YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/6142
KARAR NO : 2022/7339
KARAR TARİHİ : 08.06.2022
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 7. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı-birleşen dosya davalısı vekili asıl dava dilekçesinde; davalı işçinin 09.01.2003 tarihli taahhütname kapsamında mesleki bilgi ve görgüsünü artırmak ve yetiştirilmek üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) gönderildiğini, davalı işçi ABD’de kaldığı sürece aylık ücreti dışında kendisine harcırah ödemesi yapıldığı gibi eğitim, ulaşım, barınma, seyahat ve benzeri tüm giderlerinin müvekkili Şirket tarafından karşılandığını, davacının imzaladığı 09.01.2003 tarihli taahhütnamenin 3 üncü maddesi ile yetiştirme dönemini tamamlayıp döndükten sonra yer ve görev tefriki yapmaksızın müvekkili Şirket bünyesinde 2 yıl 6 ay süreyle görev yapmayı yükümlendiğini, 5 inci madde ile de mecburi hizmet süresi boyunca kendisine tevdi edilen görevleri ifa etmediği ya da işten ayrıldığı takdirde müvekkili Şirket tarafından yapılmış olan seyahat, harcırah, lojman, eğitim ve öğretim masrafları da dâhil olmak üzere 122.800,00 Amerikan dolarından aşağı olmamak üzere bilcümle masrafları faizleriyle birlikte müvekkili Şirkete ödeyeceğini taahhüt ettiğini, davalı işçinin ABD’deki görev süresinin sona ermesinden sonra müvekkili Şirkette çalışmaya başladığını ancak henüz yükümlendiği mecburi hizmet süresi dolmadan 22.02.2011 tarihinde mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun (1475 sayılı Kanun) 14 üncü maddesine göre sigortalılık süresi ve prim gün sayısını doldurduğu gerekçesiyle işten ayrıldığını, davacının bu gerekçeyle işten ayrılmasının hemen ardından ABD’de başka bir işyerinde çalışmaya başladığını, müvekkili Şirketten ayrılma sebebinin ve gerçek iradesinin başka bir işyerinde çalışmak olduğunu ileri sürerek davalı işçinin eğitimi için yapılan masrafların davalı işçiden tahsilini istemiştir.
2. Davalı-birleşen dosya davacısı vekili birleşen dava dilekçesinde; müvekkilinin 17.10.1991-22.02.2011 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, 1475 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kıdem tazminatına hak kazanması nedeniyle iş sözleşmesinin müvekkili tarafından feshedildiğini, davalı işveren tarafından hak ettiği kıdem tazminatının ödenmediğini, müvekkiline uzun süre yıllık izinlerinin kullandırılmadığını ileri sürerek kıdem tazminatı ve yıllık izin alacağının tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı-birleşen dosya davacısı vekili asıl davaya cevap dilekçesinde; davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak belirsiz alacak davası açmasının usule aykırı olduğunu, sözü edilen taahhütnamede davalı Şirketin imzasının bulunmadığını, taahhütnamenin tanzim tarihinin de 09.01.2003 tarihi değil 09.01.2004 tarihi olduğunu, müvekkilinin yurt dışına 10.01.2004 tarihinde çıkış yaptığını, müvekkilinin taahhütnamede belirtildiği gibi ABD’ye eğitim için değil çalışmak amacıyla gönderildiğini ve orada da fiilen çalıştığını, müvekkilinin eğitim için gönderilmediğini, eğitim masrafı olarak hiçbir ödeme ve harcama yapılmadığını, ABD’de kaldığı sürece yapılan masraf ve ödemelerin tamamının davacı Şirket tarafından BOİNG firmasına fatura edildiğini, parasının da fazlasıyla alındığını, müvekkilinin davacı Şirkete para kazandırdığını, müvekkilinin işçi olarak çalıştığını ve yurda 30.06.2010 tarihinde döndüğünü, taahhütnamenin 6 ncı maddesinde, “Personelin dönüşünde gerçekleşen maliyet ve kalınan süreye göre taahhütname güncelleştirilir.” denilmesine rağmen 22.02.2011 tarihine dek bir değişiklik yapılmadığını, müvekkilinin ailesi de ABD’de kaldığından, müvekkilinin 1475 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesinin birinci fıkarası uyarınca kıdem tazminatına hak kazandığı için işyerinden ayrıldığını, ayrıca talebe dayanak yapılan taahhütnamenin sadece tek taraf aleyhine cezai hükümler içermesi nedeniyle de geçersiz olduğunu, davacı iddialarını kabul etmemekle birlikte müvekkilinin Temmuz 2007’den Şubat 2011 tarihine kadar taahhütnamede öngörülen süreden çok daha fazla çalışması bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
2.Davacı-birleşen dosya davalısı vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde; davacının sigortalılık süresi ve prim gün sayısını doldurduğu gerekçesiyle müvekkili işyerinden ayrılmasının hemen ardından ABD’de Navistar Corporated Headquartes isimli başka bir işyerinde çalışmaya başladığını, işyerinden ayrılma sebebinin ve gerçek iradesinin başka bir işyerinde çalışmak olduğunu, bu sebeple kıdem tazminatına hak kazanmadığını, birleşen dosya davacısı işçinin tüm izinlerini kullandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı-birleşen dosya davacısı işçinin 15 yıl sigortalılık süresi ve prim gün sayısını doldurması nedeniyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği, bu nedenle kıdem tazminatına hak kazandığı, taahhütname uyarınca eğitim giderlerini işverene ödemesi gerektiği gerekçesi ile toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak asıl davanın kabulüne, birleşen davada kıdem tazminat talebinin kabulüne, yıllık izin alacak talebinin ise reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-birleşen dosya davalısı vekili istinaf dilekçesinde; davacı işçinin başka bir işyerinde çalışmak üzere müvekkiline ait işyerinden ayrılması nedeniyle kıdem tazminatına hak kazanmadığını ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.
