Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2023/4882 E. 2023/8668 K. 06.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/4882
KARAR NO : 2023/8668
KARAR TARİHİ : 06.06.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi.

Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için ….2023 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davalı vekili Avukat … … … ile davacı vekili Avukat … geldiler.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; işverenin yurt dışı projelerinde 2006-2013 yılları arasında kalıpçı ustabaşı olarak net 2.000,00 USD … ücret ile çalıştığını, davacının haftanın 7 günü sabah saat 07.30-08.00’den akşam 20.00-21.00’e kadar hafta tatili ile … … ve genel tatil günleri dâhil çalıştırıldığını fakat karşılığının ödenmediğini, davacının … sözleşmesinin işveren tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak feshedilmesine rağmen davacının işçilik alacaklarının kendisine ödenmediğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma, hafta tatili ile … … ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası şartlarını taşımadığını, davacının davalı Şirkette 14.05.2007 tarihinde başlayan çalışmasının … bitimi ile 08.11.2007 tarihinde sona erdiğini ve davalı Şirketi ibra ettiğini, bu dönem için kıdem ve ihbar tazminatı hakkı doğmadığını, davacının 04…2010 tarihinde başlayan çalışmasının … bitimi ile 13.11.2010 tarihinde sona erdiğini ve davalı Şirketi ibra ettiğini, bu dönem için de kıdem ve ihbar tazminatı hakkının bulunmadığını, son çalışmasının 24.01.2011-10.10.2013 tarihleri arasında olduğunu, bu çalışmanın da … bitimi ile sona erdiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacağının bulunmadığını, taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacının son ücretinin brüt 1.277,00 USD olduğunu, davacının yurt dışında çalıştığını ve ücretini yurt dışında kazandığını, kazançlarının … vergi ve sigorta sistemine tâbi olmadığını, bu nedenle vergi mevzuatı ve sigorta mevzuatı gereği davalı Şirketin ücretten bir kesinti yapma yetkisi ve görevi olmadığını, davalı Şirketin sadece sigorta primi olarak %5 kesinti yapmak ve bunu işçi adına Kuruma yatırmak ile yükümlü olduğunu, davacının normal çalışması ve varsa tüm fazla çalışma, hafta tatili ile … … ve genel tatil günleri çalışması karşılığı ücretlerinin kanuna uygun olarak artırımlı ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı işverenin davacının … sözleşmesi haklı nedenle feshettiğini ispatlayamadığı, fasılalı çalışmalar arasında 10 yıllık zamanaşımı söz konusu olmadığı, davalı tarafça sunulan 2011-2013 yıllarına ait birtakım ücret bordrolarının incelenmesinde aylık ücret, fazla çalışma ve pazar çalışması adı altında tahakkuklar yapıldığı, her seferinde hak edişin brüt 2.000,00 USD olduğu, celp edilen banka kayıtlarından bordroda tahakkuk eden bakiye miktarların aynen “maaş ödemesi” adı altında gönderildiği, buna göre fazla çalışma tahakkuklarının ücret ödemesi olduğunun kabul edildiği, davacı iddiası ve tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde davacının ara dinlenmelerin düşümüyle haftada 21 saat fazla çalışma yaptığını, dinî bayramların 1. günü hariç diğer … … ve genel tatil günlerinde çalıştığı, ayda iki haftada bir hafta tatillerinde çalıştığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardılr.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücret alacakları yönünden hakkaniyet indirimi yapılarak reddedilen miktar yönünden davalı lehine avukatlık ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, ret vekâlet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu taleplerin belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğini, davacının … sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacak şekilde sona ermemiş olduğunu, davacının davalı işyerinde 14.05.2007-08.11.2007, 04…2010-13.11.2010 ve 24.01.2011-10.10.2013 tarihleri arasında çalıştığını, davacının yapmış olduğu çalışmaların hepsinin bağımsız olduğunu, her birinin kendi döneminde tasfiye olarak sona erdiğini, bunların birbirinden bağımsız çalışmalar olduğunu, davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarına esas teşkil eden ücretinin hatalı tespit edildiğini, ücretin brüt ücret olup aylık ücret tekrar brüte çevrilerek fahiş hata yapıldığını, davacı ile menfaat birliği içinde olan tanık anlatımlarına itibar edilemeyeceğini, davacının dava dilekçesinde ücretinin net 2.000,00 USD olduğuna yönelik beyanlarının hukuki temelden yoksun olduğunu, davacının tüm fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil günleri çalışmalarının karşılığının kanuna uygun olarak ödendiğini, bu durumun ücret bordroları ile … olduğunu, sadece davacı tanık anlatımları dikkate alınarak hüküm kurulmasının doğru olmadığını, davacı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin hatalı hesaplandığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tüm dosya kapsamı, tanık anlatımları, sigorta kayıtları ve davacının yurda giriş çıkış kayıtlarına göre davacının davalı işyerinde 14.05.2007-08.11.2007, 04…2010-13.11.2010 ve 24.01.2011-10.10.2013 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde çalıştığı, davacının … sözleşmesinin … bitimi nedeni ile sona erdirildiği, ortada haklı bir fesih nedeni bulunmadığından davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, davalı tarafından sunulan 2013 yılı ücret bordrolarının incelenmesinde aylık ücret, fazla çalışma, pazar çalışması adı altında tahakkuklar yapıldığı, her seferinde toplam hak edişin brüt 2.000,00 USD olduğu, dosya içerisine getirtilen banka kayıtlarından bordroda tahakkuk eden bakiye miktarların “maaş ödemesi” adı altında gösterildiği, tespit edilen bu hususlar, tanık anlatımları ve emsal ücret bilgisi de bir arada değerlendirildiğinde davacının ücrete ilişkin iddiasının doğrulandığı, davacının en son ücretinin net 2.000,00 USD olduğu, davacı tanıklarının beyanı ve davalı tanık anlatımları dikkate alınarak hükme esas bilirkişi raporunda davacının haftanın 6 günü 07.30-20.00 saatleri arasında çalıştığı, haftalık 45 saati aşan fazla çalışmasının bulunduğu, ayda iki hafta tatilinde çalıştığı, dinî bayramlarda bir … çalıştığı, davacı lehine 13.033,38 TL vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken 14.261,27 TL’ye hükmedilmesinin hatalı olduğu, fazla çalışma, genel tatil ve hafta tatili ücret alacaklarından Mahkemece hakkaniyet indirimi yapılması nedeni ile taleplerinin bir kısmının reddedildiği ve yerleşik Yargıtay kararları gereğince hakkaniyet indirimi yapılarak reddedilen miktar yönünden davalı lehine vekâlet ücreti hükmedilemeyeceği, bu nedenle davalı vekili lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiği, davacı vekilinin bu yönden istinaf itirazının yerinde olduğu gerekçesiyle başvuruların kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak … bir karar verildiğinden davacı yararına hükmedilen vekâlet ücretinin … hüküm tarihindeki USD efektif satış … üzerinden hesaplanması gerektiğini belirterek kararı temyiz etmiştir.

2. Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararı temyiz etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı, ücretin miktarı ile fazla çalışma, hafta tatil ile … … ve genel tatil ücreti ve ücret alacaklarının ispatı ve hesaplanması ile hizmeti yurt dışında geçen davacıya ödenen aylık brüt ücretin tespiti noktalarında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 … maddesi, 5718 sayılı Milletlerarası … Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun’un 24 ve 27 nci maddeleri.

2. 4857 sayılı … Kanunu’nun 17, 32, 41, 44, 46, 47 ve 63 üncü maddeleri ile 120 nci maddesi atfıyla hâlen yürürlükte olan mülga 1475 sayılı … Kanunu’nun 14 üncü maddesi.

3. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (506 sayılı Kanun) 86 ncı maddesi.

4. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) geçici 6 ncı maddesi.

5. 5510 sayılı Kanun’un 5 … maddesinin (g) bendinde 5754 Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la yapılan değişiklikle;
“Ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde … üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen … işçileri 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır ve bunlar hakkında kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır. Bu sigortalıların … vadeli sigorta kollarına tabi olmak istemeleri halinde, 50. maddenin ikinci fıkrasındaki …’de yasal olarak ikamet etme şartı ile aynı fıkranın (a) bendinde belirtilen şartlar aranmaksızın haklarında isteğe bağlı sigorta hükümleri uygulanır. Bu kapsamda, isteğe bağlı sigorta hükümlerinden yararlananlardan ayrıca genel sağlık sigortası primi alınmaz.” hükmü getirilmiştir.

