Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2016/118 E. 2016/118 K. 19.04.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2016/118
KARAR NO : 2016/118
KARAR TARİHİ : 19.04.2016

Yargıtay Dairesi : 22, 23 ve 6. Ceza
Mahkemesi : Elazığ Çocuk

İşyeri dokunulmazlığının ihlali, hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından açılan kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde sanıkların hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından mahkûmiyetlerine, işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan açılan kamu davasının uzlaşma nedeniyle düşmesine ilişkin, Elazığ Çocuk Mahkemesince verilen 22.05.2008 gün ve 152-372 sayılı hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesince 18.11.2013 gün ve 224-23320 sayı ile;
“Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre; suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabul ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- Hakkında yaş büyüklüğü nedeniyle ayırma kararı verilen sanık …’ın bir başka hırsızlık olayında yakalandığında bu olaydan bahsederek suça konu iki adet hoparlörle ses cihazının yerini gösterip iadesinin sağladığının anlaşılması karşısında sanıklar hakkında TCK’nun 168/1. maddesinde tanımlanan etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama olanağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Suçu işledikleri sırada onsekiz yaşından küçük olan sanık … hakkında TCK’nun 53/4. maddesine aykırı olarak 53/1. maddesinin uygulanması,
3- TCK’nun ikinci maddesinin ‘kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez güvenlik tedbiri uygulanamaz kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz’ hükmünü içerdiği, yaşı küçük sanıklar hakkında hangi hallerde çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanabileceğinin yasanın 31. maddesinde açık olarak belirtildiği, çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin ne olduğunu gösteren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 11. maddesinde de, ‘bu kanunda düzenlenen koruyucu ve destekleyici tedbirler, suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından, çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak anlaşılır’ düzenlemesi karşısında sanıklar hakkında uygulama koşulları bulunmadığı halde 5395 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca tedbir kararı verilmesi,
4- Yargılama giderlerinin her bir sanığa sebep olduğu kadar yükletilmesi gerektiği gözetilmeden, müteselsilen alınmasına karar verilmesi suretiyle CMK’nun 326/2. maddesine aykırı davranılması,
5- 5320 sayılı Yasanın 13/1. maddesinde soruşturma ve kovuşturma makamlarının istemi üzerine baro tarafından görevlendirilen müdafi ve vekile ücret ödeneceği, bu ücretin yargılama giderlerinden sayılacağı, CMK’nun 324. maddesinde yargılama giderlerinin neleri kapsayacağı ve aynı yasanın 325. maddesinde de bütün yargılama giderlerinin cezaya ya da güvenlik tedbirine mahkûm edilen sanığa yükleneceğinin düzenlenmiş bulunmasına karşın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3. maddesinde her sanığın kendini savunmaktan başka kendisinin seçeceği ya da mali olanaklardan yoksun ise ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ve Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasında usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmelerin yasa gücünde olup Anayasaya aykırılıklarının ileri sürülemeyeceği, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası sözleşmelerle yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda da uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınacağı belirtilmiştir. Bu maddeye göre hâkim uyuşmazlıklarda, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen ulusal yasalarla, uluslararası sözleşmelerin çelişmesi durumunda şüphesiz ki uluslararası sözleşme hükümlerine göre hareket etme durumundadır.
