Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2023/4108 E. 2023/4449 K. 27.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/4108
KARAR NO : 2023/4449
KARAR TARİHİ : 27.03.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
EK KARAR TARİHİ : 24.01.2023
SAYISI : 2021/1378 E., 2022/2615 K.

DAVA TARİHİ : 22.12.2017
KARAR : İstinaf başvurularının esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 14. … Mahkemesi
SAYISI : 2020/111 E., 2020/73 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı ve davalı vekilileri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 24.01.2023 tarihli ek karar ile kararın miktar itibarıyla kesin olduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.

Ek karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.

Dosya içeriğine göre Bölge Adliye Mahkemesince temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş ise de talep konusu bir kısım alacaklar bakımından hesaplama yapılmadığı anlaşıldığından hükmün, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen miktar itibarıyla kesinlik sınırına bakılmaksızın temyizinin olanaklı bulunduğu kabul edilmelidir. Bu durumda temyiz dilekçesinin reddine ilişkin ek kararın hatalı olduğu anlaşılmakla; 24.01.2023 tarihli ek kararın bozularak ortadan kaldırılması gerekir.

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, ek kararın kaldırılmasına karar verildikten sonra; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 04.09.1987 tarihinde Konur Sağlık Hizmetleri AŞ’de sekreter olarak çalışmaya başladığını, 2002 yılında emekli olduğunu ancak hiç ara vermeden kesintisiz olarak Konur Sağlık Hizmetleri AŞ’de çalışmasına resepsiyon müdürü olarak devam ettiğini, emeklilik işlemi sırasında birikmiş yıllık izinler, fazla çalışma vb. hiçbir alacağının ödenmediğini, daha sonra Konur Sağlık Hizmetleri AŞ’nin Acıbadem Poliklinikleri AŞ’ye devredilmesi üzerine mevcut görevine ilaveten hasta hizmetleri sorumlusu olarak çalışmaya devam ettirildiğini, davalının ….09.2017 tarihinde işyerini kapatacağını ve ihbar sürelerinin işlemeye başladığını içeren bir duyuru yaptığını, ihbar süresinin sona ermesi üzerine davacının çalışmasının 01.11.2017 tarihinde işveren tarafından sona erdirildiğini, davacıya ihbar süresi kullandırılırken bu süre içinde işyerinin Burfiz AŞ’ye (Burtom Şirketi) devredildiğini, hasta hizmetleri sorumlusu ve resepsiyon müdürü olarak çalışan davacının, davalı tarafından verilen … ve talimatlar doğrultusunda görevine ilaveten birçok … yaptığını, 2011 – 2012 yılına kadar davacının ücreti net ödenmekte iken daha sonra brüt rakam üzerinden ödenmeye başlandığını, işverence ücrelerde vergi dilimine girdiği gerekçesi ile sürekli kesintilerin yapıldığını, davacının aldığı ücretin sürekli değiştiğini, ücretlerin eksik yatırılması nedeniyle alacak talep ettiklerini, davacının sürekli fazla çalışma yaptığını, aralıksız 48 saat çalıştığı günlerin de olduğunu, neredeyse öğlen molası dahi kullanmadan çalıştığını, … bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını ve ücretlerinin ödenmediğini, asgari geçim indirimi alacaklarının tam olarak ödenmediğini, davalının eşit davranma ilkesine aykırı davrandığını, aynı işyerinde davalının davacı dışındaki çalışan personele servis hizmeti olarak belli bir ücret ödemesine rağmen davacıya ödenmediğini, davalının şirketler grubunda yer alan ve davacı ile aynı işyerinde çalışan A Plus çalışanlarına yol parası ödendiğini, bu nedenle davacının ücretine, servis ücretinin dâhil edilmesini ve şimdiye kadar ödenmeyen servis ücretlerinin tahsilini talep ettiklerini, hasta danışmanı kasa tutmadığı hâlde davacının ayrıca kasa tuttuğunu, İstanbuldaki Acıbadem hastanelerinde kasayı ayrı bir personelin tuttuğunu, davalının kasayı tutan personeline ücretine ilaveten her ay en az 150,00 TL ek ödeme yaptığını, ancak davacıya hiçbir ödeme yapılmadığını, bu