6. 5510 sayılı Kanun’un ‘Prim Oranları ve Devlet Katkısı’ kenar başlıklı 81 … maddesinin (a), (c) ve (f) alt bentleri şöyledir:
“a) Malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranı, sigortalının prime esas kazancının %20’sidir.Bunun % 9’u sigortalı hissesi, % 11’i işveren hissesidir…
c) Kısa vadeli sigorta kolları prim oranı, yapılan işin … kazası ve meslek hastalığı bakımından gösterdiği tehlikenin ağırlığına göre % 1 ilâ % 6,5 oranları arasında olmak üzere, 83 üncü maddeye göre Kurumca belirlenir. Bu primin tamamını işveren öder. (*)
f) (Değişik: 5754 – 17.4.2008 / m.48; Genel sağlık sigortası primi, kısa ve … vadeli sigorta kollarına tabi olanlar için 82 nci maddenin birinci fıkrasına göre hesaplanan prime esas kazancın %12.5’idir. Bu primin % 5’i sigortalı, %7,5’i ise işveren hissesidir. Yalnızca genel sağlık sigortasına tabi olanlar ile 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (e) bendi ve bu Kanun’un geçici 13 üncü maddesinde belirtilenlerin genel sağlık sigortası primi, prime esas kazancın %12’sidir.”

3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davacının bilinen net ücretinden bilinmeyen brüt ücreti hesaplanırken, net ücrete eklenecek kesintilerin ne olduğu konusunda taraflar arasında anlaşmazlık bulunmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince davacının ücreti net 2.000,00 USD kabul edilmiş, bu tutarın TL karşılığı net 3.968,20 TL olarak belirlenmiş ve bu miktarın brüt tutarı 5.550,62 TL olarak hesaplanmıştır. Bu noktada özellikle davacı işçinin 506 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinde düzenlenen topluluk sigortasından yararlanıp yararlanmadığı ile 5510 sayılı Kanun’un geçici 6 ncı madde ve 5 … maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi hükümleri de dikkate alınarak isteğe bağlı sigortalılık durumunun bulunup bulunmadığı, brüt ücretin hesabında belirleyicidir. Dosya kapsamından davacının topluluk sigortasına tâbi olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Ayrıca ücretten yapılan vergi kesintilerinin dayanağı da belli değildir. Davacının topluluk sigortası veya isteğe bağlı sigorta kapsamında olmasına göre ödenecek prim miktarları farklılık gösterdiğinden, Bölge Adliye Mahkemesince davacının sigortalılık durumu ve vergi hususu netleştirilmeden brüt ücretin belirlenmesi yerinde görülmemiştir. Bu nedenle öncelikle davacının sigortalılık durumu açıklığa kavuşturulmalı, buna göre davacının ücretinden kesilmesi gereken prim ve vergiler tespit edildikten sonra brüt ve net ücreti belirlenmelidir. Eksik araştırma ve incelemeye dayalı hükmün bozulması gerekmiştir.

3. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.

4. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

5. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazı kaydının bulunması hâlinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı hâlde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazı kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.

6. Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkân dâhilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.

7. Çalışma sürelerinin ispatı noktasında işverene karşı dava açan tanıkların beyanlarına ihtiyatla yaklaşılması gerekir. Fazla çalışma, hafta tatili genel tatili alacaklarının ispatında salt davacı ile menfaat birliği içinde olan tanık beyanlarıyla sonuca gidilemez. Bununla birlikte yan delil ya da olgularla desteklenmesi durumunda davalıya karşı davası olan tanık beyanlarına itibar edilmelidir. Bu çerçevede; işin ve işyerinin özellikleri, davalı tanıklarının anlatımları, … müfettişinin düzenlediği tutanak veya raporlar ve aynı çalışma dönemi ile ilgili olarak söz konusu alacakların varlığına ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararları gibi hususlar yan delil ya da olgular olarak değerlendirilebilir.

8. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda tanık beyanlarına göre davacının haftanın altı günü 07.30-21.00 saatleri arasında çalıştığı, buna göre haftalık 21 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Dava dilekçesinde davacının 07.30-08.00 saatlerinden 20.00-21.00 saatlerine kadar çalıştığı belirtilmiştir. Davacı tanıklarından İ.A. “Haftanın 7 günü sabah 07:30- akşam 20:00-21:00 e kadar çalışırdı. …” şeklinde beyanda bulunurken, diğer davacı tanığı M.Ş. “… haftanın 7 günü çalışma oluyordu, 15 günde bir pazar günleri çalışmıyorduk, sabah saat 07:00’da çalışmaya başlıyorduk, çalışmamız … yoğunluğuna göre 19:00-20:00-21:00-22:00 saatlerine kadar uzayabiliyordu.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Dosya içeriğindeki bilgi ve belgeler, dava dilekçesindeki çalışma sürelerine ilişkin açıklama ile tanık beyanları dikkate alındığında davacının çalışma saatlerinin 08.00-20.00 arasında olduğunun kabulünün dosya kapsamına daha uygun düşeceği anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca davacının 08.00-20.00 saatleri arasında çalıştığının kabulü ile fazla çalışma alacağının hüküm altına alınması gerekli iken yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davalı yararına takdir edilen 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

….2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.