Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2022/9135 E. 2022/12681 K. 18.10.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/9135
KARAR NO : 2022/12681
KARAR TARİHİ : 18.10.2022

BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 50. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili ve davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18.10.2022 Salı günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davalı vekili Avukat … geldi. Davacı adına kimse gelmedi.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde 08.12.1997 tarihinden iş sözleşmesini haklı olarak feshettiği 06.01.2014 tarihine kadar idari ve insan kaynakları müdürü olarak görev yaptığını, … Elektrik Üretim ve Tic. A.Ş.’ nin …’nde 1993 yılında … ve Türk ortaklı ve yap- işlet- devret modeline uygun olarak işletmek üzere kurulan elektrik santralinin sahibi şirket olduğunu, santralin sahibinin davalı … Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. olduğunu, santralin işletilmesinin aynı işyerindeki … Enerji ve Üretim Ltd. Şti. tarafından yürütüldüğünü, her iki Şirketin hisselerinin 2013 yılında … şirketine satılarak ortaklıktan ayrıldıklarını, yeni işverenin mevcut personele işten ayrılması için baskı ve psikolojik taciz uyguladığını, bu nedenle bir kısım üst düzey çalışanın görevinden ayrılmak zorunda kaldığını, müvekkilinin de diğer çalışanlar gibi iş sözleşmesini haklı sebeple feshetmek zorunda kaldığını ancak haklarının kendisine ödenmediğini, müvekkilinin son dönem ücretinin aylık net 4.690,00 USD olduğunu, bu ücretten başka her yıl değişen ikramiyenin 2013 yılı için 16.000,00 USD karşılığı TL olarak ödendiğini, 1997-2008 dönemi için kıdem tazminatı ödemesinin tavan ile sınırlı yapıldığını, buna karşın Şirket iç düzenlemeleri gereği tavan ile sınırlı olmaksızın giydirilmiş otuz gün üzerinden kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğini belirterek kıdem tazminatı, fark kıdem tazminatı ve ikramiye alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerine ait işyerinde 1997’den itibaren insan kaynakları müdürü olan davacının haklarının eksiksiz ödendiğini, alacak miktarının belirli olduğunu, bu nedenle belirsiz alacak davası açılamayacağını, davacı feshinin haksız olduğunu, 1997-2008 dönemi çalışması için emeklilik nedeniyle kendisine tavan ile sınırlı olarak 21.851,32 TL kıdem tazminatı ödendiğini, tavan ödemesi dışında tazminat ödemeleri gereği son aldığı 30 günlük ücreti nazara alınarak 17 yıllık çalışması için ödenmesi gereken tazminat bedelinin fark kıdem tazminatı niteliğinde olduğunu, kıdem tazminatının kamu düzeninden olması sebebiyle tavan dışında kıdem tazminatı düzenlemesinin yapılamayacağını, kaldı ki İnsan Kaynakları Politikası ve Prosedürünün XI. maddesinde düzenlenen işten ayrılma başlığı altında “Bu ödemeleri yapıp yapmamak yönetimin takdirine bağlı olup, tüm personel için Yönetim Kurulu’ndan onay alınması gerekecektir.” şeklinde hükmünün bulunduğunu, davacının dosyaya sunmuş olduğu örnek ödemelerin herkese yapıldığı anlamına gelmediğini, davacıya verilen görevi yerine getirmeyerek işyerini terk ettiğini, böylece davacıya Yönetim Kurulunun bu ödemenin yapılması yönünde bir karar vermemesinin olağan olduğunu, ödenen ikramiyelerin performansa bağlı olduğunu, davacının 2013 yılına ilişkin olarak kendisinden beklenen kriterleri yerine getiremediğinden bu yıla ilişkin ikramiyeye hak kazanamadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…
