Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2017/49 E. 2017/69 K. 19.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2017/49
KARAR NO : 2017/69
KARAR TARİHİ : 19.04.2017

Görevsizlik Kararı Veren
Yargıtay Daireleri : 15 ve 11. Ceza Daireleri
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 03.10.2012
Sayısı : 99-216

Nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından açılan kamu davalarında yapılan yargılama sonucunda, sanıkların atılı suçlardan beraatlerine ilişkin, Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.10.2012 gün ve 99-216 sayılı, haklarındaki beraat hükümlerinin sanıklar …, …, …, …, …, … ve … müdafi tarafından, tüm beraat hükümlerinin de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.03.2014 tarihli tebliğnamesiyle dosyanın gönderildiği Yargıtay 15. Ceza Dairesince 16.01.2017 gün ve 9029-282 sayı ile;
“Nitelikli dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından sanıkların beraatine ilişkin hükümler, katılan vekili ve sanıklar …, …, …, …, …, … ve … müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 29.12.2011 tarih ve 2011/Bşk-42-42 Esas- Karar sayılı kararında belirlendiği gibi 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun görevlerini düzenleyen 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde; ‘Daireler arasında iş bölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir,’ (b) bendinde de; ‘Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir’ hükmüne yer verilmiştir.
Çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı saptanırken, hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması halinde bu kez alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adli para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde dikkate alınmalıdır, hükmünü amirdir.
Serbest muhasebeci olarak çalışan sanık …’nun işyerinde çalıştırdığı diğer sanıklarla ilgili olarak herhangi bir hizmet akdi olmadan işe giriş bildirgeleri tanzim ederek Sosyal Sigortalar Kurumu’na ibraz ettiği, diğer sanıklardan da aldıkları sağlık hizmeti sebebiyle kurum zararına sebebiyet verdikleri, böylece sanıkların nitelikli dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarını işlediklerinin iddia edildiği olayda,
Sanık …. …’nun diğer sanıklarla fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek gerçeğe aykırı olarak sigortalı işe giriş bildirgesi düzenlemesi eyleminin, 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun 2-A maddesinde belirtilen ‘Muhasebecilik ve Mali Müşavirlik mesleğinin konusu’ kapsamındaki işlerden olduğunun anlaşılması karşısında, aynı Kanun’un 47. maddesi aracılığıyla 5237 sayılı TCK’nun 204/2. maddesindeki suçunu oluşturacağı belirlenmek suretiyle yapılan incelemede;
İncelenen dosya içeriğine göre;
Temyiz incelemesine konu suçlardan iddianamede anlatılan kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunun cezası, suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 204/2 maddesinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis; nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası ise 5237 sayılı TCK’nın 158/1-e maddesi uyarınca üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasından ibaret olduğu gözetildiğinde;
İddianamedeki anlatım ve nitelendirmeye göre, Yargıtay Kanunu’nun Değişik 14. maddesi gereğince temyiz incelemesi Yüksek 11. Ceza Dairesi’nin görevi dahilinde olduğu…”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 11. Ceza Dairesince de 09.02.2017 gün ve 407-809 sayı ile;
“2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesinde yer alan ‘Ceza dairelerinin görevlerinin tayininde, davadaki tavsif esas alınır. Muhtelif suçlara ait davalarda en ağırını incelemeye yetkili daire görevlidir.’ hükmüne göre Yasa, sevk maddelerine değil, iddianamedeki tavsife ağırlık tanımıştır. Bu nedenle Ceza Dairelerinin görevinde Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu’nun yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere iddianamedeki tavsif esas alınmalıdır.
Suç tarihinde serbest muhasebeci olarak görev yapan sanık …’nun diğer sanıkları işyerinde çalışıyormuş gibi göstermek için sahte işe giriş bildirgesi düzenleyip Sosyal Güvenlik Kurumuna vermesi biçiminde gerçekleşen olayda; işe giriş bildirgesi verme yükümlülüğünün 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 9. maddesi ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 8. maddesi uyarınca işverene ait olması, 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun 2-A maddesinde belirtilen ‘muhasebecilik ve mali müşavirlik mesleğinin konusu’ kapsamındaki işlerden olmaması nedeniyle, aynı Yasa’nın 47. maddesine göre, anılan meslek mensuplarının görevleri sırasında veya görevleri sebebiyle işledikleri suç kapsamında sayılamayacağı cihetle, sahtecilik eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 207/1 maddesi kapsamında özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı ve iddianamede TCK’nın 204. maddesinin 2. fıkrası kapsamında bir kamu görevlisinin resmi belgede sahtecilik eyleminden dolayı açılmış bir dava bulunmaması karşısında; TCK’nın 158/1-e maddesindeki nitelikli dolandırıcılık suçunun ceza miktarına, tebliğname tarihine, iddianamedeki tavsife, hükümlerin konusuna, temyizin kapsamına ve Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesine göre temyiz inceleme görevi Yüksek 15. Ceza Dairesi’ne ait olduğu…”
Gerekçeleriyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 15 ve 11. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
Yargıtay Kanununun Ceza Dairelerinin görevini düzenleyen 14/3. maddesinin a bendi; “Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda açıklamaya itibar edilir” şeklinde iken, 28.06.2014 gün ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 31. maddesiyle; “Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianame veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır” şeklinde değiştirilmiş,
Yargıtay Kanununa 6545 sayılı Kanunun 37. maddesi ile eklenen geçici 13. maddenin 5. fıkrasında; “Yargıtay Büyük Genel Kurulunun iş bölümünün onaylanmasına ilişkin kararı uygulanmaya başlayıncaya kadar bu kanunla yapılan değişiklikten önceki iş bölümüne ilişkin hükümler uygulanmaya devam olunur” düzenlemesi yapılmıştır.
