Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2022/5816 E. 2022/6493 K. 25.05.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5816
KARAR NO : 2022/6493
KARAR TARİHİ : 25.05.2022

BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 3. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

İLK DERECE
MAHKEMESİ : … İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesinin 05.02.2020 tarihli ve 2020/61 Esas, 2020/125 Karar sayılı ilâmıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 21.05.2021 tarihli ve 2020/1414 Esas, 2021/1196 Karar sayılı kararıyla başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak dosyanın davanın yeniden görülmesi için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince Bölge Adliye Mahkemesinin kararı doğrultusunda araştırma yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna bağlı linyit kömür üretiminde faaliyet gösteren Park Teknik A.Ş. çalışanı olduğunu, en başından beri davalının asıl işçisi olmasına rağmen muvazaalı olarak alt işveren işçisiymiş gibi gösterilerek haklarının kısıtlandığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanması gerektiğini, davacının işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikaya üye olduğunu, işçilik alacakları talep ettiğini beyanla davanın kabulünü talep etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle zamanaşımı def’i ileri sürerek ve husumet itirazında bulunarak müvekkilinin işi anahtar teslim iş olarak verdiğini, ihale makamı olan Kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, çalışanların emir ve talimatları ihaleyi alan firmadan aldıklarını, davacının Kurum işçisi olmadığını, davacının Kurumun tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanmak istediğine dair bir talebi bulunmadığını, Kurumda aldatma kastının bulunmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.

