Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2022/5499 E. 2022/6253 K. 17.05.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5499
KARAR NO : 2022/6253
KARAR TARİHİ : 17.05.2022

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Kuruma bağlı işyerinde genel evrak bölümünde evrak dağıtım işçisi olarak 19.12.2006 tarihinde işe başladığını ve 14.03.2017 tarihine kadar aralıksız çalıştığını, emeklilik nedeniyle iş sözleşmesini feshettiğini, çalışmalarının 6 ayının davalı Belediyeden, 6 ayının ise alt işveren şirketler üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirildiğini, alt işverenlerde geçen çalışma döneminde ücreti ve ikramiyesi eksik ödendiğinden kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, sendikal ikramiye, ilave tediye, ücret farkı, aile yardımı, giysi yardımı, çocuk yardımı, yakacak yardımı, yemek yardımı, yol yardımı, pazar mesaisi, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının yüklenici firma işçisi olduğunu ve davalı İdare işçisi olmadığından davanın husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, ayrıca davacının ödenmemiş herhangi bir alacak kalemi bulunmadığından açılan davanın öncelikle hukuki yarar yokluğu nedeniyle, Mahkeme aksi kanaatte ise husumet yokluğu ve zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 29.01.2021 tarihli ve 2020/907 Esas, 2021/78 Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin fazla çalışma alacağının hiç hesaplanmamasının dosya kapsamına ve mevcut delil durumuna aykırı olduğunu, ücret farkı alacağı, ikramiye farkı, ilave tediye, ulusal bayram ve genel tatil alacakları hesaplanırken hata yapıldığını, kıdem tazminatına esas hizmet süresinin sehven eksik hesaplandığını, davacının yol ve yemek yardımı alacaklarının düşürülmesinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacı Belediyede sürekli çalışmadığı için davalı Kurumun işçisi olmadığı çalışma döneminde Belediyenin taraf olduğu toplu iş sözleşmelerinden yararlanmasının mümkün olmadığını ve müvekkili Kurum ile alt işverenler arasındaki hizmet alımına dayalı hukuki ilişkinin muvazaalı olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
… Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 09.09.2021 tarihli ve 2021/1179 Esas, 2021/1490 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararı yerinde görülerek taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 08.11.2021 tarihli ve 2021/11318 Esas, 2021/15486 Karar sayılı kararı ile davacının yılın 6 ayında davalı … bünyesinde geçici işçi olarak, yılın 6 ayında ise davalı Belediyeden ihale ile hizmet satın alan dava dışı yüklenici şirketlerin işçisi olarak çalıştığı, davacının davalı Belediyeden ihale ile hizmet satın alan dava dışı yüklenici şirketlerin işçisi olarak çalıştığı dönemde davalı … ile ilgili Sendika arasında bağıtlanmış olan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanamayacağı gözetilmeden, alt işveren nezdinde geçen çalışmaların asıl işveren nezdinde geçmiş gibi kabul edilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozularak dosya kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacının yılın 6 ayında davalı … bünyesinde geçici işçi olarak, 6 ayında ise davalı Belediyeden ihale ile hizmet satın alan dava dışı yüklenici şirketlerin işçisi olarak çalıştığı, dava dışı yüklenici şirketlerin işçisi olarak çalıştığı dönemde davalı … ile ilgili Sendika arasında bağıtlanmış olan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanamayacağı, dava dışı yüklenici şirketlerle yapılan toplu iş sözleşmeleri de olmadığından davacının toplu iş sözleşmelerinden doğabilecek alacaklara hak kazanamadığı, ayrıca davalı ile dava dışı yüklenici firmalar arasındaki ilişki muvazaalı kabul edilmediğinden ücret farkı alacağının da olmadığı kabul edilerek, fark kıdem tazminatı alacağının kabulüne, yıllık izin, sendikal ikramiye, ilave tediye, ücret farkı, aile yardımı, çocuk yardımı, yakacak yardımı, yemek yardımı, giyim yardımı, yol yardımı, fazla çalışma, pazar çalışması ile ulusal bayram ve genel tatil alacağına ilişkin taleplerin ise reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı Tarafın Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesine; davacı ile aynı şekilde, aynı iş yerinde ve aynı şartlarda çalışmış olan emsal işçiler hakkında açılmış olunan davalarda, davacıların baştan itibaren davalı … işçisi olarak kabulüne karar verilerek hüküm kurulduğunu ve kararların Yargıtay incelemesinden geçerek onandığını belirtmiştir.

