Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2016/379 E. 2016/379 K. 27.12.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2016/379
KARAR NO : 2016/379
KARAR TARİHİ : 27.12.2016

2016/Bşk-379 2016/379 2012/112824

CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI

Görevsizlik Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 15 ve 21. Ceza
Mahkemesi :Ağır Ceza

Sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik, sanık … hakkında nitelikli dolandırıcılık suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesince 21.10.2011 gün ve 9-294 sayı ile sanıklar … ve …’ın anılan suçlardan mahkûmiyetine, sanıklar …, …, …, …, … ve …’nın resmi belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetine, nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanık …’in nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Sanıklar hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı yapılan itiraz, merciince reddedilmek suretiyle kesinleşmiştir.
Katılan vekili, sanıklar ve müdafilerinin temyizi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.01.2013 tarihli tebliğnamesiyle dosyanın gönderildiği Yargıtay 15. Ceza Dairesince 11.09.2013 gün ve 1822-12992 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 29.12.2011 gün ve 2011/Bşk-42-42 Esas-Karar sayılı kararında belirlendiği gibi 2797 Sayılı Yargıtay Yasasının görevlerini düzenleyen 14.maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde; ‘Daireler arasında iş bölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir,’ (b) bendinde de; ‘Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir’ hükmüne yer verilmiştir.
Çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı saptanırken, hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması halinde bu kez alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adli para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde dikkate alınmalıdır, hükmünü amirdir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Sanıkların, İz-Me ve Sevinçhanoğlu şirketlerinde çalışmadıkları halde, sigortalı hizmet günü kazanmak ve sağlık hizmetlerinden faydalanmak amacıyla kendilerini sahte belgelerle 2004 yılı içerisinde değişik tarihlerde çalışmaya başlamış gibi gösterdikleri ve bir kısım sanığın da 2006 yılına kadar sigortalı olarak sağlık hizmetlerinden faydalandıkları ve bu şekilde resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işledikleri iddia olunan somut olayda; sanıklar …, …, …, …, …’nın en son 2005 yılı Nisan ayına kadar bu şirketlerde sigortalı çalışıyormuş gibi gösterildikleri ve resmi belgede sahtecilik suçunun da söz konusu sahte belgenin düzenlenmesiyle oluşacağı anlaşıldığından, suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK’nın 342/1. maddesinde iki yıldan sekiz yıla kadar hapis; nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası ise, 5237 sayılı TCK’nın 158/1.e maddesi uyarınca üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasından ibaret olduğu gözetildiğinde;
İddianamedeki sevk maddeleri ve nitelendirmeye göre, Yargıtay Kanununun Değişik 14. maddesi gereğince temyiz incelemesi Yüksek (11.) Ceza Dairesinin görevi dahilinde olduğu”
6572 sayılı Kanunun 27. maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Kanununa eklenen geçici 14. madde uyarınca Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından kabul edilerek, 02.02.2015 tarihinde yürürlüğe giren 19.01.2015 gün ve 8 sayılı iş bölümü kararı nedeniyle, Yargıtay 11. Ceza Dairesince verilen ve Daire Başkanı tarafından imzalanan 16.02.2015 gün ve 20510-16763 sayılı tevdii kararıyla dosyanın gönderildiği Yargıtay 21. Ceza Dairesince 29.03.2016 gün ve 4994-2898 sayı ile;
“7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca, vekille takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması gerektiği cihetle, vekaletnameli avukatı … tarafından savunulan sanık … hakkındaki hükmün, Av. …’a tebliğ edildiğine ilişkin tebligat parçasına dosya içerisinde rastlanılmadığından, varsa dosya içine konulması, yoksa ve vekalet ilişkisi devam ediyorsa, hükmün usulüne uygun olarak Av. …’a tebliği ile buna ilişkin belge ve verilmesi halinde temyiz dilekçesinin de dosyaya eklenmesi, hükmün sanık müdafii tarafından temyizi halinde, sanık … hakkındaki mahkumiyet hükmü ile ilgili olarak, hem sanık müdafiinin, hem de halihazırda katılan vekili tarafından zaten sanık … hakkındaki mahkumiyet hükmü temyiz edilmiş olup, bu hususta ve hükmü bizzat temyiz etmiş olan sanık …’in kendisi hakkındaki hükme yönelik olarak tebliğnamede görüş bulunmadığından, katılan vekilinin sanık … hakkındaki sanık …’in ise kendisi hakkındaki hükümlere yönelik temyizleri ile ilgili olarak ek tebliğname düzenlenmesi, sanık …’e ilişkin hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmemesi halinde ise, katılan vekilinin sanık … hakkındaki mahkumiyet hükmüne yönelik temyizi ile ilgili olarak ek tebliğname düzenlendikten sonra iadesinin temini için, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,”
