Yargıtay Kararı 9. Hukuk Dairesi 2022/4097 E. 2022/4799 K. 19.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/4097
KARAR NO : 2022/4799
KARAR TARİHİ : 19.04.2022

BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 3. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 10. İş Mahkemesi

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 08.01.2007-20.11.2017 tarihleri arasında aralıksız olarak Davalı MNG Kargo Yurtiçi ve Yurtdışı Taşımacılık Anonim Şirketinde müdürlük yaptıktan sonra en son liman şubesinde müdür olarak çalışırken 12.08.2008 tarihinde davalı işverenin “Ya bu şubede Acente olarak çalışmaya devam edersin ya da iş akdine son vereceğiz” deyip baskı ve zorlama ile davacıyı çalıştığı şubede bu defa acente olarak gösterip müdür olarak çalıştırmaya devam ettirdiğini, davacı ile davalı arasındaki acente sözleşmesinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 116 ıncı maddesine uygun olmadığını, gerçekte şube müdürü olan çalışanlara acente sıfatı verilmek suretiyle davalı işverenin işyerindeki faaliyetini sürdürdüğünü, acente olarak gösterilen kişinin bağımsız bir tacir sıfatıyla hareket etmediğini, davacının başlangıçtan itibaren davalı şirketin işçisi olduğunun Yargıtay kararları ile de vurgulandığını, tüm kargo şirketlerinin aynı yöntemle çalışmakta olup muvaazalı ve geçersiz acente sözleşmeleri ile baştan beri işçi olan çalışanlarına acente sıfatı vererek asıl işini bölüp alt işverenler yaratarak işyerindeki asıl işine devam ettiğini, bu tür sözleşmelerin muvaazalı ve geçersiz olduğunun emsal karar ve Yargıtay kararları ile kesinleştiğini, davacının davalı işvereni Ekim ayında maaşlarının, fazla mesaisinin, yıllık izninin ödenmediği gerekçesiyle İŞKUR’a şikayet edeceğini sözlü olarak bildirmesi üzerine işverenin davacıya baskı uygulayarak 2008 de kendisinden aldıkları 35.000.USD bedelli teminat senedini işleme koyacağını söylediğini belirterek, 35.000 USD bedelli senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine ve senedin iadesine, iptaline ödenmek zorunda kalınırsa bedelinin istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; 12.08.2008 tarihinde imzalanmış olan Acentelik Sözleşmesi ve ekleri uyarınca, müvekkil şirketin Altındağ Şubesinin acente olarak işletilmek üzere davacıya devredildiğini, işbu davanın, davacı ile müvekkil şirket arasında akdedilmiş olan acentelik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup TTK md.5 vd. hükümleri uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, müvekkil şirket ile arasında akdedilen acentelik sözleşmesi uyarınca acentenin borcuna istinaden senedi kabul ettiğini, iddiaların haksız mesnetsiz olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, davacı vekilinin 09.02.2019 tarihli tedbir talebini içeren dilekçesi ile birlikte davaya konu senedin miktarını ıslah ile 70.000 USD olarak düzeltmeyi talep ettiği, Mahkemece 11.02.2019 tarihli ara karar ile davacı vekilinin ıslah yolu ile senet miktarını değiştiremeyeceği, mahkeme dosyasında menfi tespit davasına konu edilen 35.000 USD bedelli senet ile mahkeme dosyasında davaya konu edilmeyen ancak … 37. İcra Müdürlüğünün 2018/42702 Esas sayılı takip dosyasına konu edilen senedin aynı olmadığından ıslah talebinin yerinde görülmediği, davacı vekilince 35.000 USD bedelli senetten davacının borçlu olmadığının tespiti talep edilmiş ise de bu senedin varlığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, incelenen acentelik sözleşmesinin acentenin uymakla yükümlü olacağı düzenlemeler başlığı ile düzenlenen 5 inci maddesine göre; … maddede belirtilen yükümlülüklere uyacağının garantisi olarak acenteden 70.000 USD tutarında kefilli teminat senedi alındığının belirtildiği, acente olarak … ve MNG kargo tarafından imzalandığı, dolayısıyla davacının senet miktarının 70.000 USD bedelli olduğunu bildiği halde ancak dava dilekçesinde açıkça miktarı boş olarak alınan şeklinde belirtilerek 35.000 USD bedelli olduğunun belirtildiği dikkate alındığında menfi tespit davasına konu edilen 35.000 USD bedelli senet ile, menfi tespit davasına konu edilmeyen ancak … 37. İcra Müdürlüğünün 2018/42702 Esas sayılı takip dosyasına konu edilen senedin aynı olmadığı ve davanın 70.000 USD bedelli senet olarak ıslahına yönelik davanın tam ıslahı yapılması gerekirken, yapılan ıslahın davanın tam ıslahı olduğu açık değilse de, tam ıslah olarak kabul edilse dahi davanın tam ıslahına dair nispi harcın yatırılmadığı maktu harç yatırıldığı anlaşılmakla, bu gerekçe ile netice itibariyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava dilekçesinde bahsi geçen 35.000 USD bedelli senedin acente sözleşmesinin 5 inci maddesinde yer alan 70.000 USD bedelli teminat senedi ile aynı olup olmadığı ve bu kapsamda davacının … 37.İcra Müdürlüğünün 2018/42702 Esas sayılı takip dosyasına konu edilen bu senetten dolayı borçlu olup olmadığının tespitine ilişkindir.
