Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2014/226 E. 2014/262 K. 15.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2014/226
KARAR NO : 2014/262
KARAR TARİHİ : 15.07.2014

Görevsizlik Kararı Veren
Yargıtay Daireleri : 7 ve 15. Ceza Daireleri
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 30.04.2014
Sayısı : 209-172

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 16.01.2014 gün ve 3346-157 sayılı iddianamesine dayanılarak İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 30.04.2014 gün ve 209-172 sayılı son soruşturmanın açılması kararıyla, sanığın nüfuz ticareti suçundan 5237 sayılı TCK’nun 255/1, 3628 sayılı Kanuna muhalefet suçundan aynı kanunun 13. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davası üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince 20.06.2014 gün ve 2-2 sayı ile;
“İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 209-172 nolu kararı ile hakkında son soruşturma açılması için yeterli delil bulunduğundan bahisle sanığın yargılamasının, yapılarak işlediği iddia olunan eylemlerine göre TCK 255/1, 53; 3628 sayılı Yasanın 4. maddesi yollamasıyla 13. maddeleri gereğince cezalandırılması için son soruşturma açılmasına karar verildiği, …
Sanığa atılı eylemlerden….’ın vergi iadesi ile ilgili vergi mahkemesine açacağı davanın kişi lehine sonuçlanması için girişimde bulunmayı vadederek menfaat temin edilmesi eyleminin diğer nüfuz suiistimali fiillerinden farklılık gösterdiği, Cumhuriyet Savcısı …’ın zabıt katibi olarak görev yapan ….’in bir arkadaşı aracılığıyla…. ile tanıştığı, idari yargıda vergiyle ilgili dava konusu 500.000,00 TL olan bir davasının bulunduğu, bu konuda yardımını istemesi üzerine…. ile …, zabıt katibi …., ortak tanıdıkları ….’un Bakırköy’de restoranda buluştukları, burada durumu konuştukları ve….’tan KDV alacağından doğan davaya ilişkin dosya örneğini aldıkları, …’ın bu davanın…. lehine sonuçlanacağı hususunda güvence verdiği, buna dayalı olarak …’a 20.000,00 TL gönderildiği ve adliyedeki odasında ….tarafından bu paranın Cumhuriyet Savcısı …’a teslim edildiği, bu davayla ilgili hiçbir yardımda bulunulmadığı, bunu karşı tarafın anlaması üzerine….’ın parayı ….’den istediği, Burak’ın durumu Cumhuriyet Savcısı …’a ilettiği ve …’ın parayı …. aracılığıyla….’a iade ettiği, son soruşturma kararında ifade olunduğu şekli ile esasen önceden yardım etmeyeceğini bilerek branşı ve sınıfı dışında bulunan idari yargıda görülmekte olan bir dava ile ilgili, davaya bakacak olan hakimle görüşüp…. lehine sonuçlandırılmasını sağlayacağı yönünde vaatte bulunmak sureti ile şahsı aldatarak menfaat temin ettiği, bu anlatıma göre kamu görevlileri nezdinde hatırı sayıldığı veya onunla ilişkisinin bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere para veya başkaca menfaat almak, kabul etmek eyleminin TCK’nun 158/2. maddesinde belirtilen suçun maddi unsuru olup eylemin dolandırıcılık suçunun nitelikli halini oluşturacağı, TCK’nun 158/2. maddesinin gerekçesinde ‘ikinci fıkrasında 765 sayılı TCK’da bağımsız bir suç olarak tanımlanan nüfuz ticaretinin, dolandırıcılık suçunun nitelikli şekli olarak tanımlandığı, bu madde gerekçesine göre de, kamu görevlileri ile ilişkisi olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, dolandırıcılık suçunun nitelikli şeklinden dolayı cezalandırılacaktır’ denmekle atılı eylem yönünden suç tarihinde var olan hukuki düzenlemeler de dikkate alındığında (TCK’nun 255. maddesini madde başlığı ile değiştiren 02.07.2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle özel düzenleme yapılmış bulunup) eyleminin TCK’nun 158/2. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup, maddede öngörülen ceza üst sınırına göre Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 24.01.2014 sayılı kararında belirtildiği gibi sanık hakkında davaya bakma görevinin Yüksek 15. Ceza Dairesinin görevi kapsamında olduğu anlaşılmakla sanığın üzerine atılı ve tanımlanan eylemlerden ceza üst sınırı en yüksek eylem, nitelikli dolandırıcılık olmakla dairemiz tarafından görevsizlik kararı vermek gerekmiş ve buna göre karar tesis olunmuştur.
Sanık …’ın hakkında verilen son soruşturma açılmasına dair karar ile gelen dava dosyasında, yukarıda ayrıntısı açıklandığı gibi yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama, nitelikli dolandırıcılık ve haksız mal edinme suçlarından 2802 sayılı Yasanın 90/1. maddesi gereğince, yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama suçundan TCK’nun 255/1 ve 53. maddeleri gereğince iki kez; nitelikli dolandırıcılık suçundan 158/2, 53; haksız mal edinme suçundan 3628 sayılı Yasanın 4. maddesinin yollamasıyla aynı yasanın 13 ve 14. maddeleri gereğince yargılamasının yapılması için davaya bakma görevinin Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 24.01.2014 sayılı kararında belirtildiği gibi Yargıtay 15.Ceza Dairesine ait olduğu”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 15. Ceza Dairesince de 27.06.2014 gün ve 2-2 sayı ile;
“Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun, ustaca olmalı; sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler bulunmalıdır. Hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli, bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli ve olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nun 158. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatırı sayıldığını, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir.