Bu açıklamalar ışığında;
Mahkemece 5271 sayılı Yasanın 150/3. maddesi uyarınca, sanıkların savunmalarını yapmak üzere zorunlu savunmanın görevlendirilmesi nedeniyle, savunmana ödenen avukatlık ücretinin dosyadaki bilgilerden mali geliri bulunmadığı anlaşılan sanıklara yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3. maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı olduğu gibi sosyal inceleme uzmanı tayini yasadan doğan bir zorunluluk olduğu halde bu giderden de sanıkların sorumlu tutulması,
6- Adli sicil kaydına göre sabıkası bulunmayan sanık … Turan hakkında hırsızlık suçundan suça konu eşyalar teslim edildiği ve zarar giderildiği halde, hırsızlık suçundan zarar giderilmediği gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına biçiminde yerinde olmayan gerekçe yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de;
7- Sanık … hakkında hırsızlık suçundan TCK’nun 62. maddesi ile indirim yapılırken bir yıl beş ay yirmiüç gün hapis cezası yerine bir yıl dört ay yirmiüç gün hapis cezası verilmek suretiyle eksik ceza tayini” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Elazığ Çocuk Mahkemesince 20.03.2014 gün ve 789-187 sayı ile sanıkların nitelikli hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından mahkûmiyetine ve sanık … hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Hükmün sanık … müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 23.02.2015 tarih ve 418-36410 sayılı yazısıyla, 19.01.2015 gün ve 2015/8 sayılı işbölümü uyarınca dosyanın tevdi edildiği Yargıtay 22. Ceza Dairesince 27.11.2015 gün ve 17752-8006 sayı ile;
“İddianamedeki sevk ve nitelendirme ile Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesi, 6110 sayılı Kanunun geçici birinci maddesinin ikinci fıkrası, 26.01.2013 tarih ve 28540 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 21.01.2013 tarih ve 2013/1 sayılı iş bölümü kararına ve temyizin kapsamına göre sanığa atılı suçlardan en ağır cezayı içeren ve TCK’nun 152/1-a maddesine uyan kamu malına zarar verme suçundan açılan davaya ve kurulan hükme yönelik temyizi inceleme görevinin Yüksek 23. Ceza Dairesine ait olduğu,”
Yargıtay 23. Ceza Dairesince 02.02.2016 gün ve 20522-619 sayı ile;
“Mahkemenin 22.05.2008 tarih ve 152-372 sayılı kararı ile sanık hakkında verilen hükümler, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 18.11.2013 tarih, 2011/224-2013/23320 sayılı kararı ile bozularak mahalline gönderilmiştir.
Açıklanan nedenlerle Yargıtay Kanununun 14. maddesi ve Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 19.01.2015 tarih ve 2015/8 sayılı kararı gereğince temyiz incelemesinin 6. Ceza Dairesinin görevi dâhilinde olduğu,”
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 6. Ceza Dairesince de 10.03.2016 gün ve 2972-1641 sayı ile;
“Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 19.01.2015 tarih ve 2015/8 sayılı iş bölümüne ilişkin kararında ‘ceza daireleri yürürlük tarihinden önce kendisine gelip bozma veya başka nedenle daire dışına gönderdiği işlerden kendisine geri gelenlere bakar. Ancak bu iş bölümü ile konusu bakımından başka daireye verilen ve bozma veya başka nedenle Yargıtay incelemesinden geçmiş olan dosyaların tekrar Yargıtay’a gelmesi halinde yeni iş bölümüne göre görevli daire tarafından incelenir’ şeklinde düzenlemeye yer verildiği, konunun hırsızlık olması nedeniyle dosyanın dairemiz tarafından incelenerek bozma kararı verildiği, anılan iş bölümü ile hırsızlık suçlarına ilişkin dosyaların dairemiz tarafından konu bakımından görevli diğer dairelere devredildiği anlaşıldığından, hükümdeki nitelendirme ve uygulama, temyizin kapsamına, tebliğname tarihi ve Yargıtay Kanununun 14. maddesine göre işin incelenmesinin Yüksek 15. Ceza Dairesinin görevine girdiği,”
Gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca açıklığa kavuşturulması gereken husus, hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucu verilen hükümlerin temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin tespitine ilişkin ise de, öncelikle olumsuz görev uyuşmazlığı bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Olumsuz görev uyuşmazlığının doğması için, karşılıklı olarak iki dairenin kendisini görevsiz sayması, başka bir anlatımla iki dairenin karşılıklı görevsizlik kararı vermesi gerekir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık … müdafiinin temyizi üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay 6. Ceza Dairesi tarafından 19.01.2015 gün ve 8 sayılı işbölümü uyarınca dosyanın Yargıtay 22. Ceza Dairesine tevdi edildiği, anılan dairece temyiz incelemesi görevinin Yargıtay 23. Ceza Dairesine ait olduğu, 23. Ceza Dairesince de bu görevin 6. Ceza Dairesine ait bulunduğundan bahisle görevsizlik kararları verildiği, dosyanın gönderildiği 6. Ceza Dairesince bu kez temyiz incelemesinin 15. Ceza Dairesi tarafından yapılması gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verildiği, ancak dosyanın Yargıtay 15. Ceza Dairesi yerine Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kuruluna gönderildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı üzerine Yargıtay 15. Ceza Dairesince verilen bir görevsizlik kararı olmadığından, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca çözülmesi gereken görev uyuşmazlığı da yoktur.
Bu itibarla, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı uyarınca dosyanın Yargıtay 15. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 10.03.2016 gün ve 2972-1641 sayılı görevsizlik kararı uyarınca dosyanın Yargıtay 15. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 19.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.