6102 sayılı Kanun’un 102 inci maddesinin birinci fıkrasında acente, “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre acentelik sözleşmesinin konusu bir iş görme olup, aracı acente ve ticari işletme adına sözleşme yapma yetkisine haiz acente olmak üzere iki tür acente bulunmaktadır. Her iki acentelik türünde de ticari işletme sahibine tabi olmama (bağımsızlık), acentelik ilişkisinin bir sözleşmeye dayanması, acentenin belirli bir yer veya bölge içinde faaliyet icra etmesi, faaliyetinin süreklilik taşıması ve meslek edinilmiş olması unsurlarının bulunması gerekir. Acentelik sözleşmesinde, müvekkil adına yazılı olarak sözleşme yapma yetkisi verilmediği sürece aracı acentelik söz konusu olacaktır.
Geçerli bir acentelik sözleşmesinde acente, faaliyetini tek başına sürdürebileceği gibi işçi çalıştırmak suretiyle de yerine getirebilir. İşçi çalıştırması durumunda acentenin diğer işverenlerden herhangi bir farkı olmaz. Başka bir anlatımla bir işveren olarak acente, çalıştıracağı işçiler ile iş sözleşmesi imzalamak ve içeriğini belirlemek, işçinin üstlenmiş olduğu iş görme borcunu nerede, nasıl ve hangi çerçevede yerine getireceği konularında yönetim hakkına dayalı olarak işçiye talimat vermek, iş sözleşmesini sona erdirmek gibi işverene ait yetkileri kullanma hakkına sahiptir.
Somut olayda davacı, dava dilekçesinde davalının kendisinden baskı ve zorla aldığı 35.000 USD bedelli senetten dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, davalı 11.08.2008 düzenleme, 12.11.2018 vade tarihli ve 70.000 USD bedelli bonodan kaynaklı olarak davacı hakkında takip başlatmış, davacı yargılama devam ederken senedin icraya verilmesi üzerine 20.12.2018 tarihli dilekçe ile acente sözleşmesinin 5 inci maddesine göre kendisinden alınan 70.000 USD bedelli senedin teminat senedi olduğunu ve açmış olduğu menfi tespit davasından sonra takibe konduğundan takibin durdurulmasını ve dava sonuna kadar tedbir kararı verilmesini talep etmiş, mahkeme ise davaya konu edilen senedin 35.000 USD bedelli olduğunu, takibe konu senet ile tedbir talep edilen senetlerin aynı olmadığı gibi takip dosyası ile takibe konu edilen 70.000 USD bedelli senetten borçlu olunmadığına dair mahkemede açılan bir dava olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir. Akabinde davacının 09.02.2019 tarihinde vermiş olduğu ıslah dilekçesi ile dava dilekçelerinin sonuç kısmında teminat senedi için sehven 35.000USD yazıldığını oysa ekli acente sözleşmesi ve icra takibine göre gerçekte senedin 70.000 USD bedelli olduğunu ve bu durumu düzelttiklerini belirterek yeni bir dava dilekçesini dosyaya sunduğu, Mahkemece davacı vekilinin ıslah yolu ile senet miktarını değiştiremeyeceği ve mahkeme dosyasında menfi tespit davasına konu edilen 35.000 USD bedelli senet ile mahkeme dosyasında davaya konu edilmeyen ancak … 37. İcra Müdürlüğünün 2018/42702 Esas sayılı takip dosyasına konu edilen senedin aynı olmadığı gerekçesiyle davacının ıslah talebi ve ihtiyati tedbir taleplerinin yeniden reddine karar verildiği görülmüştür.
