Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2023/7841 E. 2023/8708 K. 06.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/7841
KARAR NO : 2023/8708
KARAR TARİHİ : 06.06.2023

MAHKEMESİ : Trabzon 1. İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece dava dilekçesinin usulden reddi ile yargı yolu bakımından Mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekilince temyiz edilmekle Dairemizin 25.04.2018 tarihli ve 2017/6852 Esas, 2018/9264 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.

Trabzon İdare Mahkemesince 16.07.2018 tarihli karar ile davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş, kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin 20.11.2018 tarihli kararı ile Trabzon İdare Mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın Trabzon İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Trabzon İdare Mahkemesince Bölge İdare Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda, 05.12.2018 tarihli karar ile açılan davada uyuşmazlığın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varılarak görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmuştur.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 28.01.2019 tarihli ve 2019/41 Esas, 2019/29 Karar sayılı kararı ile adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle Trabzon İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulüne ve Trabzon 1. İş Mahkemesinin 14.05.2015 tarihli ve 2014/879 Esas, 2015/192 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesinin kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda, Trabzon 1. İş Mahkemesinin 26.01.2023 tarihli ve 2019/83 Esas, 2023/36 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (399 sayılı KHK) kapsamında çalışırken 4502 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu, Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Telsiz Kanunu ve Posta, Telgraf ve Telefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 4 üncü maddesi gereğince 4857 sayılı İş Kanunu’na (4857 sayılı Kanun) tâbi personel olarak çalışmaya başlamak istediğini bildirdiğini; ancak davalı Kurumun bu talebini haksız olarak reddetmesi üzerine, ret işleminin iptali ve haklarının ödenmesi talepli açmış olduğu davanın İdare Mahkemesince kabul edildiğini ve davalı Kurumun ret işleminde hukuka uygunluk bulunmadığının tespitine karar verildiğini ve davacının İdareye başvurduğu 26.09.2005 tarihinden itibaren haklarının ödenmesine yönelik çıkan karar neticesinde 4857 sayılı Kanun’a tâbi personel olduğunu, davalı tarafça bir kısım haklarının ödendiğini; ancak eksik ödeme söz konusu olduğunu, davacının 20.03.2006 tarihinden itibaren 2. tip iş sözleşmesi ile çalışmaya başladığını ancak 14.01.2009 tarihinde havuz sistemine alındığını, 24.04.2009 tarihinde ise Orman Bölge Müdürlüğüne atamasının yapıldığını belirterek eksik ödenen 2005 Eylül ayı ile 2006 Mart ayı arası döneme ait fark ücret, ikramiye, ders ücreti ve diğer sosyal hak ve alacaklarının, havuz sisteminde kaldığı dönemdeki fark alacaklarının ve ayrıca Orman Bölge Müdürlüğüne atandığı tarihten Orman Bölge Müdürlüğünün ödeme yaptığı 14.09.2011 tarihine kadar olan döneme ait fark ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, İdare Mahkemesi kararı gereğince 26.09.2005-20.03.2006 tarihleri arası döneme ilişkin ücret, ilave tediye ve ikramiye alacaklarının farklarının davacıya 13.07.2011 tarihinde ödendiğini, ödemelerinin yapıldığını, davacının havuz sisteminde geçen döneme ilişkin talebinin hiçbir dayanağı olmadığını; zira bu dönemdeki ücretlerin Hazine tarafından karşılandığını, davacının davalı bünyesinden 22.04.2009 tarihinde ayrılarak Orman Bölge Müdürülüğünde göreve başladığı 24.04.2009 – 14.09.2011 tarihleri arasındaki alacak taleplerinin muhatabının davalı Kurum olamayacağını savunarak öncelikle davanın görev yönünden reddi gerektiğini, husumet yönünden itirazlarının olduğunu, davacının maaş nakil ilmühaberinin mevzuata uygun tanzim edildiğini, uyuşmazlığa konu edilen alacakların zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.

III. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARINDAN ÖNCEKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Mahkeme kararı
Mahkemenin 14.05.2015 tarihli ve 2014/879 Esas, 2015/192 sayılı kararı ile; davacının talep etmiş olduğu alacakların İdare Mahkemesinin kararına ilişkin olup uyuşmazlığın çözüm yerinin idare mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin usulden reddi ile yargı yolu bakımından Mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.

B. Onama Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 25.04.2018 tarihli ve 2017/6852 Esas, 2018/9264 Karar sayılı kararı kararıyla, Mahkemece verilen kararın onanmasına karar verilmiştir.

C. Uyuşmazlık Mahkemesi Kararı
1. Trabzon İdare Mahkemesinin 16.07.2018 tarihli kararı ile; davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş, kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin 20.11.2018 tarihli kararı ile Trabzon İdare Mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın Trabzon İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

2. Trabzon İdare Mahkemesince Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda, 05.12.2018 tarihli karar ile açılan davada uyuşmazlığın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varılarak görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmuştur.

3. Uyuşmazlık Mahkemesinin 28.01.2019 tarihli ve 2019/41 Esas, 2019/29 Karar sayılı kararı ile; adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle Trabzon İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulüne ve Trabzon 1. İş Mahkemesinin 14.05.2015 tarihli ve 2014/879 Esas, 2015/192 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

IV. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARI ÜZERİNE MAHKEMECE VERİLEN KARAR
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalının süresinde ve usulüne uygun olarak zamanaşımı def’inde bulunduğu ve dava tarihinin 26.12.2014 tarihi olması sebebiyle 26.12.2009 tarihinden önceki taleplerin zamanaşımına uğradığı, buna göre davacının 2005 yılı Eylül ayı – 2006 yılı Mart ayı arasındaki taleplerinin ve 14.01.2009-24.04.2009 tarihleri arasında havuz sisteminde geçen çalışmalarına ilişkin fark ücret taleplerinin zamanaşımına uğradığı, zamanaşımı dönemi dışında kalan ve Trabzon Orman Bölge Müdürlüğünde geçen 24.04.2009 – 14.09.2011 tarihleri döneminde oluşan fark alacaklarının ise davacının 24.04.2009 tarihinde Trabzon Orman Bölge Müdürlüğüne atanmış olması sebebiyle davalı Kurumun bu dönemdeki taleplerden sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; Mahkemenin kararının yerinde olmadığını, zira dosyada zamanaşımı bulunmadığını, mevcut davanın 26.12.2014 tarihinde açıldığını fakat davanın açılmadan önce müvekkilinin idari yargıda bu alacaklarını talep etmiş olduğunu, kural olarak idari yargıdaki sürelerin adli yargıyı bağlamasa da Danıştay 5. Dairesinin 27.05.2014 tarihli ve 2013/4715 Esas, 2014/4519 Karar sayılı kararına dayanılarak işbu davanın açıldığını, idari yargıda açılan davanın da 2007 yılında açıldığını, mevcut davanın müvekkilinin haklı olup olmaması ya da alacağının var olup olmaması ile alakalı olmadığını, müvekkilinin zaten Danıştayda onanan karara göre haklı çıkmış olduğunu ve alacağının olduğunu kesinleşmiş mahkeme kararının söylediğini, davalının yaptığı hatalar nedeniyle protokol gereği sorumlu olan davalı Kurum olduğundan müvekkilinin alması gereken bedelleri Türk Telekom AŞ’nin vermesi gerektiğini, bu nedenle Orman Genel Müdürlüğü bünyesindeki çalışmalardan da sorumluluğun davalıya ait olduğunu, ayrıca müvekkilinin havuzda geçen sürelerinde de ücretini Türk Telekom AŞ’nin yatırdığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davadaki taleplerin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı ile davacının dava dışı Trabzon Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde geçen 24.04.2009-14.09.2011 tarihleri arasındaki çalışma dönemine ilişkin taleplerden davalı Kurumun sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası ve 4857 sayılı Kanun’un 32 nci maddesinin sekizinci fıkrası, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 160 ncı maddesi.

