Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2014/66 E. 2014/102 K. 27.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2014/66
KARAR NO : 2014/102
KARAR TARİHİ : 27.03.2014

Görevsizlik Kararı veren
Yargıtay Daireleri : 11 ve 7. Ceza Daireleri
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 15.04.2010
Sayısı : 49-65

Sanıklar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 03.10.2003 gün ve 43958-19450 sayılı iddianamesi ile suç işlemek için teşekkül oluşturmak, resmi evrakta sahtecilik ve banka vasıta kılınmak suretiyle dolandırıcılık suçuna teşebbüsten 765 sayılı TCK’nun 313/1, 342/1, 504/3, 62 ve 522 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesince 02.03.2004 gün ve 366-115 sayı ile, eylemin bankacılık zimmeti suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle 4389 sayılı Kanunun 22/3 ve 765 sayılı TCK’nun 313/1. maddeleri uyarınca görevsizlik ve yetkisizlik kararı verilmesi üzerine yapılan yargılama sonucunda, Karaman Ağır Ceza Mahkemesince 15.04.2010 gün ve 49-65 sayı ile;
Sanıklar hakkında bankacılık zimmeti suçundan değişen suç vasfına göre bankayı vasıta kılmak suretiyle dolandırıcılık suçuna teşebbüsten ve cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçlarından açılan kamu davalarının 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle ortadan kaldırılmasına,
Sanıklar … ve …’ın resmi evrakta sahtecilik suçundan beraatine,
Sanıklar …, …, … ve …’nun ise resmi evrakta sahtecilik suçundan 765 sayılı TCK’nun 342/1. maddesi uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Hükmün, katılan …vekili ve sanıklar …, … ile sanık … müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 31.10.2012 gün ve 15277-17878 sayı ile;
“2297 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesinde “Ceza Dairelerinin görevlerinin tayininde davadaki tavsif esas alınır. Muhtelif suçlara ait davaların en ağırını incelemeye yetkili daire görevlidir.” hükmü yer almaktadır. Yasa, sevk maddelerine değil, iddianamedeki tavsife ağırlık tanımıştır. Bu nedenle Ceza Dairelerinin görevinde Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere tavsif esas alınmalıdır.
Kamu davasına esas olan 03.10.2003 günlü iddianame ile İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.03.2004 gün ve 2003/366 Esas, 2003/115 sayılı görevsizlik kararında; Türk Ticaret Bankasının Karaman Şubesinde katılan … ‘ın 1996-1997 yıllarında hesaplar açtırdığı ve yurt dışında olması nedeni ile 4-5 yıllık bir sürede bu hesapları ile ilgili işlem yaptırmadığı; bu durumu bilen Türk Ticaret Bankası Karaman Şubesi Müdür yardımcısı olan sanık … ile … ‘ın diğer sanıklarla işbirliği yaparak, sahte senet düzenleyip katılanın imzasını taklit ederek, İstanbul Fatih’te bu senedi icraya koydukları, söz konusu senette borçlu olarak gösterilen katılan …’ın adresini de bilerek yanlış gösterip, bu adreste tebligatı yaptırıp, icra takibinin kesinleştirilerek bankadaki paranın icra yolu ile takip dosyasına yatırılmasını sağlamaktan ibaret eylemleri hakkında suç işlemek için teşekkül oluşturmak ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22/3 ve sonradan yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160. maddesinde düzenlenen suç tavsif edilerek dava açılmış ve kurulan hükümler bir kısım sanıklardan ayrı olarak katılan tasfiye halinde Türk Ticaret Bankası A.Ş. vekili tarafından aleyhe temyiz edilmiştir.
Bu itibarla iddianame ve görevsizlik kararındaki sevk ve tavsife, temyizin kapsamına ve Yargıtay Kanunun 14. maddesine göre temyiz inceleme görevinin Yüksek 7. Ceza Dairesine ait olduğu”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 7. Ceza Dairesince de 09.12.2013 gün ve 30361-24465 sayı ile;
“Türk Ticaret Bankası A.Ş. Karaman Şubesinde hesabı bulunan müdahil … adına, sahte düzenlendiği belirlenen, 15.07.2001 tarihli senet kullanılıp Fatih 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararına dayanılarak, Fatih İcra Müdürlüğünün, 14.12.2001 günlü yazısına istinaden, anılan bankanın müdür yardımcısı olan sanık … tarafından, mudi …’ın banka şubesindeki hesaplarının, 19.12.2001 günü bloke edildiği ve banka çalışanlarının, hesabın bloke olmasında kullanılan senetteki imza ile, mudi …’ın banka şubesindeki imzalarının tamamen farklı olduğunu belirleyip, bloke işlemine dayanak olan belgelerin şaibeli olduğu sonucuna ulaşarak, konuyu, hemen banka teftiş kuruluna bildirdikleri, banka müfettişinin evrakı inceleyip, senedin sahte olduğu kanısına ulaşması üzerine de, banka müşterisi … ile telefonla görüşülüp, sahte senede dayanılarak alınan, Fatih 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilmiş ihtiyati tedbir kararını, iptal ettirmesinin, banka görevlilerince tavsiye ettiği ve hesap sahibi olan …’ın da mahkemeye başvurarak, sahte senede dayanılarak verilen ihtiyati tedbir kararını, 15 04. 2002 tarihinde iptal ettirip, hesaplarındaki bloke işlemini de bu şekilde kaldırdığı, mudinin parasının banka şubesinden alınmadığı cihetle, eylemin, bankaya karşı gerçekleştirilmeyip, tamamen müdahil …’a karşı gerçekleştirildiği ve olayda bankalar kanununa muhalefet suçunun unsurlarının gerçekleşmediği tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Bankalar kanununa muhalefet suçunun oluşumu için banka personelinin kendisine veya bir başkasına menfaat sağlaması gerektiği gibi bu suçun takibi içinde anılan yasada öngörülen kurumların şikâyeti gerekmektedir. Nitekim hüküm tarihinde yürürlükte olan, 5411 Sayılı Yasanın Kovuşturma Usulü başlıklı 162. maddesinde, ‘Bu Kanunda belirtilen suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma yapılması, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır. Bu başvuru muhakeme şartı niteliğindedir. Ancak, 160. maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturmalar Kurumun veya Fonun yazılı bildirimi üzerine veya gecikilmesinde sakınca görülen hallerde re’sen Cumhuriyet savcılarınca yapılır ve Kurum ve Fon haberdar edilir” hükümlerini içermekte olup, suç tarihinde yürürlükte bulunan 4389 Sayılı Yasanın 24. maddesinde de aynı düzenlemeler yer almaktadır.
