Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2022/5322 E. 2022/6626 K. 26.05.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/5322
KARAR NO : 2022/6626
KARAR TARİHİ : 26.05.2022

BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 31. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 31. İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işverenin yurt içi ve yurt dışı şantiyelerinde 1989 – 2012 tarihleri arasında saha formeni olarak çalıştığını, ücretinin sabit net 1.800,00 EURO olduğunu, çalıştığı dönemde her türlü yemek, barınma, ısınma giderlerinin ücretten bağımsız olarak davalı işverence karşılandığını, iş sözleşmesinin davalı tarafından usulüne uygun ihbar süresi verilmeksizin 4857 sayılı İş Kanunu’na (4857 sayılı Kanun) aykırı olarak feshedildiğini, çalıştığı süre boyunca yıllık izinlerinin kullandırılmadığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücretinin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili Şirkette 22.04.2008-03.12.2008, 12.12.2008 – 26.05.2010 ve 26.07.2010 – 31.10.2012 tarihleri arasında çalıştığını, proje bazlı işin sona ermesi neticesinde iş sözleşmesine son verildiğini, kıdem ve ihbar tazminatı alacağının bulunmadığını, davacının ücret iddiasının gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19.11.2019 tarihli ve 2017/641 Esas, 2019/492 Karar sayılı kararıyla tarafların, davacı işçinin çalışma süresine ilişkin karşılıklı beyanları, banka ödeme tarihleri, yurt dışı giriş çıkış kayıtları göz önüne alınarak davacının davalı Şirketin yurt dışı şantiyelerinde 1989 ile 2012 yılları arasında fasılalı olarak çalışmalarının bulunduğu ve toplam hizmet süresinin 11 yıl 4 ay 21 gün olduğu, son olarak aylık 1.600,00 Euro ile çalıştığı ve ilaveten 140 Euro bonus primi aldığı davacının sosyal güvenlik anlaşması bulunmayan bir ülkede çalışması nedeniyle ücretlerinden aynı ülke içinde çalışıyormuş gibi vergi ve sigorta priminin kesilmesi gerektiği, iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatı ödenmeyecek şekilde sona erdiğinin davalı işveren Şirket tarafından ispat edilemediği, yanı sıra davacıya ihbar tazminatı adı altında ödeme yapılması nedeniyle de davalı savunmasına itibar edilmediği, işverenin davacının yıllık izinlerinin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belgeyle kanıtlayamadığı, hesaplamalara ilişkin alınan bilirkişi raporunun açık, detaylı ve dosya kapsamına uygun olduğu belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili, taraflar arasındaki iş sözleşmesinden doğan uyuşmazlığın çözümünde çalışılan yabancı ülke hukukunun uygulanması gerektiğini, koşulları bulunmadığı hâlde belirsiz alacak davası olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddi gerektiğini, davacının ücretinin banka kanalı ile ödendiğini ve ücretin ne kadar olduğu hususunun banka kayıtları ile ispat edilebilecek durumda olduğunu, bu parametrelere göre davacının talep ettiği kıdem ve ihbar tazminatının belirlenebilir nitelikte olduğunu, davacının iddia ettiği işçilik alacaklarının açıkça belirlenebilir olduğunu, davacı belirli süreli olarak istihdam edildiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatı talep edemeyeceğini, hükme esas alınan raporda davacının brüt ücret hesaplaması yapılırken davacının yurt dışında çalışmış bir işçi olduğunu ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) primleri ile işsizlik priminin düşürülmesi gerektiği hususunun dikkate alınmadığını, hatalı bilirkişi raporu doğrultusunda verilen Mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı işveren tarafından dosyaya sunulan iş sözleşmelerinin bir kısmında uyuşmazlık halinde Türk mevzuatının uygulanacağının, bir kısmında ise öncelikle çalışılan ülke mevzuatının uygulanacağı, uyuşmazlıkla ilgili hüküm bulunmaması hâlinde Türk mevzuatının uygulanacağının belirtilmesine karşın sözleşme imzalanmadan önce davacı işçinin sözleşmenin ayrıntılarına, özellikle uygulanacak ülke hukukunun hangisi olduğuna dair bilgilendirildiğine, aydınlatıldığına ve müzakere edildiğine yönelik iddia ve ispat bulunmadığı, davacının Türk vatandaşı olduğu, davalının ise Türkiye’de faaliyette bulunan, Türk Ticaret Siciline kayıtlı Şirket olması karşısında; taraflar açısından sıkı ilişki içinde bulundukları hukukun Türk hukuku olduğu, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (5718 sayılı Kanun) 27 nci maddesi gereğince yabancı ülke hukukunun olayda uygulanmasının mümkün olmadığı, davanın açılış tarihi ve ilke kararları gereği, davacının ücretine ilişkin ihtilaf bulunuğu, giydirilmiş ücret unsurlarının belirlenmesini gerektiren alacak talepleri bulunduğu dikkate alındığında