Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2020/3 E. 2020/23 K. 27.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2020/3
KARAR NO : 2020/23
KARAR TARİHİ : 27.10.2020

2020/Bşk-3 2020/23 2014/276708

Yargıtay Daireleri : 15 ve 19. Ceza
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 439-207

Sanıklar hakkında güveni kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Yalova 2. Asliye Ceza Mahkemesince 06.05.2014 tarih ve 439-207 sayı ile sanıkların eylemlerinin kabahat oluşturduğu kabul edilerek idari para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Bu hükümlerine katılan vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine Yalova Ağır Ceza Mahkemesince 12.06.2014 tarihli ve 2014/1611 değişik iş sayılı kararıyla, suçun niteliğine yönelik talebi değerlendirme hak ve yetkisinin Yargıtay ilgili Ceza Dairesine ait olduğu gerekçesiyle dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 22.10.2019 tarih ve 28415-10278 sayı ile;
“Mahkeme kararındaki uygulamaya ve temyizin kapsamına göre, Yargıtay Kanunu’nun değişik 14. maddesi ve Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun 20.01.2017 tarih ve 2017/1 sayılı işbölümü kararı gereğince temyiz incelemesi Yüksek (19.) Ceza Dairesinin görevi dahilinde olduğu”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 19. Ceza Dairesince de 16.12.2019 tarih ve 34284-15628 sayı ile;
“…Temyize konu edilen dava dosyasında yer alan iddianamede; PTT çalışanı ve devlet memuru olmayan şüphelilerin, PTT taşra birimiyle imzalanan acentelik sözleşmesi kapsamında yükümlü oldukları muhafaza ve dağıtım görevlerini yerine getirmedikleri, durumun soruşturma raporunda tespit edilmesi nedeniyle ihbarda bulunulduğu ve şüphelilerin eylemlerinin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturması nedeniyle TCK’nın 155/2 ve 53. maddeleri gereği ayrı ayrı cezalandırılmalarının istendiği,
Yerel Mahkemece verilen gerekçeli kararda ise (özetle); her ne kadar sanıkların suça konu edilen eylemlerinin ‘hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak’ suçunu oluşturduğu iddiasıyla 5237 sayılı TCK’nın 155/2. maddesi uyarınca cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmış ise de, ‘sanıkların dağıtılmayan evraklar nedeniyle maddi menfaat sağlamadıkları anlaşılmakla atılı suçun unsurlarının oluşmaması’ ve sanıkların eylemlerinin 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu’nun 19. maddesinde düzenlenen ve karşılığında idari yaptırım öngörülen acentelik sözleşmesine aykırılık kabahatini oluşturduğu değerlendirilerek, sanıkların ayrı ayrı 435,00’er TL idari para cezası ile cezalandırılmalarına ve yargılama giderlerine eşit olarak mahkûm edilmelerine karar verildiği,
Karara karşı katılan PTT Genel Müdürlüğü vekili tarafından, Yargıtay Yüksek 11. Ceza Dairesinin emsal kararları dayanak gösterilerek, sanıkların eylemlerinin TCK’nın 155/2 ve 132. maddelerinde yazılı suçları oluşturduğu, mahkemece sanıkların eyleminin vasfının suç değil kabahat olarak değerlendirilmesinin yanlış olduğu, bu durumda dahi idari para cezası ile birlikte kendileri için vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekeceğinden bahisle temyiz yoluna gidildiği, temyiz talebinin Yerel Mahkemece itiraz dilekçesi olarak kabulüyle merciye gönderildiği, Yalova Ağır Ceza Mahkemesinin 12.06.2014 tarihli, 2014/1611 D.İş. sayılı kararıyla, suçun niteliğine yönelik talebi değerlendirme hak ve yetkisinin Yargıtay ilgili Ceza Dairesine ait olduğu gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi üzerine dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği görülmektedir.
5326 sayılı Kanun’un ‘Karar Verme Yetkisi ve Kanun Yolları’ başlıklı dördüncü bölümünde yer alan ‘Mahkemenin karar verme yetkisi başlıklı’ 24. maddesinde; kabahat nedeniyle mahkemelerin idari yaptırım kararı verme yetkisi düzenlenmekte iken, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 27/7. maddesinde mahkemece eylemin suç değil kabahat oluşturması nedeniyle verilecek beraat ve idari para cezasına karşı, şayet beraat hükmü kanun yoluna yoluna götürülmüş ise idari para cezası hükmünün de bunu inceleyecek mercide incelenmesi öngörülmüştür.
5560 sayılı Kanun’un ilgili madde gerekçesinde özetle; adli soruşturma ve kovuşturma makamlarının fiilin suç oluşturmadığı kanaatine vararak fail hakkında idari para cezası vermeleri halinde gidilecek kanun yollarının; kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı itiraz, beraat kararlarına karşı ise temyiz (veya istinaf) kanun yolu olduğu ve fiilin suç oluşturduğu iddiasıyla bu kanun yollarında itiraz edilebilmesinin mümkün olduğunun düzenlendiği yazılmıştır.
