Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2017/26 E. 2017/46 K. 19.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2017/26
KARAR NO : 2017/46
KARAR TARİHİ : 19.04.2017

Görevsizlik Kararı Veren
Yargıtay Daireleri : 11 ve 16. Ceza
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 30.04.2013
Sayısı : 133-115

Sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, Erzurum 1. Ağır Mahkemesince 30.04.2013 gün ve 133-115 sayı ile; tüm sanıkların suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından beraatlerine, sanıklar …, …, …, … ve …’in özel belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetlerine, nitelikli dolandırıcılık suçlarından ise mahkûmiyetlerine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Hükümlerin katılan vekili ile sanıklar …, …, …, … ve … müdafiileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.11.2013 tarihli tebliğnamesiyle dosyanın gönderildiği Yargıtay 15. Ceza Dairesince 09.03.2016 gün ve 31195-2464 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu’nun 29.05.2012 gün ve 2012/Bşk-28 Esas ve 2012/28 Karar sayılı kararında da belirlendiği gibi 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde; ‘Daireler arasında iş bölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir’ hükmüne yer verilmiştir.
Çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı saptanırken, hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması halinde bu kez alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adli para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde dikkate alınmalıdır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Temyiz incelemesine konu suçlardan, resmi belgede sahtecilik suçunun cezası, suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 5237 sayılı TCK’nın 204/2. maddesinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçunun cezası iki yıldan altı yıla kadar ve örgüte yardım etmek suçunun cezası da bir yıldan üç yıla kadar hapis olduğu, nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası ise, aynı kanunun 158/1-e maddesi uyarınca üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasından ibaret bulunduğu gözetildiğinde;
İddianamedeki sevk maddeleri ve nitelendirmeye göre, Yargıtay Kanunu’nun Değişik 14. maddesi gereğince temyiz incelemesi Yüksek (11.) Ceza Dairesi’nin görevi dâhilinde olduğu”
Yargıtay 11. Ceza Dairesince 24.03.2016 gün ve 3519-2685 sayı ile;
“…Tebliğname tarihinde yürürlükte bulunan 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6545 sayılı Yasa ile değişiklikten önceki 14. maddesinde yer alan ‘Ceza dairelerinin görevlerinin tayininde, davadaki tavsif esas alınır. Muhtelif suçlara ait davalarda en ağırını incelemeye yetkili daire görevlidir.’ hükmüne göre Yasa, sevk maddelerine değil, iddianamedeki tavsife ağırlık tanımıştır. Bu nedenle Ceza Dairelerinin görevinde Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu’nun yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere iddianamedeki tavsif esas alınmalıdır.
06.06.2011 günlü iddianame ile özetle; sanıklardan … ve …’in Buhara Sağlık Hizmetleri Tıp Merkezinin sahibi ve ortakları olup sanık …’ın Tıp Merkezi müdürü, sanıklar … ve …’ın aynı Tıp Merkezinde evrak işçisi olarak ve sanık …’in ise İl Sağlık Müdürlüğü Tıp Meslekleri ve Özel Tanı-Tedavi Şubesinde memur olarak çalıştıkları sırada; Özel Buhara Tıp Merkezinde toplam 121 hastanın sağlık güvencesi kapsamında poliklinik kayıtlarına yaptıkları başvurularda bir kısmının teşhis ve tedavilerinin ve bunun yanındaki sunulan tedavi hizmetlerinin hastalıkla uyumlu olmadığı, tıbben gerekmediği ve/veya esasen hastaya hiç uygulanmamış olmasına rağmen bir kısım tıbbi hizmetler sunulmuş gibi kayıt girişi yapıldığı, bazen de hastanın kimlik ve giriş kayıt bilgileri var olduğu için esasen poliklinik tarihlerinde hiç başvurulmamış olmasına rağmen başvurulmuş gibi poliklinik numarası verilip gerçekte var olmayan hizmetler yapılmış gibi tıbbi kayıt girişi yapılarak tüm bu usulsüz tıbbi kayıtlar sonucu gerçekte yapılıp hak edilmemiş olmasına rağmen Erzurum ili genelinde toplam 13 kamu kurumu bakımından ayrı ayrı belirtilen miktarda tedavi ödeneğini tahakkuk ettirmek suretiyle katılan …’dan haksız yere alınarak, kurumun toplam 189.329,05 TL zarara uğratıldığından bahisle; sanıklar Serdar ve Güldemet’in işletme sahibi olarak, sanıklar Alp, Fatih ve Mehmet’in ise işletme çalışanı olarak asli maddi fail ve doğrudan doğruya beraber işleyen sıfatında olmak üzere iştirak halinde bu suçları işlemek maksadı ile suç örgütü oluşturdukları ve sanık …’in bu örgüt yapısına dahil olmamakla birlikte denetim yapmayarak suç örgütüne yardım suçunu işledikleri anlaşıldığından sanık …’in eylemine uyan TCK’nun 220/7 maddesi gereğince, diğer sanıkların ise eylemlerine uyan TCK’nun 220/1-2, 204/2, 43/1, 158/1-e, 43/1 (13 kez) maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı; iddianamede her ne kadar sanıklar …, …, …, … ve … hakkında sevk maddesi olarak TCK’nun 204/2. maddesi gösterilmiş ise de; iddianamedeki anlatım ve yüklenen sahtecilik suçuna konu eylemler ile ilgili olarak; sanıklar Serdar Kömeç ve …’in Özel Buhara Tıp Merkezinde doktor, sanık …’ın müdür, sanıklar … ve …’ın evrak işçisi olarak görev yaptıkları, sahtecilik suçundan cezalandırılması istenen ve kamu görevlisi olmayan sanıklardan özel hastane doktorları … ve …’e yüklenen tedavi belgelerindeki sahtecilik eylemlerinin TCK’nun 210. maddesinin 2. fıkrasında yer alan ‘Gerçeğe aykırı belge düzenleyen tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunur’ şeklindeki düzenleme uyarınca, maddede belirtilen özel sağlık mesleği mensuplarının sahtecilik eylemlerinin maddenin ikinci cümlesindeki koşulun gerçekleşmesi halinde devamlılık gösteren daire kararlarında da açıklandığı üzere kamu görevlisi olmamaları nedeniyle ancak TCK’nun 204. maddesinin 1. fıkrasındaki resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı ve iddianamede TCK’nun 204. maddesinin 2. fıkrası kapsamında bir kamu görevlisinin, görevi sebebiyle düzenlediği resmi belgede sahtecilik eyleminden dolayı açılmış bir dava bulunmaması karşısında, TCK’nun 220/1. maddesindeki suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun ceza miktarına, tebliğname tarihine, iddianamedeki tavsife, hükümlerin konusuna, temyizin kapsamına ve Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesine göre temyiz inceleme görevinin Yüksek 16. Ceza Dairesi’ne ait olduğu”
Yargıtay 16. Ceza Dairesince de 23.11.2016 gün ve 2942-6056 sayı ile;

