YARGITAY KARARI
DAİRE : Büyük Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/19
KARAR NO : 2014/25
KARAR TARİHİ : 01.12.2014
MAHKEMESİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla)
Taraflar arasındaki tazminat davasında yapılan yargılama sonunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca ;
“Davacı vekili yargısal faaliyet nedeniyle 6100 sayılı HMK’nun 46 maddesine dayanarak tazminat isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili 18.4.2012 tarihli dava dilekçesinde: “14.01.2002 tarihinde Yılmaz Demir, sevk ve idaresindeki 34 RFV 05 plaka sayılı araçla, dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu, müvekkillerin murisi ….’a çarparak ölümüne sebebiyet verdiğini, ancak sanık hakkındaki ceza davasının zamanaşımına uğradığını, buna ihbar olunan hakimlerin neden olduğunu iddia ederek 100.000 TL manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davacılar vekili duruşmadaki beyanında ise Yargıtay 9.Ceza Dairesinin bozma-düşme ilamının müdahil vekili olarak tarafına tebliğ edilmediğini, bu karardan Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesindeki dava dosyasının kapsamında 17.05.2011 tarihli duruşmada öğrendiğini, duruşma tutanağının bir örneğinin cevap dilekçesine ekli olarak sunulduğunu beyan etmiştir.
Davalı … Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde, davanın 1 yıllık süre içinde açılıp açılmadığı araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini, HMK’nun 46ncı maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığını savunmuştur.
Hukuk Genel Kurulu’nun 30.05.2012 günlü görüşmesinde tensip ile birlikte 6100 sayılı HMK 185 maddesi uyarınca naip üye tayin edilmiş, ön incelemenin ilk duruşması dahil bütün usul işlemleri tayin edilen naip üye tarafından yerine getirilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 48. maddesi gereğince dava, dava konusu yargısal faaliyette imzası bulunan Yargıtay Daire Başkanına ve üyelerine ihbar edilmiştir.
Dilekçeler aşamasının tamamlanmasından sonra dosya üzerinden 6100 sayılı HMK 114. maddesindeki dava şartlarının mevcut olup olmadığı incelenmiştir. 6100 sayılı HMK 114/g bendi uyarınca dava şartı olan gider avansının eksik olduğunun tespit edilmesi üzerine HMK 115 maddesi gereğince tamamlatılmıştır.
6100 sayılı HMK 114/2 maddesi atfı ile dava şartı olduğu kabul edilen 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu 93/A maddesi 2/b bendindeki sürenin geçip geçmediğinin dosya üzerinden tespit edilememesi üzerine bu konuda verilecek karar ön inceleme duruşmasına bırakılmış, ön inceleme duruşmasında yalpan tespitler sonunda tahkikat duruşmasında esasa girilmeden karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK 116. maddesindeki ilk itirazlar ileri sürülmediği için herhangi bir inceleme yapılmamıştır.
Hukuk Genel Kurulu’nca tayin edilen naip üye 6100 sayılı HMK 139. ve 147. maddeleri uyarınca meşruhatlı davetiye ile tarafları öninceleme duruşmasına davet etmiş, aynı Kanun’un 137. ve 140. maddeleri uyarınca tarafların katılımı ile öninceleme duruşması yapılmıştır.
6110 sayılı bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa 93 üncü maddeden sonra gelmek üzere eklenen 93/A maddesinin 2/b fıkrası uyarınca devlet aleyhine açılacak tazminat davasının ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan; dava sonunda verilen hükmün, “kesinleştiği” tarihten itibaren bir yıl içinde açılabileceği düzenlenmiştir. Madde metni dikkate alındığında tazminat davasının hükmün kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde açılması gerektiği anlaşılmaktadır. Bir diğer deyişle 1 yıllık sürenin başlangıç tarihi hükmün kesinleşme tarihi olup, ilamın öğrenilme tarihi değildir.