Tevdi kararı üzerine ek tebliğname düzenlendikten sonra Yargıtay 21. Ceza Dairesince 14.11.2016 gün ve 9672-6814 sayı ile;
“Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 2016/69 sayılı kararında da belirtildiği şekilde istikrarlı kararlarıyla sürdürülen uygulamalarına göre, temyiz incelemesine konu olan suçların yaptırım miktarlarında suç tarihinden sonra tebliğname tarihine kadar yapılan değişiklikler dikkate alınıp tebliğname tarihindeki yaptırım miktarları göz önünde bulundurularak görevli ceza dairesi belirlenmeli, çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı belirlenirken de, suçun temel şekline göre hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması halinde alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adlî para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde nazara alınmalıdır.
Sanıkların tamamının Sevinçhanoğlu ve İz-Me firmaları üzerinden bu firmalarda hiç çalışmadıkları halde çalışıyormuş gibi gösterilerek kendilerine sigortalı hizmet günü kazandırmak ve bir kısmının da sağlık karnesi temin ederek bunları kullanıp tedavi yardımı almak suretiyle üzerlerine atılı resmi belgede sahtecilik ve kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık suçlarını işlediklerinin iddia ve kabul olunduğu somut olayda; tebliğname tarihinin 24.01.2013, ek tebliğname tarihinin de 18.08.2016 olduğu göz önüne alındığında, temyiz incelemesine konu suçlardan iddianamede anlatılan “resmi belgede sahtecilik” suçunun müeyyidesi TCK’nun 204/1. maddesi uyarınca iki yıldan beş yıla kadar hapis, “kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık” suçunun yaptırımı ise aynı Kanunun 158/1-e. maddesinde iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve adli para cezası olup, nitelikli dolandırıcılık suçunun cezasının daha ağır bulunduğu,
Bu itibarla, tebliğname tarihine, iddianamedeki tavsife, temyizin kapsamına ve Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesine göre temyiz inceleme görevinin Yüksek 15. Ceza Dairesi’ne ait olduğu,”
Gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözülmesi için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 15 ve 21. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözülmesi gereken uyuşmazlık; temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanun ile değişik 14. maddesi uyarınca hazırlanarak 01.03.2012 tarihinde yürürlüğe giren ve tebliğnamenin düzenlendiği 24.01.2013 tarihine göre uygulanması gereken 09.02.2012 gün ve 2012/1 sayılı iş bölümünün “Yargıtay Ceza Daireleri iş bölümü Ortak Hükümler”in 1. maddesinde;
“Bu iş bölümü; iş bölümünün yürürlüğe girdiği tarih dahil olmak üzere, tebliğnamesi bu tarihten sonra düzenlenen işler için geçerli olacaktır” denildikten sonra 2. maddesinde;
“İstisnalar dışında; bu iş bölümüne dayalı olarak dairelerce dosya devri yapılamayacağı gibi her daire önceki iş bölümü gereğince kendisine gelmiş olan işler ile daha önce kendisine gelmiş olmakla birlikte bozma veya herhangi bir nedenle daire dışına gönderdiği işlerden geri gelenlere bakmaya devam edecektir” hükmü getirilmiştir.
İncelemeye konu dosyanın daha önce Yargıtay 21. Ceza Dairesince incelenerek 29.03.2016 gün ve 4994-2898 ile tevdi kararları verildiği ve ek tebliğname tarihinin de 18.08.2016 olduğu anlaşıldığından, hükmü temyizen inceleme görevi Yargıtay 21. Ceza Dairesine aittir.
Bu itibarla, Yargıtay 15. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı isabetli olduğundan, Yargıtay 21. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay 21. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle
1-Yargıtay 21. Ceza Dairesinin 14.11.2016 gün ve 9672-6814 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın Yargıtay 21. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 27.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.