Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2018/200 E. 2018/262 K. 28.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2018/200
KARAR NO : 2018/262
KARAR TARİHİ : 28.12.2018

Görevsizlik Kararı Veren
Yargıtay Daireleri : 15 ve 5. Ceza

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 02.01.2018 tarihli ve 10-7 sayılı iddianamesi ve İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.04.2018 tarihli ve 32-220 sayılı son soruşturmanın açılması kararıyla sanıklar ….., … ve …’un kamu görevlileri ile ilişkisi olduğundan bahisle ve bir işin gördürüleceği vaadiyle dolandırıcılık suçuna teşebbüsten TCK’nın 158/2 ve 35. maddeleri ile sanık … ….’ün ayrıca 3628 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan aynı Kanun’un 10. maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davası üzerine Yargıtay 15. Ceza Dairesince 09.07.2018 tarih ve 1-1 sayı ile;
“6572 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’na eklenen geçici 14. madde uyarınca 20.01.2017 tarihli ve 2017/1 sayılı işbölümü kararının ‘Yargıtay Ceza Daireleri İşbölümü Ortak Hükümler’ bölümünde de; ‘Daireler arasında iş bölümünün belirlenmesinde 28.06.2014 tarihinden önce düzenlenen tebliğnameler bakımından iddianame veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirmeye göre görevli daire belirlenir.’, 28.06.2014 tarihi dahil sonrasında düzenlenen tebliğnameler bakımından ise, ‘Ceza Dairelerinin görevlerinin belirlenmesinde, mahkûmiyet kararlarında mahkeme hükmündeki, mahkûmiyet dışındaki kararların temyiz incelemesinde ise dava açan belgedeki nitelenen suç esas alınır.’ hükmüne yer verilmiştir.
Çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı saptanırken, hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması hâlinde bu kez alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adli para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde dikkate alınmalıdır. 
İncelenen dosya içeriğine göre; TCK’nın 158/2. maddesinde belirtilen dolandırıcılık suçunun cezası üç yıldan on yıla kadar hapis cezası olup TCK’nın 250. maddesinde belirtilen irtikap suçunun cezası ise beş yıldan on yıla kadar hapis olarak öngörülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 86. maddesinde ‘Hakim ve savcıların suçlarına iştirak edenlerin aynı soruşturma ve kovuşturma mercilerine tabi olduğu’nun ifade edilmesi, son soruşturma kararındaki sanık Cumhuriyet savcısına yönelik eylemlerin nitelendirilmesi ve isnad olunan eylemin vasfına göre; TCK’nın 250. maddesindeki irtikap suçunun cezasının alt sınırının, TCK’nın 158/2. maddesinde belirtilen dolandırıcılık suçundan daha fazla olması karşısında; sanık … ….’ün ve birlikte hareket eden sanıklar … ve …’un, ilk derece yargılama merciinin Yargıtay 5. Ceza Dairesi olduğu”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesince de 16.07.2018 tarih ve 29-17 sayı ile;
“ …Sanık Cumhuriyet savcısı …..’ün, müşteki Adem Peker hakkında İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/230 esas sayılı dosyasında görülen yargılamanın yenilenmesine ilişkin davada herhangi bir görev ve yetkisinin bulunmadığı, dolayısıyla somut olayda sanık Cumhuriyet savcısı ve avukatların eyleminin sübutu hâlinde 5237 sayılı TCK’nın 250/1. maddesinde düzenlenmiş olan kamu görevlisinin, görev ve yetki alanına giren bir işlemi yaparken veya o işlemi yapabilecek durumda iken bir başkasını kendisine veya başkasına yarar sağlamaya veya bu yolda vaatte bulunmaya icbar etmesi suretiyle gerçekleşen icbar suretiyle irtikap suçunu oluşturma olanağının bulunmadığı, kaldı ki son soruşturma kararında sanıkların müştekiye maddi cebir ve/veya tehditte bulunduklarına veyahut da bu boyuta varmayan davranışlarla doğrudan veya dolaylı olarak zorlayıcı hareketlerde bulunduklarına dair bir anlatımın da bulunmadığı, CMK’nın 225/1. madde ve fıkrasındaki ‘Hüküm, ancak iddianamede (olayımızda dava açan belge olan son soruşturma kararında) unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.’ düzenleme ve ‘davasız yargılama olmaz’ ilkesinden hareketle sanıklar haklarında müştekiye manevi cebirde bulunduklarına dair açılmış bir dava bulunmadığından, son soruşturma kararında açıkça ‘…şayet istedikleri parayı vermesi hâlinde kendisini cezadan kurtarabilecekleri yönünde beyanlarda bulunmak suretiyle hileli davranış ve sözlerle müştekiden haksız yarar sağlamaya çalıştıkları, bu suretle sanıkların TCK’nın 158/2. maddesinde … düzenlenen nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçunu işledikleri hususunda yeterli ve kuvvetli şüphenin doğduğu’ndan bahsedildiğinden, son soruşturmanın açılması kararındaki niteleme ve anlatıma göre sanıklara atılı suçlardan cezası en ağır suçun nitelikli dolandırıcılık olmasına göre, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendindeki ‘Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianamede veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır.’, (b) bendindeki ‘Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir.’ ve (e) bendindeki ‘Temyiz davasına bakmakla görevli olan daire, Yargıtayın ilk derece mahkemesi olarak bakmakla görevli olduğu davalar ile olağanüstü kanun yollarına ilişkin davalara bakmakla da görevlidir.’ şeklindeki hükümlere, son soruşturma kararındaki nitelendirmeye (sevk maddelerine) ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’na 6572 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile eklenen geçici 14. madde uyarınca oluşturulan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından hazırlanan ve 21.02.2018 tarihli ve 30339 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girip 01.03.2018 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlanan 09.02.2018 tarihli ve 2018/1 sayılı iş bölümü kararma göre, ilk derece yargılaması yapma görevinin Yüksek Yargıtay 15. Ceza Dairesine ait bulunduğu”,
Gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözülebilmesi için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 15 ve 5. Ceza Daireleri arasındaki uyuşmazlık, ilk derece yargılamasının hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 90. maddesinde, birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve Cumhuriyet savcılarının işledikleri görev suçlarından dolayı Yargıtay’ın görevli ceza dairesinde yargılanacakları, hâkim ve savcıların işledikleri görev suçlarına iştirak edenlerin de, aynı soruşturma ve kovuşturma mercilerine tabi olacaklarına ilişkin 2802 sayılı Kanun’un 86. maddesi hükmü uyarınca, birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve Cumhuriyet savcılarının görev suçlarına iştirak etmiş olanlar da, hâkim ve Cumhuriyet savcılarının tabi olduğu Yargıtay’ın ilgili ceza dairesinde yargılanacaklardır.
Bu kapsamda;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi ve İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.04.2018 tarihli ve 32-220 sayılı son soruşturmanın açılması kararı incelendiğinde, suç tarihinde 1. sınıf Cumhuriyet savcısı olan sanık … …. ile avukat olan sanıklar … ve …’un üzerlerine atılı TCK’nın 158/2 ve 35. maddelerinde düzenlenen kamu görevlileri ile ilişkisi olduğundan bahisle ve bir işin gördürüleceği vaadiyle dolandırıcılık suçuna teşebbüs ile sanık … ….’ün ayrıca 3628 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan dolayı 2802 sayılı Kanun’un 89 ve 90. maddeleri uyarınca, cezalandırılmaları isteminde bulunulmuş ise de, son soruşturmanın açılması kararında sanıkların eylemlerinin; “…Sanıklar ….., … ve …’un aynı eylem, irade ve karar birliği içerisinde birlikte hareket etmek suretiyle hakkında verilen ve kesinleşmiş mahkûmiyet kararı ile ilgili olarak devam etmekte olan yargılamanın yenilenmesine ilişkin inceleme ve yargılama yapan İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin başkan ve üyeleri ile Cumhuriyet savcısını tanıdıkları, adamları olduğu, birçok yargı kurumunda da adamları olduğu, şayet istedikleri parayı vermesi hâlinde kendisini cezadan kurtarabilecekleri yönünde beyanlarda bulunmak suretiyle hileli davranış ve sözlerle müştekiden haksız yarar sağlamaya çalıştıkları” şeklinde anlatılması karşısında sanıklar hakkında suç tarihi itibarıyla herkes tarafından işlenmesi mümkün olan nüfuz ticareti suçundan kamu davası açıldığı kabul edilmelidir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendi;
“Ceza dairelerinde:
c) Temyiz davasına bakmakla görevli olan daire, Yargıtayın ilk derece mahkemesi olarak bakmakla görevli olduğu davalar ile olağanüstü kanun yollarına ilişkin davalara bakmakla da görevlidir” şeklinde düzenlenmiş olup, temyiz dosyasına bakan dairenin aynı suçla ilgili ilk derece dosyalarına da bakacağı kabul edilmiştir. Bu nedenle ilk derece yargılamasını yapma ve sonuçlandırma görevi Yargıtay 5. Ceza Dairesine ait bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay 15. Ceza Dairesi tarafından verilen görevsizlik kararı isabetli olduğundan, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve ilk derece yargılamasının yapılması için dosyanın anılan daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 16.07.2018 tarihli ve 29-17 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, Yargıtay 5. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 28.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.