Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2007/141 E. 2007/208 K. 16.10.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/141
KARAR NO : 2007/208
KARAR TARİHİ : 16.10.2007

İtirazname :KYB.173565
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :GİRESUN 2. Asliye Ceza
Günü : 20.12.2005
Sayısı : 216-561
Sanık İ.E..’in hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCY’nın 142/1-b ve 143. maddeleri uyarınca 2 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hiçbir şey almadan olay yerinden ayrılması nedeniyle hakkında 5237 sayılı TCY’nın 145. maddesinin tatbikiyle takdiren ceza vermekten vazgeçilmesine ilişkin olarak Giresun 2. Asliye Ceza Mahkeme¬sinden verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşmiş bulunan 20.12.2005 gün ve 216-561 sayılı hükme karşı Adalet Bakanlığı tarafından yasa yararına bozma başvurusunda bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi 03.04.2007 gün ve 16984-4291 sayı ile;
“1- Hırsızlık suçunun 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda unsurlarının aynı olmadığı, iddianamedeki anlatım şekliyle eylemin aynı zamanda işyeri dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçlarını da oluşturacağı, bu haliyle de 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun sanığın lehine bulunduğu gözetilmeden, 5237 sayılı Kanun’un lehe olduğundan bahisle uygulama yapılmasında,
2- Kabule göre de,
a) Sanığa isnat olunan suçun 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 24. maddesi uyarınca uzlaşma kapsamında bulunduğu cihetle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesi gereğince adı geçen sanık hakkında uzlaşma hükümleri uygulanmadan yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesinde,
b) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 145. maddesindeki malın değerinin azlığı” kavramı ile, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 522. maddesindeki hafif ve pek hafif ölçütleriyle, her iki maddenin de cezadan indirim olanağı sağlaması dışında benzerlik bulunmadığı, “değer azlığının” 5237 sayılı Kanun’a özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu, bunun daha çoğunu alabilme olanağı varken, yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak da az olan şeyi alma halinde, olayın özelliği ve sanığın kişiliği de değerlendirilerek, yasal ve yeterli gerekçeleri de açıklanarak uygulanabileceği, somut olayda sanığın gece saat 03.30 sırasında müştekiye ait işyerinin giriş kapısını tornavida ile kanırtmak suretiyle açarak içeri girdiği ve kilidi olmayan tahta çekmecede bulunan 5-6 milyon Türk lirası bozuk parayı aldığı nazara alındığında, suçun işlenmesindeki özellik gereği olayda 5237 sayılı Kanun’un 145. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesinde,
c) Sanığa ceza vermekten vazgeçilmesi gerektiği kanaatinin oluşması durumunda, mahkemenin eylemi tespit ve gerekçesini belirtmek suretiyle, herhangi bir ceza miktarı belirtmeksizin hüküm kısmında sadece “ceza verilmekten vazgeçilmesine” karar vermesi gerekli iken, ceza verilecekmiş gibi temel cezanın üzerinde gerekli artırım ve indirimler yapılarak sonuç cezasının belirlenmesinden sonra “ceza verilmekten vazgeçilmesine” ibaresinin hükmün sonuna eklenmesi suretiyle hüküm kurulmasında isabet görülmemiş olduğundan bahisle 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması” Dairemizden istenilmiştir.
Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görüldüğünden kabulü ile hırsızlık suçundan sanık İ.E.. hakkında Giresun 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 20.12.2005 gün ve 2005/216-561 sayılı kararın 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi gereğince aleyhe etki etmemek üzere bozulmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca Mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hükmün verilmesine” karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 05.06.2007 gün ve 173565 sayı ile;
“Yerel Mahkemenin mahkûmiyet hükmü dışında kalan ve davanın esasını çözer nitelikte olan ceza verilmesine yer olmadığı hükmünün yasa yararına bozulması, 5271 sayılı CMK’nun 4. fıkrasının (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılama yapılmaz. Bozulan karar mahkûmiyet hükmü olmadığından aynı fıkranın (b ve d) bentlerinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Yüksek Dairece, Yerel Mahkeme hükmünün aleyhe etki etmemek üzere bozulmasını takiben ‘5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca Mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hükmün verilmesinin’ kararlaştırılma¬sının yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.” görüşü ile itiraz etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın hırsızlık suçundan dolayı 5237 sayılı TCY’nın 142/1-b, 143. maddeleri uyarınca 2 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hiçbir şey almadan olay yerinden ayrılması nedeniyle hakkında aynı Yasanın 145. maddesinin tatbikiyle ceza vermekten vazgeçilmesine ilişkin 20.12.2005 günlü hükme karşı Adalet Bakanlığı tarafından yasa yararına başvuruda bulunulması üzerine Özel Daire, 765 sayılı TCY’nın sanık bakımından daha lehe sonuç verdiği, kabule göre de; Çocuk Koruma Yasası’nın 24. maddesi uyarınca uzlaşma kapsamında kalan bu suç nedeniyle CYY’nın 253. madde hükmü uygulanmadan yargılamaya devamla karar verildiği, olayda 145. maddenin uygulanamayacağı, ceza verilmesinden vazgeçilmesine karar verilecek ahvalde ceza verilecekmiş gibi temel ceza ve bunun üzerinden artırım yapılarak sonuç ceza belirlenemeyeceği, böyle bir durumda doğrudan ceza verilmekten vazgeçilmesine karar verilmesi gerektiğinden bahisle, aleyhe sonuç doğurmamak üzere hükmün yasa yararına bozulmasına, CYY’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hükmün verilmesine karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, ceza vermekten vazgeçilmesine ilişkin kararın mahkû¬miyet dışı hükümlerden olduğunu, böyle bir hükmün yasa yararına bozulması halinde yerel mahkemede yeniden yargılama yapılmasına olanak bulunmadığını belirterek itiraz etmiştir.
Çözümü gereken uyuşmazlık, davanın esasını çözen mahkûmiyet dışı bir hüküm yasa yararına bozulduğunda, yerel mahkemede yeniden yargılama yapılmasının mümkün olup olmadığına ilişkindir.
Özel Dairenin yasa yararına bozma kararına dayanak aldığı CYY’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendindeki düzenleme, sadece mahkûmiyet hükümlerini içermektedir. Somut olayda yasa yararına bozulan hüküm ise, sanığa ceza verilmesinden vazgeçilmesine ilişkin olup, davanın esasını çözen, mahkûmiyet dışı bir hükümdür. 4. fıkranın (c) bendindeki emredici düzenleme uyarınca, böyle bir hükmün yasa yararına bozulması halinde yerel mahkemede yeniden yargılama yapılması mümkün değildir; Yargıtay’ca hükmün yasa yararına bozulması ile yetinilmelidir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı yerinde görülmüştür.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 03.04.2007 gün ve 16984-4291 sayılı kararından, “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca Mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hükmün verilmesine” ibaresinin çıkartılmasına,
3- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 16.10.2007 günü oybirliği ile karar verildi.