Yargıtay Kararı Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu 2014/170 E. 2014/206 K. 06.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu
ESAS NO : 2014/170
KARAR NO : 2014/206
KARAR TARİHİ : 06.06.2014

Görevsizlik Kararı veren
Yargıtay Daireleri : 15 ve 11. Ceza Daireleri
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 21.12.2010
Sayısı : 155-399

Sanıklar hakkında Ankara C. Başsavcılığının üç ayrı iddianamesi ile; nitelikli dolandırıcılık, dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, sahte nüfus cüzdanı tanzim etmek ve suç işlemek için teşekkül oluşturmak suçlarından 765 sayılı TCK’nun 504/3-7, 503, 342, 350, 313/1 ve 5237 sayılı TCK’nun 204/1 ve 158/1-f. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesince 21.12.2010 gün ve 155-399 sayı ile, sanıkların nitelikli dolandırıcılık, dolandırıcılık, sahte nüfus cüzdanı tanzim etme ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarından mahkumiyetlerine, bir kısım sahtecilik ve dolandırıcılık eylemleri nedeniyle de beraatlerine karar verilmiştir.
Hükmün katılanlar vekilleri ve sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 24.12.2012 gün ve 13653-46169 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun 29.12.2011 gün ve 2011/Bşk-42-42 Esas-Karar sayılı kararında belirlendiği gibi 2797 sayılı Yargıtay Yasasının görevlerini düzenleyen 14. maddesinin 3. Fıkrasının (a) bendinde; ‘Daireler arasında işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir,’ (b) bendinde de; ‘Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir’ hükmüne yer verilmiştir.
Çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı saptanırken, hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması halinde bu kez alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adli para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde dikkate alınmalıdır, hükmünü amirdir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Temyiz incelemesine konu suçlardan iddianamede anlatılan ve sevk maddeleri gösterilen resmi belgede sahtecilik suçunun cezası, suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCY’nın 342/1. maddesinde iki yıldan sekiz yıla kadar hapis; dolandırıcılık suçunun cezası ise aynı Yasanın 504/3. maddesi uyarınca iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasından ibaret olduğu gözetildiğinde;
İddianamedeki sevk maddeleri ve nitelendirmeye göre, Yargıtay Kanununun Değişik 14. maddesi gereğince temyiz incelemesi Yüksek 11. Ceza Dairesinin görevi dahilinde olduğu”,
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 11. Ceza Dairesince de 17.04.2014 gün ve 2333-7492 sayı ile;
“2797 sayılı Yargıtay Yasası’nın 6110 sayılı Yasa ile değişik 14. maddesinde ‘Ceza Dairelerinde, Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde, dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir’ hükmü yer almaktadır. Yasa, sevk maddelerine değil, iddianamedeki tavsife ağırlık tanımıştır. Bu nedenle Ceza Dairelerinin görevinde Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu’nun yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere tavsif esas alınmalıdır.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 10.05.2005 gün ve 2005/21105 Esas sayılı iddianamesi ile sanıkların çok sayıda sahte nüfus cüzdanı temin edip, değişik kişiler adına tanzim edilmiş bu nüfus cüzdanlarına kendi fotoğraflarını yapıştırarak, Seğmenler Vergi Dairesine ait sahte irsaliye faturaları kestikleri, bu sahte nüfus cüzdanları ile mağdur Avon firmasına müracaat edip pazarlamacı olarak sahte üyelik kaydı yaptırıp firma tarafından adlarına gönderilen kozmetik ürünlerini sahte imzalarını havi teslim tesellüm belgeleri ile alarak hep birlikte bu ürünleri piyasada satıp paraya çevirip elde ettikleri kazancı paylaşmak suretiyle anılan firmayı dolandırdıkları, sahte kimliklerle değişik bankalara ait visa (kredi) kartları çıkartıp kullanarak bu bankaları dolandırdıkları, sanıkların işbirliği halinde bu sahte kimliklerle Türk Telekominikasyon A.Ş. Ankara İl Müdürlüğüne müracaat edip telefon aboneliği tesis edip anılan şirketi dolandırdıkları; yine birleşen Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/42-7 E.