YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/116
KARAR NO : 2008/187
KARAR TARİHİ : 15.07.2008
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Günü : 26.01.2007
Sayısı : 21-76
Sanık …’nun, keyfi muamelede bulunmak suçundan 765 sayılı TCY’nın 228/1, 80, 59, 35, 647 sayılı Yasanın 4 ve 5. maddeleri uyarınca, (12 kez), 765 sayılı TCY’nın 228/1, 59, 35, 647 sayılı Yasanın 4 ve 5. maddeleri uyarınca, (12 kez), olmak üzere ve 765 sayılı TCY’nın 72 ve 77/5. maddeleri uyarınca sonuç olarak 17.350 YTL adli para ve 10 yıl süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanma cezalarıyla cezalandırılmasına ve para cezasının 647 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca 24 eşit taksitte alınmak üzere taksitlen¬dirilmesine, hakkında 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına,
Sanık …’in, keyfi muamelede bulunmak suçundan, 765 sayılı TCY’nın 228/1, 59, 35, 647 sayılı Yasanın 4 ve 5. maddeleri ve 765 sayılı TCY’nın 72 ve 77/5. mad¬deleri uyarınca sonuç olarak 1.800 YTL adli para ve 20 ay süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanma cezalarıyla cezalandırılmasına, adli para cezasının altı eşit taksitte tahsil edilmek üzere taksitlendirilmesine, hakkında 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, ilişkin Yargıtay 4. Ceza Dairesince verilen 26.01.2007 gün ve 21-76 sayılı hükmün, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “hükmün onanması” görüşünü içeren 14.05.2007 gün ve 17 sayılı tebliğna¬mesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderil¬mekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar … ve …’in, görevde keyfi işlemlerde bulunmak suçlarından cezalandırılmasına ilişkin hükmün verilmesinden sonra yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile Ceza Yargılaması Yasası’nın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında gerçek¬leştirilen değişiklikler sonucunda, bu maddede öngörülen objektif ve subjektif koşulların varlığı halinde uygulanması olanağı bulunan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kurumunun tatbik alanı genişletilmiş ve somut olayda uygulanabilir bir hale gelmiştir. Kurulan hükmün sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmamasına olanak sağlayan ve bu yönüyle sanıklar lehine sonuç doğurdu¬ğunda kuşku bulunmayan bu hukuki kurumun sanıklar hakkında uygulanıp uygulanmayacağı ise öncelikle birinci derece yargılamasını yapan mahkemece ele alınıp değerlendirilmelidir. Bu itibarla, diğer yönlerinin bu aşamada incelen¬mesine gerek bulunmayan hükmün, öncelikle bu yasal değişikliğin değerlendirilebilmesi için bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı Osman Şirin; “5728 sayılı Yasanın 562. maddesiyle 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinde yapılan ve “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin kapsamını genişleten değişikliğin açılan temyiz davasının incelenmesini, suçun sübutunun ve vasfının değerlendirilmesini usulen engelleyecek hiçbir hüküm taşımadığı açıktır. Bu açıklık 5728 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinin hükmüyle tartışılamaz netliğe ulaşmıştır. Geçici 1. maddede ifadesini bulan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Yargıtay ilgili ceza dairesinde bulunan dosyalar hakkında bu Kanunun lehe hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde, usule aykırılık bulunmadığı takdirde, dosya esastan incelenmek, acele işlerden sayılmak ve Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesi dikkate alınmak suretiyle karar verilir.” hükmünün temyiz davasının esasının incelenmesine engel olur nitelikteki “hukuka kesin aykırılık halleri”yle sınırlı olduğunda ve bunun dışındaki her halde hükmün esasının incelenmesi gerekeceğinde duraksama olmamalıdır.