2.Davalı-birleşen dosya davacısı vekili istinaf dilekçesinde; asıl davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının usule aykırı olduğunu, davaya dayanak taahhütnamede davalı Şirketin imzasının bulunmadığını, taahhütname imza tarihinin de 09.01.2003 değil, 09.01.2004 tarihi olduğunu, müvekkilinin yurt dışına eğitim için değil doğrudan doğruya çalışmak için gönderildiğini, davaya dayanak taahhütnamenin sadece işçi aleyhine cezai şart içermesi nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…
Somut uyuşmazlıkta, … Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 08.02.2011 tarihli yazısına göre davacının 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 prim ödeme gün sayısının bulunduğu anlaşılmakla, davacının yaş hariç emeklilik koşullarına sahip olması nedeniyle mahkemece davacını kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi yerindedir. Davacının başka bir işyerinde çalışmasının sonuca bir etkisi bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık, cezai şartın geçerli olup olmadığı noktasındadır. İşçiye verilen eğitim karşılığı belli bir süre çalışması koşuluna bağlı olarak kararlaştırılan cezai şart tek taraflı olarak değerlendirilemez. İşçiye verilen eğitim bedeli kadar cezai şartın karşılığı bulunmakla eğitim karşılığı cezai şart hükmü belirtilen ölçüler içinde geçerlidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının imzaladığı 09.01.2003 tarihli taahhütname başlıklı belgede de işçinin işverence uygun görülecek fabrika ve işyerlerinde pratik ve teorik çalışmalar yapmayı kabul ettiği görülmektedir. Bu kapsamda işverenin işçiyi yurtdışına mesleki bilgi ve görgüsünün artırmak ve yetiştirilmek üzere uygulamalı eğitime gönderdiği sabittir. Bu nedenle eğitim giderine yönelik cezai şartta işçi aleyhine olsa bile verilen eğitim giderinin talep edilmesi nedeni ile yapılan gider kadar geçerlidir. Mahkemenin eğitim giderini bu kapsamda hüküm altına almasında isabetsizlik yoktur. Diğer taraftan, asıl dava belirsiz alacak davası olarak değil fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava olarak açılmıştır. Son olarak, taahhütnamede yükümlülük altına giren tarafın işçi olması nedeniyle taahhütnamede işveren imzası bulunmaması taahhütnameyi geçersiz kılmamaktadır. Ayrıca taahhütnamedeki tarihin gerçeği yansıtmadığı iddiası kanıtlanmadığı gibi bu itirazın sonuca bir etkisi de yoktur. Bu itibarla usul ve kanuna uygun bulunan karara karşı, taraflar vekillerinin ileri sürdüğü istinaf itirazlarının hiçbiri yerinde görülmemiştir”
…” gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı-birleşen dosya davalısı vekili; davacı işçinin başka bir işyerinde çalışmak üzere müvekkiline ait işyerinden ayrılması nedeniyle kıdem tazminatına hak kazanmadığını ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
2.Davalı-birleşen dosya davacısı vekili; asıl davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının usule aykırı olduğunu, davaya dayanak taahhütnamede davalı Şirketin imzasının bulunmadığını, taahhütnamenin 09.01.2003 tarihli olmasına rağmen yurt dışına çıkışının Ocak 2004 olduğunu ve bu durumun 01.02.2004 tarihinden itibaren görevlendirileceğine dair yapılan yazışmadan da anlaşılacağını, bu nedenle sözleşme tarihinin hatalı olduğunu, müvekkilinin yurt dışına eğitim için değil çalışmak için gönderildiğini, davacı Şirketin yaptığı masrafları BOİNG firmasından aldığını ve herhangi bir zararının bulunmadığını, müvekkilinin kaldığı sürenin uzatıldığını, taahhütnamede dönüşte gerçekleşen maliyet ve kalınan süreye göre taahhütnamenin güncelleneceğinin belirtilmesine rağmen bu güncellemenin yapılmadığını, davaya dayanak taahhütnamenin sadece işçi aleyhine cezai şart içermesi nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasında, davalı-birleşen dava davacısı işçinin yapılan taahhütnameden kaynaklanan mecburi hizmet ve buna bağlı eğitim masraflarını ödeme yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı ve kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1.Mülga 1475 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (5) inci bendi.
