Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2018/97 E. 2018/159 K. 13.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2018/97
KARAR NO : 2018/159
KARAR TARİHİ : 13.09.2018

2018/Bşk-97 2018/159 2017/55233
Görevsizlik Kararı Veren
Yargıtay Daireleri : 4 ve 10. Ceza Daireleri

Tehdit ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçlarından hükümlü …’ın mahkûmiyetine ilişkin, İstanbul Anadolu (Kapatılan) 23. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 12.02.2013 tarihli ve 209-201 sayılı hükümler temyiz edilmeksizin 26.04.2013 tarihinde kesinleşmiştir.
Anılan karara karşı Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.10.2017 tarihli ve 55233 sayılı ihbarnamesi ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 4. Ceza Dairesince 15.11.2017 tarih ve 19086-24962 sayı ile;
“…Dosya kapsamına göre, Kartal Cumhuriyet Başsavcılığının 14.02.2012 tarihli ve 2011/49160 soruşturma, 2012/3074 esas, 2012/1544 sayılı iddianamesi ile sanığın müştekiye yönelik gerçekleştirdiği tehdit suçundan 5237 sayılı Kanun’un 106/1-1. cümlesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmasına karşın, sanığın ayrıca olayda uygulama yeri bulunmayan anılan Kanun’un 191/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilerek hükümde çelişki oluşturulmasında isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
Hükümlerde kabul edilen eylemlere, kanun yararına bozma talebinin içeriğine, tebliğname tarihine, Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesine, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 20.01.2017 tarihli ve 2017/1 sayılı kararına, uyuşturucu madde kullanma suçu için Kanun’da öngörülen cezanın tehdit suçu için öngörülen cezaya göre daha ağır olmasına göre kanun yararına bozma istemine ilişkin incelemenin Yüksek (10.) Ceza Dairesinin görevi dâhilinde olduğu”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 10. Ceza Dairesince de 18.01.2018 tarih ve 7734-641 sayı ile;
“…Sanık hakkında, 16.12.2011 tarihinde işlediği iddia edilen hakaret ve tehdit suçlarından dolayı 14.02.2012 tarihli iddianame ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, İstanbul Anadolu 23. Sulh Ceza Mahkemesinin 12.02.2013 tarihli ve 2012/209 esas, 2013/201 sayılı kararı ile, hakaret suçu yönünden şikâyetten vazgeçme nedeni ile kamu davasının düşmesine, tehdit suçu yönünden ise TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesi ve 62. maddesi uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildikten sonra, sehven dosya ile ilgisi bulunmayan ‘TCK’nın 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına’ dair ibareye yer verildiği ve hüküm fıkrasının devamında da, ‘sanığa verilen cezanın TCK’nın 51/1. maddesi gereğince takdiren ertelenmesine’ karar verildiği, hükmün yasa yoluna başvurulmadan kesinleştiği, hükmün tehdit suçundan verilmiş erteli 10 ay hapis cezası olarak kesinleştirildiği ve adli sicil kaydında da bu şekilde yer aldığı anlaşılmıştır.
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, ‘dosya kapsamına göre, Kartal Cumhuriyet Başsavcılığının 14.02.2012 tarihli ve 2011/49160 soruşturma, 2012/3074 esas, 2012/1544 sayılı iddianamesi ile sanığın müştekiye yönelik gerçekleştirdiği tehdit suçundan 5237 sayılı Kanun’un 106/1-1. cümlesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmasına karşın, sanığın ayrıca olayda uygulama yeri bulunmayan anılan Kanun’un 191/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilerek hükümde çelişki oluşturulmasında isabet görülmemiştir’ denilerek, İstanbul Anadolu 23. Sulh Ceza Mahkemesinin 12.02.2013 tarihli ve 2012/209 esas, 2013/201 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
Her ne kadar Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 15.11.2017 tarihli ve 2017/19086-24962 sayılı görevsizlik kararı ile dosya Dairemize gönderilmiş ise de,
Suçun iddianamede ve hükümde belirtilen niteliğinin açıkça ‘tehdit’ olması ve hüküm fıkrasında da sanığın TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesi ve 62. maddesi uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olmasına göre, hüküm fıkrasının devamında yer alan ‘TCK’nın 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına’ ilişkin ibareler yazım yanlışından ibaret olup hüküm niteliğinde olmadığından; 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesi hükmü ile 27.01.2017 tarihli ve 29961 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yargıtay Büyük Genel Kurulunun iş bölümüne ilişkin 20.01.2017 tarih ve 2017/1 sayılı kararı gereğince; dosyayı inceleme görevinin Yargıtay 4. Ceza Dairesine ait olduğu anlaşıldığından, Dairemizin görevsizliğine, görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kuruluna gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlere göre; dosyayı inceleme görevinin Yargıtay 4. Ceza Dairesine ait olduğu anlaşıldığından, Dairemizin görevsizliğine”,
Gerekçeleriyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu yerine sehven Özel Daireye gönderilen dosya, Yargıtay 4. Ceza Dairesince 16.03.2018 tarih ve 2046-5060 sayı ile; oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözülmesi için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 4 ve 10. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kanun yararına bozma talebinin hangi Özel Daire tarafından incelenmesi gerektiğinin tespitine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 28.06.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun’la değişik, Ceza Dairelerinin görevlerini düzenleyen, 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde; “Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianamede veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır”, (b) bendinde de; “Çeşitli suçlara ait davalarda suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun istikrarlı kararlarıyla sürdürülen uygulamaya göre, çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı saptanırken, hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır olarak kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması halinde bu kez alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adlî para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması hâlinde dikkate alınmalıdır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.10.2017 tarihli ve 55233 sayılı ihbarnamesinde;
“…Sanık hakkında tehdit suçundan 5237 sayılı Kanun’un 106/1-1. cümlesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmasına karşın, sanığın ayrıca olayda uygulama yeri bulunmayan anılan Kanun’un 191/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilerek hükümde çelişki oluşturulmasında isabet görülmemiştir.” şeklinde kanun yararına bozma talep edilmesi karşısında, tehdit ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçlarından kanun yararına bozma talep edildiği anlaşılmaktadır.
Buna göre; kanun yararına bozma incelemesinin, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca kanun yararına bozma talebine konu suçlardan müeyyidesi en ağır olan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin temyiz davalarına bakmakla yetkili ve görevli olan Yargıtay 10. Ceza Dairesince yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay 4. Ceza Dairesince verilen görevsizlik kararı isabetli bulunduğundan, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın anılan daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 18.01.2018 tarihli ve 7734-641 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, Yargıtay 10. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 13.09.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.