2. Müvekkilinin şirket işçisi olarak gösterildiği 6 aylık dönemlerdeki çalışmalarının karşılığının kadrolu dönemdeki ücretlerine denkleştirilmesinin gerektiğini, davacının davalı … nezdinde kadrolu olarak çalışmaya başladığını, 6 ay sonra ise davalı … bünyesindeki işinden çıkarılmış gösterilerek, taşeron bünyesinde çalışıyor gösterildiğini, ancak aynı işyerinde aynı işi yapmaya devam ettiğini, taşeron bünyesinde gösterilmek suretiyle haklarının kısıtlanmasının 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesi uyarınca muvazaanın delili niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür.

3. Davalı Belediyenin yılın tamamında aynı işyerinde aynı işi yapmaya devam eden müvekkili ve müvekkili gibi olan işçileri, iş niteliği gereği geçici bir iş olmamasına rağmen, geçici iş ilişkisine dayanarak işe aldığını ve bu ilişkiye dayanarak ve işçileri 6 ay taşeron bünyesinde gösterip işçinin işverene maliyetinin düşürdüğünü, davalının burada iy niyetli olmadığını, amacının işçiye kalan 6 aylık dönemlerde istihdam sağlamak değil, aksine ucuz işçi temin etmek olduğunu beyan etmiştir.

4. Davalı Belediyenin asıl işveren gibi sorumlu olması gereken dönem için eksik inceleme ile hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, müvekkilin toplu iş sözleşmesinden kaynaklanmayan diğer tüm alacakları hesaplanmadan, tüm hak ve alacaklar toplu iş sözleşmesinden kaynaklanıyormuş gibi davanın kısmen reddine karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu ve davacı aleyhine hükmedilen veâalet ücretinin hatalı hesaplandığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı Tarafın Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz talebini kabul etmediklerini, davacının yüklenici firmaların işçisi olduğunu, müvekkili Belediyenin işçisi olmadığından husumet itirazında bulunduklarını, davacının müvekkili kurumdan alacağı bulunmadığı için muvazaasız şekilde hesaplanan alacağı da kabul etmediklerini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosyanın içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı … ile dava dışı alt işveren şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığı ve davacının alt işveren dava dışı şirketler bünyesinde geçen çalışma dönemi için de toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklara hak kazanıp kazanmadığına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler” kenar başlıklı 19 uncu maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.”

2. 4857 sayılı Kanun’un “Tanımlar” kenar başlıklı 2 nci maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“…
Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. …
Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.
…”

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (keza mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda) usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibarıyla bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

4. Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtayın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme uyma kararını kaldırarak direnme kararı veremeyeceği gibi hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalan bölümleri hakkında da yeni bir karar veremez. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğmuş olur. Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usuli kazanılmış hakları oluşturup korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.

3. Değerlendirme
1. Dairemizin yerleşik kararlarında da belirtildiği gibi Yargıtay tarafından bozulan karar, sonradan verilen kararın eki niteliğinde değildir. Hüküm bozulmakla tamamen ortadan kalkar. Hükmün bozulması üzerine Mahkemece, davacının talep ettiği tüm alacaklarla ilgili kabul veya ret yönünde yeniden hüküm kurulmalıdır.

2. Diğer yandan, davacı tarafından talep konusu yapılan alacakların açıkça toplu iş sözleşmesine dayalı olması ve bozma ilâmında da belirtildiği üzere davacının davalı Kurum işçisi olarak çalışmadığı dönem için toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağı gözetildiğinde bu konudaki temyiz sebebinin yerinde olmadığı kabul edilmelidir.

3. Davacı her ne kadar maddi tazminat istemli davalarda ret vekâlet ücretinin kabule göre hüküm altına alınan vekâlet ücreti tutarını geçemeyeceğini belirterek lehine takdir olunan vekâlet ücretine itiraz etmiş ise de reddine karar verilen alacakların maddi tazminat değil ücret alacağı istemine ilişkin olduğu anlaşıldığından Mahkemenin vekâlet ücretine yönelik hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Mahkemece, bozma ilâmı doğrultusunda yukarıdaki başlıkta yapılan açıklamalara uygun şekilde hüküm kurulduğu, bozmaya konu alacaklar yönünden bozma gereklerinin de yerine getirildiği anlaşılmıştır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Uyulan bozma kararı gereğince tesis edilmiş İlk Derece Mahkemesi kararında hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik olmamasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmamasına göre taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.