Bu bakımdan Yargıtay Kanununun Ceza Dairelerinin görevlerini düzenleyen 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde 6545 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin yürürlük tarihi olan 28.06.2014 tarihinden önce düzenlenen tebliğnameler bakımından uygulanması mümkün olmayıp, uyuşmazlığın tebliğname tarihinde yürürlükte bulunan iş bölümüne ilişkin hükümler uyarınca çözümlenmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Ceza dairelerinin görevinin belirlenmesinde esas alınması gereken iddianamede eylemler; “…Müşteki kurum vekili tarafından C. Başsavcılığımıza verilen şikayet dilekçesi ile şüphelilerden … isimli şahsın Antakya Merkezde bulunan muhasebe bürosunda diğer şüphelilerin çalışıyormuş gibi gösterilerek SGK İl Müdürlüğüne işe giriş bildirgelerinin verildiği, iş yerinde SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı müfettişlerinden Nuray Algan’ın 26/12/2007 tarihinde yapılan yerel denetimlerde 4 adet çalışma masası ve toplam 5 adet bilgisayarın bulunmasına rağmen yukarıda isimleri sayılan şüphelileri iş yerinde çalışıyormuş gibi gösterdiği ve yeni çıkartılan sigorta yasasından faydalanmaya yönelik yanıltıcı belge düzenleyerek giriş bildirgelerini SGK İl Müdürlüğüne verdiği,
Yapılan tahkikatta şüphelilerin ifadelerinin alındığı, şüphelilerin, şüpheli …’nun muhasebe bürosunda kısa süreli çalıştıkları yönünde beyanda bulundukları, hakkında Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verilen Mikail Sautoğlu isimli şüphelinin suç tarihinde İstanbul ilinde bulunduğu ve sigortalı gösterilme işleminin babası … ile diğer şüpheli …’nun kendi aralarındaki anlaşmaya dayanarak yapıldığını, kendisinin Mehmet’in bürosunda hiç çalışmadığını beyan ettiği,
SGK İl Müdürlüğü ile yapılan yazışmalarda şüphelilerden …, …, … ve …’ya yapılan sigortalılık işlemi sonucunda dönem içerisinde tedavi masrafı ödemelerinin yapıldığının ve şüpheli … tarafından 1353,38 TL tedavi masrafının 24.07.2009 tarihinde yasal faizi ile birlikte ödendiğinin ve tahsil edildiğinin ve buna ilişkin dökümanların 28.01.2011 tarihli yazı ile gönderildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda sayılan 4 şüpheli dışında diğer şüphelilere dönem içerisinde herhangi bir tedavi masrafının yapılmadığı anlaşıldığından bu şüphelilerin eylemlerinin teşebbüs aşamasında kaldığı sabit olmuştur.
Şüpheliler …’nun diğer şüpheliler ile ortak irade ile anlaşarak kendi iş yerinde sigortalı olarak çalışmış göstermek suretiyle düzenlediği işe giriş bildirgelerini SGK İl Kurumu Müdürlüğüne verdiği ve şüphelilerden …, …, … ve …’ya tedavi gideri ödemesi yapıldığından eylemlerinin tamamlanmış olduğu, diğer şüpheliler yönünden ise herhangi bir ödeme yapılmadığından teşebbüs aşamasında kaldığı anlaşılmıştır. ” şeklinde anlatılıp, bu anlatımla uyumlu olacak şekilde sevk maddelerinin de 5237 sayılı TCK’nun 158/1-e ve 207/1. maddeleri olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.
İddianamedeki sevk maddeleri ile metni arasında bir uyumsuzluğun bulunmaması, sevk maddelerinin bir yanılgı sonucu değil, aksine bilinçli bir hukuki değerlendirmeye dayalı olarak belirlenmiş olması, tebliğname tarihinin 25.03.2014 olduğu göz önüne alındığında, temyiz incelemesine konu olan suçlardan iddianamede anlatılan nitelikli dolandırıcılık suçunun yaptırımı 5237 sayılı TCK’nun 158/1-e maddesinde üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezası; özel belgede sahtecilik suçunun yaptırımı ise aynı Kanunun 207/1. maddesinde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası olup, nitelikli dolandırıcılık suçunun müeyyidesi, özel belgede sahtecilik suçundan fazla olduğundan, hükmü temyizen inceleme görevi, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesine dayalı olarak hazırlanan iş bölümü kararı uyarınca nitelikli dolandırıcılık suçunu temyizen incelemekle görevli Yargıtay 15. Ceza Dairesine aittir. Eylemin gerçekte hangi suçu oluşturduğu ise görevli Özel Dairece yapılacak temyiz incelemesi sonucunda belirlenebilecektir.
Bu itibarla, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı isabetli bulunduğundan, Yargıtay 15. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın anılan daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 16.01.2017 gün ve 9029-282 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, Yargıtay 15. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 19.04.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.