Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2016/81 E. 2016/81 K. 19.04.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2016/81
KARAR NO : 2016/81
KARAR TARİHİ : 19.04.2016

Yargıtay Daireleri : 6 ve 5. Ceza
Mahkemesi :Ağır Ceza

Nitelikli yağma ve kasten yaralama suçlarından açılan ve birleştirilen kamu davasının yapılan yargılaması neticesi, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesince 25.01.2005 gün ve 26-16 sayı ile sanık … hakkındaki kamu davasının tefrikine, …’nin kasten yaralama suçundan beraatine, yağma suçundan 765 sayılı TCK’nun 499/1, 522/1, 59. maddeleri uyarınca mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Cumhuriyet savcısı, sanık … müdafii ile katılan vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesince 13.07.2005 gün ve 4361-6957 sayı ile;
“Sanıklara atılı eylemin yasada öngörülen suç tiplerine uygun olarak nitelendirildiği, iddiaya, savunma ve toplanıp karar yerinde gösterilen yeterli kanıtlara göre, belirtilen suçun sanıklar tarafından işlendiği, ileri sürülen iddia, itiraz ve savunmaların incelenip tartışıldığı kanıtlara uygun olarak değerlendirildiği, duruşma sonunda oluşan vicdani kanıya göre kabul ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden diğer temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
1- Katılan kaçırılıp alıkonularak 1700 Dolar ve 400.000.000 Lira parasının alındığı oluşa uygun biçimde kabul edildiği halde, sanıklar …, Hanevdal Kırbaş, Seracettin Fırat hakkında TCY’nın 64/1–2. maddesi göndermesiyle 499/1. maddesinin ikinci cümlesi yerine aynı maddenin birinci cümlesi; sanık Esat Özdemir hakkında TCY’nın 499/1. maddesinin ikinci cümlesi ve 65/3. maddesi yerine 495/1, 31. maddeleri ile hüküm kurulması,
2- Yağma fiilini gerçekleştirmek için trafik kazası izlenimi verilerek katılanın kasten yaralanması suçuna Hanevdal Kırbaş ve Seracettin Fırat’ı azmettiren sanık …’nin TCY’nın 456/1 ve 457/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine beraatine karar verilmesi,
3- Sanıklar Hanevdal Kırbaş ve Seracettin Fırat hakkında TCY’nın 456/1. maddesi gereğince hükmedilen cezanın 457/2. maddesi ile artırılması gerekirken şartları bulunmayan birinci fıkrası ile artırım yapılması,
4- Sanıkların eylemlerine uyan 765 sayılı TCY’nın 499/1–2 ve 522, (Esat Özdemir için 65/3); 456/1, 457/2. maddelerine göre hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın aynı suça uyan 149/1-a-c-h, 109/2–3-a-b, (Esat Özdemir yönünden 39); 149/2 ve 109/2. yollamasıyla 87/3. maddesinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın türü, alt ve üst sınırları bakımından anılan yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında sanıklar yararına olması ve 5237 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yeniden değerlendirme ve uygulama yapılmasında zorunluluk bulunması,
5- Sanık …’nin pasaport ve yerleşim belgesinin okunaklı örneği eklenmek suretiyle gerçek kimliğinin, gerek İran İslam Cumhuriyeti ilgili kuramları, gerekse Interpol aracılığıyla araştırılıp saptanması gerektiğinin gözetilmemesi,
6- Kabule göre de;
Sanık Esat Özdemir hakkında TCY’nın 65/3. maddesinin 522. maddesinden sonra uygulanarak yasanın 29. maddesine aykırı davranılması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesince 13.12.2005 gün ve 72-385 sayı ile sanık …’nin nitelikli yağma suçundan 5237 sayılı TCK’nun 37/1. maddesi delaletiyle 149/1 ve 62/1. maddeleri gereğince sekiz yıl dört ay hapis, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan aynı kanunun 109/2, 109/3, 62/1 ve 53/1. maddeleri gereğince üç yıl dört ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, yağma suçunu gerçekleştirmek için trafik kazası izlenimini vererek kasten yaralama suçuna azmettirmekten 765 sayılı TCK’nun 456/1, 457/2 ve 59/2. maddeleri uyarınca yedi ay onbeş gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,
Sanık …’ın 5237 sayılı TCK’nun 149/1, 39/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca dört yıl iki ay hapis, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan aynı kanunun 109/2, 39/1, 109/3, 62/1 ve 53/1. maddeleri uyarınca bir yıl sekiz ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir.
