Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2016/11 E. 2016/11 K. 19.04.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2016/11
KARAR NO : 2016/11
KARAR TARİHİ : 19.04.2016

Yargıtay Daireleri : 21 ve 23. Ceza Daireleri
Mahkemesi :Asliye Ceza

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca basit dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından açılan ve birleştirilen kamu davalarının yapılan yargılaması sonucunda sanığın aynı suçlardan cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Sanık müdafiinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 16.02.2015 gün ve 8666-13718 sayılı yazısıyla dosyanın gönderildiği Yargıtay 21. Ceza Dairesince 10.06.2015 gün ve 1591-1893 sayı ile;
“İddianamede; sanığın yetkilisi olduğu şirket adına katılan bankadan kredi kullandığı ve teminat olarak suça konu sahte bonoyu verdiğinin anlatılması karşısında, anlatıma göre, TCK’nun 158/1-j ve 204/1. maddelerinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından dava açıldığı anlaşılmakla;
Tebliğname tarihine, iddianamedeki tavsife, temyizin kapsamı ve Yargıtay Kanununun 14. maddesine göre temyiz inceleme görevinin Yargıtay 23. Ceza Dairesine ait olduğu,”
Yargıtay 23. Ceza Dairesince de 27.10.2015 gün ve 18360-5671 sayı ile;
“Yargıtay Kanununun, 6545 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde; ‘Daireler arasında işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda açıklamaya itibar edilir.’ (b) bendinde de; ‘Çeşitli suçlara ait davalarda suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir’ hükmüne yer verilmiştir.
Çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı saptanırken, hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması halinde bu kez alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adli para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde dikkate alınmalıdır.
19.01.2015 tarih ve 2015/8 tarihli Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu kararına göre, tebliğname tarihi 28.06.2014 tarihinden önce olan dosyalarda, görev hususunda iddianame veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme dikkate alınacağı belirtildiğinden incelenen dosya içeriğine göre, iddianamede anlatılan ve sevk maddeleri gösterilen resmi belgede sahtecilik suçunun cezası TCK’nın 204/1. maddesinde iki yıldan beş yıla kadar hapis; dolandırıcılık suçunun cezası ise aynı kanunun 157/1. maddesi uyarınca bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasından ibaret olduğu gözetildiğinde;
İddianamedeki sevk maddeleri ve nitelendirmeye göre, Yargıtay Kanununun Değişik 14. maddesi gereğince temyiz incelemesinin Yargıtay 21. Ceza Dairesinin görevi dahilinde olduğu,”
Gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözülmesi için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 21 ve 23. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözülmesi gereken uyuşmazlık, dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik suçlarından açılıp aynı suçlardan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İddianamede sanığa atılı suç basit dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik, sevk de TCK’nun 157/1, 204/1. maddeleri olarak olarak gösterilmiş ise de, anlatım kısmında; “şüpheli Kazım’ın kendisine ait inşaat şirketi adına bankadan kredi kullanıp teminat olarak borçlusu diğer şüpheli olan senedi ciro ederek verdiği, icra takibi sırasında diğer şüphelinin imzaya itiraz ettiği ve imzanın kendi elinden çıkmadığının anlaşıldığı” şeklinde anlatılarak nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun Ceza Dairelerinin görevlerini düzenleyen 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesi;
“Ceza dairelerinde:
a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir.
b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir” biçiminde iken, 28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 18.06.2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunun 31. maddesiyle;
“Ceza dairelerinde:
a) Daireler arasındaki iş bölümünün belirlenmesinde mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda ise iddianamede veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirme esas alınır.
b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir” şeklinde değiştirilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununa 6545 sayılı Kanunun 37. maddesi ile eklenen Geçici 13/5. maddesinde; “Yargıtay Büyük Genel Kurulunun iş bölümünün onaylanmasına ilişkin kararı uygulanmaya başlayıncaya kadar bu kanunla yapılan değişiklikten önceki iş bölümüne ilişkin hükümler uygulanmaya devam olunur” düzenlemesi yapılmış, madde gerekçesinde de; “Yargıtay Büyük Genel Kurulunun işbölümünün onaylanmasına dair kararı Resmî Gazetede yayımlanıp yürürlüğe girinceye kadar bu kanunla yapılan değişiklikten önceki işbölümüne ilişkin hükümler uygulanmaya devam olunacaktır” açıklamasına yer verilmiştir.