nedenle davacının ücretine kasa tazminatı olarak adlandırılan ücret dâhil edilerek şimdiye kadar ödenmeyen kasa tutma ücretlerinin tahsilini talep ettiklerini, aynı işi yapmalarına rağmen …’daki çalışanlara daha yüksek ücret ve imkânlar verilirken …’daki çalışanlara aynı şekilde ücret ve imkânların verilmediğini, bu nedenle dört aylık ücreti tutarındaki ayrımcılık tazminatının ve o güne kadar ödenmeyen ve eksik ödenen ücret farklarının ödenmesini talep ettiklerini, yıllık izin ücretlerinin ve kıdem tazminatının da eksik ödendiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, kasa tazminatı, fazla çalışma ücreti, … bayram ve genel tatil ücreti, ayrımcılık tazminatı, eksik ücret alacağı, servis ücreti, asgari geçim indirimi alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def’i ileri sürdüklerini, davacının 23.07.2002 tarihinden işten ayrıldığı tarihe kadar davalı Şirket bünyesinde hasta hizmetleri sorumlusu olarak çalıştığını, davalı Şirketin işletmesi Konur Tıp Merkezinin kısa bir süre önce Burtom Şirketine devredildiğini, bu devir sebebi ile işçilerin yasal hak ve durumlarının kendilerine anlatılması için davalı Şirket yetkilileri tarafından davacının da aralarında bulunduğu işçilerle beraber 14.10.2017 tarihinde bir toplantı düzenlendiğini, yapılan toplantıda personelin devirden itibaren Burtom Şirketi bünyesinde aynı şartlarda çalışmaya devam edebileceği, geçiş yapmak istemeyenlerin davalının başka merkezlerinde görevlendirileceği, devrolmak ya da başka bir merkezde çalışmak istemeyenlerin kıdem tazminatları ile beraber tüm özlük haklarının kendilerine ödeneceği, çalışamaya devam etmek isteyenlerin kıdem tazminatlarını talep etmeleri hâlinde kendilerine avans olarak ödenebileceğinin tüm personele bildirildiğini, davacının bu toplantıya katıldığını, ancak toplantıya katıldığına dair tebliğ yazısını imzalamaktan imtina ettiğini, yapılan toplantıdan sonra isteyen personelin istediği gibi seçimlik hakkını kullandığını, ancak davacının da aralarında olduğu bir kısım personelin Burtom Şirketi bünyesinde ya da Şirketin başka merkezlerinde çalışmaya devam edeceklerini davalıya bildirmediklerini, bu nedenle de davacının bu yöndeki tutumunun davalı tarafından çalışmak istemediği olarak değerlendirildiğini ve … sözleşmesinin feshedildiğini, bu kapsamda davacının işe başladığı 23.07.2002 tarihinden işten ayrıldığı 01.11.2017 tarihine kadar olan sürede hesap edilen kıdem tazminatı ve varsa diğer özlük haklarının kendisine ödendiğini, davacının 23.07.2002 tarihinde davalı hastanede işe başladığında öncelikle resepsiyon müdürü olarak çalıştığını, daha sonra işten ayrıldığı tarihe kadar hasta hizmetleri sorumlusu olarak çalıştığını, dava dilekçesinde belirtilen sorumlulukların davacının mesleği gereği görev tanımı içerisinde zaten yer alan sorumluluklar olduğunu, davalı Hastane yönetiminin 2013 yılının Ocak ayı ile birlikte personelin maaşlarını brüt ücret üzerinden hesaplayarak ödemeye başladığını, söz konusu net ücretten brüt ücrete geçiş konusunda personelin ücretinde azalmaya neden olmayacak şekilde hareket edildiğini ,davacının ücretinin brüt 5.781,00 TL olduğunu, davalı Şirkette fazla çalışmaların karşılığının bordrolara yansıtılarak ödendiğini, davacının itirazı kayıt koymaksızın bordroları imzaladığını, tahakkuk bulunmayan aylarda çalışma yapılmadığının bordrolarla ispat edildiğini, taraflar arasında imzalanan … sözleşmesinin ücret başlıklı 2 nci maddesinde aylık ücrete hafta tatili, … bayram ve genel tatil ile fazla çalışma ücretinin dâhil olduğunun kararlaştırıldığını, 270 saate kadar olan fazla çalışmaların ücretin içinde olduğunu, davalı Şirkette denkleştirme uygulamasının mevcut olduğunu, 2013 yılının Aralık ayına kadar … bayram genel tatil günlerinde çalışma yapıldığı takdirde bu çalışmaların karşılığının bordrolara yansıtılarak ödendiğini, 2014 yılından itibaren ise