2. Dairemizin 27.10.2021 tarihli ve 2021/10852 Esas, 2021/15039 Karar sayılı ilâmında zamanaşımı def’ine ilişkin Dairece benimsenen ilkeler şu şekilde ifade edilmiştir:
“…
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.

Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.). …”

3. Dairemizin 09.11.2020 tarihli ve 2017/18726 Esas, 2020/15407 Karar sayılı ilâmının ilgili bölümü şu şekildedir:
“…
Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiği, öğretideki baskın görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19/11/1963 T. 5924-6419 sayılı kararı). Dahası, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun, bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesi, çelişkili davranış yasağını oluşturur. Bu durum Medeni Kanunun 2 nci maddesine aykırı olup, hukuken korunamaz ( HGK. 23.02.2000 gün ve 2000/15-71 E, 2000/116 K). …”

4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.11.1963 tarihli ve 5924-6419 sayılı; 23.02.2000 tarihli ve 2000/15-71 Esas, 2000/116 Karar sayılı kararları.

3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. 6098 sayılı Kanun’un 160 ncı maddesinde zamanaşımından feragat düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, borçlunun zamanaşımı def’ini ileri sürme hakkından önceden feragati geçersizdir. Önceden feragatten amaç, sözleşme yapılmadan önce veya sözleşme yapılırken feragattir. Oysa daha sonra vazgeçmenin geçersiz sayılacağına ilişkin olarak kanunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. O nedenle borç zamanaşımına uğradıktan sonra borçlu zamanaşımı def’ini ileri sürmekten feragat edebilir. Zira, burada doğmuş bir def’i hakkından feragat söz konusudur ve hukuken geçerlidir. Kanun düzenlemesinde zamanaşımından feragat için herhangi bir şekil şartı da öngörülmemiştir. Bu feragat; borçlunun, ileride dava açılması hâlinde zamanaşımı def’inde bulunmayacağını karşılıklı olarak yapılan feragat anlaşmasıyla veya tek yanlı iradesini açıkça bildirmesiyle veyahut bu anlama gelecek iradeye delalet edecek bir işlem yapmasıyla mümkün olabileceği gibi açılmış bir davada zamanaşımı def’inde bulunmamasıyla veya def’inin geri almasıyla da mümkündür.

3. Somut olaya bakılacak olursa davacının 399 sayılı KHK’ya tâbi sözleşmeli personel olarak görev yaparken tekniker unvanına ilişkin haklarının korunmadığı düşüncesiyle davalı aleyhine açılan bir kısım davaların da sonuçlarını bekleyerek 26.09.2005 günlü başvurusu ile kapsam dışı personel olarak 4857 sayılı Kanun kapsamına geçişinin sağlanması ve buna bağlı olarak parasal hak kayıplarının tazmini istemiyle yaptığı başvurunun davalı Kurumca reddedilmesi üzerine Trabzon İdare Mahkemesince 16.02.2011 tarihli kararla ret işleminde hukuka uyarlık bulunmadığına ve davacının davalı İdareye başvuru tarihi olan 26.09.2005 tarihinden itibaren haklarının davacıya ödenmesine hükmedilmiştir. Davalı işverence 26.09.2005-20.03.2006 tarihleri arası döneme ilişkin olarak ücret farkı, ikramiye ve ilave tediye farkı ile bunların faizleri olduğu açıklaması ile 13.07.2011 tarihinde toplam 6.278,54 TL tutarında bir ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.

4. Dava konusu olan talep edilen alacak kalemlerinden olan 26.09.2005-20.03.2006 tarihleri arasındaki ücret farkı, ikramiye ve ilave tediye farkı dava tarihi gözetilerek zamanaşımı nedeni ile reddedilmiştir. Ancak davalının bu sayılan alacaklara ilişkin olarak beş yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından sonra yaptığı bir ödeme mevcut olup yukarıda yapılan açıklamalar karşısında yapılan bu ödeme ile davalı Kurumun bahsi geçen alacaklar yönünden örtülü olarak zamanaşımından feragat ettiği düşünülmeden alacakların zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddedilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.