6572 sayılı Kanunun 27. maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Kanununa eklenen Geçici 14. madde uyarınca yeniden oluşturulan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından kabul edilerek 22.01.2015 gün ve 29244 sayılı Resmî Gazetede yayımlanıp 02.02.2015 tarihinde yürürlüğe giren 19.01.2015 gün ve 2015/8 sayılı işbölümü kararının “Yargıtay Ceza Daireleri İşbölümü Ortak Hükümler” bölümünde de; “Daireler arasında iş bölümünün belirlenmesinde 28.06.2014 tarihinden önce düzenlenen tebliğnameler bakımından iddianame veya iddianame yerine geçen belgedeki nitelendirmeye göre görevli daire belirlenir. Bu tarihten sonra düzenlenen tebliğnameler bakımından mahkeme kararındaki nitelendirme, mahkûmiyet dışındaki kararlarda da iddianame veya iddianame yerine geçen belgelerdeki nitelendirme esas alınır” hükmü kabul edilmiştir.
İlkeleri Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 13.11.2014 tarih ve 245-281 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıklandığı üzere; Yargıtay Ceza Daireleri arasındaki görev ilişkisi, adli yargı ilk derece mahkemeleri arasında varolan kamu düzenine ilişkin görev ilişkisi niteliğinde olmayıp, Yargıtay Kanununun 6545 sayılı Kanunla değişik 14. maddesinde yer verilen “hukuk daireleri ile ceza daireleri kendi aralarında işbölümü esasına göre çalışır” şeklindeki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere idari nitelikte işbölümü ilişkisidir. Dairelerin bakacağı işler, işbölümü ilişkisine ait ilkeler ile işbölümü kararındaki hükümlerin hangi tarihten itibaren geçerli olacağını belirlemek Yargıtay’ın ilgili kurullarına aittir.
Bu bakımdan, Yargıtay Kanununun Ceza Dairelerinin görevlerini düzenleyen 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde 6545 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin yürürlük tarihi olan 28.06.2014 tarihinden önce düzenlenen tebliğnameler bakımından uygulanması mümkün olmayıp, uyuşmazlığın tebliğname tarihinde yürürlükte bulunan işbölümüne ilişkin hükümler uyarınca çözümlenmesi gerekmektedir.
Buna göre;
05.04.2013 olan tebliğname tarihinde ceza dairelerinin görevlerinin belirlenmesinde esas alınması gereken iddianamede yargılamaya konu eylem; “şüphelinin kendisine ait inşaat şirketi adına bankadan kredi kullanıp teminat olarak borçlusu diğer şüpheli olan senedi ciro ederek verdiği, icra takibi sırasında diğer şüphelinin imzaya itiraz ettiği ve imzanın kendi elinden çıkmadığının anlaşıldığı” şeklinde anlatılarak nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.
Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun istikrarlı kararlarıyla sürdürülen uygulamalarına göre, temyiz incelemesine konu olan suçların yaptırım miktarlarında suç tarihinden sonra tebliğname tarihine kadar yapılan değişiklikler dikkate alınıp tebliğname tarihindeki yaptırım miktarları göz önünde bulundurularak görevli ceza dairesi belirlenmeli, çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı belirlenirken de, suçun temel şekline göre hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması halinde alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adlî para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde nazara alınmalıdır.
Somut olayda tebliğname tarihinin 05.04.2013 olduğu göz önüne alındığında, temyiz incelemesine konu suçlardan iddianamede anlatılarak sevk maddesi gösterilen resmi belgede sahtecilik suçunun müeyyidesi, TCK’nun 204/1. maddesinde iki yıldan beş yıla kadar hapis, nitelikli dolandırıcılık suçunun yaptırımı 158/1-j maddesi uyarınca iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve adli para cezası olup, bu suçun cezası daha ağır olduğundan, temyiz incelemesinin Yargıtay Kanununun 14. maddesi uyarınca dolandırıcılık suçlarına ilişkin temyiz davalarına bakmakla yetkili ve görevli Yargıtay 23. Ceza Dairesince yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay 21. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı isabetli bulunduğundan, Yargıtay 23. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın anılan daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 23. Ceza Dairesinin 27.10.2015 gün ve 18360-5671 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, Yargıtay 23. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 19.04.2016 günü oybirliğiyle karar verildi.