müvekkili hastanede … bayram genel tatil günlerinde acil dışında hiçbir personelin çalışmadığını, davacının yıllık izinlerini kullandığını, davacının hesaplanan 158,5 günlük yıllık izin ücretinin son bordrosunda 30.542,95 TL olarak davacıya ödendiğini, davacının tüm bordrolarında asgari geçim indiriminin görüldüğünü, dava dilekçesinde belirtilen A Plus Şirketinin hastanenin yemek işlerinden sorumlu olduğunu, davalı Şirketle objektif ve sübjektif ortak özelliğinin bulunmadığını, davalının personeline yönelik yemek hizmetinin bulunmadığını, A Plus Şirketi çalışanlarına ücretleri dışında servis hizmeti sağlanıyor olmasının davacının da servis ücreti hak ettiği anlamına gelmediğini, davacının işi gereği kasa tutma … ve işlemlerinin kendisinin ve ekibinin sorumluluğunda olduğunu, davalı Hastanede geçmişten bugüne kadar kasa tutan personele kasa tazminatı adı altında ödeme yapılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 04.09.1987-01.02.2002, 13.02.2002-10.04.2002, 01.05.2004-01.11.2017 tarihleri arasında devralan şirket Burtom Şirketi bünyesinde çalıştığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı … Teftiş Kurulu raporunda davacının 23.07.2002 tarihinde emekliliğe hak kazanması sebebiyle işten çıkışının yapıldığı, tazminatlarının ödendiği, yeniden aynı işyerinde işe girişinin yapıldığı, yıllık ücretli izin hesabının yeni işe başlamış işçi statüsünde belirlenmesi gerektiğinin ifade edildiği, dosyaya ibraz edilen kıdem tazminatı makbuzu başlıklı belgede davacıya 04.09.1987-01.02.2002 tarihleri arasındaki çalışmasına istinaden kıdem tazminatı ödemesi yapıldığı, bu nedenle 23.07.2002 tarihi öncesi dönemin tasfiye edildiği anlaşılmakla davacının ikinci dönem çalışmasının 23.07.2002-01.11.2017 tarihleri arasında 15 yıl 3 ay 9 gün olduğu, banka kayıtlarının tetkiki ile bordro rakamlarının davacının banka hesabına ödendiği, tüm tanıkların ücretlerin bankadan ödendiği yönündeki beyanları gözetildiğinde aylık brüt ücretin 5.781,00 TL günlük brüt 192,70 TL olarak kabulü gerektiği, tavan ücretini aşması nedeniyle tavan ücreti olan brüt günlük 157,75 TL’nin esas alınması gerektiği, davacının çalışmasının iki dönem hâlinde olduğu, ilk dönem çalışmasının emeklilik nedeniyle tazminat ödemesi yapılmak suretiyle tasfiye edildiği, davalının zamanaşımı def’i de gözetilerek ilk dönem çalışması bitiminin üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçmesi gözetilerek 23.07.2002 öncesi dönemin değerlendirme dışı tutulması gerektiği, 23.07.2002-01.11.2017 tarihleri arasındaki çalışma yönünden … sözleşmesinin işveren tarafından haklı neden olmadan feshedildiği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, Kasım 2017 dönem bordrosunda tahakkuk yapılan 72.287,01 TL brüt kıdem tazminatının dava tarihinden önce davacının banka hesabın ödendiği, davacının kıdem tazminatı alacağı bulunmadığı, bordroların tetkikinden davacının 2012 yılı ücretinin net 3.200,00 brüt 4.476,09 TL olduğu, 2013 yılı ücretinin net 3.678,21 brüt 5.145,00 TL olduğu sonraki yıllara ilişkin bordroların tetkiki ile de ücretlerinde her yıl artış olduğu, ücretlerin eksik ödendiği iddiasının yerinde olmadığı, dava dilekçesinde ücretlerin eksik ödenmesi sebebiyle yıllık izin ücretlerinin eksik ödendiği iddia edilmiş ancak yıllık izin ücreti talebini içermeyen 8 kalem alacak talebine ilişkin harç yatırılmış akabinde 11.11.2019 tarihli dilekçe ile sadece peşin harç yatırılmak suretiyle 100,00 TL yıllık izin ücreti talep olunulmuş ise de talep olunan kalem yönünden harcın yatırılmamış olması sebebiyle usulüne uygun açılmış dava bulunmadığından bu alacak kalemine ilişkin hüküm kurulmasına yer olmadığı, ücret bordrolarında asgari geçim indiriminin ödendiği anlaşılmakla bu yöndeki talebin reddi gerektiği, tanıkların işyerinde servis olmadığını diğer Acıbadem çalışanlarının servis imkanı olduğunu, davacı tanıkları diğer