davalının belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı yönündeki itirazın yerinde görülmediği, iş sözleşmesinde işin başlaması ve bitimine ilişkin süre belirtilmediği gibi davalı işveren kayıtlarına göre davacının formen olarak görev yaptığı sabit olup yaptığı işin niteliği itibariyle belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren objektif unsurun bulunmadığı, davacının son çalışma yerinin Kosova olduğu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı resmi internet sitesinden yapılan incelemede; Kosova Cumhuriyetinin ülkemizle sosyal güvenlik anlaşması yapılan ülkeler arasında yer almadığının tespit edildiği, davacının yurt dışında çalıştığı dönemde isteğe bağlı uzun vadeli sigorta hükümlerinden yararlanmak hususunda bir başvurusunun olup olmadığı yönünde araştırma yapılmadığı görülmekle birlikte, İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının son ücretinin %15 gelir vergisi, binde 7,59 damga vergisi ve %5 genel sağlık sigortası primi uygulanmak suretiyle savunmaya uygun şekilde brütleştirildiğinin anlaşıldığı, yıllık izin formlarına itibar edilerek izin süresinden düşüldüğü ve dosyaya sunulan bir kısım ücret bordrosunda yer alan tahakkukların yapılan hesaplamadan mahsup edilerek bakiye alacağın hüküm altına alındığı, ücret bordrolarının incelenmesinde; normal çalışma ve fazla çalışma toplamının sabit şekilde 1.600,00 Euro olarak gösterildiği ve her ay değişik miktarlarda avans kesintisi yapılarak kalan miktarın banka hesabına yatırıldığının anlaşıldığı ücret belirlenmesine yönelik davalı itirazlarının da yerinde olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; taraflar arasındaki iş sözleşmesinden doğan uyuşmazlığın çözümünde çalışılan yabancı ülke hukukun uygulanması gerektiğine ilişkin itirazların dikkate alınmadığını, koşulları bulunmadığı halde belirsiz alacak davası olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddi gerektiğini, davacının belirli süreli olarak istihdam edildiğinden kıdem ve ihbar tazminatı talep edemeyeceğini, davacının ihbar tazminatı alacağının bordrolarında tahakkuk edilerek kendisine ödenmiş olduğunu, davacı tanıklarının husumetli olduklarını ve beyanlarının hesaplamalarda esas alınamayacağını, davacının ücretinin hatalı belirlendiğini, bordrolarda gösterilen saat ücret tutarına göre hesaplama yapılması gerektiğini, davacının yurt dışında çalışan bir işçi olduğu göz önüne alınarak brüt ücreti hesaplanırken gelir vergisi ile damga vergisinin yanı sıra SGK ve işsizlik priminin de düşürülmesi gerektiğini ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı işverenin yurt içi ve yurt dışında bulunan işyerlerinde çalışmış olan davacının dava konusu kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücret alacaklarına hak kazanıp kazanamadığı, taraflar arasında hukuk seçimi anlaşmasının mevcut olup olmadığı, davaya konu işçilik alacaklarının hesabına esas alınan ücret miktarı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
1. 4857 sayılı Kanun’un 17,32,53,59 uncu maddeleri,
2. Mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14 üncü maddesi
3. 5718 sayılı Kanun’un 27 nci maddesi.
4. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 20,21,22,23,24 ve 25 inci maddeleri

3. Değerlendirme
Bir üst başlıkta yapılan açıklamalar ile dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davada yabancı hukukun uygulanıp uygulanamayacağı yönünden Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 6098 sayılı Kanun’un 20 ve 25 inci maddeleri arasında düzenlenen genel işlem koşulları ile ilgili hükümlere atıf suretiyle değerlendirme yapılması, taraflar arasındaki yurt dışı hizmet sözleşmesinin sözleşmenin tarafı olmayan Türkiye İş Kurumu tarafından düzenlendiği ve Dairemizin bu husustaki emsal mahiyetteki kararları gözetildiğinde isabetli görülmemekte ise de, dosya kapsamına göre davacının yurt dışı hizmet sözleşmeleri kapsamındaki çalışmalarının bir kısmı yönünden sözleşmede hukuk seçimi anlaşması yapıldığına dair düzenleme olmaması, bir kısmında ise davacının yurt içi çalışması devam ederken yurt dışına gönderildiği, hizmetin hem yurt içinde hem de yurt dışında geçtiği anlaşılmakla yargılamanın Türk hukukuna göre yapılması sonuç olarak yerinde görülmüştür. İşverence feshin haklı nedene dayandığı ve yıllık izinlerin tamamının davacıya kullandırıldığı veya kullanılmayan izin sürelerine ait ücretin fesihten sonra davacıya ödendiği davalı tarafından ispatlanamadığından, temyiz edilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmıştır.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine ,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.