2.İhbar olunan firma vekili cevap dilekçesinde özetle müvekkilinin İdare tarafından açılan ihaleleri kazanarak kömür üretim işi yaptığını, davalı ile müvekkili Şirket arasındaki ilişkinin ihale usulü ile hizmet alımı işi olduğunu ve muvazaanın söz konusu olmadığını, davacının müvekkili Şirket çalışanı olduğunu, davacının Sendika ile müvekkili arasında imzalanmış olan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandığını ve herhangi bir hak kaybının söz konusu olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçersiz olduğu ve davacının Kurum işçisi olarak kabulü ile davacının Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası ile Maden-İş Sendikası arasında imzalanan toplu iş sözleşmesine göre ücretlerinin tahsili gerektiğine ilişkin hükmün Bölge Adliye Mahkemesince davacının sendikaya üyeliğinin alt işverene bildirildiği asıl işverene bildirim yapılıp yapılmadığının anlaşılamadığı, ayrık durumlar haricinde davacının sendikaya üye olmadan veya dayanışma aidatı ödemeden toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olmadığı bu nedenle öncelikle davacının sendikaya üyeliğinin asıl işverene bildirildiği tarihin davalı işyerinden ve ilgili sendikadan detaylı bir şekilde araştırılması, o dönemdeki toplu iş sözleşmesine göre davacının hangi tarihten itibaren toplu iş sözleşmesinden yararlanacağının belirlenmesi ve bundan sonra yapılacak hesaplamaya göre, eğer ödenmemiş alacakları varsa hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle kaldırılması üzerine, Mahkemece davacının ihbar olunan firmada çalıştığı, davacının Maden İş Sendikasına üye olduğu, davalı Kurum ile ihbar olunan arasında muvazaa ilişkisinin sabit olduğu, davalı Kuruma yazılan müzekkerede davacının sendika üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediği, Maden İş Sendikasına yazılan müzekkereye verilen cevapta işçinin sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmesi usulünün olmadığı, bu sebeple davacının üyeliğinin davalı Kuruma bildirilmediği anlaşıldığından davacının toplu iş sözleşmesinden doğan alacak taleplerinin reddine, ancak davacı 6772 Sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereği ilave tediye alacağına hak kazandığından bu alacak yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle asıl işverene sendika üyeliği bildirimi yapılmadığı hâlde davacı ile aynı durumda olan yüzlerce çalışma arkadaşının açmış olduğu davaların lehlerine sonuçlandığını ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarını aldıklarını, hâl böyleyken bir anda tüm kademeli yargı mahkemelerinde görüş değiştiğini, bu durumun mağduriyet ve ikilik oluşturduğunu, yargıya güven duygularını zedelediğini, davacı ile davası birebir aynı olan ve aynı dönemde açılmış davaların kazanıldığını, işbu davanın emsal davalar ile çelişmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, Hukuk Genel Kurulu kararında dahi işçinin toplu iş sözleşmesinden doğan alacaklardan yararlanması için muvazaanın varlığının yeterli görüldüğünü ve sendika üyeliğinin bildirilmesi şartının aranmadığını belirterek hatalı olan İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı vekili istinaf dilekçesi ile muvazaa olmadığının Yargıtay kararları ile de ortaya konduğunu, davacının Kurum personeli olmadığından ilave tediye ücretine hak kazanmadığını, hesaplamaya esas alınan ücretin tespitinde hata yapıldığını, net ücret üzerinden karar verilmesi gerekirken brüt ücrete göre hüküm verildiğini, faiz başlangıç tarihleri ile faiz türlerinin de hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece yargılama gideri, harçlar ve vekâlet ücreti hesaplamalarının hatalı yapıldığını, dava tarihi itibariyle zorunlu arabuluculuk şartı olmamasına rağmen Mahkemece hatalı olarak davalı aleyhine ücret takdir edildiğini belirterek hatalı olan İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı verilen kararı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 355 inci maddesi gereğince kamu düzenine aykırılık hâlleri dışında istinaf sebepleriyle bağlı olarak yapılan inceleme sonunda; emsal Yargıtay kararlarında, bilirkişi raporunda sabit olduğu üzere davalı ile ihbar olunan Şirket arasındaki hizmet alım sözleşmesinin muvazaalı olduğunun tespit edildiği, davalı Kurumun 6772 sayılı Kanun kapsamında olan kurumlardan olduğu, hükmedilen alacak kaleminde zamanaşımı def’inin gözetildiği, ilgili mevzuat ile Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 16.10.2019 tarihli ve 2016/8003 Esas, 2019/18292 Karar sayılı kararı dikkate alındığında işçilik alacaklarının brüt olarak hüküm altına alınmasında hatalı bir durum olmadığı, hükme esas alınan ve kaldırma kararından sonra düzenlenen ek bilirkişi raporunun denetime elverişli olduğu, raporun işyeri ve kurum kayıtlarına uygun olduğu, sunulan ücret bordroları ile 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun yeraltı maden işçileri için öngörülen ücret düzenlemelerine uygun olarak düzenlendiği ve herhangi bir hesap hatası içermediği, ayrıca hükmedilen alacaklarda faizin niteliği ve faiz başlangıç tarihlerinde ve hükmün fer’i sonuçlarına ilişkin harç, yargılama gideri, ücreti vekâlet düzenlemelerinde ve brüt olarak karar verilmesinde hatalı bir uygulamaya rastlanılmadığı, kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan incelemede, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü davacı tarafça peşin-ıslah harcı olarak “toplam 482,15 TL” masraf yapıldığı ve artan “258,12 TL harcın” iadesine karar verildiği hâlde, davalıdan harca ilişkin fazla masraf alındığı gerekçesiyle 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nci alt bendi uyarınca kaldırılarak yeniden hüküm kurulmuştur.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle istinaf dilekçesinde belirttiği sebepleri tekrar ederek asıl işverene sendika üyeliği bildirimi yapılmadığı halde emsal birçok davada kabul kararı verildiği ve bu kararların kesinleştiği, davaların birbiri ile çelişmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu kadar sürpriz karar yasağına da aykırı olduğu, Hukuk Genel Kurulunca aynı konu ile ilgili olarak verilen kararda muvazaa olgusunun varlığının yeterli görüldüğü ve sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmesinin gerekli olmadığı sonucuna varıldığı iddiasıyla kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı vekili temyiz dilekçesi ile istinaf dilekçesinde belirttiği sebepleri tekrar ederek muvazaa olmadığının Yargıtay kararları ile de ortaya konulduğunu, davacının Kurum personeli olmadığından ilave tediye ücretine hak kazanmadığını, hesaplamaya esas alınan ücretin tespitinde hata yapıldığını, net ücret üzerinden karar verilmesi gerekirken brüt ücrete göre hüküm verildiğini, faiz başlangıç tarihleri ile faiz türlerinin de hukuka aykırı olduğunu, yargılama giderinin hatalı belirlendiğini belirterek hatalı olan İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı, muvazaalı olduğu durumda sendika üyeliğinin asıl işverene bildirilmemesi hâlinde asıl işverenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanılıp yararlanılamayacağı ve ayrıca davacının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmadığı hususundadır.

2. İlgili Hukuk
4857 sayılı İş Kanunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, 6100 sayılı Kanun.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.09.2021 tarihli, 2021/7688 Esas, 2021/11983 Karar sayılı ve ilâmı.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 23.02.2022 tarihli ve 2022/1773 Esas, 2022/2225 Karar sayılı ilâmı.
Yargıtay (Kapatılan) 22 Hukuk Dairesinin 10.11.2016 tarihli ve 2016/26170 Esas, 2016/25527 Karar sayılı kararı vd seri dava dosyalarına ait kararlar.

3. Değerlendirme
Bir üst başlıkta yer verilen mevzuat ve emsal kararlar ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin dosya kapsamına uygun olduğu sonucuna varılmış olup tarafların temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekili ile davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlerden davalıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.