Bu hükümlerin sanık …, sanık … müdafii ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 11.04.2012 gün ve 1356-7419 sayı ile;
“Hükmedilen cezanın tür ve süresine göre sanıklar müdafilerinin duruşmalı inceleme isteminin ve yasal süre içinde temyiz başvurusunda bulunmayan katılan … vekilinin bu konudaki isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nun 317 ve 318. maddesi gereğince reddine,
1- Sanıklar Hanavdel Kırbaş, Seracettin Kırbaş hakkında yağma ve özgürlüğü tahdit, …, Esat Özdemir hakkında yağmaya iştirakten kurulan hükümlerin incelemesinde;
Sanıkların yağma suçunu katılanın işyerinde ve konutta, gece, silahla ve birden fazla kişi ile birlikte işlediklerinin dosya içersinden anlaşılıp kabul edilmesi karşısında; haklarında 5237 sayılı TCK’nun 149/1. maddesinin a, c, h bentleri ile birlikte d bendinin de uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, uyulan bozmaya, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimler kurulunun takdirine göre atılı suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
TCK’nun 53/2. maddesi uyarınca hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar aynı maddenin birinci fıkrasında öngörülen hakları kullanmaktan yoksun kılınmasına, üçüncü fıkrası uyarınca da kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından, yasaklamanın şartla salıverilen sanıklar hakkında uygulanmamasına karar verilmesi gerekir iken yazılı biçimde hükmolunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Seracettin Fırat ve savunmanı ile sanıklar …, Esat Özdemir ve Hanavdel Kırbaş savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş bulunduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına, bozma nedeni yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımlar çıkarılarak yerine; ’53/1. maddesinde belirtilen ve 53/3. maddesindeki kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet, kayyımlık yetkileri dışındaki haklardan sanığın mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar; 53/3. maddesi gözetilerek 53/1-c maddesi uyarınca kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına’ tümcesinin eklenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına,
2- Sanıklar Hanavdel Kırbaş, Seracettin Fırat ve … hakkında kasten yaralama suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Sanıkların eylemlerine uyan, 765 sayılı TCK’nun 456/1. maddesinde öngörülen kasten yaralama suçuna ilişkin cezanın türü ve üst sınırına göre, aynı yasanın 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirtilen 7 yıl 6 aylık genel dava zamanaşımının, suç tarihi olan 30.08.2002 gününden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar Hanavdel Kırbaş, Seracettin Fırat ve … müdafilerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle bozulmasına, bozma sebebi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine,
3- Sanık … hakkında yağma ve özgürlüğü kısıtlama, sanık … hakkında özgürlüğü kısıtlama suçlarından kurulan hükümlerin incelemesine gelince;
a- Suçun niteliği, cezanın türü ve süresine göre; hükümden sonra yürürlüğe giren vaki değişiklikler karşısında, 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi gereğince sanık …’ın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,
B- Sanıklar …, Hanavdel Kırbaş ve Esat Özdemir ile katılan … Eken’in …’yi ‘Naci’ ismi ile tanıdıklarını soruşturma aşamalarındaki ifadelerinde belirttikleri, İran İslam Cumhuriyeti Ceza Evleri Dairesinin 13.12.2004 tarihli yazı ekinde, Ebrahim Oğlu, 1353 Hicri Şemsi (1974) doğumlu Orumiyeh ilçesine bağlı köyünden verilme 1039 numaralı nüfus cüzdanı sahibi Naji Sharifi isimli mahkûmun da 06.07.1377 Hicri Şemsi (Eylül 1998) tarihinde cezaevinden kaçmış bulunduğu, eki belgede ise baba adı Abdulgaffur olan Kemal Şerifi Seyyedani’nin 1980 tarihinde trafik kazası sonucu öldüğü bildirilip, ölen …’nin eşinin ‘Naci Şerifi’ adındaki yeğeni olan kişinin nüfus cüzdanını çaldıktan sonra değiştirip pasaport alarak Türkiye’ye gidip geldiğini beyan ettiği, bu kişinin İran’da kaçakçılık suçundan Tahran Evin Cezaevinde tutuklu olduğu sırada kaçtığı, ayrıca İstanbul’da adam kaçırma, haraç alma ve uyuşturucu kaçakçılığı suçlarından hapiste olduğu, tutanağın nüfus cüzdanının iptali ve ilgili mercilerin dikkatine tanzim edildiği, buna karşın Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 2005/4361–6957 sayılı, adı geçen sanığın kimliğinin tespiti için Interpol aracılığıyla araştırma yapılmasına yönelik bozma kararı gereği İran makamları ile yapılan yazışma sonucu dosyada bulunan İran Nüfus İdaresinin 17.11.2005 tarihli yazısında onaylı fotoğrafın 23.07.1967 doğumlu, Abdülgafur ve Zeybende oğlu, 764 kimlik numaralı Urumiye Sero bölümünden verilme kimlik hamili Kemal Şerifi Zeydani’ye ait bulunduğunun onaylandığı, kimliği araştırılan sanığın ölümüne ilişkin bir kayıt bulunmadığının anlaşılması karşısında, adı geçen sanığın parmak izlerinin huzurda alınması mümkün ise alınması, yoksa yakalandığında kolluk tarafından veya cezaevi idaresi tarafından alınan parmak izleri temin edilip, yeni ve eski tarihli fotoğrafları ile dosyada mevcut kimlik belge fotokopileri eklenerek sanığın kimliği hususundaki şüphelerin İran İslam Cumhuriyetinin ilgili kurumlarından gelen dosyada mevcut belgeler arasındaki çelişki giderilmeden duruşmaya devamla yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesince 10.06.2013 gün ve 382-220 sayı ile;