-K. sayılı dosyasına dayanak teşkil eden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 12.01.2008 gün ve 2008/1596 esas sayılı iddianamesi ile şüpheli …’ün diğer şüpheli …’nun yardımıyla müşteki …’un kimlik bilgilerini taşıyan ancak üzerinde kendi fotoğrafı bulunan nüfus cüzdanı ile Avon Kırkkonaklar şubesi pazarlamacısı olarak çalıştığı, şüpheliler Durmuş ve … ile birlikte hareket ederek … ve Denizbank’a …’un kimlik bilgileri ile başvurdukları, her iki banka formlarını şüpheli Dursun’un doldurduğu ve şüpheli Duygu’nun müşteki … adına imzaladığı; Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin birleşen 2009/50-54 E.-K. sayılı davasına dayanak teşkil eden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 03.02.2009 gün ve 2009/5130 Esas sayılı iddianamesi ile şüphelilerin 15.09.2004 tarihinde müşteki Özlem Kismör’ün kaybettiği kimliğini rızası dışında ele geçirip, müştekinin kimlik bilgilerini taşıyan ancak üzerinde şüphelilerden …’ün fotoğrafı yapıştırılmış bulunan nüfus cüzdanı ile Denizbank Ankara Mithatpaşa şubesine başvurarak kredi kartı talebinde bulundukları, aldıkları kredi kartları ile çeşitli yerlerden alışveriş yaptıklarının iddia edilerek kamu davaları açıldığı, kamu davasının dayanağını teşkil eden iddianamelerin incelenmesinde suç tarihleri 765 sayılı TCK’nun yürürlükte olduğu dönem içerisinde olup, sahtecilik suçunun konusunu oluşturan sahte belgelerin anılan Yasanın 342/1. maddesinde belirtilen resmi belgelerden olmadığı, özellikle dolandırıcılık suçunun işlenmesinde kullanılan sahte kimlik belgelerinin suç tarihlerinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun 350. maddesi kapsamındaki belgelerden olduğunun açık olduğu, mahkemece de eylemler bu şekilde vasıflandırılıp sanıklar hakkında sahtecilik suçu nedeniyle anılan Yasanın 350, nitelikli dolandırıcılık suçu nedeniyle aynı Yasanın 504 maddesi ile hükümler kurulduğunun anlaşılması karşısında, 765 sayılı TCK’nun 350, 345, 504/3-7, 5237 sayılı TCK’nun 212. maddesi yoluyla 204/1, 207/1 ve 158/1-d-e-f maddelerinde öngörülen ‘hüvviyet cüzdanı pasaport gibi belgelerde sahtecilik, özel belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık’ suçları tavsif edilerek dava açılmıştır.
Bu itibarla, iddianamedeki anlatıma, kurulan hükümlere, temyizin kapsamına ve Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesine göre temyiz inceleme görevinin Yüksek 15. Ceza Dairesi’ne ait olduğu” gerekçesiyle karşılıklı görevsizlik kararları verilmiştir.
Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
Yargıtay 15. ve 11. Ceza Daireleri arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, nitelikli dolandırıcılık, dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, sahte nüfus cüzdanı tanzim etmek ve suç işlemek için teşekkül oluşturmak suçlarından 765 sayılı TCK’nun 504/3-7, 503, 342, 350, 313/1 ve 5237 sayılı TCK’nun 204/1 ve 158/1-f. maddeleri uyarınca açılan kamu davasında verilen hükümlerin temyiz incelemesinin hangi Özel Dairece yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesinde;
“Ceza dairelerinde:
a) Daireler arasındaki işbölümünün belirlenmesinde dava açılan belgedeki nitelendirme esas alınır. Açıklama ile sevk maddelerinin uyumsuz olduğu durumlarda, açıklamaya itibar edilir.
b) Çeşitli suçlara ait davalarda, suçların en ağırını incelemeye yetkili olan daire görevlidir” hükmü yer almaktadır.
Çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı saptanırken, hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır olarak kabul edilmeli, üst sınırların eşit olması halinde bu kez alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adlî para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde dikkate alınmalıdır.
İncelenen dosya içeriğine göre; temyiz incelemesine konu suçlardan iddianamede anlatılan ve sevk maddeleri gösterilen ve yaptırımı diğerlerine göre ağır olan resmi belgede sahtecilik suçunun cezası, suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nun 342/1. maddesinde iki yıldan sekiz yıla kadar hapis; nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası ise aynı kanunun 504/3-7 maddesi uyarınca iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasından ibaret olup, resmi belgede sahtecilik suçunun yaptırımı daha ağırdır.
Bu itibarla, Yargıtay 15. Ceza Dairesince verilen görevsizlik kararı isabetli olduğundan ve yargılama konusu suçlarla ilgili temyiz incelemesinin, resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükmü incelemekle görevli Yargıtay 11. Ceza Dairesince yapılması gerektiğinden, 11. Ceza Dairesi görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 17.04.2014 gün ve 2333-7492 sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 11. Ceza Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 06.06.2014 günü oybirliğiyle karar verildi.