gruplarda kasa tazminatı ödenmesine rağmen kendilerine ödenmediğini, davalı tanığı, kasa tazminatı ödenmesine ilişkin bir taahhüt olmadığını beyan ettikleri, belirsiz süreli … sözleşmesinde davacıya servis hizmeti verileceği, servis ücreti ödeneceğine ilişkin madde yer almadığı, bununla birlikte davacıya kasa tazminatı ödeneceğine dair bir delil sunulmadığı bu nedenle ispatlanamayan servis ücreti ve kasa tazminatı taleplerinin reddi gerektiği, dinlenen tanık beyanlarına göre davacının haftanın 5 günü 08.00-19.30 saatleri arasındaki çalışmasından 1,5 saatlik ara dinlenme süresinin, cumartesi günü de 08.00-17.30 saatleri arasındaki çalışmasından 1 saatlik ara dinlenme süresinin düşümü ile toplam çalışma süresi olan 58,5 saat çalışarak 13,5 saat fazla çalışma yaptığı, … sözleşmesinde yer alan fazla çalışma ücretlerinin aylık ücrete dâhil olduğu yönündeki hüküm doğrultusunda yıllık 270 saatlik, haftalık 5,2 saatlik fazla çalışma süresinin dışlanması ile hesaplamaya esas haftalık fazla çalışma süresinin 8,3 saat olduğu, fazla çalışma ücreti ödenen 2017 Ekim ve Kasım ayları ve davacının izin kullandığı dönemlerin dışlanması ve davalının zamanaşımı def’i gözetilerek 22.12.2012 tarihinden sonrası için yapılan değerlendirme ile itibar olunan 09.07.2020 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanan miktardan %30 oranında indirim uygulanması ile 49.920,46 TL brüt fazla çalışma ücreti bulunduğu, davacı tanığı P. K.’nın davacının … bayram ve genel tatil günlerinde çalışmadığı yönünde beyanda bulunması nedeniyle davacının … bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı iddiasını ispat edemediği, ayrımcılık tazminatına hükmedilmesini gerektirecek şekilde cinsiyet, dil, ırk, sosyal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplerden kaynaklı ayrımcılık yapıldığının iddia ve ispat edilemediği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili; 6100 Sayılı Kanun’un 107 nci maddesi gereğince mahkemece kendilerine resen süre verilmesi gerektiğini, bu süre verilmeden davanın neticelendirilmesinin kanuna aykırılık teşkil ettiğini, 270 saatlik kısmın fazla çalışma ücretinden dışlanmasının mümkün olmadığını, çünkü davacının ücretinin çok yüksek olmadığını, ayrıca uygulanan indirimin de çok yüksek olduğunu, davacının 04.09.1987-01.11.2017 tarihleri arasında 30 yıl 1 ay 28 gün çalışmasının bulunduğunu, 01.02.2002 tarihinde emekli olduğunu, ancak hemen tekrar sigorta girişinin yapıldığını, davacının emeklilik sonrası çalışmaları dikkate alınarak yapılan hesaplamayı kabul etmediklerini, çalışmanın kesintisiz devam ettiğini, emeklilikte kıdem tazminatının eksik ödendiğini, davacının çalışmaya devam ettiği, 01.02.2002 emeklilik tarihi ve 23.07.2002 tarih arasındaki çalışma süresinin hesaplama dışında tutulduğunu, davacının yazılı izni olmadan ücretinin, brüt ücrete dönüştürülmesi nedeni ile bütün alacak kalemlerindeki hak ve alacaklarının eksik ödendiğini, 158,5 gün izin parasının emeklilik öncesi döneme ait olsa bile ödemesinin işten çıkış tarihinden sonra 09.11.2017 tarihinde yapıldığını, dolayısı ile yıllık izin ücreti ödenerek tasfiye olmadığı hâlde, Mahkemenin böyle kabul ederek hüküm kurmasının doğru olmadığını, yıllık izin konusunda açılmış bir davaları bulunduğunu, dinlenen üç tanıktan sadece birisinin beyanlarına dayanarak genel tatil talebinin reddinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, ayrımcılık tazminatının reddinin gerekçesi bulunmadığını, davacıya kasa sorumluluğu yüklendiğini, sözleşmede yer almasa da bu görevde bulunduğunun sabit olduğunu, asgari geçim indirimi, servis ücreti, kasa tazminatı ve eksik ücret taleplerinin geçerli bir açıklama yapılmadan reddinin doğru olmadığını, servis ücreti talebinin de kabulü gerektiğini belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı vekili; davacının tüm ücretlerinin banka kanalı ile ödendiğini, davacı