TCK’nın 6. maddesinde kamu görevlisi tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için suç konusunun resmi nitelikte bir iş bulunması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığının, ya da o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkar … başsavcısına, … kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında başsavcının, kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlar, milletvekilleri, hâkimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza failin belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür, savcı, hâkim) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde, eylemi basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
Kamu görevlisine gerçekten onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
Son soruşturmanın açılmasına dair kararında görevsizlik kararına konu olan anlatımın yukarıda izah edilen nedenler, dairemizin yerleşik uygulama ve kabulleri karşısında TCK’nın 158/2. maddesinde tanımlanan dolandırıcılık suçu kapsamında olmadığı, kamu görevlisi olan sanığın eyleminin TCK’nun 255/1. maddesinde özel olarak düzenlenen nüfuz suiistimali suçuna uyduğu, diğer eylemleri de nazara alındığında davaya bakma görevinin Yargıtay 7. Dairesine ait olduğu anlaşıldığından dairemizin görevsizliğine karar verilmiştir.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin son soruşturmanın açılmasına dair kararındaki nitelendirmeye ve izah edilen nedenlerden dolayı Yargıtay Kanununun değişik 14. maddesine göre davaya bakma görevinin Yüksek 7. Ceza Dairesine ait olduğu” gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözülebilmesi için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 7. ve 15. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; nüfuz ticareti ve 3628 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından açılan kamu davalarının ilk derece mahkemesi sıfatıyla hangi Özel Dairece görüleceğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya muhtevasından;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianameye dayalı olarak, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesince sanığın nüfuz ticareti suçundan 5237 sayılı TCK’nun 255/1; 3628 sayılı Kanuna muhalefet suçundan aynı kanunun 13 ve 14. maddeleri uyarınca mahkumiyetine karar verilmesi istemiyle son soruşturmanın açılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesinin, tebliğname ve Özel Dairelerin görevsizlik karar tarihleri itibarıyla yürürlükte olan 14. maddesinin üçüncü fıkrası;
“Ceza dairelerinde:
a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir.
b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir.
c) Temyiz davasına bakmakla görevli olan daire, Yargıtayın ilk derece mahkemesi olarak bakmakla görevli olduğu davalar ile olağanüstü kanun yollarına ilişkin davalara bakmakla da görevlidir” şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu uygulamalarına göre, çeşitli suçlardan açılan davalardan en ağırı belirlenirken, hapis cezasının üst sınırı fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırlarının eşit olması halinde bu kez alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın ağır olduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda; incelemeye konu suçlardan iddianame ve son soruşturmanın açılmasına ilişkin kararda anlatılan ve sevk maddeleri de gösterilen nüfuz ticareti suçunun cezası 5237 sayılı TCK’nun 255/1. maddesinde iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası, 3628 sayılı Kanuna muhalefet suçunun cezası ise aynı kanunun 13. maddesinde üç yıldan beş yıla kadar hapis olup, bu suçun müeyyidesi nüfuz ticareti suçunun yaptırımından fazla ise de, iddianame ve son soruşturmanın açılması kararında sanığın; “Bakırköy Cumhuriyet Savcısı …’ın zabıt kâtibi olarak görev yapan ….’in bir arkadaşı aracılığıyla…. ile tanıştığı, İbrahim’in idari yargıda vergiyle ilgili dava konusu 500.000,00 TL olan bir davasının bulunduğu, bu konuda yardımını istemesi üzerine…. ile Cumhuriyet Savcısı …, zabıt kâtibi …., ortak tanıdıkları ….’un Bakırköy’de restoranda buluşup durumu konuştukları ve….’tan vergi alacağından doğan davaya ilişkin dosya örneğini aldıkları, sanık …’ın bu davanın…. lehine sonuçlanacağı hususunda nüfuz suiistimalinde bulunacağı vaadi karşılığında….’a ….aracılığıyla Cumhuriyet Savcısı …’a 20.000 TL paranın gönderildiği ve adliyedeki odasında ….tarafından bu paranın Cumhuriyet Savcısı …’a teslim edildiği, bu idari davayla ilgili hiç bir yardımda bulunmamaları üzerine…..’ın parayı ….’den geri istediği, Burak Kaçmezer’in durumu Cumhuriyet Savcısı …’a ilettiği ve …’ın da bu parayı …. aracılığıyla…..’a iade ettiği” şeklinde açıklanan fiilinin, gerek nüfuz ticareti, gerekse 3628 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından daha fazla cezayı içerip; “iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasını” gerektiren nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağını belirleme görevi, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunla değişik 14. maddesi uyarınca hazırlanan iş bölümü uyarınca dolandırıcılık suçlarını incelemekle görevli Yargıtay 15. Ceza Dairesine aittir.
Bu itibarla, Yargıtay 7. Ceza Dairesi tarafından verilen görevsizlik kararı isabetli olup, son soruşturmanın açılması kararına konu suçlarla ilgili yargılamanın Yargıtay 15. Ceza Dairesi tarafından yapılması gerektiğinden, 15. Ceza Dairesi görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın anılan Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 27.06.2014 gün ve 2-2 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın Yargıtay 15. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 15.07.2014 günü oybirliğiyle karar verildi.