Olayda, müdahil banka vekili, bankada hesabı bulunan müdahil … adına, sahte düzenlendiği belirlenen senet kullanarak, Fatih 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararına dayanılarak, Fatih İcra Müdürlüğünün, 14.12. 2001 günlü yazısına istinaden, müdahil …’ın banka şubesindeki hesaplarının bloke edildiği ve olaya karışanlar hakkında, suç örgütü oluşturmak, nitelikli dolandırıcılık ve sahtecilik suçları yönüyle şikayetçi olduğu ve vaki şikayet üzerine, sanıklar hakkında, belirtilen bu suçlardan İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı ve bu dava ile ilgili İstanbul 3.Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında, anılan yasada öngörülen dava şartı da gerçekleşmeden mahkemece ‘Türk Ticaret Bankası Karaman Şubesi Müdür yardımcısı olan sanık … ile …’ın diğer sanıklarla işbirliği yaparak, sahte senet düzenleyip müştekinin imzasını taklit ederek, Fatih İcra Müdürlüğü’nde sahte senedi icraya koydukları, söz konusu senette borçlu olarak gösterilen müşteki …’ın adresini de bilerek yanlış gösterip, bu adreste tebligatı yaptırdıkları; gerçekte ise, müştekinin bu durumdan haberinin olmadığı; sonuçta icra takibinin kesinleştirildiği ve bankadaki paranın icra yolu ile takip dosyasına yatırıldığı; Olayın yukarıda anlatılan biçimde gerçekleşmesi durumunun; iddia edildiği gibi sahte senetle bankayı ve icra dairesini vasıta kılarak dolandırıcılıktan ibaret olmadığı ve daha ağır cezayı düzenleyen 4389 sayılı yasanın 22/3 maddesinde belirtilen zimmet suçunu oluşturduğu; 5020 sayılı yasa ile 4389 sayılı yasada yapılan değişikliğe göre ise, 4389 sayılı yasanın 22/3 maddesinde giren eylemlerin yargılamasını, ilgili bankanın olayın gerçekleştirildiği yerdeki şubesinin bulunduğu il ağır ceza mahkemesinin yapması gerektiği için mahkememizin görevsiz olduğu ve görevli ve yetkili mahkemenin Karaman Ağır Ceza Mahkemesi bulunduğu”, gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de, mudinin parasının banka şubesinden alınmadığı, eylemin, bankaya karşı gerçekleştirilmeyip, tamamen müdahil …’a karşı işlendiği ve olayda bankalar kanununa muhalefet suçunun unsurlarının gerçekleşmediği gibi, müdahil banka vekili tarafından verilen temyiz dilekçesinde de, banka çalışanı olan sanık …’un resmi evrakta sahtecilik suçundan cezalandırılmasının istendiği ve sanıklar yönünden eylemlerinin bankalar kanununa muhalefet suçunu oluşturduğu yönünde bir temyizin de bulunmadığı anlaşılmakla;
İddianamedeki sevk maddeleri ve nitelendirmeye, hükmün konusuna, temyiz kapsamı ve Yargıtay Kanununun Değişik 14.maddesi gereğince temyiz incelemesi Yüksek (11.) Ceza Dairesi’nin görevi dâhilinde olduğu” gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 11. ve 7. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesinde;
“Ceza dairelerinde:
a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir.
b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda belirtilen aşamalar da gözetilerek dosya incelendiğinde;
İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen ve dava açan belge niteliğindeki görevsizlik kararında yargılama konusu olaya ilişkin yapılan açıklama ve bununla uyumlu olarak gösterilen sevk maddesi 4389 sayılı Kanunun 22/3 ve 765 sayılı TCK’nun 313/1. maddeleri olup, bu suçlardan yaptırımı en ağır olan bankacılık zimmeti suçundan açılan kamu davaları sonucunda kurulan hükümleri temyizen inceleme görevi Yargıtay 7. Ceza Dairesine ait bulunmaktadır.
Diğer taraftan, eylemin gerçekte bankacılık zimmeti suçunu oluşturup oluşturmayacağı temyiz incelemesinin konusunu oluşturmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmektedir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 09.12.2013 gün ve 30361-24465 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 7. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 27.03.2014 günü oybirliğiyle karar verildi.