Sanık …’ın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/2, 39/1, 109/3, 62/1, 53/1. maddesi gereğince bir yıl sekiz ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına,
Sanık …’nin nitelikli yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından beraatına,
İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından birleştirme kararı verilen 2013/62 sayılı dosyanın yakalamalı ve tensip aşamasında olması ile dosyanın geldiği aşama nazara alınarak dosyaların birleştirilmesine yer olmadığına ve olumsuz görev uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilebilmesi amacıyla dosyanın gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesince 17.02.2014 gün ve 1271-1611 sayı ile;
“Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve nitelikli yağma suçlarından sanık … ve suç ortaklarının yapılan yargılanması sırasında İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi ile İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi arasında oluşan olumsuz birleştirme uyuşmazlığının giderilmesi ve yargı yerinin belirlenebilmesi istemiyle gönderilen dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile daireye verilmekle incelenerek gereği düşünüldü;
İncelenen dosya içeriğine, suç tarihine, dosyaların geldiği aşamaya, dosyanın onaylı örneğinin getirtilme imkânına göre davaların birlikte yürütülmesinde yarar görülmediğinden İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/382 sayılı dava dosyası ile İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/62 sayılı dava dosyalarının birleştirilmesine yer olmadığına, davaların ayrı ayrı yürütülmesine, İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.03.2013 gün ve 2013/62 Esas sayılı birleştirme kararının kaldırılmasına, …”
İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.06.2013 gün ve 382-220 sayılı hükümlerine karşı katılan vekilinin temyizine yönelik olarak ise 17.02.2014 gün ve 1269-1580 sayı ile;
“Katılanın … hakkında yağma ve hürriyeti tahdit suçlarından kurulan hükümleri temyiz ettiği, aynı dosya ile ilgili birleştirme uyuşmazlığının dairemizin 2014/1271–1611 sayılı ilamı ile karara bağlandığı gözetildiğinde katılanın temyizine yönelik 17.01.2014 gün ve 2013/341531 sayılı tebliğnamede görüş bulunmadığı anlaşılmakla, anılan noksanlığın ikmali ile tebliğname düzenlenerek görevli daireye gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.01.2014 gün ve 2013/341531 sayılı yazısıyla dosyanın gönderildiği Yargıtay 6. Ceza Dairesince 24.12.2015 gün ve 6679–46331 sayı ile;
“Yağma, etkili eylem, cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından sanıklar hakkında yapılan yargılanması sırasında İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesiyle 19. Ağır Ceza Mahkemesi arasında oluşan yetki uyuşmazlıklarının giderilerek yargı yerinin belirlenmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.01.2014 gün ve 2013/341531 sayılı yazısı ile dosya daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü;
Yargıtay Kanununun 14. maddesi, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 19.05.2015 gün, 2015/8 sayılı kararına göre, mahkemeler arasında oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü ve yargı yeri belirlenmesinin Yargıtay 5. Ceza Dairesinin görevine girdiği,”
Yargıtay 5. Ceza Dairesince de 25.10.2016 gün ve 13254-859 sayı ile;
“İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi ile İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi arasındaki olumsuz birleştirme uyuşmazlığının dairemizin 1271-1611 sayı ve 17.02.2014 tarihli ilamıyla karara bağlandığı, dosya kapsamına göre Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 11.04.2012 tarih ve 2008/1356–2012/7419 sayılı bozma ilamı üzerine … hakkında yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerin katılan vekili tarafından temyiz edildiği anlaşılmakla;
İddianame içeriğine, sevke, hükme, temyizin kapsamına ve Yargıtay Kanununun 14. maddesine göre, temyiz incelemesi görevinin Yargıtay 6. Ceza Dairesine ait bulunduğu,”
Gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözülmesi için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 6 ve 5. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözülmesi gereken uyuşmazlık; yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun Ceza Dairelerinin görevlerini düzenleyen 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesi;
“Ceza dairelerinde:
a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir.
