YARGITAY KARARI
DAİRE : 9. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/15154
KARAR NO : 2022/17177
KARAR TARİHİ : 20.12.2022
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : … 7. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 11. … Mahkemesi
Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin 13.11.2018 tarihli ve 2018/355 Esas, 2018/456 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 18…..2019 tarihli ve 2019/2049 Esas, 2019/1642 Karar sayılı kararı ile uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin söz konusu kararının ortadan kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin gönderme kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı … Müdürlüğünün değişik işyerlerinde çalışan davacının, kağıt üzerinde taşeron işçisi olarak gösterilmek suretiyle işyerinde yürürlükte bulunan toplu … sözleşmesinin kapsamı dışında tutulmaya çalışıldığını, daha önce benzer konularda davalar açıldığını ve mahkemelerce taşeron işçilerinin Karayolları Genel Müdürlüğünün işçisi olduğunun tespit edildiğini, bu kararların Yargıtay tarafından onandığını, bu itibarla 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu … Sözleşmesi Kanunu’nun 39 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının üyeliğinin Karayolları Genel Müdürlüğüne bildirildiği tarihten itibaren yürürlükte bulunan toplu … sözleşmesinden yararlandırılması gerektiğini ileri sürerek davacının baştan itibaren davalı … Müdürlüğün işçisi olduğunun ve davacının üyeliğinin bildirildiği tarihten itibaren davalı işyerinde yürürlükte bulunan toplu … sözleşmesinden yararlandırılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; daha önce sonuçlanan davaların işbu davaya dayanak teşkil etmesinin hukuken mümkün olmadığını, bu hususun Yargıtay tarafından da ifade edildiğini, davacının çalıştığı yüklenici firmalar ile müvekkili İdare arasında akdedilen sözleşmelerin anahtar teslimi … niteliğinde olduğunu, yüklenici firmalar ile İdare arasında eser sözleşmesinin bulunduğunu, müvekkili İdarenin yalnızca ihale makamı mahiyetinde olduğunu, herhangi bir işverenlik sıfatının bulunmadığını, kaldı ki kabul anlamına gelmemek üzere 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un (6001 sayılı Kanun) 4 üncü maddesi uyarınca davalı İdarenin yaptığı hizmetleri başkasından almasına imkân tanındığını, Yargıtay içtihatlarında da ilgili Kanun’da yetki verilmiş olması hâlinde Kurumların asli işlerini alt işverenlere verebileceğinin kabul edildiğini ve bu durumun 4857 sayılı … Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesine uygun olduğunun benimsendiğini, muvazaa iddiasının soyut bir iddia olduğunu, müvekkili İdarenin kendi işçileri ile yaptığı sözleşmelere uygulanması gereken toplu … sözleşmesinin aynı işyerinde çalışsa da ve aynı sendikaya üye olsa da alt işverenin kendi işçileri ile yapmış olduğu sözleşmeye uygulanamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının davalıya ait işyerinde hizmet alım sözleşmeleri kapsamında dava dışı şirketler nezdinde düz işçi olarak çalıştığı, asıl işverenin kendi işyerinde çalıştırılan alt işveren işçilerinden müteselsil sorumlu bulunan ve işin yürütümünün sağlıklı olmasından birinci derecede sorumluluğu bulunan kişi olması sebebiyle hizmet alım sözleşmesinde asıl işverene verilen yetkilerin denetleme yetkisi kapsamında kaldığının kabulü gerektiği, bu nedenle salt bu kapsamdaki bir kısım işveren yetkilerinin kullanılmasının muvazaanın varlığını göstermediğinden davalı asıl işverenin özellikle kendisine kanun gereği yüklenen yükümlülükler dikkate alındığında, sadece denetleme yetkisi kapsamında kalan emir ve talimatların gerekçe gösterilerek muvazaaya ilişkin tespit yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; taraflarınca sunulan ve kesin delil niteliği taşıyan kararlar ve tanık beyanlarının hiç sunulmamış gibi değerlendirme yapıldığını, bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, tanık beyanları ve kesin delil niteliğindeki yargı kararları dikkate alındığında, alt işverenlerin kendine ait bağımsız bir organizasyonunun, uzmanlığının ve hukuki bağımsızlığının olmadığının açıkça ortaya konulduğunu; zira emir ve talimatın Karayolları yetkilileri tarafından verilmesi, işçilerin Karayollarının servislerini kullanması, araç ve gereçlerin Karayolları tarafından sağlanması, işe alıp çıkarmada alt işverenlerin söz hakkının olmaması, alt işverenler değişmesine rağmen işçilerin aynı kalması ve kadrolu işçilerle alt işveren işçilerinin aynı işi yapmasının işçi teminine işaret eden hususlar olduğunu, tüm bu hususlar değerlendirildiğinde, … ile alt işveren firmalar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, görünüşte başka bir sözleşme olsa dahi esas amacın Karayolları Genel Müdürlüğüne taşeron firmalar aracılığı ile işçi temini olduğunu, emsal Yargıtay kararları dikkate alınmadan karar verildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının sendika üyelik durumu, davalı tarafından dava dışı alt işveren firmaya sözleşme ile verilen işin konusu, 6001 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi kapsamı, 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin değerlendirmesi, sözleşme ve teknik şartnamelerin kapsamı ve dosya kapsamındaki deliller dikkate alınarak davalı ile dava dışı alt işveren şirketler arasında muvazaalı ilişki bulunmadığı ve emsal seri davalarda Daire tarafından verilen 2021/3946 Esas, 3676 Karar sayılı kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 30.03.2022 tarihli ve 2022/3425 Esas, 2022/4182 Karar sayılı onama kararıyla kesinleştiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; sunmuş oldukları kesin delil niteliğindeki kararlar ile dinlenen tanıkların vermiş oldukları beyanların gerekçeli kararda tartışılmayarak bu kapsamda Anayasa ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, genel muvazaa denetimine ilişkin olarak gerekirse uzman bilirkişiler eşliğinde keşifle yerinde inceleme yapılması gerekirken yalnız hizmet alım sözleşmelerine ve teknik şartnamelere bakılarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, eksik inceleme ile verilen kararın bozulması gerektiğini, tanık beyanları ve sunulmuş olan kesin delil niteliğindeki kararlar dikkate alındığında muvazaanın ispatlandığını ve davalı tarafından verilen talimatların denetleme yetkisini aştığının görüleceğini, görünüşte başka bir sözleşme olsa dahi esas amacın Karayolları Genel Müdürlüğüne alt işveren firmalar aracılığı ile işçi temini olduğunu, verilen emir ve talimatların denetleme yetkisini aşarak davalıya işveren sıfatını kazandırdığının görüleceğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasında, davalı ile dava dışı Şirket arasındaki asıl alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı veya muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,
2. 6098 sayılı … Borçlar Kanunu’nun 19 uncu maddesi,
3. 4857 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi,
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.