Dava konusu uyuşmazlıkta, davacının davalı MNG Kargo Yurtiçi ve Yurtdışı Taşımacılık A.Ş. işçisi olarak çalışmakta iken aralarında 12.08.2008 tarihli yazılı bir “Acentelik Sözleşmesi” imzalandığı ve sözleşmenin 5 inci addesinde sözleşme yükümlülüklerine uyacağının garantisi olarak 70.000 ABD doları tutarında davacıdan kefilli teminat senedi alındığının yazılı olduğu ve davalı yanca adı geçen senedin yargılama devam ederken … 37.İcra Müdürlüğü’nün 2018/42702 Esas sayılı dosyası ile takibe konulduğu görülmüştür.
Öncelikle, acente sözleşmesi içeriği, davacı ve davalı beyanları ile tüm dosya kapsamına göre dava dilekçesinde bahsi geçen 35.000 USD bedelli senet ile davalı tarafça takibe konan 70.000 USD bedelli senedin aynı senet olduğu davacının dava dilekçesinde sehven senedin bedel miktarını hatalı olarak belirttiği görülmüş olup yanılgılı değerlendirme ile her iki senedin ayrı senetler olduğu gerekçesiyle davanın reddi hatalı olmuştur.
İşçi ve işverenin taraf oldukları iş ilişkisinde başlangıçta işe girerken, bazı iş kollarında işverenin teminat amacı ile bu tür senetler aldığı uygulama ile anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu durumun ispatlanması halinde bu şekilde alınan senet, teminat senedi niteliğinde sayılmalıdır.
Diğer taraftan, İş Hukuku; işçi ve işveren ilişkisinde, işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanında ayrılmış ve farklı kurallar getirerek gelişmiştir. Bu sebeple iş hukukunda, düzenlenen belgelere karşı işçi lehine tanık dinletilmesi yoluna gidilmektedir.
İşçiden teminat olarak alınan senet sebebiyle işçinin borcu, işverene verdiği zarar veya yedindeki nakit miktarı ile sınırlıdır. Zararı ve davacı işçiden alacağı olduğunu işveren ispatlamalıdır. Teminat niteliğinde alınan bu senetler işverenin zararını veya alacağını kanıtlamadığı sürece geçersiz sayılmalıdır.
Taraflar arasında bağıtlanan sözleşmenin, 6102 sayılı Kanunun 102 inci maddesinde tanımlanan acentelik sözleşmesinin unsurlarını taşımadığı anlaşılmaktadır. Kanunda da ifade edildiği gibi, acente “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse” dir. Sözleşmede ‘acente’ olarak nitelenmiş ise de, davacının bu özelliklere sahip olmadığı mahkemece de tefrik edilen alacak dosyası içeriğine göre belirlenmiştir. Bu halde, taraflar arasında 6102 sayılı Kanunda tanımlanan ve unsurları belirlenen acente sözleşmesi kurulmamıştır. Taraflar arasında iş ilişkisi mevcut olup geçersiz acente sözleşmesinin 5. maddesinde açıkça senedin teminat senedi olduğu yazılı olup, davalı işverenin Dairemizin ve Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre teminat senedi olarak alınan senedin icraya konulması durumunda işverenin bir zararı var ise ispat etmesi gerekir. Oysa davalı işveren davaya konu 70.000 USD bedelli teminat senedinin borç kaynağına ilişkin olarak davacı işçinin işverene verdiği bir zararı ispatlamadığı gibi işverenin işçiden alacaklı olduğunu da somut olarak ispat edilebilmiş değildir.
Tüm bu açıklamalar karşısında davanın kabulü gerekirken hatalı değerlendirmeler ile reddi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.04.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.