“İddianame ve mahkeme kararındaki nitelendirmeye, katılan …’nun örgüt suçundan doğrudan zarar görmediği için bu suçtan açılan davaya katılma ve hükmü temyiz hakkı bulunmaması nedeniyle temyizin kapsamına, tebliğnamenin tarihine, 2797 sayılı Yargıtay Kanununa 6572 sayılı Kanunun 27. maddesi ile eklenen geçici 14. maddesi hükmüne, 26.02.2016 tarih ve 29636 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 12.02.2016 tarih ve 2016/1 sayılı kararındaki iş bölümüne göre, işin incelenmesi Yüksek 11. Ceza Dairesine ait olduğu”
Gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözülmesi için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 11 ve 16. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözülmesi gereken uyuşmazlık, temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun Ceza Dairelerinin görevini düzenleyen ve 21.11.2013 günlü tebliğname tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde; “Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda açıklamaya itibar edilir” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun istikrarlı kararlarıyla sürdürülen uygulamaya göre, temyiz incelemesine konu olan suçların yaptırım miktarlarında suç tarihinden sonra tebliğname tarihine kadar yapılan değişiklikler dikkate alınıp tebliğname tarihindeki yaptırım miktarları göz önünde bulundurularak görevli ceza dairesi belirlenmeli, çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı belirlenirken de, suçun temel şekline göre hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırlarının eşit olması halinde alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adlî para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde dikkate alınmalıdır.
Tebliğnamenin 21.11.2013 tarihinde düzenlendiği, katılan vekilinin sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından kurulan beraat hükümleri hakkında temyiz talebinde bulunduğu; sanıklar müdafiilerinin ise sanıklar hakkında özel belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin yanı sıra nitelikli dolandırıcılık suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları hakkında da temyiz talebinde bulundukları, sanıklar hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına yönelik istemle ilgili mahallinde bir karar verilmediği ve sanıkların kamu görevlisi olmayıp, özel hastanede görev yapmaları nazara alındığında; incelemeye konu suçlardan iddianamede anlatılan ve sevk maddeleri gösterilen; nitelikli dolandırıcılık suçunun yaptırımı 5237 sayılı TCK’nun 158/1-e maddesi uyarınca üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve adli para cezası, resmi belgede sahtecilik suçunun yaptırımı aynı Kanunun 204/1. maddesi uyarınca iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun yaptırımı aynı Kanunun 220/1. maddesi uyarınca iki yıldan altı yıla kadar hapis; suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmanın yaptırımı ise Kanunun 220/2. maddesinde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası olup; TCK’nun 158/1-e maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunun yaptırımı daha ağır olduğundan, temyiz incelemesinin 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca bu suça ilişkin temyiz davalarına bakmakla yetkili ve görevli olan Yargıtay 15. Ceza Dairesince yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla temyiz incelenmesinin Yargıtay 15. Ceza Dairesi tarafından yapılması gerektiğinden, görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın anılan daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 09.03.2016 gün ve 31195-2464 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, Yargıtay 15. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 19.04.2017 günü oybirliğiyle karar verildi.