Davalı taraf; davacının verilen talimatı yerine getirmediğine ve performansının düşük olduğuna yönelik iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiğini, ancak bu iddialarını belgeyle kanıtlayamadığı gibi tanık da dinletmediği görülmüştür. Davalı tarafından … Cumhuriyet Başsavcılığı’na; davacının market alışverişlerinin ve şahsi yakıt alışverişlerinin şirket ödeneğinden karşıladığı iddiası ile yapılan şikayet üzerine iddianame düzenlendiği, davacı aleyhine … Asliye Mahkemesinin 2016/54 Esas sayılı dosyası ile kovuşturma başlatılmış ise de; davalı şirket tarafından davacı işçinin iş sözleşmesinin haklı nedenle feshine ilişkin çektiği ihtarname de ceza dosyasındaki vakıayı ileri sürmediği anlaşılmış olup davalı şirket iş verenin haklı fesih ihtarnamesi ile bildirmiş olduğu sebeple bağlı olduğu, bunun dışında bir sebeple ileri süremeyeceği, kaldı ki mevcut vakıa dava açıldıktan sonra ileri sürüldüğünden Mahkememizce dikkate alınmamış olup, işçi tarafından yapılan feshi haklı fesih olduğu anlaşıldığından,

TBK’nın 405/2 maddesinin ikramiye alacağının “Hizmet sözleşmesi ikramiyenin verildiği dönemden önce sona ermişse, ikramiyenin çalıştığı süreye yansıyan bölümü ödenir” ilişkin hükmün bulunduğu, davalı tarafından, davacı işçinin 2013 yılına ilişkin olarak beklenen kriterleri yerine getirmediğinden bahisle 2013 yılına ilişkin ikramiyeye hak kazanamadığı ileri sürülmüşse de; beklenen kriterlerin ne olduğu, davacının performans değerlendirilmesi yerine getirilmediği, dosyaya sunulmadığı için davalı iş verenin iddiasının yerinde olmadığı görülmüştür.

İş yerinde yapılan iç prosedür talimatındaki düzenlemelerin iş yeri uygulaması şeklinde anlaşılmasının mümkün olmadığı, zira bu ödemelerin üst yönetim Genel müdürünün onayına tabi olduğu ve bu ödemelerin işçilere bir çalışma karşılığı olmadan işverenin takdirine bağlı olarak ödendiği kabul edilerek iş yeri uygulaması niteliğinde değerlendirilemeyeceği kabul etmek gerekmiştir. Kaldı ki iç prosedür talimatında yer alan hükümlerin kıdem tazminatı tavanını bertaraf edecek şekilde düzenlendiği, kıdem tazminatı tavanını düzenleyen 1475 sayılı Kanunu’nun 14. maddesi ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamasında belirtildiği üzere; kıdem tazminatının tavanına ilişkin hükümlerin kamu düzeninden olup mutlak emredici niteliktedir. Dolayısıyla işverenin, iş yeri uygulaması ile yasal tavanı aşan kıdem tazminatı fark ücretlerinin ödemesine ilişkin düzenlemelerin ve geçmiş uygulamaların bağlayıcılığının bulunmadığı, işçiye bu yönde talep hakkı vermeyeceği kabul etmek gerekir. İş yerinde kabul edilen 14/02/2006 tarihli Hizmet Sözleşmesi Feshi başlıklı iç prosedür talimatı “işçinin hizmet süresi ile son aldığı 30 günlük ücretinin çarpılması ile bulunacak ücretin tamamı” kıdem tazminatı ödenmesini öngören iç prosedür talimat hükümleri 1475 sayılı Kanunu’nun 14/5 maddesindeki tavanı bertaraf edemez.
Ayrıca tavan yasağının aşılması kanuni düzenleme ile mümkün olduğundan bu hususta da kanuni düzenleme bulunmamaktadır.

… davacı tarafından ileri sürülen emsal ödemelerin (… 18/09/2012, Hürrem İlyaz 2011, …2008 ve … … … 2008 tarihlerinde) yapıldığı, davalı şirketin ise 2012 yılından sonra … ortaklara devredildiği ve bu tarihten sonra iş yerinde çalışan işçilere 2006 ve 2007 tarihlerindeki iç prosedür talimatının uygulanmadığı ayrıca davacı ile aynı dönemde işten ayrılan işçilere fark kıdem tazminatı ödemesinin yapılmadığı anlaşıldığından eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır. Kaldı ki dava konusu uyuşmazlığın kıdem tazminatı niteliğinde olduğu böylece mutlak emredici ve kamu düzenine ilişkin hususlarda eşit işlem ilkesine aykırılıktan bahsedilmesi mümkün bulunmamaktadır.
…” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve katılma yoluyla davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı Şirket aleyhine açılan benzer davalarda davacılara fiilen almakta oldukları ücret üzerinden kıdem tazminatı yasal tavanı aşılarak işyeri prosedürü ve uygulamaları gereği tazminat ödemesi yapılmış olduğunu, ancak İlk Derece Mahkemesince somut dosyada yasal tavan üzerindeki kıdem tazminatı talebinin kanunun emredici hükmüne aykırı olması nedeniyle reddine karar verildiğini, hukuki güvenlik ilkesi gereğince yargı kararlarında istikrar ve tutarlılık sağlanması gerektiğini, yasal tavan üzerinde kıdem tazminatı ödenmesinde hukuka aykırılık olmadığını, işverenin isterse kıdem tazminatı tavanını aşacak şekilde ödeme yapabileceğini, işçi lehine kanun hükmü aleyhine değişiklik yapılabileceğini, davalı tarafından eşit davranma ilkesine aykırı davranıldığını, davalının eşitlik ilkesine aykırı olarak bir kısım işçilerine kıdem tazminatının yasal tavana göre, bir kısmına ise fiilen aldıkları son ücrete göre ödendiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; kıdem tazminatı tavanınına ilişkin kanundaki hükmün emredici nitelikte olduğunu ve işçi yararına da olsa kamu düzeninden olması nedeniyle aksine düzenleme yapılamayacağını, İlk Derece Mahkemesinin davacının iş sözleşmesini haklı sebeple sona erdirdiği gerekçesi ile kıdem tazminatına hükmetmesinin hatalı olduğunu, Mahkemece davalı işyerinde prim uygulaması olduğu gerekçesiyle ikramiye alacağını kabul etmesinin hatalı olduğunu, ikramiye ödemelerinin performans, hedefe ulaşma gibi kriterlere göre tek taraflı olarak yönetimin takdiri ile belirlendiğini, bu koşulları sağlamadığından davacıya ödeme yapılmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…
Taraflarca fark kıdem tazminatı ve ikramiye talepleri yönünden istinaf edilen kararda, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belge ve delillere göre; davacının haklı feshine dair İDM gerekçesinin yerinde olduğu, bilirkişi raporunda belirlenen ikinci dönem çalışmasına ait kıdem tazminatı ve ıslah zamanaşımı gözönüne alınarak ikramiye alacağına hak kazandığı, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120. maddesi uyarınca yürürlüğü devam eden mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesinde, “…Toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez…” şeklinde düzenlemeye göre kıdem tazminatı tavanı mutlak emredici nitelikte olduğu anlaşıldığından tüm döneme ait kıdem tazminatı farkı alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği, İlk Derece Mahkemesinin bu doğrultudaki hukuki ilişki ve hususları nitelemesi, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitleri, delilleri takdir ve değerlendirmesi uyuşmazlığın çözümü için gereken hukuk kurallarını uygulaması, uyuşmazlık konusu hususları gerekçelendirmesi isabetli olup, kamu düzenine aykırı bir husus da tespit edilmediğinden, tarafların yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.” gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; kıdem tazminatına ilişkin yasal düzenlemelerin nispi emredici olduğunu, yani işçi lehine aksinin kararlaştırılabileceğini, davalı işverenin işçiler arasında eşitlik ilkesine aykırı davrandığı ispat edilmesine rağmen bu hususun göz ardı edildiğini, bir işçinin eşit davranılmasını isteme hakkının mutlak hakkı olduğunu ve bu hakkın sağlanmasının kamu düzeninden olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kıdem tazminatının hesaplanması noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) ilgili hükümleri, 4857 sayılı Kanun’un 120 nci maddesi yollamasıyla hâlen yürürlükte bulunan mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun “Kıdem tazminatı” kenar başlıklı 14 üncü maddesi
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve temyiz sebeplerine göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Davalı yararına takdir edilen 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine,
18.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.