Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2021/13 E. 2021/46 K. 31.03.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2021/13
KARAR NO : 2021/46
KARAR TARİHİ : 31.03.2021

CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI

Görevsizlik Kararı Veren
Yargıtay Daireleri : 4 ve 12. Ceza
Mahkemesi :Asliye Ceza

Sanık hakkında şantaj ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda İstanbul 26. Asliye Ceza Mahkemesince 25.09.2014 tarih ve 35-289 sayı ile sanığın beraatine karar verilmiştir.
Hükümlerin katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 11.02.2020 tarih ve 1546-2882 sayı ile;
“İddianamede açıklanan eylemler, sevk maddeleri ile temyizin kapsamı ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun ceza daireleri arasındaki iş bölümüne dair kararına göre, sanık hakkında TCK’nın 107/2 ve 134/1-2. maddeleri uyarınca şantaj, özel hayatın gizliliğini ihlâl suçlarından kamu davası açılmış bulunmakla, tebliğname tarihine göre en ağır yaptırımı içeren suçun özel hayatın gizliliğini ihlâl suçu olduğu ve bu nedenle işin incelenmesinin Yüksek 12. Ceza Dairesinin görevine girdiği”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 12. Ceza Dairesince de 27.01.2021 tarih ve 715-738 sayı ile;
“Sanık … hakkında düzenlenen 14.01.2013 tarihli iddianamede özetle; sanık …’in, işvereni olan şikâyetçi Makbule ile iş yeri müşterisi olan diğer şikâyetçi Kıyaseddin arasında gayriresmi ilişki olduğunu delillendirmek amacıyla, şikâyetçi Makbule’nin ofis olarak kullandığı odanın duvarına, başka bir iş yeri tarafından hediye olarak verildiğini söylediği ve içerisinde kamera olan saati yerleştirip, şikâyetçilerin birbirleriyle cinsel ilişkiye girdikleri anı ve konuşmalarını yaklaşık iki ay süreyle gizlice kaydederek, CD’lere aktardığı bu kayıtları ve bilgisayarda kendisinin hazırladığı tek sayfalık yazıyı, şikâyetçilerin adını yazdığı iki ayrı zarfa koyup, meçhul bir kişi tarafından kurye vasıtasıyla gönderilmiş gibi şikâyetçi Makbule’nin ofisine bıraktıktan sonra, şikâyetçi Makbule’yi arayarak, yüzünü göremediği bir kuryenin iki zarf getirdiğini söylediği, şikâyetçi Makbule tarafından söz konusu zarflar açıldığında, içinde kendisi ve diğer şikâyetçi Kıyaseddin’in cinsel ilişkiye girdikleri sırada çekilmiş görüntü CD’leri ile bu görüntülerin eşine, çocuklarına ve internete verilmemesi için 50.000 TL ödenmesi gerektiğine dair şantaj içerikli yazının olduğunu görmesinin ardından, her iki şikâyetçinin Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ettikleri ve yapılan soruşturma sonucunda, sanığın, ele geçirilemeyen saat içerisine yerleştirmiş olduğu kamera ile kayıt yapıp kayıtları CD’lere aktardığının tespit edildiği ve suçlamaların sanık tarafından samimi şekilde ikrar edildiği, böylece şikâyetçilerin dosya içinde mevcut özel hayatlarına ilişkin kamera görüntülerini içeren CD ve şantaj içerikli yazılar, şikâyetçilerin beyanları ve sanığın samimi ikrarı da birlikte değerlendirildiğinde sanığın yüklenen suçları işlediğinin iddia edildiği, suçların isimlerinin ‘Şantaj ve özel hayatın gizliliğini ihlâl’ olarak gösterildiği, iddianamede ‘TCK’nın 86/1, 53/1 ve 107.’ maddeleri sevk maddeleri olarak yazılmasına rağmen kasten yaralama suçuna ilişkin bir iddiada bulunulmamasından dolayı TCK’nın 134/1. maddesi yerine sehven TCK’nın 86/1. maddesinin yazıldığı açıkça görüldüğü gibi, mahkemenin de hükümlerin gerekçesinde sanığa isnat edilen eylemin TCK’nın 134. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 2. cümleleri kapsamında kalması nedeniyle kovuşturma evresinde bu maddeden ek savunma alındığını açıkladığı; ayrıca, iddianamede şikâyetçilerin özel hayatlarına ilişkin kayıtların üçüncü kişilere ifşa edildiğine dair bir anlatımın bulunmaması ve suçun isminin de ‘Özel hayata ilişkin görüntü veya sesleri ifşa etmek’ değil, ‘Özel hayatın gizliliğini ihlâl’ olarak belirtilmesi karşısında, sanık hakkında TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlâl suçundan dava açıldığının kabul edilemeyeceği anlaşılmakla;
