Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2007/208 E. 2007/223 K. 06.11.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/208
KARAR NO : 2007/223
KARAR TARİHİ : 06.11.2007

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 27.12.2005
Sayısı : 426-527

Sanık …’ın taksirle yangına neden olmak suçundan 765 sayılı TCY’nın 383/1, 59, 647 sayılı Yasanın 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca 347.785.000 lira ağır para ceza¬sıyla cezalandırılmasına, cezanın ertelenmesine ilişkin olarak İslahiye Asliye Ceza Mahke¬mesinden verilen 22.04.2004 gün ve 4-83 sayılı hüküm Üst C.savcısı ….. tarafından temyiz edilmişse de, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı hükümden sonra yürürlüğe giren yasal düzenlemelere göre yeniden bir değerlendirme yapılması bakımından dosyayı 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca mahalline iade etmiştir.
Yerel Mahkemenin duruşma açarak yaptığı yargılama sonunda önceki ve sonraki yasa uygulamalarını da karşılaştırmak suretiyle sanığın taksirle yangına neden olmak suçundan dolayı daha lehe sonuç doğurduğunu saptadığı 765 sayılı TCY’nın 383/1 ve 59 ile 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri gereğince 331 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezanın ertelenmesine ilişkin olarak verdiği 27.12.2005 gün ve 426-527 sayılı kararının da üst Kilis C.savcısı Nedim Özkan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi 27.06.2007 gün ve 4177-5632 sayı ile;
“1- Üst C.savcısı Nedim Özkan’ın yasal süreden sonra olan temyiz talebinin CMUK.nun 317. maddesi gereğince reddine,
2- Üst C.savcısı …..’ın temyizine hasren yapılan incelemede;
Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine, ancak;
Sanığa atılı 765 sayılı TCK.nun 383/1. maddesi kapsamındaki eylemin karşılığının 5237 sayılı TCK.nun 171. maddesinde düzenlendiği, 17.11.2003 tarihli tutanak ve ekli kroki, sanık anlatımı ile tüm dosya kapsamına göre, köyde yaşayan sanığın taksirli eylemi sonucu neden olduğu yangında kendi evinin oturma odasının yanması dışında başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından somut bir zararın oluşmadığı anlaşıldığından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri uyarınca yapılacak lehe yasa değerlendir¬mesinde, 5237 sayılı TCK.nun 22/6. maddesi hükmü de nazara alınarak sanığın hukuki durumunun buna göre tayin ve takdiri gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliğinden hükmü bozmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 01.08.2007 gün ve 110563 sayı ile;
“…… Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 27.06.2006 gün ve 2006/3-172-168, 2006/3-171-167; 174-170 sayılı kararları ile benzer kararlarında belirtildiği üzere; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 5320 sayılı Yasanın 8. maddesine göre gerçekleştirdiği iade işlemi üzerine duruşma açılması halinde, artık yerel mahkemenin ilk hükmü ortadan kalkmıştır. İadeden sonraki hükmün, temyizen incelenebilmesi ise, re’sen temyize ilişkin koşullar saklı kalmak kaydıyla temyiz etme hakkına sahip olanların süresinde ve yöntemine uygun bir temyiz davası açmasına bağlıdır.
Somut olayda, Yerel Mahkemece duruşma açılarak tesis edilen 27.12.2005 tarihli yeni hükme yönelik Üst Cumhuriyet Savcısı Nedim Özkan’ın temyizinin süresinden sonra olduğu, Üst Cumhuriyet Savcısı …..’ın ise iade öncesindeki hükme yönelik temyiz isteminin de sonraki hükmün incelenmesine olanak vermediği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararının kaldırılması gerekmektedir.
5320 sayılı Yasanın 8. maddesinin 2. fıkrasının Anayasa Mahkemesi’nin 05.04.2007 gün ve 2005/127- 2007/42 sayılı kararı ile iptal edilmesi de Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararının Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmemesi, geçmişe etkili olmaması nedeniyle sonucu değiştirmeyecektir.” görüşü ile itiraz etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın taksirle yangına neden olmak suçundan cezalandırılmasına ilişkin ilk hüküm üst C.savcısı ….. tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay C.Başsavcılığı 5320 sayılı Yasanın 8. maddesindeki yetkisine dayanarak, hükümden sonra yürürlüğe giren yasal düzen¬lemeler çerçevesinde yeniden bir değerlendirme yapılmak üzere dosyayı iade etmiştir.
Yerel Mahkeme duruşma açarak yaptığı yargılama sonunda sanığın taksirle yangına neden olma suçundan cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine karar vermiştir.
27.12.2005 tarihli bu karar da üst Cumhuriyet savcısı Nedim Özkan tarafından verilen ve 31 Ocak 2006 tarihli hakim havalesi taşıyan dilekçe ile temyiz edilmiş, Özel Daire, Üst C.savcılarından Nedim Özkan’ın temyiz başvurusunun süresinden sonra yapıldığını belirterek istemini reddetmiş, iadeden önceki karara yönelik temyiz isteminde bulunmuş olan üst C.savcısı …..’ın istemine hasren inceleme yapıp hükmü bozmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, iade sonrasında verilen yeni kararın, iadeden önceki karara yönelik olan ve geçerliliğini yitirmiş bulunan temyiz başvurusuna hasren incelene¬meyeceğini belirterek itiraz etmiştir.
Çözümü gereken hukuki sorun, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 5320 sayılı Yasanın 8. maddesindeki yetkisine dayanarak, hükümden sonra yürürlüğe giren yasal düzen¬lemelere göre yeniden bir değerlendirme yapılması için mahalline gönderdiği dosyalarda duruşma yapılarak verilen yeni kararın, önceki hükme yönelik temyiz istemine hasren ince¬lenip incelenemeyeceği hususunda toplanmaktadır.
