YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5454
KARAR NO : 2022/6450
KARAR TARİHİ : 25.05.2022
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2005 yılında davalı Bankanın Bahçelievler şubesinde çalışmaya başladığını, 2008 yılında evlilik nedeniyle işten ayrıldığını, 13.07.2009 tarihinde …şubesinde tekrar işbaşı yaptığını, 05.11.2012 tarihinde şube müdürü olduğunu ve 10.12.2012 tarihinde davalı Bankanın… Şube Müdürlüğüne şube müdürü olarak atandığını, son ücretinin 9.200,00 TL olduğunu, işyerinde psikolojik tacize (mobbing) maruz kalması nedeniyle 01.12.2014 tarihinde iş sözleşmesini haklı nedenle feshetmek zorunda kaldığını ileri sürerek, kıdem tazminatı ile manevi tazminat, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti ve prim alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 13.05.2005 tarihinde müvekkili Bankada çalışmaya başladığını, 26.09.2008 tarihinde istifa ettiğini, kıdem tazminatı dahil olmak üzere tüm işçilik alacaklarının ödendiğini, 13.07.2009 tarihinde yeni bir iş sözleşmesi ile çalışmaya başladığını, 01.12.2014 tarihinde kendi istek ve iradesi ile istifa etmek suretiyle işten ayrıldığını, feshin haklı nedene dayanmadığını ve davacının iddialarının asılsız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.05.2018 tarihli ve 2014/809 Esas, 2018/288 Karar sayılı kararında; toplanan kanıtlara ve bilirkişi raporuna dayanılarak davacının fazla çalışma alacağının bulunduğu ve prim alacağına da hak kazandığı, ancak işyerinde davacıya psikolojik taciz uygulandığı ve bu sebeple davacının sağlığının bozulduğu ispatlanamadığından kıdem tazminatı ve manevi tazminata hak kazanamadığı, 17 günlük izin alacağının ise ödendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile fazla çalışma ve prim alacaklarının davalıdan tahsiline, kıdem tazminatı ile manevi tazminat ve izin alacağı taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle İlk Derece Mahkemesince müvekkilinin psikolojik taciz olgusunu kanıtlayamadığı gerekçesiyle manevi tazminat talebinin reddine karar verildiğini, oysa dinlenen tanıkların beyanları, banka içi yazışmaları e-postalar, müvekkilinin psikolojik tedavi gördüğüne dair hastane kayıtları ve raporları ile dosyadaki belge ve bilgilerden müvekkiline psikolojik taciz uygulandığının sübuta erdiğini, davalı Bankanın Bölge Müdürlüğünde Müdür M.K. ile çalıştığı süreçte öğle tatilinde yemek için dışarı çıkılmasına izin verilmediğini, bu kişinin telefonlara çalar çalmaz cevap verilmediği zaman ilgili personeli küçük düşürücü ifadeler kullandığını, müvekkilinin… şubesine müdür olarak tayininden sonra eski şubenin müşterisi kişileri görev yaptığı şubeye almasına izin verilmediğini, 2014 yılı Ağustos ayı müdürler toplantısında M. K.’nın müvekkiline tüm şube müdürlerinin önünde küçük düşürücü sözler sarf ettiğini, 2014 yılı Eylül ayı verim toplantısında da aynı davranışını sürdürdüğünü, bunun üzerine müvekkili tarafından M.K’ya e-posta gönderildiğini ve bu e-postada tayin talebini olumlu karşılayabileceğini, ancak e-postayı devreye sokmamasını istediğini, davacının aylardır çalıştığı Zekeriyaköy köy projesinin başka şubeye verildiğini, tüm bu sebeplerle müvekkilinin emeklilik hakkını elde etmesine 2 yıl kalmasına rağmen daha fazla dayanamayarak iş sözleşmesini haklı nedenle feshetmek zorunda kaldığını, dinlenilen tanıkların iddialarını teyit ettiğini, öte yandan müvekkilinin yıllık izin ücreti alacağının dava açıldıktan sonra davalı tarafça ödendiğini, dolayısıyla davanın konusunun kalmadığını, buna rağmen İlk Derece Mahkemesince davalı tarafın bu talep yönünden dava açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle yargılama giderlerinden ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulduktan sonra bu talep yönünden davanın konusu kalmadığından hüküm kurulmasına yer olmadığına şeklinde karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, T.G.’nin davalı … olduğunu, gerekçeli kararda işbu tanığın davacı … olarak belirtilmesinin yanlış olduğunu, davanın tüm talepleri yönünden kabulü gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle İlk Derece Mahkemesinin gerekçesine esas aldığı 06.11.2017 tarihli bilirkişi raporunda yer alan ve davacının …şubesinde fazla çalışma yaptığına yönelik hesabın usule tamamen aykırı olduğunu, davacının soyut tanık anlatımları dışında fazla çalışma yaptığını ispata yönelik hiçbir bilgi ve belgeyi dosyaya sunamadığını, dinlenilen davalı tanıklarının davacının fazla çalışma yapmadığını açıkça beyan ettiklerini, bununla birlikte yılda 270 saate kadar yapmış olduğu fazla çalışmaların ücrete dahil olduğuna dair hükmün bilirkişi tarafından yanlış yorumlandığını, 270 saatin yıllık ölçüt olduğunu, sözleşmelerle bunun yıl içinde dağıtımının başka şekilde kararlaştırılabileceğini, davacının şube müdürü olduğunu, kendisine fazla çalışma hususunda verilmiş bir talimatın bulunmadığını, fazla çalışma hesabında prim ödemelerinin haksız şekilde mahsup edilmediğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda prim