Sanık müdafisi ve katılanlar vekili tarafından temyiz incelemesine konu edilen eylemlere ilişkin iddianamedeki sevk ve anlatımla anlatımda yer alan nitelendirmeye, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 31. maddesi ile değişik Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesindeki; ‘Ceza dairelerinde: a) Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianamede veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır. b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir.’ hükmüne, TCK’nın 107/2. madde ve fıkrasının yollamasıyla aynı Kanun’un 107/1. madde ve fıkrasındaki şantaj suçunun temel cezasının, TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasındaki özel hayatın gizliliğini ihlâl suçunun temel cezasından daha ağır olmasına göre, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 6572 sayılı Kanun’la değişik 14. maddesi gereğince hazırlanıp, 22.01.2015 tarihli ve 29244 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 02.02.2015 tarihinde yürürlüğe giren ve 19.01.2016 olan tebliğname tarihi itibarıyla uygulanması gereken 19.01.2015 tarihli ve 2015/8 sayılı Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu Kararı gereğince temyize konu beraat hükümlerinin incelenmesi görevi Yargıtay 4. Ceza Dairesine ait bulunduğu”,
Gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 4 ve 12. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözülmesi gereken uyuşmazlık, temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 28.06.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun ile değişik, Ceza Dairelerinin görevlerini düzenleyen, 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde; “Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianamede veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır.”, (b) bendinde de; “Çeşitli suçlara ait davalarda suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’na 6572 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle eklenen geçici 14. maddesi uyarınca Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca hazırlanıp 22.01.2015 tarihli ve 29244 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 02.02.2015 tarihinde yürürlüğe giren 19.01.2015 tarihli ve 2015/8 sayılı iş bölümü kararının “Yargıtay Ceza Daireleri İş Bölümü Ortak Hükümler” başlıklı bölümünde; “Daireler arasında iş bölümünün belirlenmesinde, 28.06.2014 tarihinden önce düzenlenen tebliğnameler bakımından iddianame veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirmeye göre görevli daire belirlenir. Bu tarihten sonra düzenlenen tebliğnameler bakımından ise mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda da iddianame veya iddianame yerine geçen belgelerdeki nitelendirme esas alınır.” ve “İş bölümünün yürürlüğe girdiği tarih itibariyle düzenlenen tebliğnameler, iş bölümündeki düzenlemeler esas alınarak görevli ceza dairesine gönderilir.” hükümleri getirilmiştir.
Diğer yandan Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun istikrarlı kararlarıyla sürdürülen uygulamaya göre, temyiz incelemesine konu olan suçların yaptırım miktarlarında suç tarihinden sonra tebliğname tarihine kadar yapılan değişiklikler dikkate alınıp tebliğname tarihindeki yaptırım miktarları göz önünde bulundurularak görevli ceza dairesi belirlenmeli, çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı belirlenirken de, suçun temel şekline göre hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırlarının eşit olması hâlinde alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adlî para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması hâlinde dikkate alınmalıdır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Sanık hakkında şantaj ve özel hayatın gizliliğini ihlâl etme suçlarından yapılan yargılamada sanığın atılı suçlardan beraatine karar verildiği, her ne kadar iddianamede sevk maddesi kısmında TCK’nın 107. maddesinin yanı sıra anılan Kanun’un 86/1. maddesi yer alsa da atılı suçların şantaj ve özel hayatın gizliliğini ihlâl suçu olarak yazılması ve iddianamenin metin kısmında sevk maddesi olarak TCK’nın 107/2 ve 134/1. maddelerinin gösterilmesi karşısında, TCK’nın 86/1. maddesinin sehven yazıldığının anlaşılması ile iddianamede nitelendirilen suçlardan tebliğname tarihi olan 19.01.2016 tarihi itibarıyla TCK’nın 107/2. maddesinde düzenlenen şantaj suçunun yaptırımının bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası olması, TCK’nın 134/1. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlâl suçunun yaptırımının ise bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası olması nedeniyle en ağır yaptırım içeren şantaj suçuna ilişkin temyiz davalarına bakmakla yetkili ve görevli olan Yargıtay 4. Ceza Dairesince yapılması gerekmektedir.

Bu itibarla, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı isabetli olduğundan, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın anılan Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 11.02.2020 tarihli ve 1546-2882 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 31.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.