tanıklarının da bankadan ödemeyi doğruladığını, dolayısıyla davacının fazla çalışması bulunmadığını, bu husus dikkate alınmadan fazla çalışma ücretinin kabulünün hatalı olduğunu, davacı tanıklarının işveren aleyhine davaları bulunduğundan beyanlarının dikkate alınamayacağını, bilirkişi raporunda haftanın 6 günü 08.00-19.30 saatleri arasında çalışma yapıldığı belirtilerek hesaplama yapılmış ise de ne davacı tanıklarının ne davalı tanığının böyle bir beyanı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının davanın reddine karar verilmek üzere kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıya belirsiz alacak davası nedeniyle harç tamamlama hususunda resen süre verilmesinin gerekmediği, SGK kayıtları ve dosyada yer alan belgelere davacının 04.09.1987-01.02.2002, 13.02.2002-10.04.2002, 01.05.2004-01.11.2017 tarihleri arasında devralan şirket Burtom bünyesinde çalıştığı, dosyaya ibraz edilen kıdem tazminatı makbuzu başlıklı belgede davacıya 04.09.1987-01.02.2002 tarihleri arasındaki çalışmasına istinaden kıdem tazminatı ödemesi yapıldığı, emeklilik nedeni ile … sözleşmesinin sona ermesi ve yeniden çalışmaya başlama tarihi arasındaki süre, bu sürede çalışmanın devam ettiğine ilişkin tanık beyanı dâhil ispata yarar delil bulunmaması hususları dikkate alındığında, Mahkemece davacının hesaplamaya esas çalışma süresini, 23.07.2002 tarihi öncesi dönemin tasfiye edildiği tespiti ile davacının ikinci dönem çalışmasını 23.07.2002-01.11.2017 tarihleri arasında kabul etmek sureti ile hüküm kurmasında isabetsizlik olmadığı, dosyaya giriş çıkış kayıtları sunulmuş ise de kayıtların imzasız olduğu, tanık beyanları ile uyumlu olmadığı ve giriş çıkış saatlerine göre hesaplamaya esas olamayacağı görüldüğünden Mahkemece tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerektiği, dinlenen tanık beyanlarına göre davacının haftalık 13,5 saat fazla çalışma yaptığı, davacının … sözleşmesinde yer alan fazla çalışma ücretlerinin aylık ücrete dâhil olduğu yönündeki hüküm doğrultusunda yıllık 270 saatlik haftalık 5,2 saatlik fazla çalışma süresinin dışlanması ile davacının hesaplamaya esas haftalık fazla çalışma süresinin 8,3 saat olduğu dikkate alınarak ve fazla çalışma ücreti ödenen 2017 Ekim ve Kasım ayları ile davacının izin kullandığı dönemlerin dışlanması ile yapılan hesaplamanın dosya kapsamına uygun olduğu, … bayram ve genel tatil alacağı talebinin ispat edilemediği, … sözleşmesinde taraflar arasında belirlenen ücrete yıllık 270 saat fazla çalışma ücretinin dâhil olduğunun kararlaştırılmasının davacının aylık ücret miktarı ile taraflar arasında imzalanan sözleşme birlikte değerlendirildiğinde yerinde olduğu, dosyaya ibraz edilen bordrolara göre davacının ücretlerinde düşüş değil her yıl artış olduğu görülmekle, davacının eksik ücret ödeme iddiası ile asgari geçim indirimi ve ücret alacağı talebinin yerinde olmadığı, … sözleşmesinde davacıya servis hizmeti verileceği veya servis ücreti ödeneceğine ilişkin madde yer almadığı, davacıya kasa tazminatı ödeneceğine dair herhangi bir delil de sunulmadığı, bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde olduğu, yıllık izin alacağı yönünden usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunmadığı, 4857 Sayılı … Kanunu’nun (4857 Sayılı Kanun) 5 inci maddesinde yer alan düzenlemeler dikkate alındığında ayrımcılık tazminatı alacağının reddinin yerinde olduğu gerekçeleri ile tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, belirsiz alacak davasında davacıya talebini tam ve kesin olarak belirlemesi için süre verilmesi gerekip gerekmediği ile kıdem tazminatı hesabına esas süre ve tazminatın miktarı, ayrımcılık tazminatı ve kasa tazminatı, … bayram ve genel tatil ücreti, eksik ücret alacağı, servis ücreti, asgari geçim indirimi alacaklarının ispatı, fazla çalışma ücretinin miktarı, hesaplanması ve indirim oranı noktalarındadır.