tahakkuku olan dönemde %50, prim tahakkuku bulunmayan aylarda ise %150 zamlı olarak hesaplanmasının hatalı olduğunu, davacının dava konusu ettiği primin yönetim hakkı çerçevesinde bonus ödemesi şeklinde oluşturulmuş ve dağıtımı için bazı koşulların bir arada arandığı bir prim türü olduğunu, işbu prime hak kazanabilmek için ödemenin yapıldığı tarihte müvekkili Bankada halihazırda çalışıyor olmanın zorunlu olduğunu, davacının 2014 yılı jestiyon prim ödemelerinin yapıldığı tarihte müvekkili Bankada çalışmadığını, davacının görev yaptığı… şubesinin bölge sıralamasında alt sıralarda olduğunu, 2013 yılındaki jestiyon primi ödeme tutarı dikkate alınarak yapılan hesaplamaların hatalı olduğunu ileri sürerek davanın tümden reddine karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 17.06.2021 tarihli ve 2020/784 Esas, 2021/1088 Karar sayılı kararıyla psikolojik taciz iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle kıdem tazminatı ve manevi tazminat taleplerinin reddinin isabetli olduğu, izin alacağı dava açıldıktan sonra ödenmiş olmakla bu alacak hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken ret kararı verilmesi hatalı ise de vekâlet ücreti ve yargılama giderinin hesaplanmasında alacak kabul edilmiş gibi değerlendirme yapıldığı, davacının prime hak kazandığı ve fazla çalışma hesabının davacının çalışma şekline ve dosya kapsamındaki delillere uygun olduğu gerekçeleriyle tarafların istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 15.12.2021 tarihli ve 2021/12218 Esas, 2021/16601 Karar sayılı ilâmı ile davalı vekilinin temyiz isteminin kesinlik sebebiyle reddine; davacı vekilinin temyizi yönünden ise davacının diğer temyiz nedenlerinin yerinde olmadığına karar verilerek kıdem tazminatının kabulüne karar verilmesi, psikolojik tacize bağlı manevi tazminat talebi hakkında da bir değerlendirme yapılması gerektiği, ayrıca izin alacağının dava açıldıktan sonra ödendiği anlaşıldığından davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların haklılık durumuna göre vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına, dava dosyasının kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilâmı doğrultusunda davacı işçinin psikolojik taciz niteliğindeki davranışlara maruz kaldığı, davalı işveren davacıya psikolojik baskı uygulanmadığını ispat edemediği, davacının iş sözleşmesini haklı nedenle feshederek kıdem tazminatına hak kazandığı, ayrıca davacının maruz kaldığı acı ve üzüntünün şiddeti, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı ve olay tarihi gibi hususlar göz önünde tutularak davacı lehine 50.000,00 TL manevi tazminat hükmedilmesinin yerinde olacağı, izin alacağının dava açıldıktan sonra ödenmesi karşısında izin alacağı hakkında karar verilmesine yer olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle olayın özellikleri göz önüne alındığında İlk Derece Mahkemesince hükmedilen manevi tazminat miktarının çok az olduğunu ileri sürerek daha yüksek manevi tazminata hükmedilmesi için kararın bozulmasını veya düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle davacının iddialarının soyut olduğunu, sadece davacı tanık beyanlarının dikkate alınması ile psikolojik tacizin ispatlanamayacağını, yönetim hakkına dayanılarak yapılan işlemlerin psikolojik taciz olarak kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenle kıdem tazminatı ile manevi tazminatın kabulünün doğru olmadığını, manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin fazla hesaplandığını beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasında psikolojik tacize maruz kalan davacı lehine hükmedilen manevi tazminatın dosya kapsamına uygun olup olmadığı ve vekâlet ücretinin miktarı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) “İşçinin Kişiliğinin Korunması” başlıklı 417 nci maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
…
İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.”
2. 6098 sayılı Kanun’un “Kişilik hakkının zedelenmesi” kenar başlıklı 58 inci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.”
3. 6100 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
Somut uyuşmazlıkta, bozma ilâmı doğrultusunda iş sözleşmesinin davacı tarafça haklı nedenle feshedildiği kabul edilerek kıdem tazminatına ve psikolojik taciz sebebiyle manevi tazminata hükmedilmesi yerindedir. Hükmedilen manevi tazminatın miktarı, ilgili kanun hükümleri ile dosya kapsamındaki delillere göre makuldur. Vekâlet ücretinin ise yine bozma ilâmında öngörülen şekilde hesaplandığı anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesi kararının dayandığı hukuki gerekçelere göre yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VII. KARAR
Açıklanan uyulan bozma kararı gereğince tesis edilmiş İlk Derece Mahkemesi kararında hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik olmamasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmamasına göre yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlerden davalı tarafa yükletilmesine,
25.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.