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.”
3. Değerlendirme
1.İşçiye işverence verilen eğitimle, işçinin işyerinde mal ve hizmet üretimine katkı sağlaması sebebiyle işveren yararına olmakla birlikte, bu eğitim sayesinde işçi daha nitelikli hâle gelmekte ve ileride daha kolay iş bulabilmektedir. Bu nedenle işçiye masrafları işverence karşılanmak üzere verilen eğitim karşılığında, işçinin belli bir süre çalışmasının kararlaştırılması mümkündür. İşçinin de verilen eğitim karşılığında işverene belli bir süre iş görmesi işverene olan sadakat borcu kapsamında değerlendirilmelidir. Verilen eğitimin karşılığında yükümlenilen çalışma süresinin de eğitimin türü ve masrafları ile orantılı olması gerekir. Buna karşın, işçiye 4857 sayılı İş Kanunu’nun 78 inci ve devamı maddeleri hükümlerine göre iş sağlığı ve güvenliği önlemleri kapsamında verilmesi gereken zorunlu eğitimlere ait giderler istenemez. İşverence işçi adına yapılan eğitim giderlerinin tamamı yerine, işçinin çalıştığı ve çalışması gereken sürelere göre oran kurularak indirildikten sonra kalan miktarının tahsiline karar verilmesi gerekir. Gerçekten işçi, eğitimden sonra çalışmayı yükümlendiği sürenin bir kısmında çalışmış ise işverene bu konuda katkı sağlamış olmaktadır. İşçinin yükümlü olduğu sürenin tamamında çalışılmış olunması hâlinde ise işverence eğitim giderleri istenemez.
2. Dosya içeriğindeki taahhütname, bilgi ve belgeler ile tanık beyanı birlikte incelendiğinde; taahhütname ile davalı-birleşen dava davacısı işçinin, belli bir proje kapsamında eğitim masrafları davacı-birleşen dava davalısı Şirket tarafından karşılanmak üzere yurt dışına (ABD-Seattle) gönderilmesinin ve karşılığında Türkiye’ye döndüğünde 2 yıl 6 ay süreyle Şirket bünyesinde çalışmasının kararlaştırıldığı, taahhütnamenin bu hâliyle tek taraflı işçi aleyhine yükümlülük içerdiğinden söz edilemeyeceği, yukarıdaki paragrafta belirtildiği gibi işçinin verilen eğitim karşılığında işverene belli bir süre iş görmesinin sadakat borcu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davalı-birleşen dava davacısı işçinin taahhütnameyi hata, hile veya zorla kendisine imza ettirildiğini de ileri sürmediği, bu nedenle taahhütnamenin geçerli ve bağlayıcı olduğu anlaşılmıştır.
3. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince taahhütnamenin 5 inci maddesindeki düzenleme cezai şart olarak kabul edilerek değerlendirme yapılmış ise de bu maddede belirlenen miktar cezai şart olmayıp ödenmesi gereken eğitim gideridir. Bu şekilde eğitim amacı ile yapılacak giderler tek tek sayılarak belirtilen miktardan az olmamak üzere belirli bir meblağın ödenmesi kararlaştırılmıştır. Bu değerlendirme sonuca etkili olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
4. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 09.01.2003 tarihli taahhütnamenin 5 inci maddesinde sayılan ve davalı-birleşen dava davacısı işçiye verilen eğitim ile ilgili olduğu belirlenen giderler tespit edilerek, davalı-birleşen dava davacısı işçinin yurt dışından dönüşünde çalıştığı süreye göre oranlama yapılarak hüküm altına alınacak miktar tespit edilmiş olmakla; alacağın, ilâmın (1) numaralı paragrafında belirtilen açıklama doğrultusunda hesaplandığı anlaşılmıştır.
5. Dosya kapsamında yer alan davalı-birleşen dava davacısı işçinin Sosyal Güvenlik Kurumundan aldığı yazıya göre sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamladığı ve bu suretle emeklilik nedeniyle kıdem tazminatına hak kazandığı anlaşılmaktadır.
6.Yukarıda yapılan açıklamalar ile dosya kapsamındaki deliller bütün olarak değerlendirildiğinde; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının (1), (2), (3) ve (4) numaralı paragraflarında belirtilen ilave gerekçe ile onanmasına karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
08.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.