2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

2. 6100 sayılı Kanun’un “Belirsiz alacak davası” kenar başlıklı 107 nci maddesi şu şekildedir:
“(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
(3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)”

3. 6100 sayılı Kanun’un 107 nci maddesini değiştiren 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un (7251 sayılı Kanun) 7 nci maddesinin gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
“…
Uygulamada sorun yaşanan ve doktrinde de tartışılan konu, alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu “an”ın tespitine yöneliktir, ikinci fıkrada yapılan değişiklikle, bu “an”ın, bir başka ifadeyle alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün hale geldiğinin tespiti mahkemece yapılacaktır. Hâkim, alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin “mümkün olduğu anda” talebini tam ve kesin olarak belirlemesi için davacıya iki haftalık kesin süre verecektir. Bu süre verme işlemi tahkikat aşaması sona ermeden yapılacaktır. Bu hüküm bölge adliye mahkemesince tahkikat yapıldığı hallerde de uygulanabilecektir. İsviçre hukukunda da kabul edilen genel görüş, hâkimin davacıya talebini belirlemesi için süre vermesi gerektiği yönündedir. Ayrıca 107 nci maddenin ikinci fıkrasında yer alan ve davacının, davanın başında belirtmiş olduğu talebini “artırabileceğine” ilişkin hüküm, yapılan diğer değişikliğin zorunlu sonucu olarak davacının talebini tam ve kesin olarak “belirleyebileceği” şeklinde değiştirilmektedir. Aynı fıkraya eklenen son bir cümleyle, hâkim tarafından verilen kesin süreye rağmen alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmemesi durumunda davanın talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanacağı açıkça hükme bağlanmaktadır.
…”

