilen ve yurtiçinde pazarlanamayan şeker ile işlenmek üzere ihraç kaydıyla temin edilen şekeri, ifade etmektedir.
Kotalar arası transferler yasal koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak Şeker Kurulu kararını gerektirmektedir. Yasanın 11. maddesi uyarınca (C) kotası şekerin, kurul kararı dışın¬da iç piyasada satılması idari para cezası ile yaptırıma bağlanmış, Danıştay Yasasının 34/c maddesinde ise Şeker Yasasından doğan uyuşmazlık¬ların Danıştay 13. Dairesinde çözüm¬leneceği hüküm altına alınmıştır.
Davacı şirketlerin tazminat ve ihtiyati tedbir talebini içeren dilekçeleri incelendiğinde, idareye yaptıkları tüm başvuruların reddedildiği açıkça anlaşılmaktadır. Buna karşın, kamu görevlisi olan yönetim kurulu üyelerinin yetkilerini kullanarak yaptıkları işlemler nedeniyle, ancak ilgili idare aleyhine dava açılabileceğine ilişkin Anayasanın 129/5. ve 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 13. maddesi hükümleri gözetilmeden, idari yargıya konu edilmesi gere¬ken davaya sulh hukuk mahkemesinde bakılarak, idari yargıdaki davaların sonuçlarını etkisizleştirecek şekilde ve idari yaptırımları bertaraf ederek uyuşmazlığın esasını çözebilecek tarzda ihtiyati tedbir kararları verilmiştir.
Sanık hakimin ihtiyati tedbir kararlarının gerekçesinde “idari yolla çözüm yolunun kapanmış olmasından” söz etmiş olması da, idari nitelikteki bir iş nedeniyle adli yargıda adeta “yürütmeyi durdurma” niteliğinde bir ihtiyati tedbir kararı verdiği bilinç ve iradesini taşıdığını ortaya koymaktadır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 101. vd. maddeleri çerçevesinde konu değerlendiril¬diğinde ise; davacılar Kayseri ve Amasya’da, davalılar ise Ankara’da ikamet ettiklerinden, Mersin Mahkeme¬lerinin bu davalara bakmakta yetkisiz olduğu açıktır. Salt ihtiyati tedbir kararı açısından incelendiğinde dahi HUMY’nın 104/2. maddesinde yer alan “ihtiyati tedbirlerin en az masrafla ve en çabuk nerede ifası mümkün ise iş bu tedbirlere o mahal mahkemesi tarafından dahi karar verilebilir” hükmünün de somut olayda uygulanması koşulları bulunmamaktadır.
HUMY’nın 101 vd. maddelerinde ihtiyati tedbir kararının hangi hallerde verilebileceği sayılmış olup, (A) kotası şekerin (C) kotasına çevrilmesi hususu bu haller¬den hiçbirine uymadığı gibi, istisna hükmü olan 103. maddede öngörülen “tehirinde tehlike olan veya mühim bir zarar olacağı anlaşılan haller”in varlığından da söz edilemez. Zira 2003-2004 yılından itibaren davacıların kendi depolarında denetim ve korumaları altında bulunan şekerlerin derhal satışa arz edilmesinde gecikmede tehlike ve zarar unsurlarının bulunmadığı açıktır. Sanık tarafından taktir yetkisinin kullanıldığı savunulmuşsa da, hakimin taktir yetkisi kanunun imkan tanıdığı “gecikmede tehlike” ve “önemli zarar” olgularıyla sınırlı olup aksi hal taktir yetkisinin aşılmasını ve keyfiliği doğurur.
Diğer yandan davacı şirketler tarafından açılan davalar, haksız işlem nedeniyle tazminat isteğine ilişkin olup, bu davalar nedeniyle talebe ve karara konu olabilecek ihtiyati tedbirler ancak ve ancak yargılama sonucu verilecek hükmün icrasını temin amacına uygun tedbirler olabilir. Bu nedenle suça konu (C) kotası şekerin (A) kotasına çevrilmesine dair tedbir kararları ile esas dava arasında bağlantı bulunmadığı da açıktır.
Sanığın, Şeker Yasası hükümleri uyarınca ancak Şeker Kurulu Kararıyla iç piyasada satışı mümkün olabilen (C) kotası şeker hakkında, Mersin 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/683 ve 2005 742 esas sayılı dava dosyalarında, idari yargıda dava konusu edilmiş bulu¬nan bir konuda, görev ve yetkisi olmaksızın, Anayasa ve Yasa hükümlerine aykırı olarak ve gerektirici yasal koşullar oluşmadan, teminat alınmaksızın ihtiyati tedbir kararları vermek suretiyle yasayla düzenlenen Türkiye Şeker Rejimine müdahalede bulunduğu, Amasya ve Kayseri Şeker fabrikalarının toplamda 108.110.000.000.000. lira haksız kazanç elde etme¬lerine, diğer şeker fabrikalarının da haksız rekabet sonucu zarara uğramalarına sebebiyet ver¬diği ve yine idarenin para cezası gerektiren eylem nedeniyle, ceza verme olanağını ortadan kaldırarak kamu zararına neden olduğu, görevini yasalara uygun doğru ve tarafsız bir biçimde yapmadığı, bu şekilde görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu işlediği, oluşan kamu zararı ve haksız kazanç miktarının fazlalığı gözetildiğinde eylemin gerek 765 sayılı TCY’nın 240/1.maddesi ve gerekse 5237 sayılı TCY’nın 257/1. maddesini ihlal eder nitelikte olduğu, sanığın aynı karar altında 04.04.2005 ve 19.04.2005 tarihlerinde olmak üzere kısa aralıklarla aynı suçu iki defa işlemesinin 765 sayılı Yasanın 80 ve 5237 sayılı Yasanın 43. maddelerine uyduğu,
Özel Dairece gerek suç niteliğinin tayini, gerekse lehe yasanın saptanıp uygulan¬masında ve cezanın alt sınırın üzerinde belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, verilen kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu saptanmakla, sanık ve katılanların tüm temyiz itirazlarının reddi ile isabetli bulunan Özel Daire kararının onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Sanık müdafii ve katılan vekillerin tüm temyiz itirazlarının reddine,
2-Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08.02.2007 gün ve 27-9 sayılı kararının ONANMASINA,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, tebliğnamedeki isteme uygun olarak 06.05.2008 günü oybirliği ile karar verildi.