Temyiz davasında gerek re’sen gerekse talep üzerine sanığın beraatine hükmede¬bilmek asla ve kesinlikle geciktirilemeyecek bir temel hedef olduğuna göre, esası inceleyerek bu yönde bir karar vermek yerine sadece ve yalnız usul bozması yaparak yargılamayı ilk derece mahkemesine göndermenin ve beraatı olanaklı kişiyi 5271 sayılı CYY.nın 231. maddesinde öngörülen beş yıllık denetim süresine tabi tutarak hak kısıtlamalarına muhatap kılmanın kabul edilebilir hiçbir yönü bulunmamaktadır.
Aynı yorumu, açılmış temyiz davasında yerel mahkeme hükmünü suç vasfı ya da cezayı artırıcı veya indirici nedenler yönünden temyiz eden süjenin hakları ve haklılığı yönünden de yapmak olanaklıdır. Örneğin yerel mahkemenin cezayı 2 yıl ya da altına indiren uygulamasını yasaya aykırı bularak temyiz davası açan ve yapılacak inceleme ile uygulamayı bozdura¬bilmeyi uman C.savcısı veya müdahilin haklı olabilecek bu temyizi incelenemeyecek, salt ceza 2 yılı aşkın değildir denilerek hükmün açıklanmasının ertelenmesi yönünde bir yeni hükme yerel mahkeme zorlanacak, yerel mahkeme kendi hükmündeki isabetsizliği denetleme yetkisinde olmadığından, hatalı biçimde 2 yıllık yaptırıma konu edilen nice suç, hükmün açıklanmasının ertelenmesiyle yaptırım dışı kalabilecektir.
“Hükmün açıklanmasının ertelenmesi” kararlarının sadece itiraz yasa yoluna tabi tutulduğu gözönüne alındığında, bu tür ihlallerin itirazı inceleme mercilerince usule ilişkin denetleme statüsü alışkanlığıyla değerlendirmeye konu edilemeyeceği ve hukuk düzeninin geçerli kıldığı ölçüde giderilemeyeceği açıktır. İtiraz mercilerinin esası da incelemesi gere¬ktiği keyfiyeti ise ayrı bir yasal düzenlemenin konusu olabilir ki, bu da temyiz mercii ile itiraz merciinin görev ve yetkilerinin sınırları konusunda çok kapsamlı bir tartışmayı gündeme taşır.
Bu itibarla yasanın açık hükmüne ve hukukun vazgeçilemez ve ertelenemez usul normlarına aykırı biçimde esası incelemeyi gereksiz sayan, sübuta ve vasfa ilişkin temyiz davasını inceleme sorumluluğunu öteleyen ve yeni yasal düzenlemeyi usul bozmasını zorunlu kılıyormuşçasına değerlendiren çoğunluğun görüşüne katılmıyor, esasın incelenmesinden sonra suçun sübutuna ve uygulamanın isabetli oluşuna karar verilmesi sonrasında ertelenmeye engel bir halin bulunmadığını saptama halinde, hükmün 5728 sayılı Yasayla değişik CYY’nın 231. maddesince değerlendirme yapılmak üzere bozulmasına hükmedilmesi gerektiğini düşünüyorum.” gerekçesiyle
Bir kısım Kurul Üyesi ise; “hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda yapılan yasal değişikliğin Yargıtay’da yapılan inceleme sırasında davanın diğer yönlerinin ve esasının değerlendirilmesine engel olmayacağını belirterek öncelikle davanın esasının ince¬lenmesi, sübut, nitelendirme gibi hususlarda hükmün denetimi yapıldıktan sonra sözü edilen yasal değişiklik nedeniyle hükmün bozulması gerektiğini” ileri sürerek karşı oy kullan¬mışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1-Sanıkların temyiz itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 26.01.2007 gün ve 21-76 sayılı hükmünün sair yönleri incelenmeksizin açıklanan nedenden BOZULMASINA,
3-Dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 08.07.2008 günlü birinci müzakerede karar için gerekli oyçoğunluğuna ulaşılamaması nedeniyle 15.07.2008 günü gerçekleştirilen ikinci müzakerede oyçokluğu ile tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak karar verildi.