Kanun koyucunun, konusu suç oluşturan herhangi bir eylem nedeniyle açılan kamu davasında, kovuşturma aşamasında eylemin suç oluşturmadığının ancak kabahat oluşturduğunun anlaşılması nedeniyle verilecek beraat ve idari yaptırım uygulanması yönündeki kararlara karşı, eylemin suç oluşturduğu gerekçesiyle yapılacak itirazların, idari yaptırım kararını inceleyecek merci tarafından değil, daha nitelikli bir inceleme yapacak üst derece mahkemesi tarafından incelenmesini amaçladığı değerlendirilmektedir.
Mahkemece sanıkların eylemlerinin ‘kanunda yazılı suçun unsurlarını oluşturmadığı’ gerekçesiyle kurulan hükme karşı, eylemin suç oluşturduğu yönündeki kanun yolu itirazları, beraat hükmünün tabi olduğu kanun yolu merci tarafından incelenmelidir. Bu nedenle, katılan vekili tarafından mahkemece eylemin vasfının yanlış değerlendirildiğine ve sanıkların eylemlerinin TCK’nın 155/2. maddesinde unsurları yazılı ‘güveni kötüye kullanma’ suçunu oluşturduğuna ilişkin olarak açılan temyiz davasına konu edilen hüküm; sanıklar hakkında 6475 sayılı Kanun’un 19. maddesi uyarınca verilen idari para cezası kararı değil, esasen 5326 sayılı Kanun’un 27/7. maddesinde vasıf değişikliği nedeniyle mahkemece eylemin suç oluşturmadığına dair kurulan beraat hükmü niteliğineki kısmıdır.
Netice itibariyle, temyiz eden katılan vekilinin, mahkemece verilen idari para cezasına karşı bir itirazı bulunmadığı gibi sanıkların iddianamede yer alan suça konu eylemlerinin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin olduğu, eylemin bu yönden Dairemizin iş bölümünde yazılı görev alanına girmediği anlaşılmakla,
Hükmün konusuna, Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesine ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 30.01.2019 ve 2019/1 sayılı iş bölümüne dair kararına göre, 5237 sayılı TCK’nın 155/2. vd. maddelerinde düzenlenen ‘hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma’ suçundan kaynaklı işlere bakmakla görevli dairenin Yüksek Yargıtay 15. Ceza Dairesi olduğu”
Gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 15 ve 19. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözülmesi gereken uyuşmazlık, temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun Ceza Dairelerinin görevlerini düzenleyen 14. maddesinin üçüncü fıkrasının 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 31. maddesi ile değişik (a) bendinde; “Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianamede veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır” hükmüne yer verilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesi uyarınca hazırlanıp 01.02.2017 günü yürürlüğe giren ve tebliğname tarihi itibarıyla uygulanması gereken 20.01.2017 tarih ve 2017/1 sayılı iş bölümünün; “Yargıtay Ceza Daireleri iş bölümü Ortak Hükümler” kısmının beşinci maddesinde;
“Ceza Dairelerinin görevlerinin belirlenmesinde, mahkumiyet kararlarında mahkeme hükmündeki, mahkumiyet dışındaki kararların temyiz incelemesinde ise dava açan belgedeki nitelenen suç esas alınır.” hükmü getirilmiştir.
5326 sayılı Kanun’un “Mahkemenin karar verme yetkisi” başlıklı 24. maddesi;
“Kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde mahkeme tarafından idarî yaptırım kararı verilir.”
Aynı Kanun’un “Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesinin 7. fıkrası ise;
“Kovuşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî yaptırım kararı verilmesi halinde; fiilin suç oluşturmaması nedeniyle verilen beraat kararına karşı kanun yoluna gidildiği takdirde, idarî yaptırım kararına karşı itiraz da bu kanun yolu merciinde incelenir.” şeklinde düzenlenmiştir.
İncelemeye konu dosyada, sanıklar hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasında Yerel Mahkemece sanıklara atılı suçun unsurlarının oluşmadığı ve eylemlerinin kabahat oluşturduğu belirtilerek idari para cezası verildiği, her ne kadar sanıklar hakkında güveni kötüye kullanma suçundan kamu davası açılmış ve Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianamede veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirmenin esas alınacağı düzenlenmiş ise de sanıklar hakkında beraat kararı verilmeksizin idari yaptırım kararı verilmesi, mahkemenin uygulaması ve temyizin kapsamına göre Özel Ceza Kanunundan doğan uyuşmazlıklara ilişkin temyizen inceleme görevinin Yargıtay 19. Ceza Dairesine ait olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay 15. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı isabetli bulunduğundan, Yargıtay 19. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın anılan daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 16.12.2019 tarih ve 34284-15628 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın Yargıtay 19. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 27.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.