b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir” biçiminde iken, 28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 18.06.2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunun 31. maddesiyle;
“Ceza dairelerinde:
a) Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianamede veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır.
b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir” şeklinde değiştirilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununa 6545 sayılı Kanunun 37. maddesi ile eklenen Geçici 13/5. maddesinde; “Yargıtay Büyük Genel Kurulunun iş bölümünün onaylanmasına ilişkin kararı uygulanmaya başlayıncaya kadar bu kanunla yapılan değişiklikten önceki iş bölümüne ilişkin hükümler uygulanmaya devam olunur” düzenlemesi yapılmış, madde gerekçesinde de; “Yargıtay Büyük Genel Kurulunun işbölümünün onaylanmasına dair kararı Resmî Gazetede yayımlanıp yürürlüğe girinceye kadar bu kanunla yapılan değişiklikten önceki işbölümüne ilişkin hükümler uygulanmaya devam olunacaktır” açıklamasına yer verilmiştir.

İlkeleri Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 13.11.2014 tarih ve 245-281 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıklandığı üzere; Yargıtay Ceza Daireleri arasındaki görev ilişkisi, adli yargı ilk derece mahkemeleri arasında varolup, kamu düzenine ilişkin bulunan görev ilişkisi niteliğinde değil, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6545 sayılı Kanunla değişik 14. maddesinde yer alan “hukuk daireleri ile ceza daireleri kendi aralarında işbölümü esasına göre çalışır” şeklindeki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere idari nitelikte işbölümü ilişkisidir. Dairelerin bakacağı işler işbölümü ilişkisine ait ilkeler ile işbölümündeki hükümlerin hangi tarihten itibaren geçerli olacağını belirlemek Yargıtay’ın ilgili kurullarına aittir.
Bu bakımdan, Yargıtay Kanununun Ceza Dairelerinin görevlerini düzenleyen 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde 6545 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin yürürlük tarihi olan 28.06.2014 tarihinden önce düzenlenen tebliğnameler bakımından uygulanması mümkün olmayıp, uyuşmazlığın tebliğname tarihinde yürürlükte bulunan işbölümüne ilişkin hükümler uyarınca çözümlenmesi gerekmektedir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesi uyarınca hazırlanıp 01.02.2013 günü yürürlüğe giren ve 17.01.2014 olan tebliğname tarihi itibarıyla uygulanması gereken 21.01.2013 tarih ve 1 sayılı iş bölümünün; “Yargıtay Ceza Daireleri İşbölümü Ortak Hükümler” kısmının birinci maddesinde; “İş bölümünün yürürlüğe girdiği tarih dâhil olmak üzere, tebliğnamesi bu tarihten sonra düzenlenen işlerin temyiz incelemesi, bu işbölümüne göre görevli bulunan ceza dairesi tarafından yapılır” denildikten sonra, ikinci maddesinde; “daireler, bu işbölümü kararının yürürlüğe girdiği tarihte esasına kayıtlı olan işler ile daha önce kendisine gelip bozma veya herhangi bir nedenle daire dışına gönderdiği işlerden geri gelenlere bakarlar” hükmü getirilmiştir.
Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun istikrarlı kararlarıyla sürdürülen uygulamalarına göre, temyiz incelemesine konu olan suçların yaptırım miktarlarında suç tarihinden sonra tebliğname tarihine kadar yapılan değişiklikler dikkate alınıp tebliğname tarihindeki yaptırım miktarları göz önünde bulundurularak görevli ceza dairesi belirlenmeli, çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı belirlenirken de, suçun temel şekline göre hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması halinde alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adlî para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde nazara alınmalıdır.
Somut olayda tebliğname tarihinin 17.01.2014 olduğu göz önüne alındığında, temyiz incelemesine konu olan suçlardan iddianamede anlatılarak sevk maddesi de gösterilen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yaptırımı TCK’nun 109/2. maddesi uyarınca iki yıldan yedi yıla kadar hapis, nitelikli yağma suçunun müeyyidesi ise 149/1. maddesinde on yıldan onbeş yıla kadar hapis olup, bu suçun cezasının daha ağır bulunduğu ve yerel mahkemenin 25.01.2005 gün ve 26-16 ile 13.12.2005 gün ve 72-385 sayılı hükümlerinin Yargıtay 6. Ceza Dairesi tarafından incelenip karara bağlandığı anlaşılmakla, hükmü temyizen inceleme görevi Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesi gereğince yağma suçlarına ilişkin temyiz davalarına bakmakla yetkili ve görevli Yargıtay 6. Ceza Dairesince yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı isabetli bulunduğundan, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın anılan daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 24.12.2015 gün ve 6679-46331 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, Yargıtay 6. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 19.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.