Konunun müzakeresi sırasında bir Kurul üyesinin, 5271 sayılı CYY’nın 268, 273 ve 291. maddelerinde itiraz, istinaf ve temyiz başvuruları bakımından yedi günlük süre öngörüldüğünü, bu sürenin kararın yüze karşı verilmesi halinde tefhim tarihinde, ilgilisinin yokluğunda açıklanması durumunda tebliğ tarihinde başlayacağının ifade edildiğini, aynı Yasanın 35. maddesinde ise, aleyhine yasa yoluna başvurulabilecek mahkeme kararlarının ilgilisine tebliğ olunacağının hükme bağlandığını, ağır ceza Cumhuriyet savcılarının mülhakat asliye ceza mahkemesindeki duruşmalara iştirak etmemeleri nedeniyle bu mahkemelerin temyizi mümkün kararlarının üst C.savcılığına tebliği gerektiğini, bu durumda temyiz süresinin de tebliğle başlayacağını, 5271 sayılı CYY’nın bütün denetim muhakemeleri bakımından kabul ettiği yedi günlük başvuru süresinin ağır ceza Cumhuriyet savcılarının mülhakat asliye ceza mahkemesi kararlarını temyizleri bakımından da uygulanması gerektiğini, somut olayda iade üzerine Yerel Mahkemece verilen 27.12.2005 günlü yeni kararın 27.01.2006 tarihinde düzenlenen bir tutanakla Kilis Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğ edilmesi, Kilis C.savcısı Nedim Özkan’ın da bundan dört gün sonra 31.01.2006 günlü dilekçe ile hükmü temyiz etmesi karşısında, üst C.savcısının iade sonrasındaki karara yönelik temyiz isteminin süresinde olduğunu, dolayısıyla iade üzerine verilen 27.12.2005 günlü yeni hükmün bu başvuru nedeniyle temyizen incelenmesi gerektiğini dile getirmesi üzerine, açıklanan husus öncelikle ele alınıp görüşülmüştür.
16.09.2007 günlü birinci müzakerede bu hususu karara bağlamaya yeterli oyçoğun¬luğuna ulaşılamaması nedeniyle 06.11.2007 günü gerçekleştirilen ikinci müzakerede; temyiz isteminin bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığının resmen ilan edilmesinden önceki evrede yapılması halinde 5271 sayılı CYY’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanması olanağının bulunmadığı, bu durumda 1412 sayılı CYUY’nın temyize ilişkin hususları düzenleyen 305 ila 326. maddelerinin tatbiki ve temyiz süresinin de bu Yasanın 310. mad¬desinin 3. fıkrasının kıyasen uygulanması suretiyle belirlenmesi lazım geldiği, buna göre üst C.savcılarının mülhakat asliye ceza mahkemesi kararlarını tefhimden itibaren bir aylık süre içinde temyiz etmeleri gerektiği, somut olayda üst Kilis C.savcısının iade sonrasında İslahiye Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.12.2005 günlü hükmü tefhim tarihinden başlayan bir aylık sürenin geçmesinden sonra temyiz etmesi nedeniyle, istemin süre yönünden reddine ilişkin Özel Daire kararının bu yönüyle isabetli bulunduğu oyçokluğu ile kararlaştırılmıştır.
Öte yandan, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 27.06.2006 gün ve 172-168 sayılı kararında belirtildiği üzere; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 5320 sayılı Yasanın 8. maddesindeki yetkisine dayanarak, hükümden sonra yürürlüğe giren yasal düzenlemelere göre yeniden bir değerlendirme yapılması için dosyayı mahalline göndermesi işlemi, yerel mah¬kemeye hükmü ıslah veya değiştirme yetkisi de veren ve kesinlikle yeni bir hüküm kurma zorunluluğu yükleyen istisnai bir düzenlemedir. Mahkemece iade kararı benimsenerek duruşma açılması halinde, artık önceki hüküm varlığını yitirmiş olacak ve yeniden hüküm verme zorunluluğu doğacaktır. Verilen yeni hükmün önceki ile aynı veya değişik olması, bunun bir hüküm olduğu ve önceden verilenin geçerliliğini kaldırarak onun yerine geçtiği gerçeğini değiştirmeyecektir. Bu nitelikte bir hükmün temyizen incelenebilmesi, CYUY’nın 305. maddesindeki re’sen temyize ilişkin koşullar saklı kalmak kaydıyla, yasayoluna başvuru hak ve yetkisine sahip kişiler tarafından, usulüne uygun bir temyiz davasının açılmasına bağlıdır.
Somut olayda, iade üzerine İslahiye Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.12.2005 günlü hüküm yasa yollarına başvurma hak ve yetkisine sahip kişilerce süresi içinde temyiz edilmediğinden ve re’sen de temyize tabi olmadığından, itirazın kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bazı Kurul Üyeleri; “önceki karara yönelik temyiz isteminin, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca iadesi üzerine yerel mahkemece kurulan yeni hükmün temyizen incelenmesini sağlamaya yeterli olduğunu” belirterek itirazın reddi gerektiği yolunda karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 27.06.2007 gün ve 4177-5632 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Üst Kilis Cumhuriyet savcısı Nedim Özkan’ın tefhimden başlayan bir aylık süreden sonra gerçekleştirdiği temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY’nın 310 ve 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,
4- Dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesinin temini için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 16.09.2007 günlü birinci müzakerede gerekli oyçoğunluğuna ulaşılmaması nedeniyle 06.11.2007 tarihinde gerçekleştirilen ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.