4. 4857 sayılı Kanun’un 5, 32, 41, 47 ve 63 üncü maddeleri.

5. Mülga 1475 sayılı … Kanunu’nun 4857 sayılı Kanun’un 120 nci maddesi atfıyla hâlen yürürlükte olan 14 üncü maddesi.

6.193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun mülga 32 nci maddesi.

7. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.12.2021 tarihli ve 2021/12403 Esas, 2021/16585 Karar sayılı; 02.03.2022 tarihli, 2022/1941 Esas, 2022/2780 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıda yer alan paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Kararın İlgili Hukuk bölümünün (2) numaralı paragrafında da belirtildiği gibi belirsiz alacak davasında davacıya, alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilme hakkı tanınmaktadır.

3. 7251 sayılı Kanun’la 107 nci maddenin ikinci fıkrası yeniden düzenlenerek hâkim tarafından davacıya tahkikat sona ermeden talebini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi için iki haftalık kesin süre verilmesi öngörülmüştür. Bu Kanun ile maddede yapılan değişiklikler Dairemizce, şartları mevcut olan belirsiz alacak davasında yapılan yargılama ile alacağın belirli hâle gelmesi durumunda hâkimin geçici talep sonucunu kesin talep sonucuna dönüştürmesi için alacaklıya süre vermesi gerektiği yönünde değerlendirilmiştir (9. HD, 2021/12403 E., 2021/16585 K.; 2022/1941 E., 2022/2780 K.). Ayrıca Kanun’un gerekçesinde de bu sürenin, alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda hâkim tarafından verilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bu sebeple, belirsiz alacak davasının şartlarını taşıyan bir davada Kanun’da belirtilen an hâkim tarafından resen gözetilmeli ve davacıya resen kesin süre verilmelidir. Davacının verilen süreye rağmen geçici talep sonucunu kesin talep sonucuna dönüştürmemesi durumunda davanın, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanacağı 107 nci maddenin ikinci fıkrasının son cümlesinde düzenlenmiştir.

4. Somut uyuşmazlıkta; dava belirsiz alacak davası türünde açılmış olup Mahkemece davacının bilirkişiden ek rapor alınması talebi 24.09.2020 tarihli celsede reddedildikten sonra davacıya diyecekleri sorulmuştur. Davacının “talebimiz gibi karar verilsin” şeklindeki beyanı nedeniyle davacıya talep artırım dilekçesi sunması için süre verilmeden dava dilekçesindeki talep miktarının kabulüne karar verilmiş ise de İlk Derece Mahkemesi kararı, ilâmın İlgili Hukuk bölümünün (2) ve (3) numaralı paragraflarında belirtilen kanun hükmü ve gerekçesi karşısında yerinde değildir. Aynı şekilde Bölge Adliye Mahkemesince harç tamamlama hususunda süre verilmesinin resen göz önünde bulundurulacak hususlardan olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddedilmesi de ilgili Kanun hükmüne aykırıdır.

5. Mahkemece, belirsiz alacak davasına konu edilen alacaklar bakımından ek dava açılamayacağı da dikkate alınmak suretiyle, davacıya 6100 sayılı Kanun’un 107 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca talebini tam ve kesin olarak belirlemesi için süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Bölge Adliye Mahkemesince verilen 24.01.2023 tarihli ek kararın BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.