Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2023/10715 E. 2023/16712 K. 07.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/10715
KARAR NO : 2023/16712
KARAR TARİHİ : 07.11.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi
SAYISI : 2021/150 E., 2022/17 K.

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince 30.05.2017 tarihli ve 2014/410 Esas, 2017/218 Karar sayılı karar ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı … Hizmetler Bakanlığı (davalı Bakanlık) vekili ile davalı … Özel Sağlık Hiz. ve Sağlık Malz. San. ve Tic. AŞ (… AŞ) vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 26.03.2021 tarihli ve 2020/351 Esas, 2021/1086 Karar sayılı karar ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) ncı alt bendi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Bakanlık vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu işlemin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı hizmet alım ihalesinin muvazaaya dayandığı ve ihale şartnamesinde belirtilen hususlar dışında da işçi çalıştırılması nedeniyle oluşan muvazaa talebine ilişkin olduğunu, davalarının kanuni dayanaklarından bir tanesinin de 26.05.2008 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilebilmesi için işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirmesi şartının aranması gerektiğini, davacı işçinin 2010 yılından itibaren hemşire olarak çalıştığını, bu çalışma süresi zarfında farklı farklı birimlerde çalıştığını ileri sürerek muvazaanın tespiti ile davacının işe giriş tarihinden itibaren davalı Bakanlık personeli sayılmasına karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı Bakanlık vekili cevap dilekçesinde; davacının muvazanın tespitini talep ettiğini, davacının İdarenin değil Şirket işçisi olduğunu, davacının sağlık bölümünden mezuniyetinin olmadığını, davacının bakım personeli olduğunu, hemşire olmadığını, davacının tüm iddialarının asılsız olduğunu savunarak haksız ve yersiz açılan davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ihale kapsamındaki hizmetin davalı Bakanlığın asıl işi oluşu, çalışacak işçilerin davalı Bakanlığın yetkililerince belirlenmesi, çalışma şartlarının ve çalışma sırasındaki emir ve talimatların davalı Bakanlık görevlilerince verilmesi, alt işverenlerin işyerinde işin fiili olarak görülmesine ilişkin bir … organizasyonu ortaya konulmadığı gibi, ihale konusu işin yapılmasına yönelik uzmanlığa da sahip bulunulmadığı, davacının zaman zaman ihale kapsamında bulunmayan tedaviye yönelik işlemleri de yaptığının anlaşıldığı, bu nedenle davalı Bakanlık ile dahili davalı alt işverenler arasındaki ilişkinin işin alt işverene verilmesi değil işçi temini niteliğinde olduğu, davacı açısından davalılar arasındaki (dahili davalı … dışındaki) hizmet alımına ilişkin sözleşmenin muvazaalı olduğu, davacının başlangıçtan itibaren davalı Bakanlık işçisi olarak kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalılardan … AŞ yönünden ise davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Bakanlık vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı Bakanlık vekili; davacının bakım elemanı olarak işe alındığını, bakım elamanı olan davacının hemşire olarak çalışmadığını, davacının hemşirelik yapmaya yeterli eğitim durumuna sahip olmadığını, davacı tanık beyanlarına neden üstünlük tanındığının açıklanmadığını, hüküm fıkralarının belirsiz olduğunu, davacının muvazaa ve hizmet tespiti davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosyadaki yazılara, hükmün Dairece benimsenmiş bulunan kanuni ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere, bu delillerin takdirinde isabetsizlik görülmemesine ve özellikle davacı tanıklarının davacının bakım işi yapmayıp özürlülerin ilaçlarını verme, tansiyonlarını ölçme, acil durumda müdahale etme gibi hemşirelerin yaptığı işleri yaptığı ve yine davalı tanığının hemşirelerin yetersizliği sebebi ile ilaç dağıtımı, insülin iğnesi yapımı gibi işleri yaptığı yönündeki beyanları ve davacının isminin bulunduğu ilaç tedavi listeleri ile tüm dosya kapsamından davacının davalı Bakanlık bünyesinde kadrolu hemşireler ile aynı ortamda aynı işleri yaptığı, bu itibarla alt işverenlerin sözleşme ile üstlendiği … için bağımsız organizasyona, uzmanlığa ve hukuksal bağımsızlığa sahip bulunmadığı ve işçi temini niteliğinde ihale yapıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle davalı Bakanlık vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Bakanlık vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Bakanlık vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı Bakanlık ile alt işveren şirketler arasında geçerli ve muvazaaya dayanmayan bir asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı ve davacının somut tespit davasını açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4857 sayılı … Kanunu’nun 2 nci maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları; 6098 sayılı … Borçlar Kanunu’nun 19 uncu maddesi, Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin 1 vd. maddeleri.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2019 tarihli ve 2017/8-1854 Esas, 2019/1096 Karar sayılı kararında tespit davalarında hukuki yarara ilişkin ilkeler şu şekilde açıklanmıştır:
“…
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (…, E.: Davada Menfaat, Önsözler-Ramazan …, … 2009, s. VII).
Hukuk Genel Kurulunun 24…..1992 tarihli ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 tarihli ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir (…, s. 135).
(…) Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada hâlen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (…, H./…, O./ …, M.: Medeni Usul Hukuku, … 2011, s. 297).
(…)Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkâr ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır (…, R./ …, E./ … …, S.: Medeni Usul Hukuku , … 2017, s.287).
Bu doğrultuda, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur (… / …/ … …, s. 296-297).
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.05.2013 tarihli ve 2013/22-561 E., 2013/733 K. ile 01.02.2012 tarihli ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararı sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.”

3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle temyiz edenin sıfatına göre davalı Bakanlık vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalı Bakanlık bünyesinde kadrolu hemşireler ile aynı ortamda aynı işi yaptığı, bu itibarla alt işverenlerin sözleşme ile üstlendiği … için bağımsız organizasyona, uzmanlığa ve hukuksal bağımsızlığa sahip bulunmadığı ve işçi temini niteliğinde ihale yapıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle davalı Bakanlık ile alt işveren firmalar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayanmadığı belirtilerek dava esastan incelenmiş ve davalı Bakanlığın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

3. Mahkemeden istenilen hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır. Eda davalarında, bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken; inşai (yenilik doğuran) davalar ile de var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar. Tespit davaları ise, bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Tespit davası kendine özgü davalardan olup dava sonucunda verilen kararının icra ve infaz kabiliyeti yoktur.

4. Tespit davalarında davacının amacı, bir hak veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi olup hak veya hukuki ilişkinin varlığı yahut yokluğu tespit davası açılabilmesi için yalnız başına yeterli değildir. Bundan başka, tespit davasının dinlenebilmesi için konusunu oluşturan hak veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının korunmaya değer güncel bir hukuki yararının bulunması gerekir.

5. Tespit davasının konusunun hak veya hukuki ilişki olması ve davacının tespit davası açmakta güncel hukuki yararının bulunması dava şartıdır. Açılan tespit davasında, bu iki şartın birlikte bulunup bulunmadığı, diğer dava şartlarında olduğu gibi davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekmekte olup bu şartların bulunmaması hâlinde mahkemece esas hakkında incelemeye girmeden, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekmektedir.

6. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür; bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hâllerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi hâkim tarafından da resen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti hâlinde davanın 6100 sayılı Kanun’un 115 inci maddesine göre dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir.

7. Bu açıklamalar dikkate alındığında somut olayda, davacının muvazaa tespitine dayalı talebinde hukuki yararı bulunmadığından, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın esası incelenerek davanın reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.