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde işin esasına bakıldığında:
14.01.2002 tarihinde dava dışı sanık Yılmaz Demir dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu davacıların murisi ….’a çarparak ölümüne sebebiyet vermiş, sanık hakkında 2002 yılında kamu davası açılmış ve davacılar müdahil olmuşlardır. Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18.11.2008 gün ve 2008/424 Esas, 2008/815 K Sayılı karar ile sanığın cezalandırılmasına karar verilmiş, temyiz istemi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne ait 14.10.2010 gün ve 2010/4456-10541 sayılı karar ile zamanaşımının suç tarihi ile inceleme tarihi arasında gerçekleştiği anlaşıldığından, hükmün bozulmasına, davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine” karar verilmiştir. Mahkeme yazısına göre Yargıtay 9. Ceza Dairesine ait 2010/4456-10541 sayılı düşme kararının davacı katılanlara tebliğ edilmediği belirlenmiştir.Davacı eldeki davayı ise 27.03.2012 tarihinde açmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ceza mahkemesi kararlarının ne zaman kesinleşeceğine dair açık bir düzenleme yok ise de kanunun bir bütün olarak ele alınması ve uygulama dikkate alındığında ceza mahkemesi kararları temyiz edildiği takdirde daire karar tarihi itibari ile mahkeme kararının kesinleştiği, 14.10.2010 olan bu tarih dikkate alındığında eldeki davanın 1 yıllık süre içinde açılmadığı kabul edilmiştir.
Davacılar bu kararı her ne kadar Bakırköy Asliye 8. Hukuk Mahkemesine ait 2002/360 Esas sayılı dosyanın 17.05.2011 günlü celsesinde öğrendiklerini savunmuşlar ise de 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A madde metni hükmün kesinleşme tarihini sürenin başlangıcı olarak kabul etmesi karşısında kesinleşmenin sonradan öğrenilmesinin davacılar hak kazandırmayacağından bir yıllık sürenin geçmesinden sonra açılan bu davanın reddine karar verilmiştir.
Azınlıkta kalan birtakım üyeler ise, kanun metnine birebir bağlı kalınmasının hak kaybına neden olacağını, davacıların kesinleşmiş ceza kararını öğrendiklerini iddia ettikleri tarihin aksine elde bir delil bulunmadığını, bu nedenle açılan davanın süresinde açıldığının kabul edilerek işin esasının incelenmesinin uygun olacağını savunmuşlar ise de bu görüş yukarıda belirtilen gerekçeler kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1.Açılan davanın 2802 sayılı yasaya 6110 sayılı yasa ile eklenen 93/A maddesinde belirtilen kararın kesinleştiği tarihten bir yıl geçtikten sonra açıldığı anlaşıldığından açılan davanın bu nedenle reddine,
2.6100 sayılı HMK 333 maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avanstan kullanılmayan kısmın davacıya iadesine,
3.Davanın reddedildiği dikkate alındığında alınması gereken 24,30 TL. maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 21,15 TL maktu karar ve ilam harcının mahsup edilerek bakiye kalan 3,15 TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4.Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/3. ve 4. maddeleri gereğince reddedilen manevi tazminat için 2.640,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,”
Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nda temyizi kabil olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı oyçokluğu ile verilen 30.05.2013 gün ve 2012/5, 2013/11 sayılı karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
BÜYÜK GENEL KURUL KARARI
Davacılar vekilinin temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Davacılar vekili yargısal faaliyet nedeni ile devlet aleyhine açtığı davada tazminat isteminde bulunmuştur.
Hukuk Genel Kurulunca ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda 2802 sayılı Yasanın 93/A maddesinde belirtilen bir yıllık süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Görüşmeler sırasında azınlıkta kalan üyeler, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ceza mahkemesi kararlarının ne zaman kesinleşeceğine ve kesinleşmiş kararın, özellikle beraat, zamanaşımı nedeni ile düşme gibi kararların, ne sanığa ne de müdahile tebliğ edileceğine dair açık bir düzenleme bulunmadığını, bu durumun hak ihlallerine neden olduğunu, hakkın zayi olmaması için taraflara ilamların tebliğ edilmesinin Anayasa’nın 40. AİHS’nin 13. maddelerinin zorunlu bir sonucu olduğunu, eldeki dava da ise karar tebliğ edilmediğine ve davacı tarafın iddiasının aksine bir delil de bulunmadığına göre davanın süresinde açıldığının kabul edilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş kurul çoğunluğu tarafından Hukuk Genel Kurulu kararındaki gerekçeler ile kabul edilmemiştir.
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, harçlar kanunu uyarınca ilam harcı peşin alındığından, harç alınmasına yer olmadığına, 01.12.2014 gününde yapılan üçünü görüşme sonunda oyçokluğu ile karar verildi.