YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/7222
KARAR NO : 2022/8151
KARAR TARİHİ : 22.06.2022
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 6. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 2. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 09.02.2015 tarihinde sendika üyeliğinin kabul edildiğini, alt işverenlik ilişkisinde muvazaanın tespit edildiğini ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklardan yararlanması gerektiğine ilişkin … 1. İş Mahkemesinin kararının kesinleştiğini, kesin hüküm ile karara bağlanan 11.02.2016 dönemi sonrası alacakların ödenmediğini ileri sürerek ücret farkı, ilave tediye, akdi ikramiye, kıdem zammı, giyim yardımı, sosyal yardım, aile yardımı ve şeker yardımı alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının alacaklarının ödendiğini, ödenmeyen alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tarafından toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacakların tahsili talebi ile daha önce açılan davada verilen kararın kesinleştiği, söz konusu dosyada keşif yapılıp hizmet alım sözleşmesi, idari ve teknik şartnameler değerlendirilerek bilirkişi heyetinden rapor alındığı, buna göre davacının davalı işyerinde tesviyeci ve kılavuzcu olarak çalıştığı, asıl işveren işçileriyle alt işveren işçilerinin aynı tezgahlarda yan yana aynı işi yaparak çalıştıkları, 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesi, alt işveren yönetmeliğindeki düzenlemeler, işyerindeki tespitler karşısında alt işverenlik sözleşmesinin muvazaalı olduğu, davacının baştan itibaren asıl işveren işçisi sayılması gerektiği ve bu nedenle toplu iş sözleşmesinden faydalanması gerektiğinin tespit edildiği, kesinleşen bu dosya, aynı konuda açılmış olan davalardaki kesinleşmiş kararlar, hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri ile dosyada bulunan bilgi ve belgelere göre davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davanın öncelikle husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, hak düşürücü süre ve zamanaşımı savunmasında bulunduklarını, davacı ile davalı arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığından davalının herhangi bir sorumluluğunun da bulunmadığını, Şeker-İş Sendikasının şeker sanayisinde çalışmakta olan işçilerin üye olduğu ve Türkiye Şeker Sanayi İşverenleri Sendikası ile imzalanan 23 üncü dönem Toplu İş Sözleşmesinin tarafı olup Şeker-İş Sendikasına şeker sanayisinde çalışan işçilerin üye olabileceğini, bu nedenle davacının söz konusu sendikaya üye olmasının kabul edilemeyeceğini, davacının davalıdan ihale ile iş alan ve farklı iş kolunda iştigal eden yüklenici firma işçisi olduğundan davalının işçilerine uygulanan toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…
Dairemizce dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; davacının davalıya ait işyerlerinde davalıdan ihale ile iş alan dava dışı değişen yüklenici firmalar nezdinde işçi olarak çalıştığı, davalı ile dava dışı yüklenici firmalar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu, davacının başından itibaren davalının işçisi sayılması gerektiği, 09.02.2015 tarihinden bu yana davacının sendika üyesi olduğu ve işyerinde uygulanan TİS’ten yararlanması gerektiği, davacının eldeki davadan önce davalı aleyhine aynı taleplerle … 2.İş Mahkemesinin 2016/221 E. sayılı dosyasında aynı taleplerle dava açtığı, davanın kabulüne karar verildiği ve kararın Yargıtay onamasından geçerek kesinleştiği, … 2.İş Mahkemesi’nin 2016/221 E. sayılı dosyasında talep edilen alacakların 11.02.2016 tarihine kadar olan dönemi kapsadığı, eldeki davada ise davacının, önceki davada talep edilmeyen/hesaplanmayan dönem olan 11.02.2016-27.06.2018 dönemine ilişkin talepte bulunduğu anlaşılmakla, bu döneme ilişkin fark alacak tutarlarının 26. dönem ve 27. dönem TİS hükümlerine göre hesaplanması gerektiği tespit edilmiş olup, 26. dönem TİS’in 01.02.2015-31.01.2017 dönemini, 27. dönem TİS’in ise 01.02.2017-28.02.2019 dönemini kapsadığı, bu nedenle hesaplamalarda 26 ve 27. dönem TİS’lerin dikkate alındığı, Yargıtay onamasından geçerek kesinleşen mahkeme kararı ile davacının talep edilen alacaklara hak kazandığının sabit hale geldiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda isabetli bir şekilde önceki davada hesaplanmayan dönem için alacakların hesaplandığı, alacakların hesaplanmasına esas sürelerin ve ücret miktarlarının isabetli bir şekilde saptandığı, talep edilen alacakların bilimsel esaslara ve yerleşik içtihatlara uygun olarak hesaplandığı, davacının taleplerinin 11.02.2016-27.06.2018 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olması nedeniyle dava ve ıslah tarihleri itibariyle zamanaşımına uğrayan alacak bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf itirazının yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
…” gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı ile dava dışı işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı; bu bağlamda davacının davaya konu işçilik alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 19 uncu maddesi.
2. 4857 sayılı Kanun’un “Tanımlar” kenar başlıklı 2 nci maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“..
Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. …
Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.
…”
3. Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin “Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulma şartları” kenar başlıklı 4 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulabilmesi için iki işverenin bulunması, mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı ve asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi hâlinde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme unsurunun gerçekleşmiş olması gerekir. Bundan başka asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması veya daha önce asıl işveren tarafından o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulması gibi muvazaa kriterlerinin bulunmaması icap eder. Aksi hâlde alt işveren işçisi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görecektir.
2. İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa, 6098 sayılı Kanun’da düzenlenmiş olup tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunmakta ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaa genel ispat kuralları ile ispat edilebilir. Bundan başka 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanuni karineler olduğu kabul edilmelidir.
3. Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece davacı tarafından açılan … 1. İş Mahkemesinin 2016/221 Esas, 2016/989 Karar sayılı dosyasında davacı tarafça 10.02.2016 tarihine kadar olan alacakların talep edildiği, davanın kabulüne dair verilen kararın … Bölge Adliye Mahkemesinin 10.01.2017 tarihli ve 2016/331 Esas, 2017/10 Karar sayılı ilâmıyla temyiz edilmeden kesinleştiği, eldeki dosyada ise davacı taleplerinin 11.02.2016-27.06.2018 tarihleri arasına ilişkin olduğu, kesinleşen Mahkeme kararı ile davalı ile alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun sabit hale geldiği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak dosya içerisinde davacının dava konusu yaptığı 11.02.2016-27.06.2018 tarihlerini kapsayan ihale sözleşmelerinin bulunmadığı ve davacının anılan tarihler arasında davalı iş yerindeki görevi, … Bölge Adliye Mahkemesinin 2016/331 Esas, 2017/10 Karar sayılı ilamı sonrasında davacının davalı iş yerinde aynı göreve devam edip etmediği hususlarında bir araştırma yapılmadığı anlaşılmıştır.
4. Yukarıda açıklanan nedenlerle Mahkemece; davacının dava konusu yaptığı çalışma dönemini kapsayan ihale sözleşmeleri celbedilerek, ihalenin kapsamı, fiilen alt işverene verilen işin ne olduğu, davacının davalı iş yerindeki görevi, kesinleşen mahkeme ilamından sonra davacının davalı iş yerindeki görevinin değişip değişmediği tespit edildikten sonra asıl işveren alt işveren ilişkisinin usulüne uygun olarak kurulup kurulmadığı veya muvazaalı olup olmadığı hususunda bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.